Meyhaneden çıkıp yolun karşısına geçmiş olan Harry'nin yanına ilerledim. Kaşı patlamıştı.
"Harry sende sorun çıkartma potansiyeli profesyonel dereceye çıktı!"
"Ya ne be! Görev bitmiş ben nasıl görücem Mira'yı" Hee şimdi anlaşıldı bundaki asabilik.
"Telefon numarasını almadın mı oğlum sen?"
"Aldımda görmeden nasıl durucam hem yarın buluşucaktık"
"Tamam gidersin jetle 2 saatlik yol"
"Tad izin vermez" Diyerek ellerini saçlarına geçirip ofladı. Pişkince sırıtıp kollarımı birbirine doladım. Ona baktığımı fark edince elleri saçlarında konuştu.
"Ne var?"
"Hiç az önce Tad izin vermez dediğini sandımda"
"Dedim zaten"
"Pardon, senin karşında kim var?"
"A-allison! İzin alabilir misin?"
"Jet senindir kıvırcık" Diyerek koluna girdim.
"Araban burda mı?"
"Hayır"
"Of ya yürüycek miyiz şimdi o kadar yolu"
"Dur Zayn'i arayayım" Diyerek cebinden telefonunu çıkarttı. Biraz bekledikten sonra konuşmaya başladı. İçimdeki dürtü ile kafamı hızla çevirip Peter'ın meyhanesindeki odasının camına baktım. Bir gölgenin geçtiğini görünce gözlerimi kısıp biraz daha dikkatli baktım. Gölge artık kıpırdamadığı için görememiştim kim olduğunu. Peter değildi. Onun gölgesi öyle olmaz. Daha çok... Bir bayan gibiydi.
"Geliyormuş" Diyerek bana baktı.
"Neye bakıyosun sen?" Dedikten sonra kaşlarını çatıp baktığım yere baktı. Suratımı düzeltip hızla Harry'e döndüm.
"Hiçbiryere" Omuzlarını silkip sustu. Telefonum çalmaya başlayınca cebimden çıkarıp ekrana baktım. Josh? Ah, hayır. Şu anda onunla uğraşamam.
"Kim arıyor?"
"Sanane kıvırcık"
"Aman be tamam yengemsin onun için dedim"
"Ne dedin sen?"
"Yengemsin dedim"
"Tam bir gerizekalısın, ayrı bir potansiyelin var o konuda" Önümüzdeki arabaya baktım. Zayn.
"Hadi gel" Harry arkaya geçerken ben öne oturdum. Zayn'e göz attığımda sabah bıraktığım gibi olduğunu fark ettim.
Gülümseyerek bana baktığında aynı şekilde karşılık verdim. Harry'nin kapıyı kapatması ile Zayn arabayı çalıştırdı. Yolculuk sessizce ilerlerken birden Zayn'in telefonu çaldı. Gözüm vitesin önündeki boşlukta olan telefona kaydığında Zayn'in bana baktığını fark ettim. Telefonu uzanıp elime aldım. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu. Omuzlarımı silkip Zayn'e uzattığımda elimden alıp telefonu cevapladı.
"Efendim, evet, hım anladım, pekala dinliyorum.... Üzgünüm burda öyle biri yok evet yanlış numara, iyi günler" Telefonu eski yerine bıraktığında bacağımın üzerindeki elimi tuttu. Dışarıya bakmayı kesip ona baktım. Gülümseyerek elimi sıktı, güven verircesine. Bende gülümsedim.
Eve geldiğimizde herşeyin aynı olduğunu fark ettim.
"Tad nerde?" Dedim kapıyı açan orta yaşlı hizmetçiye.
"Yukarıda çalışma odasında efendim" Hız kesmeden yukarı çıktım koşar adımlarla. Üzerimdeki bakışları şimdilik bir kenara bırakıp odaya daldım.
"Koridordaki insanlarda kim?" Dedim elimle arkamdaki kapıyı işaret ederek.
"Şu Jhonson çetesinin çöküşü... Peter'a sorsam anlatmıycağını biliyordum. Bi dosttan çalışanların listesini aldım. İşte o insanlarda çalışanlar"
"Hepsiyle konuşmayı mı planlıyorsun?"
"Evet, Jhonson çetesini çökertmenin kolay olmadığını biliyorum"
"Pekala ihtiyar kolay gelsin, zor çıkaran olursa ben aşağıdayım"
"Tamam" Kapıyı açıp dışarı çıktım. İnsanların açtığı yoldan aşağı inip mutfağa geçtim. Bir bardak sudan sonra bardak elimden kayıp yere düştü. Yere eğilip cam kırıklarını tek elimle topladım. Çöpe attıktan sonra içeri salona geçtim.
-Yazarın Anlatımı-
Mavi gözlü kadın tanıdık gelen mekana bakıp gözlerini kıstı.
"Hazır mısın?"
"Evet" Diyerek cevapladı Peter'ı. Peter'ın eşide Amanda'nın yanına gelince ilerlemeye başladılar. Arabayla kısa bir yolculuğun ardından eski eve gelmişlerdi. Mavi gözlü kadın eskiden kızı ve kocasıyla yaşadığı evin içine adımını attı. Yüzüne vuran küf kokusu midesini kaldırsada birşey yapmadan içeri ilerledi.
Allison'un bebek odası olan odaya geldiğinde derin bir nefes alıp kapının kulbundan tuttu. Biraz duraksayıp kafasını hafifçe arkaya çevirip Peter'a ve eşine baktı.
"Onunla yalnız karşılaşsam daha iyi olur"
"Pekala" Dedi Peter. Onlar aşağı inerken Amanda derin bir nefes alıp içeri adımını attı. Sandalyede bağlı olan adam kafasını kaldırınca kadının mavi gözleriyle çakıştı. Amanda kapıyı kapatıp ellerini arkasında birleştirerek odanın ortasına doğru ilerledi. Duvarın rengi olan siyah rengi asla bir bebeğin odası rengi değildi ama Allison zaten beklenmedik bir olaydı.
Siyah her zaman nefret ve sinir duygularını temsil eder. Karanlık ve kirliyi. Ama yanlış. Siyah hiçbir zaman kirlenmez. Karanlık olduğu doğrudur ama karanlıkta kimseye zarar gelmez. Siyah ölüm rengidir. Ölüler kimseye bir şey yapamaz. Siyahın aksine canlı renkler daha tehlikelidir. Ama bir insanlar bunu asla anlamayız...
"Sanada merhaba Jeremy"
Hatırlamayanınız varsa Jeremy Allison'un babası.
Biliyorum bölüm kısa oldu. Ama cidden hikaye yazasım gelmiyor. Sakın yanlış anlamayın yorumlarınız mükemmel okurken suratımda aptal bir gülümseme oluyor :D
Sıcaklar, açlık, susuzluk derken bölümleri ancak akşam yazabiliyorum. Gecikme için özür dilerim.
Bölümün Prensesi
Edazgr, Prenses cidden yorumunu okurken oha dedim. Çok uzundu ve güzeldi. Teşekkür ederim bütün karakterler adına ^^
SON OLARAK ÖNEMLİ NOT!
Birisi hikayeye video hazırlayabilirse bana ulaşabilir mi?

KAMU SEDANG MEMBACA
Çete || Tanışma
JugendliteraturGeçmişinin beynindeki yankı sesi ile boğulan asi, zeki ve güzel bir genç kız. Bazı genetik bozuklukları nedeni ile insanlarla çok iyi anlaşamıyor. 5 kişiden oluşan bir grup...Allison'un adlandırması ile '5 Dingil' Geçmiş ve geleceğin yarışı...