Hunji'nin Bakış Açısı
Stajyerlik cehennemine düşeli tam 3 ay olmuştu. 3 aydır şirketin içinde normal bir stajyer gibi değil de sıradan çalışanlar gibi oradan oraya koşuşturuyordum. Kısa bir süreliğine bunu sadece bana yaptıklarını düşünmüş olsam da hayır, diğer stajyerlere de ilk geldiklerinde aynı şekilde davrandıklarını öğrenmiştim. Yine de hiç birine, Yoongi'nin bana ve Sumin'e davrandığı gibi davranan olmamıştı.
Yine klasik bir stajyerlik günümde Minah'yla piyano dersinden çıkmıştık. Parmağımın eklemlerini ovuşturarak müzik odasından çıktım ve çantamı sırtıma takıp Minah'ya baktım,
"Bugün başka bir programın var mı?"
"Hayır yok." dedi tatlı bir şekilde. Sevinerek gülümsedim,
"Benim de yok~Kızların da programı yoksa akşama kesinlikle bir şeyler yapmalıyız." Minah, önerime gülümseyerek kafasını sallarken koridorda yankılanan Sumin'in sesiyle birlikte etrafıma bakınmaya başladım.
Alt katın merdivenlerinden çıkan Sumin beni gördüğü an gözlerinde öfkenin ateşi yanmaya başlamıştı. Büyük bir pişmanlıkla gözlerimi kapattım ve hızlıca düşünmeye başladım, neyi yanlış yapmış olabilirdim?
"Hunji neden telefonuna bakmıyorsun?" Sumin'in gözlerine bakmaya çekinerek elimi çantama atıp telefonumu aramaya başladım. Bulduğum da ise tam tahmin ettiğim şeyle karşılamıştım, Sumin beni defalarca kez aramıştı ama telefonum sessizdeydi.
"Dersteydim. Sessizde..kalmış."
"Jimin bizi bekliyor. Yuri de oradaymış." dedi Sumin söylediğimi umursamadan. Bir anda dilim damağım kurumuştu, Jimin demek dans pratiği demekti çünkü.
"Hoseok da orada mıymış?" diye sordum hemen. Hoseok yanımızda olduğunda koreografiyi Hoseok yönettiği için bize 'insaflı' davranıyordu. Böylece Jimin'in beni öldürmek üzere olan bakışlarına da maruz kalmamış oluyorduk.
"Hayır.." dedi Sumin düz bir sesle, "..sadece Jimin."
Duyduklarımın etkisiyle gözlerimi sıkıca kapatıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi yeniden açtığımda Sumin'in sabırsız bakışları beni bekliyordu.
"Sanırım Jimin'i iyice delirtmek istiyorsun."
"Hayır hayır kesinlikle istemiyorum." dedim sırtımdaki çantamı düzeltirken Minah ile üzgün bir şekilde vedalaştım.
Sumin'in dans stüdyosuna doğru koşturan adımlarını takip etmek neredeyse imkansızdı. Sonunda stüdyonun önüne geldiğimizde Sumin'in stüdyonun kapısını açmak için uzanan kolunu hızla tuttum ve durdurdum,
"Soluklanmama..izin..ver.."
Ellerimi dizlerime dayadıktan sonra derin ve hızlı nefesler almaya başladım. Kendimi iyi hissettiğimi anladığım anda Sumin'e işaret etmek için başımı kaldırdım ama Sumin'in sabırsızlığı benden hızlı davranmıştı. Beni beklemeden kapıyı açıp stüdyoya girdi ve odanın ortasında bekleyen Jimin'i selamladı,
"Özür dileriz..geciktik."
"Kendi adına konuş." diye mırıldandım içimden. O sırada Jimin'in delici bakışları beni bulunca bir anlığına kısa süreli kalp krizi geçirdiğimi düşünüp Jimin'in konuşmasını beklemeye başladım.
"Bugün Hoseok hyung'un programı dolu. O yüzden de.." gözlerini benden çekip Sumin'e dönmüştü, "..kaldığınız yerden benimle devam edeceksiniz."
Sumin sırtı bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. O yüzden de tam karşımdaki aynaya bakıp Sumin'in yüz ifadesini izlemeye başladım, Jimin ona arkasını döndüğü anda gözlerini devirince kardeşim olan Sumin'in hala yaşadığını anlayıp kıkırdadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] no story «book 1»
Fanfic"Hey!" Mecburen durup bekledim. Yanıma geldiğinde Jin komik bir ifadeyle gülümsüyordu, "Sen yeni stajyer Hunja olmalısın." dedi. Kaşlarımı çattım ve sinirlenmemek için derin bir nefes aldım, "Adım Hunja değil, Hunji." dedim büyük bir bezginlikle...