Sumin'in Bakış Açısı
PD-nim'in odasından nasıl çıktığımızı hatırlamıyordum. Olayın şokundan duygularımı çözemesem de kapının önünde bizi bekleyen gözlerle karşılaştığım an gerçek, yüzümüze bir kez daha vurmuştu. Tüm bu yarım saat içinde yaşananların bir kabus olmasını ve uyanınca her şeyin normale dönmesini diledim ama o sırada Jimin'in bana bakan gözleriyle karşılaştım. Hiç olmadığı kadar gerçeklerdi. Soru soran gözlerinin karşısında dik durmak gerçekten çok zordu.
Hunji'nin elinden sıkıca tutup koridordaki koltuğa oturttum. Onun ilk defa dışarıda kendini kontrol etmede zorlandığını görüyordum. Hunji'nin yanına oturup başını göğsüme yasladığım anda Jin'in renginin attığını fark ettim. Yüz ifadesindeki çöküş, her şeyin bittiğinin farkına vardığını gösteriyordu. Ellerini başının arasına alıp olduğu yere diz çöktü. Jimin önce bizim olduğumuz tarafa dönüp baktı ve sonrasında tekrar Jin'e dönüp onun gibi karşısında diz çöktü ve kolundan tutarak sessizce bir şeyler söyledi.
"Gitmeliyiz." dedim.
Cevap gelmeyince ruh gibi olan Hunji'nin koluna girip onu ayağa kaldırdım. İtiraz etmeden yorgun adımlarıyla beni takip etti. Tüm hayallerimizi arkamızda bırakmak çok acı veriyordu. 1,5 sene içerisinde yaşadığımız her şey şimdi sadece anı olarak kalacaktı. Asansörün önüne geldiğimizde arkamı dönüp etrafa son kez baktım. Bomboş olan geniş koridor daha önce hiç bu kadar yabancı hissettirmemişti.
Yurdun önüne geldiğimizde Hunji'nin çantasından anahtarını çıkarıp kapıyı açmaya çalıştım. Ellerimin titremesinden dolayı kapıyı bir kaç denemeden sonra açabilmiştim. İçeriye girdiğimizde Hunji daha fazla dayanamayarak çantasını yere fırlattı ve olduğu yere çöküp sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Kapıyı ardından kapatıp yerdeki çantasını aldım. Görüşüm bulanıklaşmıştı, gözlerimde biriken yaşlardan elimdeki çantayı göremiyordum.
"Her şeyi mahvettim! Hepsi benim yüzümden oldu!"
Hıçkırıkları beni içten içe sarsıyordu. İçimde oluşan yalnızlık duygusu beni boğuyordu. Hunji'nin sadece kendini suçlu görmesi kadar haksız bir durum olamazdı. Nasıl toparlanacağımızı ben de bilmiyordum ama onu da kaybedemezdim. Hayatımda dokunduğum her şey kuruyup gidiyordu. Tüm sevdiklerimi teker teker kaybediyordum.
Düşüncelerimde kaybolursam tekrar çıkamamaktan korktum ve gözlerimdeki yaşları silip arkasından sıkıca sarıldım. Ellerini kavradığımda birden irkildim. Buz gibilerdi. Tüm kanı vücudundan çekilmiş gibiydi. Hunji'nin bu durumda olması beni çok korkutmaya başlamıştı. Başını yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerinin içindeki boşluk bana ne kadar acı çektiğini haykırıyordu. Yanağında kurumayan göz yaşlarını ellerimle silip yanağını okşadım,
"Kendini suçlamaktan vazgeç."
"Sen bunları hak etmedin! Jin bunları hak etmemişti!" dedi ellerimin arasından kurtulup. Sesinin yüksekliği içimde bir panik oluşturmuştu,
"Bu sadece senin hatan değil dedim sana!" Arkasını döndü ve yanıma geldi,
"Her şey bitti Sumin. B-ben senden özür dilerim." dedi iki eliyle yüzümü tutarak, devam etti "..beni affetmene çok ihtiyacım var. Jin'in ne düşündüğünü hiçbir zaman öğrenemeyeceğim ama en azından senden duyarsam.."
Eşyalarımı toplamak için odama girdim. Bir kaç dakika, valizimi aradıktan sonra tekrar salona geçtim. Hunji bıraktığım yerde kalakalmıştı. Ağlayarak elinde bir şeyi inceliyordu. Ona doğru sessizce yaklaştığımda elindekinin bir kitap olduğunu fark ettim. Bu Jin'in Hunji'ye aldığı kitaptı.
"Keşke ona izin vermeseydim.." dedi kitabı bana göstererek.
Nasıl teselli edeceğimi bilmiyordum. Hunji'nin odasına doğru ilerleyip dolabındaki valizleri çıkarttım. Elimdeki mor valizi sürüyerek salona getirdim ve Hunji'nin elindeki kitabı aldım.
"Hayır Sumin!" diye bağırdı birden, "..onu valize koymayacağım. Yanıma alacağım." dedi Hunji ve elimdeki kitabı geri alıp sarıldı.
Bir şey demeden Hunji'nin odasındaki eşyaları toplamak için odasına gittim. Bu işi şu an kendisinin yapabileceğini zannetmiyordum. Derin bir iç çekip kıyafetlerini toplamaya başladım.
Kafamı kaldırdım ve karşımda duran aynadaki kendime baktım, eskisi gibi kötü günler yaşamayacağıma o kadar inanmıştım ki.. Ama kötü zannettiğim günlerden daha kötüsünü yaşayacaktım. Sadece buna kendimi hazır hissetmiyordum. Aynaya bakmaktan vazgeçip parmağımdaki yüzükle oynamaya başladım.
Hunji'nin valizini hazırladıktan sonra salona geçtim. O sırada Hunji, telefonda konuşuyordu, kiminle konuştuğunu bilmiyordum. Koltuğa iyice yaslanıp konuşmalarını dinledim.
"Çok konuşamayacağım, bu konuda neleri söylemeye iznim var bilmiyorum baba. Bizi almaya gelebilir misin?" diye sordu yorgun bir sesle.
Sonra Hunji telefonu kapatıp yanıma geldi ve dizime başını koyup uzandı. Ellerimle, saçındaki bir kaç tokayla oynamaya başladım.
"Teşekkür ederim." dedi. Duraksayıp Hunji'ye baktım ama o dizimde yattığı için beni tam olarak göremiyordu.
"Ne için?"
"Beni hiç yalnız bırakmadığın için. Beni her zaman desteklediğin için. Ne kadar kötü bir abla olsam da her zaman beni affettiğin için."
"Çünkü ben senin kardeşinim. Sen benim gözümde hep mükemmelsin. Sadece senin bu kadar yıpranmış olman beni çok korkutuyor." dedim hıçkırıklarımı tutamayarak. Yattığı yerden döndü ve bana baktı:
"Atlatacağız..sadece..bunu atlatmam biraz uzun sürecek."
Ona güvenmek istemiştim. Çünkü en son bu söze güvendiğimde çok yanılmıştım.
.........................................................
Hunji, diğer odalardaki eşyalarımızı toplamak için içeri gittiğinde ben de kendi valizimi hazırlamak için odama geçtim. Açık olan penceremin önüne geçip derin bir nefes aldım, bu günler atlatmak hiç de kolay olmayacaktı.
Çalışma masamın üstündeki kalemlerimi düzenlemek için sandalyeme oturduğumda panoma astığım çizimim gözüme takıldı. Elimdeki kalemleri bırakıp karşımda duran resmi incelemeye başladım, Han Nehri'nde Namjoon'la karşılaştığım gün yaptığım çizimimdi bu.
Masamın üstünde duran kağıtlardan bir tanesini alıp önüme koydum. Jimin'in o gün söyledikleri affedilir gibi değildi ama yine de onunla bir şekilde konuşmayı ummuştum. Şimdi bu şansı kaybetmiş olmam kendimi daha da kötü hissetmeme neden oldu. Bir mektup sayesinde Jimin'le konuşabilirdim. Kalemliğimden tükenmez bir kalem seçip yazmaya başladım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] no story «book 1»
Fanfic"Hey!" Mecburen durup bekledim. Yanıma geldiğinde Jin komik bir ifadeyle gülümsüyordu, "Sen yeni stajyer Hunja olmalısın." dedi. Kaşlarımı çattım ve sinirlenmemek için derin bir nefes aldım, "Adım Hunja değil, Hunji." dedim büyük bir bezginlikle...