Hunji'nin Bakış Açısı
Ne tepki vereceğimi bilemez bir halde Jin'in yüzüne bir süre bakakaldım.
"Neden ayrılacağımı düşündün ki? Hem de bugün sana daha da aşık olmuşken.." diyip elini yanağıma koydu.
Söylediği şey o kadar beklemediğim bir şeydi ki yanağımı okşayan elini bile bir süre hissedememiştim. Sonradan kendime gelip elimi elinin üstüne koydum,
"Ben.. Kızdın..ayrılacaksın sandım.. Öyle bir şekilde girdin ki cümleye.." dedim kaşlarımı çatarak.
Jin'in tam bir şey söyleyeceği sırada ağaçların arasından araba farı gibi bir ışık parladı. İkimiz de bir anda paniklemiştik. Jin ne yapacağını bilemeyerek bana baktı.
"Arabaya gidelim." dedim hemen.
İkimiz de yerimizden fırlayıp arabaya bindik. Jin arabayı çalıştırmadan önce biraz bekleyip etrafı inceledi. Kimsenin olmadığına emin olunca da arabayı çalıştırdı ve bulunduğumuz yerden ayrıldık. Böylece pikniğimiz de sona ermiş olmuştu.
Yurdun önüne vardığımızda Jin arabayı binanın önünde durdurup bana döndü. Ona çok belli etmemeye çalışsam da çok korkmuştum.
"Gören olmamamıştır değil mi?" diye sordum fısıldayarak neden fısıldadığımı da bilmiyordum, sanırım kendimi daha güvende hissediyordum.
"Sanmıyorum. Oradan geçen bir arabadır büyük ihtimalle yoksa o saatte oraya başka kim gelir ki?" dedi. Söylediklerine sonuna kadar güvenmek istiyordum, sessizce başımla onaylamakla yetindim. Korkularımı yenmem için ihtiyacım olan gücü Jin'den alacaktım.
Arabadan inmeden önce gözlerinin içine baktım.
"Her şey için teşekkür ederim. Bugün için, dün için yanımda olduğun her gün için." gülümsemeye çalıştım. Birbirimize iyi geceler diledikten sonra da arabadan indim.
Binaya girerken içime bir huzursuzluk çökmüştü. "Neden veda eder gibi konuştum ki?" diyip kendime kızarken eve girdim.
..........................................
Sabah, telefonumun alarmını defalarca kapatmama rağmen bir türlü sessizlik ve huzur içinde uyuyamamıştım. En sonunda dayanamayıp kalktım ve başımda deli gibi çalan telefonu elime aldım. Telefonun kilit ekranını açtığımda ekrana bakakalmıştım. Neredeyse 2 saattir alarm zannettiğim sesler aslında Jin'in aramaları ve mesajlarıydı.
Panik içinde yatağımdan çıkıp salona gittim. Sumin hala uyanmamıştı. Jin'n başına bir iş mi gelmişti?. Hemen Jin'in numarasını tuşladım,
Meşgul.
Bir kere daha aradım.
Yine meşgul.
Delirmek üzereydim. Bir kere daha arayıp ulaşamayınca şirketi aramaya karar vermiştim ama o sırada Jihyun menajer beni arıyordu.
"Alo!" dedim telaşla.
"Hunji" sesi eski sıcaklığından çok uzaktı, "Çabuk şirkete gel sakın oyalanma." dedi. Ve o korku dolu cümleyi ekledi, "Bang PD seninle görüşmek istiyor."
.......................................
Şirketin önüne vardığımızda ellerim stresten buz kesmişti. Ne olduğunu az buçuk tahmin ediyordum ama yine de inkar edebilmek için internetimi inatla açmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] no story «book 1»
Fiksi Penggemar"Hey!" Mecburen durup bekledim. Yanıma geldiğinde Jin komik bir ifadeyle gülümsüyordu, "Sen yeni stajyer Hunja olmalısın." dedi. Kaşlarımı çattım ve sinirlenmemek için derin bir nefes aldım, "Adım Hunja değil, Hunji." dedim büyük bir bezginlikle...