Bölüm 46

223 20 4
                                    

Şarkıyı dinlemeniz gereken yeri aşağıda yazdım oraya geldiğinizde dinleyebilirsiniz

Hunji'nin Bakış Açısı

Seslenmeme rağmen dönüp bakmamıştı. Ben orada yokmuşum gibi asansörün çeşitli yerlerini incelemekle meşguldu. 2 kat sonra içerideki iki çalışan da inince şansımı tekrar denemek istedim,

"Yoongi.." Asansörün düğmelerinden başka bir şeye bakmıyordu.

"Yoongi, lütfen bana bak." Ama bakmadı.

"Peki o zaman. En azından duyuyorsun, dinlemek zorundasın. Ben..bir şeyleri garantiye almak için sana yalan söylemedim. Seni asla oyalamak istemedim. Sadece korktum. Seni üzmekten çok korktum. Jin'i tehlikeye atmaktan korktum. Beni anlamalısın.." Sanki karşımda taştan bir duvar gibi sessizdi.

"Özür dilerim. Sana yaşattığım her şey için özür dilerim. 'Benim için hislerimi açıklamak kolay değil.' demiştin. Seni buna mecbur ettiğim için özür dilerim." İçimden geçenleri başka bir zaman fırsatım olmayacakmış gibi söylemiştim ama bu içimi rahatlatmaya yetmemişti. Yoongi en azından yüzüme baksa belki daha iyi hissedecektim.

Ama bakmadı. İkimizin de ineceği yer olan giriş kata gelince asansörün kapısı açıldı ve Yoongi sanki hiçbir şey yokmuş, ben orada hiç bulunmamışım gibi asansörden inip gitti.

...................................................

"Madem sen hediyeni aldın, neden beni ta şehrin diğer ucundaki bu alışveriş merkezine çağırdın ki?"

Etrafımızdaki insanlara aldırmadan Sumin'e bağırmıştım. Neredeyse 2 saatimi lanet bir trafikte kalarak söylediği yere gelmiştim. Üstüne üstlük aslında Sumin hediyesini dün almıştı.

"Biraz sakin olur musun? Azıcık hava al istedim, kötü mü oldu?" diyip gülümsedi. Sinirden kolunu ısırmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Evet, o kadar iyi oldu ki öğleden sonraki programımı sırf senin için iptal edip buraya geldim. Böyle bir planının olduğunu bilseydim, buraya geleceğime akşam kendi başıma, şehir merkezine DAHA yakın bir yerde alışveriş yapardım." dedim. Sinirden kızardığımı hissediyordum.

Sumin ise söylediğim şeylere aldırmadan koluma girdi ve beni mağaza mağaza gezdirmeye başladı. Bir iki mağazadan çıktıktan sonra durup Sumin'e döndüm,

"Ne aldın?"

"Ne?"

"Jungkook'a diyorum, ne aldın?"

"Ayakkabı, daha rahat dans edebilmesi için ayakkabı aldım." Bir mağazanın önünde durup düşünmeye çalıştım ama ne almam gerektiğini bulamıyordum.

"Jungkook'a ne alınabilir ki? Aklıma gelen her şeyi başkaları çoktan almıştır." diyip sızlandım. O sırada Sumin tekrar koluma girip beni başka mağazalara doğru çekmeye başladı.

"Biraz gezelim, buluruz bir şeyler." dedi kendinden emin bir şekilde.

Sıradaki mağaza Supreme'di. Daha içeri girmeden bütün umutlarım sönmüştü çünkü vitrinde asılı duran, raflarda göze çarpan çoğu kıyafet zaten Jungkook'da vardı. Büyük bir içi sıkıntısıyla gezerken biraz ileride alışveriş yapan birinin, görevliyle konuşmasına kulak misafiri oldum,

"Efendim bu numaradan elimizde sadece oxblood renginde var. Diğerleri tükendi ama yakında tekrar stoklarda olur."

Mağaza görevlisinin bahsettiği ayakkabıyı görmek için bir adım daha attım. Ayakkabı bordo renkli, kenarında kalp işlemesiyle sporlaştırılmış deri ve çok şık bir ayakkabıydı. "Bunu kesinlikle Jungkook'un ayağında görmeliyim." diye düşünerek görevliye doğru ilerledim. Şansıma, o sırada müşteri de bu rengi istemediğini söyleyerek başka reyonlara yönelmişti.

[✓] no story «book 1»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin