Hunji'nin Bakış Açısı
Neredeyse 2 saattir aynada kendime bakıyordum. 4 defa boyanmaktan yıpranmış saçlarıma mı yoksa Dubai'den beri uyuyamadığım için mor yerine artık siyahlaşmış göz çukurlarıma mı acımalıydım, karar verememiştim. Ellerimi kaldırıp göz altlarıma yavaşça masaj yapmaya çalıştım, "belki bir işe yarar" diye düşündüm.
Saat akşam 8 civarında olmalıydı, çünkü güneş çoktan batmıştı. Döneli 3 gün olmuştu ve hala Şirkete gitmemiştim, eski saçlarıma kavuşana kadar o binaya adımımı atamazdım. Kendi kendime düşündüğümde bu, buz dağının sadece görünen kısmıydı.
Bir anahtar sesiyle bütün düşüncelerimden sıyrıldım, birileri gelmişti gülerek sohbet ediyorlardı.
Islak saçlarımı tararken Sumin odamın kapısını tıklattı,
"Gelebilir miyim?" Cevap vermeme fırsat tanımadan yavaşça kapıyı aralayıp başını içeri soktu ve beni süzmeye başladı. Ağzı kulaklarındaydı,
"Bakıyorum da sonunda siyah saçlarına kavuşmuşsun." Sinirlenip elimdeki tarağı kafasına fırlatacakmış gibi yaptım,
"Dalga geçme. Kırmızı olacak diyip boyayan sendin." diyerek tekrar aynaya döndüm. Sumin de odaya girip kapıyı kapattı ve yatağımın üstüne oturup yastığımın önünde duran peluş ayıcığı kucağına bastırdı,
"Bugün de gelmedin." dedi ayıcıkla oynarken. Saçımı taramayı bıraktım ve yavaşça arkamı dönüp Sumin'e baktım:
"Yarın geleceğim."
"Dün de aynısını söyledin. Hem eğer dans derslerinden birini daha kaçırırsan koreograf, Bang PD-nim'e söylemek zorunda kalacakmış haberin olsun." dedi. Sanki ayağım yüzünden dans edebiliyormuşum gibi bir de derse mi bekliyorlardı beni?
"Sorun değil, ne de olsa yarın dans dersim yok." dedim omuzlarımı silkerek.
"Sen öyle zannet. Bugün, üyelerin programı değiştiği için bizimki de değişti. Yarın ortak dersimiz var." diyip pis pis sırıttı ve devam etti,
"Merak ediyorum, daha ne kadar kaçacaksın acaba?"
"Hiçbir şeyden kaçmıyorum ben. Bu saçı eski haline getirmek kaç günümü aldı haberin var mı?" dedim sinirle.
"Ancak kendini kandırırsın böyle. Yarın derse gelmek zorundasın zaten." diyip duraksadı, sonra da,
"Bugün Jin seni sordu yine." dedi elindeki Sumin peluşu yerine bırakarak. Bir anda tekrar arkamı dönüp Sumin'e doğru yürüdüm ve önünde durdum,
"Umarım bir şey dememişsindir!" dedim ellerimi belime koyarak.
"Hayır. Hiçbir şey söylemedim ama keşke söyleseydim."
Benimle dalga geçmesi, zaten var olan sinirimi 5'le çarpmıştı. O anki ruh halimle saçlarını yolmak için elimi kaldırmıştım ki Sumin'in telefonu çaldı. Göz ucuyla baktığımda babamın aradığını gördüm. Telefonu açıp bana dil çıkardı ve odamdan çıkıp kapıyı kapattı.
Havadaki elimle kalakalmıştım. Ellerimi indirip geri döndüm ve saçımı kurutmak için çekmecelerde kurutma makinemi aramaya başladım. Bütün çekmeceleri tek tek açtım hiçbirinde yoktu. En sonunda çekmeceyi sertçe çarpıp olduğum yere oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp düşünmeye başladım, gerçekten de ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. İşler gittikçe karışıyordu.
Başımı kaldırdığımda Jin'in o gün havaalanında başıma zorla taktığı şapkayla göz göze geldik, gözlerimi hemen yere çevirdim ve elimi kalbimin üstüne koyup dinledim: Böyle atması için hiçbir neden yoktu. Kendi kendime kurduğum saçma bir hayalin peşinden gidiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] no story «book 1»
Fanfic"Hey!" Mecburen durup bekledim. Yanıma geldiğinde Jin komik bir ifadeyle gülümsüyordu, "Sen yeni stajyer Hunja olmalısın." dedi. Kaşlarımı çattım ve sinirlenmemek için derin bir nefes aldım, "Adım Hunja değil, Hunji." dedim büyük bir bezginlikle...