2016, 15 MART
Hunji'nin Bakış Açısı
Günler günleri kovalıyordu.
Her gün birbirinin aynısıydı.
Hiç kolay olmamıştı.
Aradan aylar geçmesine rağmen hala şirkete gidecekmişim hissiyle uyanıyordum. Başımı yastıktan bu düşünceyle kaldırdığım her sabah, mutsuzluğa ve umutsuzluğa daha da yaklaşıyordum. Televizyonu açmak eziyet gibiydi. Kanallardaki her reklamda BTS vardı: Puma, SKT, BBQ Chicken.. Nefes almak için dışarı çıktığımızda her mağazada Blood, Sweat and Tears , Spring Day çalıyordu.
Yoongi'yi merak ediyordum.
Jin'i özlüyordum.
Ve bundan nefret ediyordum.
Hala kabullenemediğim şeyler vardı. "Neden?" sorusu alnımın ortasına yapışmış gibiydi.
Hoseok'la ve Jungkook'la görüşmeye devam ediyorduk. Bazen diğerlerinden haberler de veriyorlardı. Her ne kadar birebir konuşmasak da Namjoon'un, Taehyung'un bağrışmalarını, bize seslendiklerini Jungkook'la konuşurken duyuyorduk.
Ama o..
Bana ulaşmak için hiç uğraşmamıştı. Küçücük bir açıklama beklemiştim. Belli ki çok yanlış bir şey beklemiştim.
Artık umut etmiyordum. Önceliğim Sumin'di. Benden daha iyi görünmeye çalışıyordu ama çok güçsüzdü. Dans etmeyi bırakmıştı. Bir zamanlar dans ettiği şarkıları duyduğunda başka odaya gidiyor ya da başka bir şeylerle ilgilenmeye çalışıyordu.
Gittikçe zayıflamıştı. Jimin'le arasında ne geçtiğini hala tam olarak anlatmamıştı. En son ayrılırken ona mektup yazdığını söyleyip Hoseok'un eline tutuşturmuştu. Mektubun yerine ulaştığına emindik ama Jimin de aynen Jin gibi, ulaşmak için hiçbir çaba göstermemişti.
Stajyerliğimizin bitişinden beri rüyasında sürekli Jaeyeong'u görüyordu. Bir ay boyunca her gece bağırarak terler içinde uyanmıştı. Ben de bir dönem, her gece odasına koşmaktan yorulup onunla kalmaya başlamıştım.
Ama artık iyiydik. Belki hala yolda görenlerin, kötü bakışlarına maruz kalıyor olabilirdik ama yine de iyiydik. Gerekirse tekrar geldiğimiz yere dönecektik ama iyi olacaktık.
.......................................
Bugün yine kendimi "iyi" olduğuma inandırdığım bir gündü. Evde kimse yoktu. Odamı toparladıktan sonra can sıkıntısıyla salona geçtim. Kendimi koltuğa attıktan sonra TV izlemeye karar verip orta sehpaya uzanıp kumandayı aldım. O sırada gözüme eşofmanımdaki çikolata lekesi çarptı, neredeyse üniformam haline gelen eşofmanımın üstündeki lekeyi tırnağımla kazıyıp TV'yi açtım.
Açtığım ilk kanalda karşıma Spring Day çıkmıştı. Namjoon'un mor saçlarını görünce gülümsedim. Çıktığı günden beri sürekli klibi izliyordum. Her saniyesini ezberlemek istiyordum.
Sonra Jin'in merdiven aralığından yukarı baktığı bölüm gelmişti. Hala bakamıyordum, onun yerine gözlerimi kaçırarak telefonuma baktım: 1 cevapsız arama.
Numaraya baktığımda tanımadığım bir numara olduğunu gördüm, kaşlarımı çatıp tekrar klibi izlemeye koyuldum. Jin'in direkt kameraya baktığı sahneye denk gelmiştim. "Saçların çok çirkin olmuş." dedim TV'ye seslenerek.
"Beğenmedim işte. Hiç de yakışmamış!" diye tekrar bağırdım TV'deki Jin'e.
"Kiminle konuşuyorsun sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] no story «book 1»
Fanfic"Hey!" Mecburen durup bekledim. Yanıma geldiğinde Jin komik bir ifadeyle gülümsüyordu, "Sen yeni stajyer Hunja olmalısın." dedi. Kaşlarımı çattım ve sinirlenmemek için derin bir nefes aldım, "Adım Hunja değil, Hunji." dedim büyük bir bezginlikle...