Bölümü bu şarkıyla dinleyin :")
Hunji'nin Bakış Açısı
"Ne yani sürprizin bu muydu?" diye sordum yüzümü asarak.
"Beğenmedin mi?"
"Yani beğenmedim değil ama.."
Jin beni şehir dışındaki eski binaların arasında bir çok kitabın eski basımlarını satan bir sahafa getirmişti. Sahaflara tek kelimeyle bayılırdım, eskimiş kitaplar tarih, anı hatta yaşam kokardı bana göre. Ama şimdi, yol boyunca nereye gittiğimizi söylemediği için almam gereken bir intikamım vardı.
"Hayır. Yalan söylemene gerek yok. Beğenmedin." Yüzünü asmıştı. Demek ki planım işliyordu.
"Peki. Sana yalan söylemeyeceğim. Burası.. Ne bileyim daha çok, pahalı bir restauranta falan götürürsün diye düşünmüştüm." Umarım yalanımı anlamaz diye dua ediyordum çünkü eğer öyle bir şey düşünseydim daha farklı giyinmiş olurdum.
"Ben senin öyle biri olduğunu düşünmedim." dedi Jin kısık bir sesle. Sesi hayal kırıklığıyla doluydu. Daha fazla uzatmamaya karar verdim, "Nasıl biri gibi görünüyorum ki?" diye sordum.
"Beraber o kafede oturduğumuzda..Kitaplardan konuşmuştuk. Burayı seveceğini düşünmüştüm. Ama istersen dönebiliriz, sorun değil." dedi hemen.
"Jin..Sana bir şey söyleyeyim mi?" Jin bir anda gözlerini merakla açmış söyleyeceklerimi bekliyordu.
"Burayı sevmedim." Omuzlarının düştüğünü görebiliyordum o yüzden hemen ekledim, "BURAYA BAYILDIM."
Tekrar şaşırarak gözlerini açtı, "Anlamadım?"
"Çok güzel bir yer burası. Sadece yolda beni sinirlendirdiğin için intikamımı aldım senden." diyip güldüm. Gözleri yeniden mutlulukla parıldadı,
"Sevdin mi gerçekten?" diye sordu bir kez daha inanamayarak. Uzanıp elini tuttum,
"Hem de çok sevdim. Teşekkür ederim. Hadi içeri bakalım biraz da."
El ele içeri girdiğimizde kasanın önünde orta yaşlarda bir teyze oturuyordu. İçerisi çok kalabalık değildi, 3-4 tane genç kız rafların önünde konuşarak kitapları inceliyorlardı. Maskemiz ve şapkamız olmasına rağmen dikkatli olmak zorundaydık. Kızların yanından dikkat çekmeden geçtikten sonra arka taraflardaki raflara doğru yürümeye başladım. Aslında girişteki rafta birkaç kitap ilgimi çekmişti ama orada birileri vardı, Jin'le dikkat çekebilirdik. O yüzden Jin'in elini bırakmadan başka bölüme yöneldim.
Sahafın en gerisinde bulunan rafın önünde durup kitapları incelemeye başladım. Jin'in tuttuğum elini bir anlığına gevşettim ama o benim aksime parmaklarını parmaklarıma iyice kenetledi. İçten içe gülümsememe engel olamayarak kitaplara bakmaya çalıştım.
Kitapların arasında ne kadar süre geçirdiğimizi bilemiyordum. Okuduğu kitaplarla ilgili önerilerde bulunuyor, bazen benden de tavsiye istiyordu. Bunca zaman grubun kitap kurdunun Namjoon olduğunu düşünmüştüm ama Jin'in de ondan aşağı kalır yanı yoktu.
Son rafın önüne geldiğimizde buradaki kitapları da dikkatle incelemeye başladım. Burada çoğunlukla Franz Kafka kitapları vardı. Gözüme kestirdiğim bir kitabını elime alıp incelemeye başladım. Bu kitabı, uzun zamandır merak ettiğim ama bir türlü almaya fırsat bulamadığım bir kitabı "Milena'ya Mektuplar"dı.
"Daha önce Kafka okudun mu?" diye sordu Jin.
"Tabii ki."
"Ama bunu okumadın? Şaşırdım." diyip kitabı elimden aldı. "Bu kitabı sana hediye edeceğim, müsaadenle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] no story «book 1»
Fanfic"Hey!" Mecburen durup bekledim. Yanıma geldiğinde Jin komik bir ifadeyle gülümsüyordu, "Sen yeni stajyer Hunja olmalısın." dedi. Kaşlarımı çattım ve sinirlenmemek için derin bir nefes aldım, "Adım Hunja değil, Hunji." dedim büyük bir bezginlikle...