bu şarkıya bayılıyorum :"( İşaretlediğim yerden itibaren dinleyin olur mu? :)
Sumin'in Bakış Açısı
"Aslında..Bugün çoğunu..Kendim halledebilirdim ama son anda senin de dışarıya çıkman gerektiğini düşündüm." dedi Jimin çekingen bir şekilde. Bazen göründüğünden daha hassas bir insana dönüşebiliyordu ve ben bu durumlarda kendime söz geçirmek için acı çekiyordum.
"Gerçekten şu anda yapılabileceğim en güzel eylem bu." dedim hafifçe gülümseyerek.
"Çok acelemiz yok." diyip bir an duraksadı, "Hiç Hotteok yedin mi?" diye sordu.
"Hayır" anlamında kafamı salladım ve eliyle işaret ederek ilerideki satıcıyı gösterdi,
"Oradaki amca çok güzel yapıyor, kesinlikle denemelisin." dedi ve beni olduğum yerde bırakıp koşarak amcanın yanına gitti, amca Jimin'i gördüğünde çok mutlu olmuştu. Anlaşılan uzun zamandır birbirlerini tanıyorlardı.
Yabancı olduğumdan tezgahın biraz daha uzağında beklemeyi tercih ettim, böylelikle rahatça konuşabilirlerdi. İki dakika sonra Jimin elinde iki Hotteok ile geri döndü. Birini bana uzatıp yürümeye devam ettik. Tadı gerçekten de çok güzeldi.
"Hmmm nefis.." dedim gözlerimi kapatarak.
"Ya bunun üstüne şirkete dönünce menajerin tartıya çıkmanı isterse?" diyip kötü bir kahkaha attı Jimin.
"Aramızda kalsın ama ilk önce menajerim kendi göbeğini eritmeli." dedim omuzlarımı silkerek ve bir ısırık daha aldım. O sırada aniden Jimin kolumu tuttu,
"Dur. Buraya girmeliyiz." dedi önünden geçtiğimiz mağazayı göstererek.
"Bizi içeri böyle alacaklarını düşünmüyorum." dedim elimizdeki tatlıları göstererek.
Gözleriyle çevreyi taradı, "Şuraya oturalım o zaman, bitirince gireriz." dedi ve mağazanın önündeki otobüs durağını işaret etti. Neyse ki bugün bu havada dışarıda kimse yoktu. Durağa gidip oturduğumuz anda ince ince yağmur yağmaya başladı.
"Anlaşılan biraz daha beklemek zorunda kalacağız, yavaş yavaş yiyebilirsin." dedi Jimin ve sırtını durağın camına yasladı.
(Şarkıyı dinlemeye başlayabilirsin.)
Hotteok'um bittiğinde önümdeki yola baktım. Yağmur bir anda o kadar şiddetlenmişti ki oturduğumuz durakta esir kalmıştık. Bir yandan ayaklarımı sallıyordum bir yandan da gözlerim kapalı bir şekilde yağmurun sesini dinliyordum. "Bazen ihtiyaç duyduğumuz tek ses bu olmalı" diye düşündüm kendi kendime. Jimin'in sesiyle gözlerimi açtım,
"Yüzüklerini takıyorsun." dedi ve gözlerini o gün verdiği yüzükten bana doğru kaldırdı. Şimdi gözlerimin tam da içine bakıyordu. Ama ben ona o kadar uzun süre asla bakamazdım, başımı eğip yüzüğümle oynadım,
"Hiç çıkarmadım ki."
Gözlerini üzerimde hissedebiliyordum ve bu durum beni biraz tedirgin etmeye başlamıştı çünkü kalbimin kontrolden çıktığını duyabiliyordum. Umarım o duymuyordur diye düşündüm.
"Sen..Gerçekten Yujin'e benzemiyorsun. İstesen de benzeyebileceğini düşünmüyorum." dedi.
Anlamıştı. Gerçekten neye üzüldüğümü anlamıştı halbuki belli etmek istememiştim. Susmayı tercih ettim.
"Yujin diyince yine şirket hakkındaki olaylardan konuşacağımı zannetme sakın. İzin gününde konuşmak istediğim en son konu bu olur."
"Her ne kadar bu işi çok istesem de bazen gerçekten bırakmak istiyorum. Ailemi çok özlüyorum. Güya aynı şehirdeyiz ama 3 aydır görmüyorum." dedim ve bir cesaretle Jimin'e bakmaya kalkıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] no story «book 1»
Fiksi Penggemar"Hey!" Mecburen durup bekledim. Yanıma geldiğinde Jin komik bir ifadeyle gülümsüyordu, "Sen yeni stajyer Hunja olmalısın." dedi. Kaşlarımı çattım ve sinirlenmemek için derin bir nefes aldım, "Adım Hunja değil, Hunji." dedim büyük bir bezginlikle...