22. Bölüm

3.3K 220 10
                                    

''İkindi namazını kaçıran kimse, sanki ailesini ve malını kaybetmiştir.''

Hz. Muhammed (s.a.v)*

______________ _ _ _


Gece saat biri on geçiyordu. Ev ahalisinin hepsi ayaktaydı. Rumeysa, yatak odasında ateşler içinde yatar haldeydi. Baş tarafında yere oturmuş şekilde bekleyen kocası, terli saçlarını severken mırıldandı.

''Ah be gönlüm...

''Mehmed'im, canım çok acıyor...''

''Biliyorum gönlüm biliyorum... Babam, 'Saat kaç olursa olsun, ağırlaşırsa ara,'  dedi. Hadi üzerini giydireyim de acile gidelim. Böyle olmaz, gönlüm.''

''Ama istemiyorum...''

''Olmaz ama gönlüm... Çok ateşin var, hadi Karanfil'im...''

''I-ı,'' diyerek ıslak yastıkta başını sallamaya çalışmasına üzülen Mehmed, iç çekerek yeniden saçlarını okşadı. Kızarmış gözler kahverengilere karıştı, sevgi dolu ses duyuldu.

''Mehmed'im... Özür dilerim...''

''Hangisi için özür diliyorsunuz acaba Rumeysa hanım? Saçlarınızı kurutun dediğim günden bu yana daha bir ay geçmeden, ailenizle gittiğiniz gezide yedek kıyafetiniz olmadığını bilerek dereye girip, tüm bedeninizi ıslatmanıza mı, yoksa ısrarla doktora gitmemek için direnmenize mi? Hangisine?''

Rumeysa, acısına rağmen kısacık gülmeden edemedi. Vücudu çok üşüdü, üzerindeki ince örtünün üstüne battaniye almak istedi. Kocası, kalkmaya çalışmasına alnından tutarak engel oldu. Başı yastığa geri düştü, yalvaran gözlerle sevdiğine baktı.

''Çok üşüyorum, lütfen...''

''Yanıyorsun gönlüm. Hastalıktan üşüyorum sanıyorsun-''

Vücut ölçerin uyarı sesi duyuldu. Mehmed dereceyi eline aldı, kaç derece olduğunu gördüğünde rahatladı. Çok şükür, ateşi düşmeye başlamıştı. Onun acısıyla canı yanıyordu. Karısı çok sık hasta olmazdı ama olduğunda da ağır geçirirdi.

Rumeysa eliyle ağzını kapattı, hızla doğruldu. Mehmed, hemen yerdeki ağzı kapalı boş kovayı yatağa kaldırdı, karısının önüne koydu. Sevdası içindekileri boşaltırken, rahatsız eden uzun saçlarını tuttu. Ağlamaklı ses duyuldu.

''Bakma...''

''Bakmıyorum Karanfil'im... Acısıyla yandığım... Hiç kocandan utanmak olur mu? Hadi içindekileri çıkar da rahatla.''

''Özür dilerim...''

Birkaç dakika öylece geçti. Eşi sonunda rahatladı. Yerde hazır beklettiği şişeyi verdi. Ağzını çalkalayıp tükürmesiyle kovanın ağzını kapattı. Her şeyi aşağı indirdi. Sulanmış gözlerin ikisini de öptü. Kâğıt peçeteyle ağzını sildiği eşini geri yatırdı. Alnına buse kondurduktan sonra iç çekerek dolaba ilerledi. Kuru kıyafetleri hazırladı, yatağa bıraktı, Rumeysa'sına şefkatle baktı.

''Hadi gönlüm, üzerini giyin. Ben de kovayı banyoda temizleyip geleyim. Annem içeride soğuk bezleri hazırlıyordu. Ateşin biraz daha düşünce ılık suda yıkanırsın. Eğer artarsa itiraz kabul etmeden babamı arıyoruz, acile gidiyoruz. Tamam mı gönlümün güzeli?''

''Tamam...''

Utanç dolu kabulleniş sesine gülümsemeden edemedi. Soluk da olsa aynı gülümsemeyle karşılık buldu, eşyalarla odadan çıktı.

-

''Anne sağ ol, hakkını helal et.''

''O nasıl söz yavrum, sen bize daha iyi baktın da biz ana-oğul sana bakmayı beceremiyoruz.''

RumeysaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin