27. Bölüm

2.6K 185 31
                                        

''Hiçbir kimse, bir gün ya da iki gün (önce) oruçla Ramazan (ayın)a kesinlikle başlamasın. Daha önceden oruç tutan kimse hariç. O, oruç tutmaya devam etsin.''

Hz. Muhammed (s.a.v)*

______________ _ _ _


Saat gece on bir buçuktu. Mehmed, salon kapısındaki çiviye asılı takvimden '8 Kasım Perşembe'  yaprağını kopardı. Normalde sabahları annesi yapardı. Bu aralar unutkanlık baş gösterdiğinden günlük davranışını aksatmıştı.

Kâğıtta yazan İslami sözleri okurken aklına rahmetli dedesi geldi. Okuma yazmasını şehre gelince pekiştirmişti. Zorlanarak da olsa her gün mutlaka yarım sayfa Türkçe yazı, yarım sayfa da Kur'an-ı Kerim okumaya uğraşırdı.

Hüzünlenen Mehmed, dedesinin ruhuna fatiha okudu. Mekânının cennet olmasını istedi. Dış kapının anahtarla açılma sesini duydu, gülümsedi. Güzeller güzeli, kayınvalidesiyle gittiği Cuma gecesi sohbetinden dönmüştü.

Elindekini, kapıda takvimin yanında asılı duran çiçekli bez torbaya koydu. Rumeysa'sı, ayet-i kerimelerin yazıldığı yapraklar ayak altında olmasın diye böyle bir şeyi akıl etmişti. Allah razı olsun, evin her yerinde İslami yaşantıya uygun kolaylıklar sağlamıştı.

Salon kapısını açtı, kendi yüzünde olan gülümsemeyi kapı eşiğindeki karısında da görmeyi bekledi. Kahverengilerini, ayakkabılarını yağmur yağarsa diye içeri almış güzelin yaşlı gözlerine odakladı. Annesi, gündüz orada da soba yandığından soğuk olmaz diye diğer eve yatmaya gitmiş olmalıydı.

Rumeysa, sonunda sığınağına kavuşmuş halde kocasına sımsıkı sarıldı. Hüngür hüngür ağlarken, aklında Hatice'nin telefonda gösterdiği yazılar vardı. Mehmed'i ise aşırı endişelenmişti. Yolda gelirken bir şey olduğunu sandı, telaşla sordu.

''Rumeysa, ne oldu? Allah korusun, yolda kötü bir şey mi oldu? Lütfen söyle-''

Kadın, aklından geçeni sevdasının bilemeyeceğini fark etti. Güzel kokulu vücuttan geri çekildi. İğnesi burnundan yapılmış çarşaflı yüzü ıpıslak haldeydi. Gözlerinde gerçek acı vardı. İç çekti, bir yandan ağlarken, bir yandan da derdini anlatmaya çabaladı.

''Ben- Fizik-sel bir şey olmadı. Korkma, Mehmed'im. Ben- Sadece-''

Mehmed, elleriyle yanakları kavradı. Yaşlı gözlerin ikisini de sildi, sırayla öptü. En son alnına kondurduğu busenin ardından kollarıyla vücudunu sardı. Gönlünün güzeli, belli ki konuşacak halde değildi. İçindeki acıyı hafifletene kadar ağlamasına izin tanıdı. Yüreği yansa da, ona destek olmak bir nebze rahatlatıcıydı. Önceki konuşmalarında sarılmasından güç bulduğunu belirtmişti.

Rumeysa, birkaç dakikanın ardından az da olsa sakinleşebildi. Yüzünü gömdüğü kazaktan yavaşça geri çekti. Akan burnu, kocasının kumaş pantolon cebinden çıkardığı temiz mendille silindi. Utançla kısacık güldü. Sevda dolu gözlerle Mehmed'ine baktı. Aklına okudukları geldi, yeniden gözleri sulandı.

''Mehmed'im...''

''Söyle, gönlümün güzeli...''

''Ben çok kötüyüm, ben- Hani bu akşam sohbete gittik ya?''

''Evet?''

''Bu hafta Hatice de geldi. Doğuma bir aydan az kaldığı için annesinin yanında kalacakmış. Selim de küçük ya daha-''

Burnunu çekti, ağlar halde devam etti.

''Yanlış anlama ve endişelenme, Mehmed'im. Çok şükür, Hatice'nin ya da çocukların sağlığında bir sorun yok. Hatice, bana internetten birkaç yazı ve fotoğraf gösterdi. Canım çok yandı, Mehmed'im... Canım çok yandı, çünkü...

RumeysaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin