13. Bölüm (Mehmed)

5.1K 323 7
                                    

''Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

'Namaz için kamet getirildiğini işittiğiniz zaman, sakin ve ağırbaşlı bir şekilde (namaz kılmaya) yürüyerek gelin. Hızlı bir şekilde gelmeyin. Namaza yetişebildiğiniz kadarını (imamla birlikte) kılın. Yetişemediğiniz kısmı ise (kendiniz) tamamlayın.' ''

Hz. Muhammed (s.a.v)*

______________ _ _ _


Şehir parkının girişinde, nişanlımı ve babasını bekliyorum. Koltuk, halı, perde tarzı ev alışverişi yapılacak. Arif amca, satın almak istediğim belirli bir yer olup olmadığını sormuştu. Olumsuz cevabı verince de kendi tanıdıklarına yönlendirdi. Onunla beraber gideceğiz.

Düğünümüze iki aydan az kaldı. Sevdiğimin adının yazılı olduğu gümüş yüzüğe her bakışımda mutlu olmadan edemiyorum. Çok şükür, hayırlı yoldan evleniyorum. Rumeysa'ya altın ve gümüş alerji yaptığı için siyah akik yüzüğü alındı. Bilezik de istemiyordu ama hakkına girmekten korktuğumdan gerektiği kadar yaptırdım. Takıp takmaması durumu değiştirmiyor. Mehiri ve ona takılanlar konusunda karışma hakkım yok.

Bunlar önemsiz şeyler.

Ben, Rumeysa'yla evleniyorum.

Sevgimiz karşılıklı ve ailelerimizin rızası var. Babası beni oğlu sayıyor, annem onu kızı biliyor. Rabbim çıktığımız yolu hayırlı etsin. Kötü bir şey olmasını bekleyen endişelerimi, dualar ederek susturmaya çabalıyorum.

Tüm kusurlarıma rağmen benimle evlenmek istemesine hâlâ inanamıyorum. Öyle değerli biri ki, onu hak etmediğimi-

Hakkımda kötü şeyler düşünmemi yasakladığı aklıma geliyor, ister istemez başımı eğip gülümsüyorum. Beni değerli görüyor, hayatını beraber daim ettireceği eş olarak kendine yakıştırıyor.

Başımı kaldırıp yola bakıyorum. Baba-kızın kol kola yanıma geldiklerini görüyorum. Beni fark eden nişanlım gözlerini yere eğiyor, gülümseyen yüzünden bakışlarımı ayırıp Arif amcaya çeviriyorum. Mutlu ifadesiyle garip hissediyorum. Gerçekten oğlu sayıyor beni, çocukluğumdan beri maddi-manevi her konuda destekçim oldu. Şimdi ise, güzel kızıyla yuva kurmama yardım ediyor. Onun hakkını nasıl öderim bilmiyorum. En değerlisini en değerlim yapmam yeterli olur mu, onu da bilmiyorum.

''Selamun aleyküm, Mehmet,'' demesiyle sarılması bir oluyor. Normalde teması çok seven biri değil. Cami çıkışı olsun, diğer zamanlarda denk geldiğimizde, diğerlerine karşı resmi-samimi davrandığını biliyorum. İster istemez oğlu olduğumu düşünürken buluyorum kendimi. Babasızlık canımı yakıyor, kendi babam yaşıyor olsaydı eğer, şimdi alışverişi beraber yapıyor olurduk. Birçok konuyu dert etmek zorunda kalmazdım. Rumeysa'nın üzerine ağır yük binmezdi, istediklerini daha rahat alabilirdim.

''Ve aleykümselam Arif amca. Kusura bakmayın, işim anca bitti. Geç çağırdığım için hakkınızı helal edin.''

''Estağfirullah, Mehmet. Saat daha erken, gecikmeden hallederiz inşaAllah. Sonra yemek ısmarlarım size. Hadi gidelim, çocuklar. Alır çıkarız diye düşünseniz de, bu işler öyle bir günde halledilmiyor. Hadi bismillah,'' diyerek gideceğimiz yönü işaret ediyor.

Arif amcanın sağında nişanlım duruyor, ben de soluna geçiyorum. Günün hayırlı geçmesini isteyerek yürümeye başlıyorum.

-

Gerçekten Arif amcanın dediği gibi bu işler uzun sürüyormuş. Yaklaşık beş saatin sonunda alacağımız koltuk takımına ve yatak odasına karar kılabildik. Rumeysa'nın kendini kısıtladığını düşünüp üzülüyorum. Ama bana söz verdi. Onun sözüne güveniyorum. Gönlünün sevdiği eşya olduğu, babasıyla dükkân sahibinin fiyat anlaşmasını gülümseyerek izlemesinden belli.

RumeysaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin