19. Bölüm

4.2K 263 24
                                        

''Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

'İmam, 'Amin' dediği zaman, siz de 'Amin' deyiniz. Çünkü kimin 'Amin' demesi, meleklerin 'Amin' demesi vakti(ne) denk gelirse, o kişinin geçmiş günahları bağışlanır.' ''

Hz. Muhammed (s.a.v)*

______________ _ _ _


''Anne, babam beni çoook yükseğe kaldırıyor~ Yardım et bana~''

Hem hoşuna gidip, hem de korkan kızıma yardım amaçlı elimi uzatıyorum. Babası ise bize inat daha fazla yukarı çıkarıyor. Gülmeden edemiyorum. Mutlu gülüşlerime, Fadime annem ve Mehmed'im de eşlik ediyor.

Ailecek göl kenarındayız. Babamlar da epey arkamızda gözleri yaşlı bizi izliyor. Onları çağırmak istemiyorum. Onları çok seviyorum ama bu sahne sanki bize özel. Fadime annem, Mehmed'imin koluna giriyor, uçsuz bucaksız gözüken karanlık suya doğru ilerlemeye başlıyor. Endişeyle kocamın koluna asılıyorum.

Bana gülümseyerek dönen yakışıklı yüzün elleri bomboş. Daha birkaç saniye önce yukarı kaldırdığı kızım yok. Onlar çok sakin, ben ise telaşla etrafa bakıyorum.

''Kızım nerede?!''

Onu bulmak istiyorum!

Sıcacık bir el yanağıma değiyor. Akan yaşları silmeye başlıyor. Alnıma kondurduğu busenin ardından ''Gidiyoruz,'' diyor.

''Nereye?'' diye sormak aklıma bile gelmiyor.

Parmaklarına geçirdiğim elimi yukarı kaldırıyor. Dudaklarına götürüyor. İndirdiğinde ailecek yürümeye başlıyoruz.

Ardımdan ''Kızım! Gitme!'' diye öyle bir haykırış duyuyorum ki-


''Kızım, Rumeysa. Kalk güzelim, kâbus görüyorsun. Hadi güzelim, kalk hadi. Rumeysa.''

Hatice, koltukta uyuyakalmış kızının acılı mırıltılarını duyar duymaz, anında okuduğu kitabı bırakıp dibine gelmişti. Güzel gözlüsü kâbus görüyordu. Bir eliyle yüzünü sevip, diğer eliyle de hafifçe omzundan sarsıyordu. Korkmuştu. Yavrusu inleyerek sayıklıyordu.

''Kızım...''  lafı bu sefer Hatice'den değil, Rumeysa'dan çıktı.

Annesinin içi yandı. Evladının çektiği çocuk hasretine çare olamamak berbat bir histi. Rüyalarında dahi, olmayan kızını görmesi yürek parçalayıcıydı. Sonunda yaşlı gözler açıldı, Rumeysa karşısında gördüğü kadınla daha çok ağlamaya başladı.

''Şşş, güzelim benim... Güzel kızım... Geçti artık, kâbustu hepsi bir tanem... Geçti bak...''

Koltukta doğrulttuğu bedenin yanına oturdu. Sevgiyle kollarını titreyen vücuda sardı. Her evlat, annesinin kuzusuydu. Onun yavrusu da elbette sarılmasından güç bulacaktı. Kızı hıçkıra hıçkıra ağlamayı bırakamamıştı. Omzunu ıslatan gözyaşları, adeta kalbini eritiyordu. Rumeysa, salık uzun saçlarının her sevilişinde, kulağına ulaşan her şefkat dolu seste birazcık daha rahatlıyordu.

İçindeki acıların hepsini tüketmek istercesine ağladı. Sonunda annesinden uzaklaştı. Yanağını okşamaya başlayan parmaklarla irkildi. Kocası da böyle sevmişti ve onlar-

Gerisini düşünemedi bile. Gördüğü kâbus değildi sanki. Öyle gerçekçiydi ki, hâlâ karanlık suyun soğukluğunu belinde hissediyordu. Ölüme yürümüşlerdi: Üçü beraber...

RumeysaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin