'' Zeyd b. Hâlid el-Cühenî, namaz kılanın önünden geçen kimse hakkında Resulullah (s.a.v)'den ne işittiğini sormak üzere Büsr'ü, Ebu Cuheym'e göndermişti. Bunun üzerine Ebu Cuheym (şunları) söylemişti:
Resullullah (s.a.v);
'Namaz kılanın önünden geçen kimse, ne kadar günah işlediğini bilseydi, kırk beklemeyi, (namaz kılanın) önünden geçmekten daha hayırlı bulurdu.'
Buyurdu.
Ebu'n-Nadr: '(Ravinin) kırk gün mü, kırk ay mı, yoksa kırk yıl mı? Dediğini bilemiyorum' dedi.''
Hz. Muhammed (s.a.v)*
______________ _ _ _
''Hanım kızım, mehiri kararlaştırdınız mı?''
''Evet, hocam.''
Hocaefendinin karşısında dizlerimizin üzerine oturmuş haldeyiz. İslami nikâhımız kıyılmak üzere. Heyecandan ağzım kurumuş halde. Şahitlerimiz can arkadaşım Hatice, ablam ve eşi. Bir köşede babam, annem ve Fadime annem de var. Hepimiz yeni oturma odamda yerdeyiz.
Düğün heyecanından mehiri tamamen unutmuştum ama Allah razı olsun, Mehmed bana hatırlattı.
Allah'ın bize tanıdığı ayrıcalık olan mehirin, boşanmadan ya da boşandıktan sonra diye ayrıldığını biliyorum. Ama tam emin değilim. Ben, boşandıktan sonra olarak söyleyeceğim. Hatice'nin öğrendiğimizde çok sevindiği, boşanma konusunda kadına vekalet verme hakkını istemeyeceğim. Belirli altın fiyatı kararlaştırdık, Mehmed de razı oldu. Rabbim o günleri göstermesin, son nefesimize kadar hayırlı şekilde evli olabilmemizi nasip etsin.
Onu gerçekten çok seviyorum...
Hocaefendi mehiri soruyor, söylüyorum. Nikâhı kıyanın, kıyılanların ve şahitlerin isimlerini, mehirin şeklini ve miktarını, önündeki beyaz kâğıda güzel el yazısıyla yazıyor. Söz olarak şahitlik etmek yeterli ama tedbir amaçlı bunu yapması öyle güzel ki. Böyle şeyleri çok önemsemiyoruz, Allah korusun, sonunda çoğu zaman haksızlığa uğrayan kadınlarımız oluyor.
Rabbim hepimize Allah korkusu versin, O'nun rızasını en önceliğimiz eylesin.
Babalarımızın ismiyle birbirimizi eş olarak kabul edip etmediğimizi soruyor, kabul ediyoruz, şahitlere de soruyor, onlar da şahitlik ettiğini söylüyor. İsimlerimiz yazılı kâğıdı hepimiz imzaladığımızda dua etmeye başlıyor.
Öyle güzel dualar ediyor ki...
Rabbim bu dualar hürmetine bize hayırlı evlilik versin... O'nun yolundan ayrıldığımız bir an yaşamamızı nasip etmesin... Evimizde Allah'ın ve Resulünün adının geçmediği günümüz olmasın...
Sabah evlilik cüzdanımızı aldık, şimdi de İslami nikâhımızı yaptık. Artık evliyiz... Mehmed benim kocam...
Yavaşça hepimiz ayağa kalkıyoruz, Mehmed önce hocaefendinin elini öpüyor, ben de Fadime annemin elini öpüyorum. Ardından babamın elini öptüğümde beni sıkıca kucaklıyor. Ağlamamalıyım, onun rızasıyla evleniyorum, gözyaşı dökerek onu üzmemeliyim...
Annemin de elini öpüp sarıldığımda kızarmış gözlerle alnımı öpüyor. Sıra ablama geliyor. Öyle garip anlamda bakıyor ki bana, söylediği söz daha fazla içimi yaralıyor.
''Öyle özelsin ki Rumeysa...''
Bir şey söyleyemiyorum, sadece sarılıyorum. Ablamın etrafına doladığım kollarımı sıkıyorum, onun şefkatine ve sevgisine ihtiyacım olduğunu anlıyor ve beni sevdiğini söylüyor. Ben de onu seviyorum, bunca yılımız öyle ya da böyle kırgınlıkla geçti. Bundan sonrakileri doyasıya geçirmek istiyorum.
