10. Bölüm

5.5K 340 10
                                        

''Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

'Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Eğer ümmetime zorluk verecek olmasaydım, onlara misvak kullanmalarını mutlaka emrederdim.'

Başka bir rivayette ise: 'Eğer ümmetime ya da insanlara zorluk verecek olmasaydım, onlara her namaz (başın)da misvak kullanmalarını mutlaka emrederdim.' ''

Hz. Muhammed (s.a.v)*

______________ _ _ _


Fadime, soruların bitimiyle başını eğen kadına uzunca baktı. Sıkıntılarını dile getirdiğinden dolayı mahcup olduğu belliydi. Derisi kırışmış elini nazikçe misafirinin dizine koydu. Gözlerine kalkan gözlere gülümsedi. Söylediklerine kırılmadığını söylese yalan olurdu ama onu anlıyordu.

''Üzülme, kendin için değil, kızın için söyledin tüm bunları.''

''Özür dilerim...''

''Dileme, ne kavilleştik seninle? Herkes yüreğindeki dertleri söyleyecekti. Kendini kötü bilme. Kızını, oğlumu ya da başkalarını karıştırmadın bu işe, çevrene dedikodu yaparak arkamızdan konuşmadın, etrafa bizi küçümsemedin, Allah var, biri laf etse hakkımızı hemen korursun. Bunlar gibi nice kötülüğü yapmadın, evladının mutlu olmasını isteyen anne olarak bir diğer annenin karşısına oturdun. Derdini saygıyla söyledin, benim derdimi dinlemeden, cevabımı beklemeden kalkıp gitmedin. A' kızım, burada söylenen burada kalacak. Benim sıram mı?''

''Senin sıran, anne.''

Hatice, ortam yumuşasın diye kısacık güldü.

''Çocuk gibi hissettim. Senin sıran, benim sıram oyununu oynuyormuşuz gibi.''

''Ee evladım, derler ya hani, büyüdükçe çocuklaşırız diye. Şimdi güzel kızım, eğri oturduk, doğru konuşalım. Sen de benim söylediklerime gönül koymayacaksın. Eğer bu işin hayırlı olmasını istiyorsak, anne-babanın kalbinde dert barınmamalı.''

''Öyle, anne. Dinliyorum seni.''

Ev sahibi derin nefes aldı. Elini misafirinden ayırıp kendi kucağına koydu. Şalvarın üstünden sızlayan dizini ovaladı. İç çekti. Yanlışa mahal vermeden nazik dille konuşmayı istedi.

''Bak güzel kızım. Ağzımızdan çıkanı bazen kulağımız işitmez, işiteni de bazen kalbimiz hissetmez. Yavrum, söyleyiş şeklin hiç Müslüman'a yakışır halde mi? A' güzel kızım, öyle bir dille söyledin ki dertlerini, sanırsın Rumeysa'yı zindana tutsak veriyorsun, savaşa yolluyorsun, zulüm görsün diye köle ediyorsun. Çevremizde kötü evlilik dolu ama hiç mi iyi örnek yok evladım? Hiç mi Allah'ın razı olduğu evlilikler yok? Allah'ım affetsin, bizim için Ayşe'nin Fatma'nın dediği, Allah'ın ve onun son peygamberinin söylediklerinden daha önemli olmuş. Nur Yüzlü'müz (s.a.v) evlenmemizle ilgili dolu nasihatlarda bulunmadı mı evladım? Ümmetin ferahı için hayırlı evlatlar yetiştirmek en önceliğimiz olmalı. Bu mudur nefsimizi böyle kışkırtan? İman etmek ne demek a' güzel yavrum? Allah'ın tek olduğuna, dünyanın gelip geçici, öldükten sonra sonsuz bir yaşamın hak olduğuna inanmak değil mi? Bu dünyada ne kadar çile çekersen çek, son nefesini Allah'ın senden razı olduğu şekilde vermişsen, bu ne güzel bi' nimettir? Biz niye ölümü unutuyoruz evladım? Mehmed'imin babasından neler çektim, ne zulümler gördüm. Ama bak şimdi hayatıma, Rabbime şükürler olsun, son yirmi yıldır el üstünde yaşadım ben, hâlâ da öyle. Lütfeyleyen Rabbim'e her zaman şükrediyorum. Vesile olan oğlum için de gece gündüz, her fırsatta dualar ediyorum. Mutlu olsun, yüreğinin sevdiği helali olsun, huzur dolu yuvası olsun, dedesinden ve anasından gördüğü sevginin kat kat fazlasını yârinin gözlerinde görsün, onunla huzuru bulsun diye. Ferah yaşamım için de şükrediyorum, dua ediyorum. Rahatladım diye Allah'ın yolundan ayrılmayayım, şeytana kanmayayım, doğrudan şaşmayayım, fırsat kollayan nefsime kul-köle olmayayım diye dualar ediyorum.''

RumeysaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin