26. Bölüm

2.8K 192 16
                                        

'' 'Aişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

'Resulullah (s.a.v), (bazen) o derece oruç tutardı ki, biz: 'Artık orucu bırakmaz' derdik. (Bazen de) orucu öyle terk ederdi ki, biz: 'Artık (hiç) oruç tutmaz' derdik. Ben, 'Resulullah (s.a.v)'in, Ramazan'dan başka hiçbir ay'ı kamilen oruçla geçirdiğini görmedim. Şaban ay'ı kadar hiçbir ayda da çok oruç tuttuğunu görmedim.' ''

Hz. Muhammed (s.a.v)*

______________ _ _ _


''Çekil kız, çekil çekil.''

Misafirliğe geldiği Rumeysa'yı ev kapısından kenara ittiren hamile Hatice, aceleyle salona girdi. Ayrı ayrı sevdiği iki dostunu, eşikte arkalarından bakakalmış halde bıraktı. Kendine gelen ev sahibi oldu. Kapıdaki şaşkın kadına gülümsedi.

Arkadaşının yıllardır görüşmesini istediği Emily'i içeri davet etti. Uzun düz siyah saçları sırtına varıyordu. Başında ince bir bordo şal vardı. Dışarısı soğuk diye taktığını sandı, paltosuyla birlikte onu da almak istedi.

''O, baş örtüsü.''

Tatlı bir aksanla verilen cevap, Rumeysa'yı gülümsetti. Terliği önüne koydu, giymesinin ardından içeri girildi. Eski koltuğun önüne gelindi. Emily, ona dönerek iki elini uzattı, selam verdi.

''Selam-un aley-küm.''

''Ve aleykümselam,'' dedi, şaşkın gülümseme eşliğinde. Uzatılan elleri avuçları arasına aldı, sesli şekilde salavat getirdi. Misafirin de eşlik etmesi için tane tane söyledi.

''Allahümme salli âlâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammed.''

Eller salındı, yüze sürüldü. Kollar birleşti, misafir ev sahibiyle kucaklaştı. Rumeysa o kadar şaşkındı ki, yüzündeki gülümseme görülmeye değer boyuttaydı. Çoğu Müslüman'ın habersiz olduğu musafaha sünnetini yapmıştı. Onun İslam'la şereflendiğini bilmiyordu.

Sarılma sona erdi, beraber eski koltuğa oturuldu. İçinin hafif göçük olması başta misafirleri şaşırtsa da, sonradan ev sahiplerinin başlattığı hoş muhabbet her şeyi unuttururdu. Şimdi de öyleydi.

''Şaşkınlığımı mazur gör. Müslüman olduğundan haberim yoktu.''

''Daha değil. Öğrenmeden olmam. Farz-ları, va-cipleri öğrendim. Sıra sün-netlerde. Senin gibi olacağım.''

Kastettiği, sadece haram ve helaller değil, peygamber efendimiz (s.a.v)'in sünnetleriyle hayatını devam ettirmek istediğiydi. Rumeysa, karşısındaki tazecik Müslüman adayına odaklandı. Gözleri dolmuştu. İlk defa, gayrimüslim birinin imana varışına şahit oluyordu. Daha önce internetteki kesit videolar dışında görmemişti.

İslamın ilk şartı; kelime-i şehadeti dil ile söyleyip kalp ile tasdik etmekti. Kadındaki tek eksik buydu.

Taze imanın aşırı güçlü olduğunu biliyordu. İçinde anlatılamaz büyük coşku oluştururdu. Öyle ki, yeşil gözlerde yoğun parıltılar vardı. Dil ile söylememiş olsa da, Allah'ın varlığına ve onun son peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)'e inandığı belliydi. Yüreğinde Tek Rabb, Allah aşkı vardı.

Kayınvalidesinin de burada olmasını istemeden edemedi. Ölüm ve ahirette azap göreceği korkusu, belki misafirin saf imanıyla huzura kavuşurdu. Hangi Müslüman, tazecik ve saf bir iman karşısında ağlamadan durabilirdi?

Usul usul ağlarken gülümsemesi dudaklarındaydı.

Hatice, homurdanmalar eşliğinde salona girdi. Eli ağrıyan sırtındaydı. Feracesini, kalın şalını ve siyah başörtüsünü çıkartmış, kot elbisesiyle duruyordu. Sehpada hazır bekleyen pamuklu mor yazmayı saçlarına örtmüştü. Karnı epey belirgindi. Sırayla, koltukta ağlayan Rumeysa'ya ve ondan gözünü ayıramayan şaşkın Emily'e baktı.

RumeysaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin