..............BİR AŞK MEVSİMİ......10 BÖLÜM......Rüyalar gerçek olsa!..............
Ah biri bana su versin ölüyorum! Ruhum ayaklarımdan bir iğne gibi çekilmiş boğazımda yurmrulaşarak usul usul yükseliyordu. Dokunsam hissedemem, dünyalık gözlerle göremem ve bana ait olmayan bedenle toprak olurken bir el tuttu ellerimi. Titreyen tenimde elektrik çarptı aniden ve gökyüzünde gürleyerek tepeme yıldırım düştü. Birazdan yağmur yağacak ve üstüme dolu savrulacaktı.
Ya ceyrana tutulmuştum ya da yüzmeyi bilmeyen kedi gibi, yavaş yavaş dibi boyluyordum. Gece karası üstelik sahiplenici vadileriyle gözlerime umut aşılayan şövalye, elindeki gülü uzatarak kalbimi, bir güle teslim ettiren bir yaratığa bürünmüştü. Öyle tatlı ve ukala bakıyordu ki, zavallı kalbim oracıkta eriyip bitti. Ateşte suyunu çeken köfte gibi, yanmaya yüz tutmuş ve erkeksi kokusu burnuma dolduğunda nefes almayı unutmuştum.
Keskin baharatlı erkeğin olmazsa olmazı huzur veren duruşuyla şu an havada uçaklar gibi yelken açmış, rotayı belirlemeye çalışıyordum. Pilotum yoktu. Emniyet kemerlerim bile sağlam değildi. Düşsem, yanımda açacağım bir paraşütüm dahi yoktu ama sahiplenici tavrıyla beni göğsüne sıkıca bastıran koca ayaklı bir ayım vardı.
Sahi Serpil haklı mıydı? Su versem içer miydi? Bal versem yer miydi? Ona hayat sunsam, nefesimi keser miydi?
Bir yanımda kıskançlıkla mavi gözleri parlayan Ömer'im, diğer tarafımda belimi sıkıca kavrayarak - benimsin- der gibi içine çeken kara şövalyem vardı. Kıvanç Tatlıtuğ'la Kenan İmirzalıoğlu arasında kalan şanslı tavuk bendim. Kesseler kesilir, derim yüzülür, suyumdan çorba budumdan kebap yapılırdı.
Peynir dolu buzdolabının giriş deliğini bulan fareler gibi, dişlerim gıcırdanarak aralandı. Şu an içinde bulunduğum anı yaşamaya başladım. Yanımıza gelen Zeynep, abimin gazabından kurtulmuş güler yüzle, bize doğru yürüyen Levent'e baktı.
'' Keyifler nasıl?'' Diye sordu Levent Ömer'e elini uzatarak.'' Seni Yalçın Akay ile sevgili eşi Fecra, hanımla tanıştırayım.''
Art niyetsiz bakışlarını kocama diken Levent, Ömer'i kibarca ona takdim etti ve gözlerimin önünde iki adam el sıkıştı. Sıra bana gelince kendimi ikiyüzlülerin içinde en önde gidenlerinden hissettim.. Maske üstüne bir tane daha maske takıp sırıttım. Taşın arasından sinsice bakarak, bana dilini uzatan yılanın elini tutup tutmamak için ikilemde kaldığım sırada, zoraki gülümseyerek yeni tanışan insanlar gibi onunla tokalaştım.
Ömer'in yüzünde yalın bir arzu okunuyordu. Kıskançlık mı yoksa öfke mi bilmediğim bir tavırla bakmaya devam ettiği sırada şaşkınlığımdan fırsat bilip elimi dudaklarına götürdü. Alah'ım, tenime dokunan dudaklarıyla tüylerim diken diken antenlerim net çeker olmuştu. '' Tanıştığımıza memnun oldum Fecra Akay!''
Ömer'in mavi derinlikleri, içimi yakıp yıkan duygularımı, ele vermesinden ödüm koptu ve aniden elimi çekerek, kara şövalyemin kalkanına sığındım. Ürkekçe kolunu tutmuş, omuzlarına bir yavru dana gibi sokulmuştum. Allah'ım, ayının ininden çıkmak yerine, yer edinmeye başlamıştım bile!
Tek kaşını kaldırarak yüzüme anlamsızca bakan şövalyeden kaçamak gözlerimi Zeynep'e çevirdim. Beyaz renkli, üstelik derin dekolteli elbise içinde oldukça şık ve alımlıydı. Karamele döndürdüğü saçları yüzüne gitmiş ve ağzının suyu akan abime hainlik ederek göz kırpmıştı. Ayağına geçirdiği leoparlı ayakkabılarla, bu gece ikimizin arasında kıyasıya bir yarış havası sezdim.
'' Tüm gece ayakta dikilmeye gelmediniz değil mi beyler?'' Diyerek güldü Zeynep ve yarım yamalak bana göz kırptı. '' Kocanı beş dakikalığına sende alıyorum. İzin var mı canım?''
'' Tabii.'' Dedim suskunluğumu bozarak. Sığındığım barınaktan çıkıp yağmur altına girdiğimde tepemde şimşekler çakıyordu.'' Keyfinize bakın. Bende oturacaktım zaten.'' Diyerek etrafımda boş kalmış masa taradım.
'' O zaman bende Fecra, hanımı sizden alıkoyuyorum.'' Diyen Ömer'in sesiyle irkildim. Bu neydi şimdi? Şaşkınlıkla açılan gözlerime maviliklerini diken Ömer, elini kibarca uzatarak bir yandan da kocama baktı. '' Bir dans istiyorum. Kıymetli eşinizi yakından tanımış olurum.''
Yalçın'a baktım yalvarırcasına ama o içimde kaybolan haykırışı duymayacak kadar sağırdı. Gayri ihtiyarı gülümseyerek, ıssız bir dağa bırakılan kuzu gibi, aç kurdun eline teslim etti. Zeynep'le ikisi piste doğru yürüyüşe geçince Levent'te, masumca Ömer'le, bana göz kırpıp yol verdi
Bir zamanlar tuttuğum eller şimdi bana yabancıydı! Baktığım okyanus rengi gözleri sevgisiz, ifadesiz kalan yüzü merhametsiz, her daim gurur duyduğum duruşu şimdi yabancı bir adamın varlığını yansıtıyordu. Piste çıktığımızda belime dokunan elleriyle irkildim. Boşta kalan elimi avuçlayıp tepemizde yanan ışıkların altında gözlerime baktı. '' Sen bana yabancı mı oldun Fecra?'' Diye sordu belimi biraz daha kavrayarak tenimi okşadı. '' Neden bunu bize yaptın? Neden evlendin?''
Yanaklarımın yandığını hissettim, kollarında dönerken gözlerimi kocama dikmiştim. O da benden tarafa bakıyor Zeynep'in, kollarında mutlu görünüyordu. Başımı tekrar Ömer'in, yakışıklı suratına çevirdiğimde '' Benden şimdi hesap mı soruyorsun? Dedim öfkemi gizleyerek. ''Ne yapmamı bekliyordun? Yalanların içinde saf hislerimle, sana boyun eğeceğimi mi sandın? Gizli kalan ihanetini öğrendikten sonra seni hala bekleyeceğimi mi sandın?''
'' İhanet mi?
'' Evet ihanet.'' Dedim başımı dikleştirerek. '' Sen beni aldattın. Yoksa inkar mı edeceksin? Hiç zahmet etme canım, gören gözlerim yalan söylemeyecek kadar ayıktı. Hem şimdi bunları konuşmamız çok saçma.'' Diye devam ederken Ömer, şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. '' Seni hiçbir zaman aldatmadım! Bunu nereden çıkardın?
'' Az ufaktan at da kuşlar yesin.'' Diye diklendim. '' Bal gibi aldattın. Bende, sende harcanmak yerine Yalçın, gibi yakışıklı, beyefendi ve gerçekten beni seven bir adamla evlendim.''
'' Yirmi yıllık aşkımızı bir evlilikle bitirdin öyle mi? '' Diye sordu saf saf yüzüme bakarak. '' Seni, benim kadar kimse sevemez bunu hiç anlayamamışsın. Ben seni hiç bir zaman aldatmadım Fecra. Sana hiçbir zaman ihanet etmedim.''
Sinirle kahkaha attım ve öfkeyle dolan kanım hızla beyin hücreme akarak beni delirtmeye başladı. '' Bunları konuşmak istemiyorum. Gördüğün gibi evli bir kadınım. Ve iyi ki evlenmişim. Senin elinde harap olmaktan kurtuldum.'' Diyerek kollarından çıkıyordum ki belimi aniden kavradı. Ellerim, ellerinden tiksinerek kopmuş omuzlarını geri ittirmeye çalışıyor ve bunu yaparken etrafın dikkatini çekmek istemiyordum.'' Bırak beni! Rezil olmak istemiyorsan bırak!''
'' Sen beni bıraktın ama ben seni bırakmam.'' Dedi Ömer, adeta bir kurtarıcı gibi, son anda düşerken umut vaat ediyordu. Titrek ellerimi avuçladığı sırada korkuyla ışıldayan gözlerim kara şövalemi taradı. Baktığım hiçbir yerde onu ve Zeynep'i göremeyince '' Sen beni aldattın, bende seni sildim anlıyor musun? Sen benim için artık bir hiçsin koca bir hiç'' Diye inledim. '' Bırak beni yoksa bağırırım.''
Sadistçe gülerek dudakları kibirle kıvrıldı. '' Sen benim için hiçbir zaman hiç olmadın Fecra! Seni ömrüm boyunca hiç aldatmadım.''
'' Kafede diz dize oturup öpüştüğün kız kimdi o zaman?'' Dedim avuçlarından çıkmak isteyerek.'' Hani şu sahil başında, lüks kafede oturduğun çıtırdan bahsediyorum. Oysa çok samimiydiniz!''
Bir an duraksadı ve geçmişinde aradığı kareyi zihninde bulunca sinsice güldü. '' Sen beni takip mi ettin?''
'' Evet!'' Dedim öfkeyle.'' Seni takip ettim ve senin nasıl bir adi yalancı olduğunu gördüm.''
'' Yanlış anlamışsın.'' Dedi Ömer, samimi tavır takınarak. '' O benim kuzenimdi. Şu Amerika'da yaşayan Ebru'ydu! Bilirsin beni çok sever ve o günde şakayla karışık çok güldük dışarı nasıl bir tablo yansıdı bilmem ama biz fazla samimiydik.''
'' Onunla öpüştün.'' Dedim yutkunarak. O kareleri düşünmek bile sinirimi alt üst ederken şimdi balıklama dalmıştım içine. '' Onu öptün ve..''
'' Aldattım, sandın değil mi? Sana ihanet ettim, seninle yaşadığım anları önemsemedim, sandın değil mi?'' Dedi sözümü tamamlayarak. '' O gün gördüğün gerçekler çok başkaydı. Ben, değil Ebru, beni öptü. Onun ilgisinden habersizdim. Hazırlıksız yakalandım. Allah'ım seni aldatacağımı nasıl düşünebilirsin?''
'' Beni kandıramazsın.'' Dedim masum bakan derinliklere inat. '' Şimdi yollarımız ayrıldı hem bunları konuşmamız çok saçma. Ben artık senin değil kocama aitim''
'' Ama ben seni hala seviyorum. Seni hala düşünebiliyor senin tatlı gülüşünü hatıralarımdan silemiyorum.'' Diye devam eden Ömer, beni bir kez daha en hassas köşelerimden vurdu. Bu sefer ihanetiyle değil yalan bakan gözleriyle beni öldürüyordu.
'' Seni çok seviyordum... Seni hala seviyorum... Bir yabancı erkeğin sana dokunmasına dayanamıyorum. Anlasana seni unutamıyorum. '' Diye fısıldadı ellerimi sıkıca tutarak. ''Evlenmiş olman o kadar çok kötü ki! Her şeyin bir yanlış anlamayla bitirmiş olman ve beni terk etmen, habersiz sessiz sedasız evlenmen...Neden söylesene? .... Neden gelip de benden hesap sormadın? Neden sakladın? Keşke yüzüme tükürüp bana bağırsaydın. Sana o vakit her şeyi açıklardım ama şimdi her şeyi küçük bir hataya bitirmen, beni yalnız....
'' Bitti!'' Dedim hayal kırıklığı içinde.'' Sen bitirdin! ''
''Ben bitirmedim. Eğer bitirseydim senin peşini bırakırdım. Seni umursamazdım. Sen, beni çok iyi tanıyorsun Fecra. Çocukluk yıllarımı, sileceğimi onlara ihanet edeceğimi nasıl düşünürsün?'' Diye devam etti Ömer ciddi ciddi gözlerime bakarak. Adem elması yukarı bir çıkıp bir iniyordu. Gerçekten doğrularımı söylüyordu? Gerçekten beni aldatmamış mıydı? Yoksa ben bir anlık parlamayla hata mı yapmıştım? Onu terk ederek sessizce dünyasından çıkarak, aşkımıza ihanet mi etmiştim?
'' Duymak istemiyorum sus!'' Sesim boğazımda tıkalı kalmış dağılan ruhumu toplamaya çalışıyordum. Ama nafile..
Bir anda müzik yer değiştirince bize yaklaşan şövalyemi gördüm. Sert mizacın altında sinirli duruyor sanki Ömer'le konuşmamızı duymuş gibi, siyah takımların içinde gergin görünüyordu. Hem gerçeği öğrense beni kesip biçecek hali yoktu ya! Ona ait olmuş olabilirdim ama bu kendi isteğimle değil onun kendi dürtüleriyle gerçekleşmişti..'' Sevgili eşimi sizden alıyorum.''
Al şövalyem, al kaçır götür beni buralardan. Yer edindiğin mağarana taşı, ücra köşelerinde sakla! Eline bir camdan kavanoz al içine at beni, kapağını sıkıca kapa, kapa ki düştüğüm karmaşa içinde bir hata daha yaparak pişman olmayayım!
'' Sizden önce ben kapsam daha iyi olacak.'' Dedi yabancı bir adam yanımıza gelerek, yanan ateşe bir odun daha attı. Ömer, bana ben Yalçın'a, şövalyem ise çatık kaşlarla adama bakıyordu. Baştan aşağı şöyle bir yerden bitme yabancıyı süzdüğümde, siyah deri pantolonun üzerine giydiği bir tişört vardı ve yandan taradığı siyah saçlarıyla cool duruyordu. '' Dostum, Fecra hanımın eşisin, her daim yanındasın ama ya ben, sadece beş dakikalığına dans edecek zavallı bir köleyim.''
Karşıdan bakılınca Yalçın'ı biftek yiyen köpek gibi görüyordu insanlar. Ben et değil aslında suyu sıkılacak limondum. Artmış yüzümle oldukça sarı, oldukça ekşi ve oldukça sulu gözlüydüm.
Şövalyem, tarafından ilk aşkımın dalından koparılıp yeni müşteriye hizmet edilerek sunuldum. '' Hay hay elbette. ''
'' İstersen yatıya kalaydım kara şövalyem ha ne dersin?. Sabah eve gelir sana gece maceramı anlatırdım.'' Dedim içimden köpürerek. İsyanların içinde başka kurdun eline yem olduğumda, bu gece belime dokunan üçüncü erkeğin bu tipsiz yer cücesi olduğunu sanıyordum. Yanıldığımı daha sonra başka kollarda dönerken anladım.
Tepemde rengarenk farlı ışıklar dönüyor ve ben bir adamın kollarından diğer başka bir adama, ondan diğer başka yabancıların kolunda daldan dala dolanırken, her birinin ağzına bal çaldığımı düşünmeye başlamıştım. Beni delice kıskandığını iddia eden Ömer, öküzüyle karısını kurtların eline yem eden Yalçın, ayısı bir köşeye yaslanmış aynı anda kadehleri başlarına dikiyorlar ve beni delice süzdüklerini, durduğum yerden görüyordum. Onlara acıyan gözlerle bakmama rağmen onlar başka dertte gibiydiler. Gecenin şanslı bireyine kaç ikramiyeye ve beni nasıl satacaklarını düşünüyorlar sanırım.
Biri buna son vermezse sonum hiç hayra çıkmayacak, bu gidişle Leventten, taksime, cihangirden, Beşiktaş'a, oradan da kız taşına çıkar kendimi bir yerden aşağı atardım.
.*****************************
Yabancı kollarda dolanan karısıyla kıskançlığın dibini yaşayan Yalçın, arkadaşlarına hayır diyemiyor ve kanına işleyen sahiplik duygusuyla yanıp tutuşuyordu. Onunla sadece kağıt üstü evliydi ve hayatı umrunda dahi değildi. Neden şimdi arkadaşlarının ona kur yapmasına dayanamıyor, neden başka ellerin üzerine keşfe çıkmasına izin veremiyordu. Elinde biten kadehlerin ardı arkası kesilmiyor ve yanı başında dikilen Ömer'in de aynı şekilde, aynı noktaya ,ikisi aynı anda bakıyorlar ve barmenin önlerine koyduğu şişeleri deviriyorlardı.
Birbirlerine bakmak yerine bitenleri dolduran iki erkek pistte dolanan tek kadına, gülkurusu, cesur elbisenin içinde duran duru çiçeğe bakıyorlardı. Dans için sıralanan adamların arasından karısını kurtarma planı yapan Yalçın, gergin vücudunu esnetti ve birkaç adım attığı anda karşısına Zeynep çıktı. '' Bir dansa daha ne dersin?
'' Hayır.'' Dedi Yalçın teklifini reddederek gözlerini karısına çevirdi.'' Fecra'yla dans edeceğim. Onu yeterince yalnız bıraktım. Sen istersen Ömer, beye teklif et.''
Sinirle yutkundu Zeynep ve yanından uzaklaşırken Ömer'e doğru atım attı. Bir köşede iş adamların içinde kaybolan Adem ise Zeynep'i gözleriyle takip ediyor ona nasıl dans teklifi sunacağını düşünüyordu. Zeynep, onun planlarından habersiz boş bir kadehe içki doldurup Ömer'in yanına geçti.
Dans eden onca insanları yararak karısına kur yapan arkadaşının yanına gelen Yalçın, zoraki gülümsedi. '' Bence bu kadar yeterli! Artık sevgilimi hepinizden alıkoyuyorum.'' Diyerek kızın belinden kavradı. '' Gel sevgilim.''
Kaşlarını çattı Fecra, yüzüne bakarak. Giydiği ince yüksek topuklu ayakkabıların içinde küçük ayakları acımaya başlamıştı '' Tamam sevgilim.'' Dedi kuru sesle. Sevgilim sözcüğü ağzına hiç yakışmamış kendini tuhaf hissettirmişti. Ama rol icabı sevgilisiydi.
Çıplak bırakılan sırtına dokundu Yalçın ve usulca onu kollarına alarak ışıkların altına çekti. Siyah saçların çerçevelediği güzel yüzüne bakarak durgun bal rengi gözleriyle buluştu.'' Yoruldun mu?''
'' Yoruldum.'' Dedi Fecra ellerini omuzlarına götürerek kaçamak gözlerle yüzüne bakmaya çalıştı ama cesaret edemedi. '' Ne zaman eve gideceğiz?''
'' Benimle dansın bittiğinde.'' Diye cevap verdi Yalçın, kollarında dönerken kulağına eğildi. '' Benimle dans etmeden buradan ayrılırsan hakkımızda iyi şeyler denmez.''
Boynuna vuran nefesle ürperen Fecra, geri çekilmek yerine öylece kalarak Ömer'e baktı. Kıskançlıkla açılan gözlerle hala ona baktığını görünce sığınırcasına biraz daha sokuldu kocasına.'' Ayaklarım acıdı.''
'' Biraz daha sabret.''
'' Sabredemiyorum.'' Diyerek kollarından çıkan Fecra'yı çileden çıkaran tek söz -sabret- kelimesi olmuştu. Yüzüne taktığı onca maskeden ve masum ayağına yatmaktan, tahammül edecek hali kalmamış ve Ömer hala onun aklını bulandırmaya başlamıştı. Gerçekten haklı mıydı? Gerçekten hala seviyor muydu?. '' Artık hiçbir şeye sabredemiyorum.''
'' Sakin ol ne yapıyorsun?'' Diye sordu Yalçın, tekrar sıkıca kollarına alarak ağlamaya yüz tutmuş gözlere baktı. '' Neyin var senin?'''
'' Burada biraz daha kal diyorsun ama kalamam. Bunaldım, sıkıldım. Ruhum daralıyor görmüyor musun?'' Diye devam etti Fecra, göz pınarları yaşarmış her an hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdi. '' Lütfen götür beni buradan!''
Şüpheyle kızın düşen suratını inceleyen Yalçın anlayışla'' tamam.'' Dedi çıkışa dönerek. '' Gidelim o zaman.''
Rahat nefes almak için kocasından erken davranan genç kız hızlı adımlarla açık havaya çıktı. Gökyüzünde parlayan onca yıldızlara baktığında ağlıyordu. Yanaklarından boynuna düşen her damla da hıçkırıyor, sıktığı yumruklarıyla sessizce isyanlarını sıralıyordu. Neden hesap sormamıştı Ömer'den? Neden karşısına geçip neden yaptın dememişti? Bu kadar basit gerçekten kaçıp neden intikam yoluna düşmüştü?
Saniyeler sonra Yalçın'ın aracı önünde durdu ve ön kapısı vale tarafından açılıp içeri davet edildi. Aradan geçen az zaman sonra kocası şoför koltuğuna geçtiğinde ağlayan gözlerini ondan sakladı. Nefesine sinen içkinin kokusunu duyduğu halde başını döndürüp ona bir kez bile bakmadı.
'' Efendim isterseniz biz bir taksi çağıralım. İçkili gözüküyorsunuz.'' Dedi Vale kibarca aracın kapısını kapatırken. '' Ya da sizi götürecek bir arkadaş ayarlayalım.''
Yalçın, anahtarıyla aracını çalıştırdı lakin gözleri bir nokta da dağılıyordu. Aracı kullanacak cesareti kendinde bulamayınca valenin dediğini yaptı. Adem ile Zeynep'i içerde bırakıp eve yol aldıklarında Fecra, önde kocası arka koltukta birbirlerinde ayrı bir dünya içindeydiler. Biri ölen eşin, diğeri çocukluk aşkın hayaliyle yaşıyordu. Ayrı kişiler için atan kalpleri peki ne zaman birbirlerini keşfedecek, ne zaman yeniden, güveni gerçek aşkta bulacaklardı.
Kaç bahardan sonra aşk mevsimi gelecek, kaç sağanaktan sonra aşk yağmuruna tutulacaklardı. Yalan dünya daha kaç kez beyaz örtüyle kaplanacak ve bu örtüden sonra kırmızı karlara sıra gelecek ve susuz kalan bedenleri, ılık bir meltemle ısınacaktı? Tutkuyla ve güvenle birbirlerine sarılıp ruhları sonsuz aşkla bütünleşecekdi?
Yanıtı zaman alacak yazması ayları birbirine harmanlayacaktı Gecenin yarısında eve giren ikili, merdivenlerde sessizce ilerlediler. Eteklerini tutarak basamakları usulca çıkan Fecra, yorgundu. Ruhsal çöküntüye girmiş şimdi kime inanıp kimden vazgeçeceğini kestiremiyordu.
Hayaletiyle dolu, odanın kapısında kocasını bırakarak kendi de yatak odasına geçtiğinde, sinirle ayakkabılarını çıkardı. Ardından elbisesinden kurtulup bozulan makyajını sildi. Zihninde silinmeyen Ömer'in bakışları, ruhunu delip geçen sözleri, bir türlü gitmiyor birden canlanıp garip şekilde hayat buluyordu. Onu hala seviyor muydu? Ona hala inanabiliyor ona içten güvenebiliyor muydu?
Düşünceler eşliğinde örtüyü kaldırdı ve baş ağrısıyla yorganın altına girdiğinde gözleri sadece tavana bakıyordu. Elini kalbinin üstüne koydu ve Ömer'in sözleri beyin frekansın her yanını kuşatmış, sadece geçmişinde kalan tatlı anılarını hissettiriyordu. Öylece bir müddet daha kalarak geçmişi yad ettiği sırada bir ses duydu. Hışımla yataktan fırladığında abisinin sesi kapıda yankılandı.'' Zeynep seni seviyorum lan. Lan seni seviyorum... Duyuyor musun beni! Seviyorum lan seni......''
Abisi de bildiği yoldan çıkmış başka semtlere yol alırken Fecra, yataktan kapıya fırladığı anda kapı açıldı. Omzunda ceketi, elinde şişesi yan yan ona bakan abi, abi değil mübarek içki kazanına düşen bir enkaza düşmüştü. ''Seviyorum uuulaaaaaaan. Kimse beni tersleyemez. Kimse beni görmezden gelemez. Hiç kimseler benle dalga geçemez.'' Diyerek şişeyi başına dikti Adem, sonra sarhoş bedeniyle birkaç adım daha attı.'' Senin ne işin var kız burada? Kocanın yanına gitsene be kızım. Yalnız bırak beni! Sızlayan yüreğimle kanayan kalbimle yalnız bırak beni.''
'' Çok içmişsin abi sen hiç içmezdin ne oldu.''' Diye sordu Fecra iç içli ona bakarak yatağa kadar yardım etti. '' Of çok pis kokuyorsun.''
'' Hiç kimse bana pis kokuyorsun diyemez.'' Diye bir kez daha feryat eden Adem, şişeyi yere fırlatınca genç kızın ödü koptu. '' Tamam sen değerlisin abim. Kimse sana hiçbir şey demeye hakkı yok!''
'' Ama o dedi.'' Dedi Adem, dudak büzerek yatağa girerken. ''Bana tüylü ayı dedi. Düşünebiliyor musun ben ayıymışım! Oysa ben onun güzel saçlarına dokunmak, onun elmacık kemiğine öpücük kondurup kulağına güzel sözler fısıldayacaktım.''
'' Oooooooooooo abi sende vitesi az geri taksaydın. Daha dün bir, bu gün iki Zeynep, ayı demesinde ne desin? Ben de olsam ayıyı bırak goril bile derdim. ''Diyerek Adem'i yatağın içine soktu. Adem'in başı yastığa değer değmez uykuya geçince odanın içi leş gibi içki kokmaya başladı.
Bu gece burada kalamazdı. Yarın sabah abisine vereceği hesap yerine bu gecede kocasını, ziyaret etmesi gerekecekti. Çekine çekine odadan siyah sabahlığıyla çıktı ve merdivenleri temkinli şekilde inerek tam kapıyı açıyordu ki'' kız anlatsana neler oldu? Diyen Serpil'le ödü ağzına geldi.
'' Of be Serpil yüreğime indirdin ya!''
'' Hadi anlat ne oldu?'' Diyerek meraka bürünen Serpil gülüyordu.'' Yalçın'ın dibi düştü değil mi? Ah onu o şekil görmek isterdim. Sana iltifat etti mi? Tüm gece boyunca bütün erkelerden kıskanıp sadece senle dans etti mi? Sana çok güzelsin dedi değil mi, ah tahmin etmiştim.''
'' Sakin olsana.'' Diyerek merdivenin kuytu yerine kuzenin çeken Fecra etrafa baktı .'' Dediklerinin hiç biri olmadı be Serpil. Olan yine bana oldu. Ömer'de oradaydı onu ilk kez görmüş gibi, tanıştım ilk kez onunla konuşur gibi dans ettim.'
'' İyi halt yedin kızım.'' Manyak mısın sen? Kabul etmeseydin ya.'''
'' Sağ olsun yalı kazığımız beni arkadaşlarına ikramiye gibi sundu. Kaç adamın elinden geçtim bir bilsen, bu gece evde olduğuma şükrediyorum. Ya sonum kötü yollarda bitip adım Matild Manukyan, olarak çıksaydı. Kadın vergide dünya rekortmeni ama ben satışta bayağı iyi bir rakama ulaşırdım.'''' Diye devam eden Fecra yumruklarını sıktı.'' Biliyor musun Ömer, beni hiç aldatmadığını, gördüğüm her şeyin yanlış anlaşılmaktan ibaret olduğunu söylüyor. Ya gerçekten doğruları söylüyorsa... Ya gerçekten beni aldatmadıysa!''
'' Ona bakılırsa erkekler hiç aldatmıyor be tatlım. Bir anlık gafletleri yoksa neden aldatsınlar ki dimi ama. Birde evet seni aldatım, demeye doğruları söylemeye ne gerek var değil mi? Aaa çok boş laflar bunlar.. Hangi aldatan adam der ki bunları?.'' Dedi Serpil sinirle. '' Erkeklerin kafası nasıl icat olmuş bilmem ama eve gelsin bir kadın, dışarı çıksın onlarcası diye düşünürler. Valla bende erkek olsam hiç aldatmazdım sadece yirmi telefon numaram, her saat başı yatağa atacak bir dairem, ve bir çuval parfüm şişlerim olurdu. Ama hiç aldatmazdım yeminle bak yan gözle bile bakmazdım.''
'' Sence yalan mı konuşuyor?
''Ya sence? '' Diye sordu Serpil.'' Sence doğru konuşacak hali var mı?
'' Of bilmiyorum. O zaman neden peşimi bırakmıyor?'' Diyerek yere bağdaş kurarak oturdu Fecra iç çeke çeke.'' Benim sonum ne olacak ya Serpil, ben nerelere savrulduğumun farkında bile değilim. Beş parasız, onursuz, namussuz, şerefsiz sokağa fırlatılınca kimseler yanımda olmayacak.''
'' Koca bir kötekle ben yanında olurum merak etme canım. Şöyle en ıslağından on beş çilte atar makyaj yaparım sana.''
'' Dalgayı bırak.'' Dedi Fecra gözlerini Yalçın'ın olduğu kapıya dikerek. ''Belki haklısın Yalçın, benim tek kurtuluşumdur. Bu durumdan sıyrılırsam adım kirlenecek ama onunla olursam kimse bana bir şey demeyecek.''
'' Sen elalem için değil kendin için yaşasana be kızım. Sen manyak mısın?'' Diye sordu Serpil sinirle.'' Şimdi o kapıdan içeri girip kocanın koynunda mışıl mışıl uyuyacaksın. Onu keşfetmeye çalışacaksın. Artık ne yoldan girersin bilmem ama tüylerine bakıp da yanından çıkayım deme sakın. Unutma ağzına bal çal, zehir değil. Tüylerini tırpanla değil tarakla tara ve oldukça gül ki, ayılar romantik kişilerdir hemen etki altına girerler.'
'' Sonra da notumu alır sana karnemi getiririm. Oldu mu?''
'' Oldu.''
'' Pişkin pişkin birde oldu diyor ya?''
'' Daha ne deseydim tatlım sana sahip biri Yalçın, bari elindekini kaçırma derim. Ömer'in içi kavuk çıktı şimdi Yalçın'ı keşfetme vaktin.''
'' Çografya keşfi daha kolay bence.''
'' Ama dersimiz amazon ayısını keşfetmenin yararlı yönleri nelerdir? Biliyorsun kuru fasulyenin gazından çok sindirim hazmiyle faydası büyük. Hadi ne oturuyorsun git çöz sorunu. Ve bana iyi notlarla gel.''
Sıkıla büzüle yerden doğrulan Fecra, kuzenine baktı ve bir cesaretle kapının kurpunu kırarak içeri geçti. Giden kuzenin ardından kendi odasına geçen Serpil, kıs kıs gülüyor bir yandan da onun için üzülüyordu.
Loş ışığın altında minik adımlar atan genç kız yatağa doğru yürüyünce kocasının uyumadığını gördü. Yalçın yastığa uzanmış öylece yatıyor ve bir elinde tuttuğu kadehi başına dikiyordu. '' Ooo bu gece de mi misafirimsin?''
'' Şey abim, çok içmiş beni odadan kovdu ve bende....''
'' Benimle aynı havayı solumak için geldin öyle mi?'' Diyerek kadehi havada döndürüp yastıktan doğrulan Yalçın, ayakta dikilen kıza güldü. Çatık kaşlarla yatağın köşesine gelene kadar baktı ona ve bir taraftan da sırıtmaya devam etti.
'' Ne çok mu hoşuna gidiyor. Mecbur kalıp da yanına gelmek seni eğlendiriyorsa merak etme günü geldiğinde sana bunların hesabını bir bir ödetirim. ''Diye parlayan Fecra sinirle örtüyü kaldırdı. '' Abim gidene kadar bana sabredeceksin.''
'' Ben sana hep sabrediyorum.'' Dedi Yalçın, bir yudum daha alarak kadehi yere bıraktı. '' Sen bana dayanamıyorsun ama ben sana hep katlanabiliyorum.''
'' Anlaşmamızı bozmamış olsaydın, beni kirletmemiş olsaydın, bende sana dayanırdım.'' Diye homurdanarak yatağa girdi Fecra. '' Sen nefsin uğruna her deliliği yapacak kadar adi bir adamsın.''
Yalçın, aldığı imayla birden kahkaha kopardı ve kendini tutamayarak başladı gülmeye. Yastığa başını koymuş nefesini kesecek kadar gülüyor, içtiği içkinin tesiriyle durmadan sırıtıyordu.'' Sana sahip oldum ha. Sana sahip oldum.'' Diye kesik kesik devam ederken Fecra bozulmuştu. '' Gülmeyi keser misin? Bu hiç adilce değil! Benimle dalga geçmeye hakkın yok duydun mu beni! Beni kullandıktan sonra böyle eğlenemezsin!''
Karısının uyarısıyla daha da gülmeye devam eden Yalçın, artık aklı selim düşünemiyor, çatık kaşlı kızla resmen eğleniyordu. '' O gece..... O gece çok komiktin. Horluyordun..''
'' Ben horlamam.'' Dedi Fecra, kendini koruyarak yorganın altına girdi.'' Yalancı!''
'' Yalan konuşmam.'' Dedi Yalçın, sırıtarak karısına yaklaştı. '' O gece bal gibi de horluyordun.''
'' O vakit rahatsızdın neden hala bana sokuldun? Neden bana dokundun?'' Diye parladı Fecra, yataktan doğrularak yastığa düşen adama kötü kötü baktı.'' Demek ki horlamam bile sana engel olmamış. Pis sapık.''
Gülmekten karnına ağrılar saplanan Yalçın,'' O gece sana dokunmadım ki.. Sana oyun oynamak istemiştim ve sende bal gibi yedin.'' Dedi sarhoş kafayla gerçeği itiraf etti.
'' Ne?'' dedi kaldı Fecra şaşkın suratla. '' Sen, sen bana oyun mu oynadın?''
'' Evet!'' Diye devam eden Yalçın, hala ayık değildi ve katıla katıla gülüyordu.'' Söylesene Pinokyo burun sana dokunacak el var mı bende? Sen yalancı düzenbaz üstelik itici bir kızsın.''
Sinirle yumruklarını sıkan genç kız alev topuna dönüşmüş, resmen burnundan soluyordu.'' Evet ben yalancıyım. Ama sen, sen yalancının önde gidenisin. İğrenç, pis, üstelik burnu kaf dağından inmeyen adi bir ayısın.''
Sözlerine karşılık devamlı gülen Yalçın, başını yastığa gömdüğünde hala gülüyordu. '' Seni kandırdım. Günlerce bana ait olduğunu sandın. Bu çok çok komik ve eğlenceliydi.''
'' Komik mi? '' Diye sordu Fecra delirmeye devam ederek, kollarını göğüs altında bağladı.'' Bu çok iğrenç bir yalan.''
'' Hayır hayır.'' Dedi Yalçın parmağını sallayarak.'' Çok güzel bir yalandı.''
'' Öyle mi?''
Sorusuna cevap alacağını sanan Fecra, öylece yatakta delirmiş şekilde beklerken başını kocasına çevirdi. Uyuyordu. Ne zaman uyumuştu? Daha az önce gülme krizine giren ayı nasıl birden kış uykusuna geçiyordu?
Öfkeyle dolan kanı damarlarında hızlı akıyor, oyuna geldiği için kendi kendini yiyip bitiriyordu. Tam bir komploya kurban gitmiş, kim bilir nasıl eğlendirmişti.'' Alacağın olsun.'' Diyerek yatağın içine girdi tekrar ama gözüne bir türlü uyku girmedi. Saat geceyi boylarken odanın içini bir horlama sesi aldı. Şaşkın gözlerini kocasına diken Fecra, resmen köpürdü.'' Adi ayı ne olacak. Kendisi gürlüyor ama sesini benimkiyle karıştırıyor. ''
Tik tak tik tak saat biri, ikiyi, üçü sıralaya dursun sinirle açılan kocaman gözler bir türlü kapanmıyor, inadına uyku girmiyordu. Yatağın içinde en az yirmi kez dönen genç kız yataktan doğruldu. Hala horul horul horlayan kocasının yüzüne nefretle baktı. Evde resmen ayı değil büyük bir fil yatıyor borozon burnuyla öttürüyordu.
Siyah saçların arasında çizilmiş yakışıklı suratına dikti gözlerini ve kirli sakallarıyla çevrelenmiş dudaklardan gözlerine baktı. İşte o anda aklına sinsice bir hainlik geldi. Yapmalıydı. Yaptığının bedelini ödetmeli bu sefer de o onla dalga geçmeliydi.
Usulca üzerine eğildi ve gömleğinin yakasından tutarak düğmelerini tek tek çözmeye başladığında kendine hakim olmaya çalıştı. Sinsice gülerek başladığı işi son düğmede bitiren Fecra, ardından bayağı bir efor harcayarak üstünden çıkarttı. Şimdi sıra pantolondaydı. Ellerini dikkatli kullanmaya gayret göstererek ilk kemeri çözdü belinden ve gözlerini sıkıca kapatarak bu kaba giysiden de kurtardı onu. En sonunda sadece bir iç giysisiyle kalan adamın üzerine yorganı çekerek, kendisi de geceliğini üstünden çıkardı.
Çivi çiviyi söker, kafirin hakkından imansız gelirdi. Yalçın bunu çoktan en alasıyla hak etmişti şimdi de çekme zamanıydı.
Sıcak omzuna başını koyan Fecra, ürkekçe ellerini beline koyarak kocasına dokundu. Nefesi saçlarına vuruyor arada iniltiler çıkararak hala horluyordu.
****************
Yeşil ovalarla kaplı bir mecranın içinde beyaz bir Melek görüyordu Yalçın durmadan peşinden koşuyor ve Meleği her seferinden kaybediyordu. Birden bir ağacın altına görüyor, hızla oda o tarafa yöneliyor ama ağacın yanına yaklaştığında Melek, başka yerlere kaçıyordu.
Nefes nefese ardından giden Yalçın, pes etmek yerine yeniden koştu. Ayakları yere basmıyor duyduğu sevinçten adeta gökte uçuyordu. Sonra bir nehrin kenarında oturan Meleğin güller kadar güzel yüzüyle gülümsedi. Ona yaklaştı yaklaştı ve usul adımlarla yaklaşmaya devam ederek onu korkutmamayı başardı.
Omuzlarına dökülen altın sarısı saçlarından gök mavisi güzel gözlerine baktı. Sonra nazar eden bakışları ellerine kaydı. Sevgiyle tuttu ve avuçlarına alarak kapanmış gözleriyle öptü ellerini. Ve şimdi özlediği ellerin sıcaklığını iliklerine kadar hissedebiliyor , onda açlığını gidermek için sarılmak istiyordu.
Kapanmış gece siyahı gözlerini açmak yerine kollarına aldı ölmüş karısını ve sıkıca göğsüne bastırarak varlığını doyasıya yaşadı. Öylece biraz kaldıkları sırada usulca bedenden ayrıldı. Birden kaşları çattı. Meleğin saçları siyah olmuş, gözleri bal rengi ve pembe dudakları al kırmızıydı. Gözlerini ovarak bir kez daha baktı, yanılmış olmamalıydı. Az önce yanı başında Melek vardı. Ona sarılmış sıkı sıkı sarılarak hasretini gidermeye çalışmıştı.
Gördüklerini idrak etmeye çalıştığı an Meleğe bürünen Fecra, yüzüne dokundu ve usulca okşayarak dudaklarına yöneldi. Onu tutkuyla ve şehvetle öptü. Kaskatı kesilen Yalçın bu öpüşe karşı koymak yerine beyni dağılmış içine atılan bir odunla ateşi yükselmeye başlamıştı.
Uslu durmayan Fecra, ıslak dudaklarını ondan çekerek kulağına üflemeye ardından oraya da küçük bir öpücük kondurup elleriyle saçlarını okşamaya başladı. Bedenine yayılan arzu onu tümüyle kapladığında Yalçın, artık karşı koyamıyordu. Ensesinde dolanan elleri kavradı ve öyle sıkıca tuttu ki bedenini adeta içine alarak dudaklarıyla kenetlendi. Bir eliyle kalçalarını kavrıyor diğer eliyle ensesini sıkıca tutmaya devam ederek delice öpüyordu.
Gözleri birden açıldı. Vücuduna yayılan sıcaklık ve arzu hala devam ediyordu. Sonra ensesine vuran sıcaklıkla başını geriye atınca, omzuna dökülen siyah saçlarla çıplak kalan bedenine konan elle başı yanmaya başladı. Hızlıca ellerini üzerinde gezdiren Yalçın sadece iç çamaşırla kaldığını ve bu iç kıyafetinde ıslandığını anlayınca'' ben ne yaptım?'' Diye panikledi.
Geri geri çekilerek kızın başını boynundan itmeye çalışarak göğsüne konan eli üzerinden itti hemen. Yorganın altından diğer tarafa dönen karısının çıplak kalan sırtıyla başını ağrılar girmiş ve yastıktan kaldırdığı başı terler içinde sırılsıklam olmaya başlamıştı.
Zihnini yoklamaya geceye ait bir hatıra aramaya koyulduğunda gördüğü rüyadan bir türlü kurtulamıyordu. Rüyalarına kadar giren bu kızla tüm gece boyunca gerçekten beraber olmuş muydu? Ona dokunmuş onu gerçekten öpmüş müydü?
Düşünceler içinde kaybolan adamın yüzüne ilk gün ışığı vurdu. O sırada arkasını mızıldanarak dönen Fecra, kocasının uyandığını görünce ona gülümseyerek omuzlarına sokuldu. Kıpırtısız kalan adama inat elini göbeğinde gezdirerek '' Dün gece çok güzeldi. İlk gecemizi yeniden telafi ettiğin için, bana dokunuşlarının ne kadar zarif ve kibar olduğunu gösterdiğin için çok teşekkür ederim sevgilim.'' Dedi biraz daha ona sokularak. '' Sen benim kahraman ilan ettiğim kara şövalyemsin.''
Bölüm sonu.
Not..
arkadaşlar gece yarısı aldığım haberle burada bıraktım bölümü bundan sonrası daha eğlenceli olacak. Ömer gerçekten doğrularımı söylüyor yoksa Fecrayı yeniden kazanmak için oyun mu oynuyor bunlar zaman alacak sorular. Zeynep sakin ama bence pek de sakin bir tabiatı yok o kızın. hepsi gelecek bölümde ve ben yarın başlarım bölümü yazmaya. Birde artık utanmaya başladım. Hangi edebiyatçı begenin eserimi demiş? O kadar emek verip nerde kitabım aldınız mı okudunuz mu diye hesap sormuş? İnanın bunları düşündükçe sizlerden beğeni istemeye utanır oldum. Ama gelmeyince de şevkim kırılıyor Acaba başarısız mıyım boşa mı kürek çekiyorum diyorum. Şu an buraya yazacağım begeni rakamı 100 dür. Bu rakamı ben çok iyi yazıyorum begenin diye değil şevkim kırılmasın diye koyuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AŞK MEVSİMİ
RomanceSakar, çılgın. deli, bir insanı çileden çıkaracak kadar konuşkan. zeki, obur, güzel bir kızdır Fecra Eroğlu. Bir kafe de çalışır ve babası araba tamircisidir. Yirmi yıllık çocukluk aşkı tarafından keklendiği gün hayatının dönüm noktasını yapar. Hiç...