BİR AŞK MEVSİMİ ....19 BÖLÜM......

12.3K 584 9
                                    

......BİR AŞK MEVSİMİ ....19 BÖLÜM............

Portakal suyunu usul usul hüpleten Fecra, gözlerini kanlı bıçaklı Bilal'in üzerinde gezdiriyor, nasıl öcümü alırım diye içten içe hesap yapıyordu. Serpil, bu akşam kendini ortaya koymalı, vahşi köpek balığını oltaya getirip derisini bir güzel yüzmeli, ardından mısır ununa bulayıp teflon tavada kızartma yapmasını diliyordu.

Hain planların içinde hayal kurarken, mahcup bakışlı kuzen ufaktan avına göz kırparak içeceğini yudumluyor ve Yalçın, her zamanki gibi elini karısının omzuna atmış kıskançlık moduna girmişti. '' Dans edelim mi? Diye sordu elleriyle saçlarını karıştırırken. '' Bu gece çok güzel göründüğünü söylemiş miydim.''

Serpil'e göz kırpıp şövalyenin kollarına atılan genç kız hemen ayağa kalktı. '' Şimdi söylemiş oldun şövalyem.'' Dedi piste doğru ellerinden tutarak çekiştirdi. Saniyeler sonra dur duraksız müziğin ritmine kapılmış her ikisine piste dönmeye başladıklarında, bir türlü intikam ateşini yakamayan kuzen, portakal suyu içerek Bilal'e gülümsemeye devam etti.

'' Dans edelim mi?'' Diye sordu Bilal, yılışık gülümsemeyle kıza yaklaştı.'' Hoş bir hanımefendi tarafından kabul görünmezsem kendimi çöp kovasına atabilirim.''

Sevimli görünmeye çalışan Serpil, başıyla onay vererek ayağa kalktı. Ardından sinsi yılana elini uzatarak'' Hay hay efendim. Sizinle dans edebilirim.'' Diyerek piste doğru yürüyüşe geçti.

Dans etmek üzere yanlarına yaklaşan ikiliyle gözleri parlayan Fecra,'' yürü be aslan Serpil'' dedi içten içe ama o anda kuzenin üzerine kusan Bilal'le ağzı bir karış açık kalmıştı.

'' Sen ne yaptın?'' Diye bağıran Serpil'in sesi uzaktan duyuluyor, saniyeler önce tiril tiril elbisesine şimdi pörtlek gözlerle bakıyordu.'' Hay ben senin dansına, sana, sülalene....''

Bilal, bir taraftan midesine dokunan içkiyi kusmaya devam ediyor kendince özrünü dilemeye zaman bulamıyordu. Hızlı adımlarla yanlarına gelen Yalçın, arkadaşının kolundan tutup geriye iterken Serpil, burnunu tutup lavaboya koşmuştu. Kötü bir tabloyla yüz yüze kalan Fecra, kuzenine yardım etmeye girişmiş fakat kendince saydıran kıza ne diyeceğini bilmiyordu.

'' Yemin billah bir daha Bilal, öküzüne yaklaşmam. Of Fecra, şu halime bak.'' Diyerek sinirinden ağlayan Serpil'i izliyordu şimdi. Kusmuklu elbiseyi yüzünü buruşturarak çıkarıyor, musluğun altında lekeli yerleri iğrenerek yıkıyordu.'' Ben yokum kızım. Ben bu işte yokum. Boynuzlu, kusmuklu, mide bulandırıcı bir öküzün bir daha yüzüne bakmam. Offf ya nereden bulaştım bu mikropluya. Elinde olsa tüm salyalarını üzerime akıtacak.''

'' Sakin ol tamam yıkadık mı geçer. ''Dedi Fecra oflayarak. '' Nerden bilebilirdik ki kusacağını? Hem içenlerin çoğu bunu yaşıyor. Lütfen alttan almaya çalış bak beni düşün. Evliliğimi düşün.''

'' Neresi geçecek şuna bir baksana indirimden almıştım.'' Diyerek ağlamaya devam eden Serpil, suyla akıttığı elbiseyi üzerine zorla geçirdi. ''Benden bu akşamlık bu kadar daha fazla kalamam. Bence sen direkt Yalçın'a her şeyi anlat. Başta kızar ama sonra anlayışla yumuşar.'

'' Gidiyor musun?'' Diye sordu Fecra üzgün gözlerle.'' Bak daha gece yeni başladı hem Bilal özür dileyecektir. Lütfen can yoldaşım beni yalnız bırakma.. Az çok biliyorsun Yalçın ağayı. Hemen yumuşamaz bir şey yapmalıyız, bu işten kurtulmam için yanımda olmalısın....''

'' Üzgünüm tatlım ama sudan çıkmış balina gibi yanınızda oturamam.'' Diye direten Serpil, paldur küldür lavabodan çıktığında direk mekanı terk etmişti. Fecra, eli koynunda o şekilde arkasından bakakalmış ve uyguladıkları planın tutmayışı karşısında sinirini bozmuştu. O gece geç vakitte eve döndüklerinde keyifsiz bir gece geçireceği her yönden belliydi. Daha yastığa başını koymadan beynine ağrılar saplanmaya başlamıştı bile. Tüm bunlara karşın Yalçın'ın ilgili halleri vicdanını sızlatıyor, kendini kötü hissettiriyordu.

Ertesi günün sabahına baş ağrılarıyla kalktı genç kız kocasından gizlediği Ömer'in mekanına gidiyor oluşu yeterince asap bozucuydu. Yalçın, bir duysa dünyayı başına yıkar, ilk celsede boşanmaya kadar dayanırdı.

'' İyi görünmüyor gibisin.'' Dedi Yalçın, karısının düşmüş suratını avuçlayarak bahçenin tam ortasında durdu. '' Hasta mısın? Bak hastaysan bu gün evde kal!''

'' Başım ağrıyor.'' Diye cevap veren Fecra, içten içe geçmiş sevgiliye köpürüyordu. Kocasının ellerinden sıkıca tutup dudaklarına sade, derinden bir öpücük kondurdu.'' Seni sevdiğimi sakın unutma olur mu sevgilim. Ne olursa olsun seni çok sevdiğimi sakın aklından çıkarma. ''Diyerek omzuna yaslanınca Yalçın güldü.'' Nereden çıktı bu şimdi?

'' Hiç.'' Dedi başını sallayarak kocasına biraz daha sarılan Fecra, iç çeke çeke ofşadı.'' İçimden geldi. Sadece bilmeni istedim.''

Suratı düşmüş bir türlü gözlerine bakamayan karısının omuzlarını geriye iten Yalçın, alnına öpücük kondurup kollarıyla sardı onu.'' Biliyorum.'' Dedi saçlarının kokusunu içine çekerek. '' Bu sözlerini unutmayacağım.''

İki sevgili gülen yüzleriyle araçlarına bindiklerinde Fecra'nın durağı kafenin önü oldu, daha sonra kocasına verdiği öpücükle Yalçın, hastaneye yol almaya devam ederken güneş bulutların arasından göz kırpıyordu. O gün soğuk ve serin bir sonbahar ayıydı. Kışın başlangıçlarından Kasım, ayını yaşayan İstanbul, hafif ağlamaklı gözlerle insanların içine rehavet bastırmış, boğazın serin dalgalı suları gri renkle boyanmıştı.

Kafenin kapısından içeri giren Fecra, sessizlikle karşılaştı. Çıt sesi dahi çıkmayan kafenin dört bir yanına göz gezdirip mutfağa giriş yaptığında, tezgahın üzerinde bir kağıt gördü. Gözüne ilişen kağıdı eline alıp şöyle bir göz gezdirince siniri tavan yaptı.

İlk önce üstüne bir önlük giydi daha sonra yapılacaklar listesinin en başında yer alan yerler temizlenecek, dolaptaki sürahiler yıkanacak, poğaça, kek, börek, çörek yapılacak yazan yazıları dikkate alarak işe koyuldu. Kilerden bir kova dolusu su ve arapsabunuyla dışarı çıktığında elinde kocaman bir paspas bulunuyordu.

'' Temizlik mi istemiş beyefendimiz.'' Dedi paspası suyun içine daldırarak arapsabununu yüzeye bolca sıvadı. '' Öyle bir güzel temizleyeceğim ki ayakları yerden kesilip havada takla atacak. ''Diyerek bolca köpük yaptığı sabununu paspasla her yana yaymaya başladı. Dudaklarında sinsi bir gülüşle yerleri köpük içinde bırakana dek köpükleri paspasla kabartıyor ve tüm bunları yaparken hıncını taşlardan çıkarıyordu.

'' Bak nasıl olmuş? Nasıl iyi temizleniyor mu? istersen camlara da bir bidon çamaşır suyu dökeyim sonra porçöz ardından bir şişede bulaşık deterjanı mis gibi olur.'' Dedi masaların altlarına dev köpükleri dağıtırken.

Eline aldığı arapsabunun tümünü yere sıvayarak zevkle suyla karıştırıp öylece bıraktı. Sonra yavaş yavaş mutfağa doğru kaymadan gitmeye çalışırken mekanın içerisi arapsabunu fabrikası gibi kokuyordu. Sandalyelerin bacakları ıslanmış mekanın içini deterjan yüzmeye dursun Fecra, şimdi mutfakta iş başındaydı.

Büyük boy şekerci kavanozundan bolca unu tezgaha boşaltarak dolabın kapağından yaklaşık on tane yumurta aldı. Bir bir yoğurma kabı yerine tezgahın üzerine kırıyor, bolca erittiği tereyağı yumurtanın üzerine akıtıyor, avuç avuç aldığı unu döküyor ve havaya uçuşan beyaz tozlar her yana dağılıyordu. Kısa zaman sonra tezgahın üzerini olabildiğince yumurtalı un aldı. Yerlere saçılmış unları önemsemeden ondan istenilen çörekler, içinde ayrı bir tezgahı batırma işine girişen Fecra, gün içinde Ömer'i delirmeyi göze almıştı.

Hamurlarla işi bitikten sonra bu seferde dolaptaki sürahileri dışarı çıkardı ve bir güzel yıkamak için lavabonun içine koyduğunda elinin giremeyeceği kadar derin olduğunu kavradı. Hemen mutfaktan çıkıp kilere yöneldi. O sırada Ömer, aracını kafenin önünde durdurmuş kafeye doğru yol alıyordu. Kilerden çıkan genç kız Ömer'in o an da mekana gireceğini gördüğünde elindekini arkasına sakladı.

Ömer'in burnuna önce enfes bir sabun kokusu geldi. Etkisi altına girdiği güzel kokuyla, hızlı giriş yaptığı zeminde taban tutturamadı. Sırt üstü bir seksen yere kapaklanan adamla kahkaha basan genç kız karnını tutarak gülmeye başladı. ''Ayaklarıma kapanacaksan önce bir el uzatsaydın Ömer efendi. Bu şekilde sana ulaşmam çok zor olacak.''.

'' Sen sen ne yaptın yerlere?'' Diye soran Ömer, yerden yavaş yavaş doğrulmaya çalıştığı sırada yeniden yüzüstü kapaklandı. Ceketinin kolları, siyah pantolonun paçaları, sabunlu sularla köpüklenmiş nerdeyse kuru yeri kalmamıştı. Yerden her kalkma çabasında düşüyor bir türlü ayaklarıyla hakimiyet kuramıyordu. '' Ne döktün yerlere? Of sen başıma bela mısın?'' Diye bağırdığı anda iki büklüm yerde kıvrandı

'' Temizlik yapıyordum.'' Diye karşılık veren Fecra, durumdan oldukça hoşnut bir şekilde gülmeye devam etti. '' Zamansız geldin. Biraz kirler yumuşasın diye bol bol arapsabunu ile su dökmüştüm. Bilir misin anneannem arapsabunu için taşları iyi yıkar, iyi temizler demişti. İnan onun tavsiyesi üzerine yaptım tüm bunları. Bak göreceksin bir saat sonra her yer bal dök yala olacak.''

'' Kırılmadık yerimiz kalırsa bal döküp yalarız.'' Dedi Ömer yerden zorlukla doğrularak. Her yanından sabun salyaları akıyor, saçına başına bulanan yapışkan jellere elini götürüyordu.'' Kemal gelmedi mi? Şu halime bak mahvoldum.''

'' Hayır.'' Diyen Fecra, dikkatli şekilde mutfağa giriş yapınca Ömer'de peşinden söylenerek yürüdü. '' Bir daha sakın temizlik yapmaya kalkışma. Senin işin mutfakla ilgili. Kek, börek, çörek, hamur...''

Dili tutuldu Ömer'in, çünkü gördüğü manzarayla ağzı bir karış açık kalmıştı. Hiçbir mutfak hayatı boyunca böyle bir tecavüze uğramamıştır diye iç geçiriyordu. Tezgahın kenarından akan yumurtalar, dolap kapaklarına sızan yağlar, yerlere tozan unlar, her şey ama her şey adeta kabus gibiydi.

Ömer, başta gözlerini ovdu. Gördüklerini sindirmeye sinirlerine hakim olmaya elinden bir kaza çıkmasın diye dişlerini sıkmaya çabalarken sonra yeniden gözlerini ovdu. Rüya değildi. Bu bir kabustu. Şaşkınlıktan pörtleyen gözleri bu sefer de bir köşede yıkanmayı bekleyen sürahilerin başına geçen Fecra'nın elindeki tuvalet fırçasına takıldı.

'' Duuuuuuuurrrrrr.'' Diye bağırdı Ömer feryat eder gibi ama ayaklarının tabanı hala kayıyordu.'' Ne yapıyorsun? Sen kafayı mı yedin?''

'' Aşk olsun.'' Dedi Fecra, eğlenceli şekilde sürahiyi kolunun altına almış, tuvalet fırçasıyla sürahiyi ovmaya devam ediyordu.'' Bu sürahinin dibi hiç yıkanmıyordu. Bende dedim ki tuvalet fırçası iyi girer. Valla çok iyi giriyormuş. Nasıl klozetleri temizliyor işte aynen öyle mis mis olacak.''

'' Sen buraya gelmeden evvel ne içtin? Evden değilde bardan mı geliyorsun? Sen şu an ne yaptığının farkında mısın? Bırak şu elindekini?'' Diye parlayan Ömer'in midesi bulanmaya başlamıştı. '' Bıraksana kızım. Offf o elindeki şeyle nerelerin temizlediğini biliyor musun?''

'' Tuvaletleri.'' Dedi Fecra gülerek. '' Sen demiyor muydun bu kafede olacaksın diye. Eee o zaman bana karışamazsın. Bu kafede çalışacaksam kavanoz benim olur, tuvalet benim olur, mutfak benim olur. Her şey benim hakimiyetime girer. İstediğim şeyi dilediğim yerde kullanabilirim.''

'' Bu kafe benim ve sende burada sadece çalışan biri olacaksın.'' Diye hüküm veren Ömer, sert bakıyordu. '' Aşk başka iş başka!''

'' Hop orda kal.'' Dedi Fecra, kavanozun içinden çıkardığı fırçayı Ömer'e doğru sallayarak.'' Biz çifte kumru değil iki yabancıyız.'' Diyerek fırçayla üzerine yürüyünce Ömer, tazı gibi dışarı kaçtığı o anda havada uçtu.

Poposunu ovarak yerden doğrulmaya çalışan adamla daha da bir hıncını artıran Fecra, zaferlere koşuyordu. Bu şekil davranmaya devam ederse Ömer, kendim ettim kendim buldum şarkısıyla bir yirmi yıl daha yaşamaya mahkum zavallıydı.

Topuk üstü mutfağa geri dönen genç kız batırdığı tezgaha şöyle bir baktı. Başka daha ne yapabilirim diye düşünürken Kemal'in sesi dışardan geliyordu. Çocuğun başı göz yarılmadan durumu açıklamak için mekanın içine daldığında bir müşteri gelmişti bile.

Buzda paten yapan sporcular gibi yerde kayan Kemal, müşteriyi bahçeye oturtmuş Fecra'ya şaşkın gözlerle bakıyordu.'' Kış temizliğine mi başladın? Buraya ne oldu böyle?''

'' Mevsimsel temizlik.'' Diye yanıt veren Fecra güldü.'' Müşteri ne istiyor. Onu zehirlemek istemiyorum. Dünden kalan yiyecekler var mıydı?''

Kızın kolundan tutarak mutfağa sürüyen Kemal'' Birkaç poğaça kalmıştı.'' Dediği sırada ağzı açık kalmıştı.'' Buraya çocuklar mı girdi? Aman Allah'ım bu mutfağa ne oldu? Şu hale bir baksana... Fecra tüm bunları yoksa sen mi yaptın?''

'' Sence?''

'' Yeminle korkulur senden. Patron gördümü? Eğer gördüyse çıkışın ne zaman? ''

'' Bu gün içinde kovulursam bir koç kurban vereceğim.'' Dedi Fecra ocağa dünden kalan çayı koyup ısıtmak için altını yakarken.'' Aslında deve bile keserim ama şimdi taaa Suudi Arabistan'a gitmek çok zor olacak.''

Kemal kızın tavırlarıyla gülüyor bir yerde ona hak veriyordu. Kim eski sevgilinin yanında çalışmak isterdi ki? Doğru neden çalışıyordu? Bu soruyu ona sormaktan kaçındı ama bir gün mutlaka bu konuyu açacaktı.

Gün öğlene doğru ilerlerken mekanın içini temizleyen kişi Kemal oldu. Fecra, işini önemsemediğini sakarlığıyla an be an etrafa yansıtıyor Ömer ise sabırlı olmaya çalışıyordu. Niyetini anlamıştı ama oda direnmeye çalışsa da durum gitgide çekilmemeye başlamıştı.

Bulaşık toplarken en az on bardak kırmış, beş tabağı yere düşürmüş, iki tepsi poğaçayı bilerek yakmış ve kekin içine kabartma tozu katmayarak farkını ortaya koymuştu. Çayları zehir gibi yapıyor, kurabiyeleri şekilsiz tepsiye yayıyordu.

Tam bir fiyaskoya dönüşen ikramlarla müşteriler huzursuz Kemal ise devamlı iki tarafı da idare etmeye çalışan bir politikacı kesilmişti. En sonunda dayanamayarak önlüğü kızın belinden alan Kemal, Fecra'yı kapı dışarı etti. '' Bu günlük sen müşterilere bak. Ben mutfakla ilgilenirim.''

'' Hay hay.'' Dedi Fecra itiraz etmeden. Hazırlanmış kahvelere göz kırparak ilk canlı varlığı yakmayı planlıyordu. Başını dik tuttu ve sipariş edilen masaya yürümeye başladığı o anda Ömer'de çalışma odasından çıkmış el sallıyordu.'' Bana da bir kahve getirsen hiç fena olmayacak.''

Elindeki kahveyi müşteriye değil direkt Ömer'in kafasına geçirmeyi diledi ama müşterinin her daim önceliği olduğunu için tam karşısına geçen Fecra, koltukta oturan adamın saatine takıldı gözleri. Gümüş renkten oldukça büyük ekranı olan saatten yukarı çıktı çıktı gözleri ve kara şövalyenin gece mahmur gözleriyle buluşunca elindeki tepsi yere düştü. '' Yalçın.'' Dedi kaldı resmen heykel kesilmişti.

Tam o sırada '' Fecra odama gel.'' Diyerek seslenen Ömer'le zihni yanmaya başlayan genç kız başını kocasına çevirince onunda nefretle Ömer'e baktığını gördü. Daha sonra yumruk yaptığı elini masaya dayadığı gibi, yerinden fırlayan kocası süratle adamın yakasına yapıştı.

'' Yalçın bir dur lütfen.''

Sözlerini kay de bile almadan direkt Ömer'e dalan adamın ardından koşan genç kızın eli ayağı boşaldı. İki adam saniyeler içinde karşı karşıya gelmiş birbirlerine adeta iki pehlivan gibi, meydan okuyorlar sıktıkları yumrukları birbirlerine daldırmak için göğüsleri bir inip bir çıkıyordu.

'' Senin derdin ne lan?'' Diye bağırdı Yalçın. '' Gebermek mi istiyorsun ha... Söylesene eceline mi susadın?''

'' Yalçın lütfen dinle beni.'' Diyerek kocasının kollarına yapıştı Fecra ama nafile birbirine giren adamlarla şaşkına uğrayan müşteriler bir bir ayağa kalkmaya başladılar.

'' Bak yanlış anlamanı istemiyorum. Beni dinler misin lütfen!''

Yalçın, karısını dinlemek yerine Ömer'e tüm hıncıyla gözüne yumruk geçirince Ömer, yemek dolu masaya savruldu. Öfkesini bir türlü alamayan kara şövalye omzundan tuttuğu gibi, bir tane daha geçirdi ağzına ardından tekmeleyerek dövmeye girişince, eline geçen her şeyi üzerine atmak istiyordu.

'' Derdin ne senin?'' Diye köpüren Yalçın'a bir yumrukta Ömer'den geldi. '' Benim derdim Fecra.'' Dedi Ömer hıncıyla Yalçın'ın üzerine giderken.'' Benden aldığını geri kazanmaya çalışıyorum.''

Aldığı darbeyle tabak, bardak dolu masaya düşen Yalçın'ın kaşı yırtılarak yanağına kan sızmaya başladı. Fecra şaşkın gözlerle etrafına bakınarak kocasının önüne geçtiği sırada Ömer, geri çekildi.

'' İyi misin.'' Diye sordu Fecra üzgün gözlerle kocasının kollarına yapışarak. '' Bak inan düşündüğün gibi değil. Sana..''

'' Tm düşündüğüm gibi.'' Karısının kolunu geriye iterek mekanın çıkışına ilerleyen Yalçın sinir küpüydü. Burnundan soluyarak kapıdan çıktığı sırada önüne gelen sandalyeyi havaya atarak ikiye böldü. Saniyeler içinde aracın yanında biten adamın arkasından koşan genç kız ne diyeceğini bilemeden hemen ön koltuğa atladı. '' Beni dinler misin? Yemin edebilirim kötü bir niyetim yoktu. Sadece..''

Dişlerini sıkan Yalçın, yarılmış kaşından sızan kanı önemsemeden inatla kızın yüzüne bakmıyordu. '' Sana bir şans verdim.'' Dedi nihayet yumruğunu direksiyona dayayarak önüne bakmaya devam ederken.'' Ama sen ilk fırsatta beni kandırdın. Bana ustanın kafesinde çalışacağını söylemiştin. Sevgilinin kafesinde değil!''

'' Hayır bu yalan off yani doğru ama.'' Diye inleyen Fecra ne söyleyeceğini bilemedi. '' Bak gördüklerinin hepsi...''

Sinirle gülen Yalçın, delirmiş gibi karısının gözlerine çevirdi gece gözlerini.'' Neden itiraf etmiyorsun?''

'' Neyi?''

'' Sence?''

'' Ben bulmaca oynayacak yaşımı geçtim Yalçın. Neden bahsettiğini bilmiyorum.'' Diyerek gözleri dolan Fecra, yeniden kollarına yapışınca geri koltuğa itildi.

'' Geçen gece çok eğlendin mi?'' Diye soran Yalçın, acımasızca yüzüne bakmaya devam ediyordu. '' Nasıl eski sevgilinle özlem giderebildiniz mi?''

'' Sen bunu nerden biliyorsun?''

'' İnkar etmiyorsun yani?''

'' Elbette ediyorum.'' Diye parlayan Fecra, korkmaya başlamıştı. '' Bunu sana anlatacaktım ama o sabah sen bilmiyormuşsun gibi yapınca...''

'' Beni aptal yerine koydun öyle mi? Keriz gözüyle baktın. Nasıl eğlendirebildim mi?'' Diyerek kızın bileğini avuçlarına alan Yalçın, sinirden köpürmüştü. '' Bir eğlenceden çıkıp benim koynuma girerken çok eğlenebildin mi? Seni eğlendirebildim mi?''

'' Canımı yakıyorsun.'' Diye hıçkırmaya başlayan Fecra, hala şaşkındı.'' Bak hiçbir şey düşündüğün gibi değil. O gece ben tuzağa geldim. Bilal ve Ömer'in iş birliğinden haberim yoktu ve...''

'' Bir kerecik de olsun hayatında bir kere de olsa doğru söz bilmez misin sen?'' Diyerek bağırmaya devam eden Yalçın'ın içi dolmuştu. '' Masamda Bilal'le yemeğe gideceğin notunu gördüm. Hatta beni de davet etmiştin. Sonra seni o mendeburla yalnız bırakmak istemedim. Peşinden geldim. Ama geç kalmıştım. Ben limanda senin olduğun tekneye bakarken, bir adam vardı içerde. Daha doğrusu masa başında! Sen gülüyordun. İkiniz karşılıklı gülüyordunuz.''

'' Yalçın, sevgilim, inan düşündüğün gibi değil bir beni dinlesen..''

'' Sana konduramadım.'' Dedi Yalçın, öfkeli gözleriyle karısını çiğ çiğ yemeye devam ederken.'' Sana güveniyordum. İğrenç ihanetini sana yakıştıramadım. En azından sana güvenmek istiyordum. Gülen gözlerine, tatlı diline ben sana inanmak, sende mutlu olmayı diliyordum. Sonra gemiye binmeyenlere sordum.''

'' Hayır tüm bunlar doğru değil.'' Diye ağlamaya başlayan Fecra dudaklarını kemirdi.'' Bak beni dinle...''

'' Bilal'in meçhul arkadaşlarına sordum.'' Diye diretti Yalçın.'' Ömer, şerefsiziyle beraber yemek planlandığını öğrendiğimde sanki dünya etrafımda döndü ve sen tüm gece onunla beraber oldun. Geç vakitlere kadar sahilde seni beklememe rağmen sen dönmedin.''

'' Yalçın lütfen bize bunu yapma...'' Diye inledi Fecra, gözyaşları içinde.'' Ben aldatıldım, kandırıldım. Üstelik Bilal'in tuzağıydı.''

'' Bilal hastanedeydi.'' Diye inatla diretti Yalçın.'' Onu suçlaman çok komik ve saçmalık. Sahilde seni geç vakitlere kadar beklerken Bilal yanı başımdaydı.''

'' Ama biz onunla beraber balık yiyorduk daha sonra başım döndü, uykum geldi. Bak yemin edebilirim. Hayatımın, annemin, babamın, kardeşlerimin üzerine dahi yemin edebilirim ki biz Bilal'le beraber yemek yemek için tekneye bindik. Zaten tüm olan her şey yemekten sonra....''

Yalçın alayla gülerek aracı çalıştırdı.'' Yalancı bir kızla evli olduğumu bile bile sana inanmaya çalışmam bu cidden aptallıkmış.'' Diyerek gaza basınca Fecra'nın ne hissettiğini önemsemiyordu '' Tüm gece başka kollarda dolandın sonra kocanın koynuna koştun. Sana söylediğim yalanı kabullenmem ve tüm bunlara rağmen Zeynep'e aptalca blöf yapman offf sen nasıl bir insansın söylesene? Nasıl bir miden var nasıl bir beynin var?''

'' Blöf yapmadım.'' Diye bağırdı Fecra.'' Zeynep'ten yardım istedim.''

'' Beni biraz daha kandırıp mirasıma konmak için mi?''

'' Kırıcı oluyorsun? Söylediklerinle sen bir olamazsın!''

'' Evet gözlerim yeni açıldı.'' Dedi Yalçın, son süratle sürdüğü araçla trafik yasalarını çiğnerken.'' Keşke senle değil de sokaktan bulduğum bir kızı koynuma alsaymışım. En azından senin gibi hilekar, yalancı, dolandırıcı çıkmazdı.''

'' Yalçın...'' Ağzı açık kaldı Fecra'nın. Sevdiği adamdan yediği her hakaretle biraz daha gözünde değerini yitiriyordu. '' Ben sana yalan söyledim ne bunu mu deme mi bekliyorsun? . Evet ben yalancı biriyim. Evet seni kandırdım. Seni aldattım. Mirasını senden öncelik olarak gördüm. Ondan yedi çocuk istiyordum sırf senden daha çok, ölen eşinin sana veremediklerini vermek için kendimi paralıyordum. Ne bunlarımı duymak istiyorsun? ''

Yalçın, birden aracını yolun sağına çekip durdurdu. '' Sana son bir şey soracağım.' Dedi kapıyı göstererek.'' Zerre kadar onurun, şerefin, namusun varsa defolup gidersin hayatımdan! Eğer yoksa zaten şerefsizin önde gidenisin. Sana bir şans verdim. Şunu da o kuş beynine kazı ki Melek, bana bir çocuk veremedi ama senin gibi her dakika başı beni oyalayıp başkalarıyla gönül eğlendirmiyordu. Beni önemsiyordu. Sen önemsenmek ne bilir misin?''

İçinden kopan hıçkırığı titreyen dudaklarıyla bastırmaya çalışan Fecra, sulu gözlerle kocasına bakıyordu. İki elini kucağında birleştirmiş tırnağıyla oynuyordu. '' Özür dilerim.'' Dedi boynuna gözyaşları süzülürken.'' Ben cahildim, aptaldım, yalancıydım ama sevgim gerçekti. Seni kaybetmemek için yalan söyledim, özür dilerim.''

'' Tek yaptığın bu işte.'' Diye acımasızca eleştirdi kızı Yalçın. '' Sen basit, sakar zevkli giyinmeyen, tüm gün laf yetiştiren kişiliksiz birisisin. Tek yaptığın hata yapıp özür dilemek. ''

'' Hayatı senle öğreniyorum.''Fecra duyduğu her sözle içi biraz daha burkulmaya devam etti. Daha fazlasını duymaya kalbi yetmeyeceğini anladığında, aracın kapısını açtığı sırada kocası kolunda tutup yüzüne yaklaştırdı. '' Bundan sonra hayatıma her hangi bir bahaneyle girmeye sakın kalkışma. Eğer kalkışırsan yeminle seni mahvederim.''

Burnunu çeke çeke kocasının gözlerine bakan Fecra başını ağlayarak salladı. '' İster inan ister inanma ben sana baktığım her an değerli biri olarak gördüm seni. Sende özel olmak istedim. Sende değer görmek istedim. İnanmıyorsun biliyorum, ben seni gerçekten sevdim.'' Dedi avuçlarından kopmaya çalışırken.'' Madem bunları görecek kadar gözlerin körleşti. Tamam söz bundan sonra hiçbir bahaneyle seni görmek için kapına gelmeyeceğim.''

Kocasının şaşkın, bitkin bakışları eşliğinde avuçlarından koptuğu gibi araçtan çıkarak kapıyı sertçe kapatan Fecra, sokaklara karıştı. Hızlı adımlarla araçların yanından geçiyor, uğradığı iftiradan hiçbir şekilde çıkış yolu bulamıyordu. Kocası duymasın, bilmesin diye beyin fırtınası yaparken aslında yaptığı hiçbir şeyin kıymetsiz olduğunu gözleriyle görmüştü. Dün sabah ona gerçeği anlatsa bile inanmayacak kadar yalan bilgilerle donatıldığını kavramıştı şimdi. Ya Bilal dile gelecekti ya da Ömer insafa.

Yalçın, kısa sürede gözden kaybolan kızla başını avuçlarını arasına alıp sıktı. Sonra sinirle bağırdı. Elini direksiyona vurarak çalan telefonuna bakmadı bile. İstikamet eve doğru koyulduğunda hatayı nerde yaptığını çözmeye çalışıyordu. Bu kız neden Ömer'den vazgeçememişti? Neden ilk fırsatta hep onunla birlikte görünüyor, gözleri önünde dans ettiği halde eski sevgilim diyerek ona tanıtmıyordu. Yine aynısını yapmıştı. Ustam dediği adam Ömer çıkmıştı. Belki de bilmediği daha neler vardı!

Aracını evin garajında bırakarak odasında nefes aldığında kalbi kırgın, gözleri dalgın, öylece ölmüş eşinin sabahlığına dikmişti bakışlarını. '' Senin gibi değil kimse.'' Dedi başının altına beyaz işli yastığı çekerek.'' Neden bunu yapıyor? Neden canım yanıyor?'' Diye sordu bu seferde eline çerçevelenmiş resmi alarak Meleğin, güzel yüzüne baktı. ''Sözlerimi tutamadım sana ihanet ettim. Huzurlu, mutlu günlerimizi geride bıraktım, senin temiz sevginin üzerine başka bir kadını koydum, ama bak kimse sen gibi değilmiş.''

Meleğin buz mavisi gözlerine baktı uzun uzun ama bir şey eksik gibiydi. Mazilerde kalmış bir yüz gibiydi baktığı kadın. Sanki özleyen kalbi ona bakarken sızlamıyor, acı çekmiyor ve özlemle içinde büyük bir duygu fırtınası kopmuyordu. Birden yataktan doğruldu. Hızlı adımlarla kapıdan çıkarak üst katın merdivenlerini tırmanmaya başladığında içinde büyük boşluk hissediyordu.

Ahşap kapıdan içeri girerek boş kalmış yatağa dikti bu seferde gece gözlerini. Komidinin üzerinde duran çerçevelenmiş Fecra ile ikisinin düğün resmini eline alarak içinden çıkardı. Tuttuğu resmi ikiye bölmek için parmaklarını gerdiği sırada kıyamadı. '' Neden söyle neden yaptın bunu?'' Diye bağırdı resimde ki kıza sinirle bağırarak.'' İçim boş kaldı, odamız boş kaldı, evimiz boş kaldı. Oysa sana değer vermiştim. Senin varlığına alışmış, sana bağlanmaya başlamıştım. Söyle neden bunu yaptın?''

Öfkeyle yatağa oturdu Yalçın ne yapacağını bilmeden yaşadıklarını bir bir kafasında tartmaya çalışıyordu. Bilal'le diye not yazıp Ömer'le teknede yemek yemesi, tüm gece boyunca evine dönmeyip eski sevgiliyle gecelemesi, sabah eve döndüğünde ortaya attığı yalana rağmen koynuna girip sevdiğini söylemesi, dün gece Bilal'i gördüğü halde ona karşı tavrı değişmeyişi, korkusuzluğu, bu ve daha önce yaptığı hareketlere bakılırsa Fecra, onu ayakta uyutmuştu.

Nefret ediyordu, düşündükçe öfkeleniyor bir kadın tarafından basit görünmek canını yakıyordu. Uzun geçen saatler akşama sonra geceye karıştı. Kanayan kaşını bantla yapıştırıp ailesine hiçbir şey anlatmadı. Yemek yenilirken ev sessiz, neşesiz, adeta biri ölmüş gibi yasa bürünmüştü. Yemekten sonra ev halkına Fecra'nın bu gece eve gelmeyeceğini söyleyerek Meleğin, odasına çıktı. Yaşlı çift oğullarının gözlerinde gördüğü hüznü yorgunluğa vererek dinlenmesi için rahat bıraktılar. Saat gecelere karışıp üçü bulmasına rağmen genç adam uyuyamamış, bir şeyler canını yakmaya başlamıştı. Sindiremiyordu belki de kabullenemiyor hesaba katmadığı yalan dolu ihanetle başı zonkluyor kalbi daralıyordu.

İki tane uyku ilacı aldı ama gecenin sonuna doğru ilerleyen saate rağmen uyuyamayınca üç tane daha ilaç içti. Sabahın dokuzunda odaya çıkan Ayşen hanım oğlunun baygın bedeniyle karşılaşınca korktu. Sersem şekilde yataktan doğrulan oğluyla derin nefes veren kadın gelinini merak etmesine rağmen sormadı.

'' İşe geç kalıyorsun? Hadi kalk.'' Dedi üzerinden yorganı atarken. '' Hasta mısın? Ne bu halin?''

'' Bu gün hastaneye gitmeyeceğim.'' Diyerek annesine bitkin sesle karşılık veren Yalçın yorganın altına girdi. '' Hiç halim yok. Tüm gece boyunca uyumadım zaten.''

Ateşini yoklamak için elini alnına götüren Ayşen hanım Yalçın'ın alevler içinde yandığını görünce hemen bir doktor çağırdı. Yarım saat içinde gelen doktor Yalçın'ı muayene etti ve mide hazmından vücudunun güçsüz düştüğünü, anlık bir üzüntü yaşayıp yaşamadığını sordu annesine. Kadıncağız ilk o an bir şeyler olduğunu anlamıştı ve oğlundan gizli gelinini aramaya koyulduğunda aradığı telefon dünürü Firdevs hanım tarafından açılmıştı.

Yalçın'nın hastalandığını ve Fecra'nın vakit kaybetmeden yanına gelmesini ricada bulunarak bilgi veren Ayşen hanım oğlu için nane limon kaynatmak için mutfağa çekildi. Aradan dakikalar, saatler geçti lakin Zeynep'in bile geldiği eve Fecra, uğramamıştı. Ayşen hanım bir kez daha aradı gelinini. Bu sefer telefon yüzüne kapandı. Ve o anda evin zili çalmaya başlayınca kapıya koştu.

Aralanan sokak kapısında gözleri kederli bakan Fecra'nın ayakta dikildiğini gören kadın hemen kollarıyla sardı onu.'' Neredesin güzel kızım? Yalçın ateşler içinde yanıyor. Bak bir şey mi oldu bana anlatabilirsin! Ha söyle be güzel kızım oğlumla kavga mı ettin? Şu birkaç gecedir bir huzursuzluk var üzerinizde. Bak ben anneyim hissederim.''

''Müsaade eder misin anneciğim, şimdi kocamı göreyim sonra anlatırım.'' Dedi Fecra zorla gülümsemeye çalışarak içeri geçti.'' Yatak odasında mı?''

'' Evet.'' Dedi Ayşen hanım.'' Hadi git yanına belki bir şey ister.''

Başını olumlu yönde sallayarak merdivenlere yönelen Fecra, basamakları çıkarken bacakları titriyor, sabahtan beri bir şey girmeyen midesi bulanıyordu. . Karşısına çıkacak cesareti toplamak için derin derin nefes almasına rağmen güçsüz ve takatsiz düşmüştü. Meleğin odasına gelince kapısını titrek ellerle açtı ama içerde kocasını görmedi.

Bu iyiye işaretti. Yalçın, ilk defa onsuz odasında değil kendi odalarında yatıyordu. Belki özlemişti. Belki de onu bekliyor, belki yeniden bir şans verip hayatlarına yön vermek için düşünüyordu.

Heyecandan kalbi kafesine sığmayan genç kızın nefesi kesilmiş, usul usul çatı katının basamaklarını bitiriyordu. Daha sonra büyük cesaretle odanın kapısını açarak içeriye göz diktiğinde Yalçın'ın yatakta yattığını ve başucunda Zeynep'in oturduğunu gördü.

İçeri giren kızla başını geriye çeviren Zeynep, uykuya dalmış adamın yanından hemen kalkarak ayağa doğruldu. '' Seni görmek istemediğini söylemişti, gelmekle hata yaptın.''

Fecra, kıza karşılık vermek yerine kocasının başucuna doğru ilerledi ve elini alnına götürüp saçlarından öptü. Örtünün altına gizlediği elini tutup yanı başına oturduğu anda Yalçın, göz kapaklarını araladı. Karısını karşısında görünce önce kaşlarını çattı daha sonra Zeynep'e çevirdi öfkeli gözlerini. '' Çıksın odamdan. Söyle defolsun odamdan.''

'' Seni merak ettim.'' Dedi Fecra tuttuğu elini dudaklarına götürerek.'' Bu bir bahane olmamalı. Seni merak ettiğim için geldim seni çünkü seni sevdiğim için...''

''Çıksın diyorum.'' Diye Zeynep'e bağıran Yalçın, elini karısından çekerek yüzünü diğer tarafa çevirince Fecra yıkıldı.

Kırılgan gözlerinden yaşlar dökülerek, yerinden yavaşça doğruldu. Zeynep, ona bakıyor ve sinsi bakışlarından altında kapıyı işaret ediyordu. Derin bir iç çekerek yumruklarını sıkan genç kız kapıdan kırılmış kalbiyle çıktığında geride yitik bir kız ü bırakmıştı. Aşkla bağlanmış, özlem dolu bir gece de gözlerine uyku girmemyen, kocasının bir yudum nefesi için can verecek kadar çok seven bir kız bırakmıştı.

Sızlayan kalbini, onun için titreyen yüreğini belki daha fazlasını. Ardından kapı hızla kapandı. Her şey bitmiş miydi şimdi? Kendi elleriyle mi bitirmiş yoksa birilerinin hain planına mı kurban gitmişti?

Birkaç basamak indiği merdivenin tam ortasında durdu. Bir daha geri dönse sevdiğini şövalyesine haykırsa, aşkını kulağına fısıldasa her şey eskiye döner miydi? Başını tekrar merdivenlere çevirdiği anda odanın kapısı aralanmış ve Yalçın kapıdan dışarı çıkmıştı.

Fecra, gitmek ile kalmak arasında kendisiyle hesaplaşırken birden basamaklar gözünün önünde bir ileri bir geri çekildi. Yalçın, geriden onu gizliden izlerken gözleri önünde karısı merdivenlerden aşağı yuvarlanarak alt kata inmeye başlayınca nefesi kesildi.

****************YAZAN........ DİLRUBA ÇETİNKAYA

BİR AŞK MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin