..........BİR AŞK MEVSİMİ..........15 BÖLÜM.......
Bol baharatlı mesir macunuyla ayakta dikilmiş adeta tabutla mezara yürüyen ölüye benziyordum. Başımı duvara yaslayarak içeriye son kez bakış attığımda Yalçın, yerinden doğrulmuştu. Yarı çıplak halde yere ayak basarak etrafa göz attı ve direkt kapıya doğru yürüyünce bacaklarım birbirine dolandı.
Aramızda birkaç adım mesafe kalmış ve ben yavaştan şehadet tekbirini getirmeye başlamıştım. Yutkunarak nefesimi tuttum ve ayak sesleri kulağıma dayanıncaya kadar dudaklarımı kemirmeye devam ettim.
'' Ne yapıyorsun burada içeri gelsene.'' Diyerek koluma dokunan şövalyeyle zoraki gülümsedim. İşte şimdi şapa oturmuştum. '' Şimdi bende geliyordum zaten kocacığım.'' Diyerek sırıtmaya devam ederken, düştüğüm durumdan kaçış yok mu, diye çıkış yolu arıyordum!
Ayaklarım birbirine dolanarak bir elimde kavanoz, bir elimde kaşıkla odanın içine süzüldüğümde, soyunmuş kocamın omuzlarına bakıyordum. En az Deniz hoca kadar kaslı ve yapılı kollarıyla muhteşem sayılacak vücudu vardı. Derin derin nefesler alarak odanın ortasına ilerlediğimde Yalçın, karşıma geçmiş elimdeki cephanelere gözünü dikmişti.
'' O nedir öyle?'' Diye sordu kavanoza uzanarak.'' Çikolata mı yiyeceksin yoksa fındık ezmesi mi?''
'' Hiç biri bu özel bir ilaçmış.'' Diyerek ona karşılık verdim omuzlarımı silkerek.'' Annen tatlı sevdiğimi bildiği için özel hazırlatmış.''
'' Ne için?'' Diye sordu Yalçın, tek kaşını havaya kaldırıp elimden kavanozu aldı ve kapağını sabırsızca açmaya başladığında '' Dur sakın yeme.'' Diyerek kavanozu çekiştirdim.'' Sen yiyemezsin. Benim için özel!''
'' Sadece tadına bakacağım, hem neden hazırlandığını bile demedin.'' Diyerek açtığı kavanoza kaşık sokan Yalçın, şaşkın gözlerimin önünde yemeye başlayınca sessiz feryadını kopardım.'' Hımmm güzelmiş. Bal bu ama tadı tuhaf sanki macun gibi!'' Derken bir kaşık daha ağzına götürmüştü.
'' Yüzme dersine gidiyorum ya annen güçlenmem için hazırlamış. Bir yerde destek. ''Diyerek kavanozu elinden çekerek aldığımda bu gece mesir macunun kurbanı olacaktım. '' Senin için değil benim için.'' Diyerek yatağa oturdum.'' Annen çok düşünceli biri! ''
Tam yanıma geçen Yalçın, saçımın ucundan çekiştirerek güldü.'' Evet güçlenmen şart. Birkaç kaşık daha al ve benimle ilgilen.'' Dedi emir yüklü sesle.
'' Bir kaşık olmaz hepsini bitirecekmişim.'' Diyerek kavanoza gömüldüğümde boğazım yanmaya başlamıştı. Yalçın'a verirsem itfaiye söndürücüyü aramam gerekirdi, ama ben yersem ateşimi söndürecek biri lazımdı. Oda yanımda, başucumdaydı.
Mesir macununu yedikçe içime basan ateşi yanaklarımda hissedebiliyor ve kanıma dolan enerjiyle düz duvara tırmana bilecek gibi kıpır kıpırdım. Allah'ın sopası yok işte! Sabah kocayı iktidarsız diye ilan edersen, geceyi koca delisi olarak geçirirsin diye kendi kendime köpürmeye başlamıştım.
Artık nasıl bir iştahla yiyorsam Yalçın, hışımla ayağa kalkarak elimden kavanozu çekti.'' Hep sen mi yiyeceksin benimde güçlenmem şart.'' Diyerek kavanozla beraber pencere başına geçtiğinde, arkasından pörtlek gözlerle bakan zavallıdan habersizdi. Yalçın, iştahla kaşıklayarak yediği macunun dibine ilerliyor ben ise bu gece hangi fare deliğine girerim diye düşünüyordum.
Saniyeler sonra boş kavanozla döndüğünde şimdi gözlerine bürünen alevi görüyordum. Adeta acılı çitos yiyen erkek gibiydi. Baharatlısından tut, acı baharatlı, rolls acılı, hatta peynirli çitosa dönüşmüştü gözümde. Çünkü aynı alev benim gözlerime de çökmüş her yanım alev alev almış, içim enerjiyle dolmuştu.
Bu gece sadece biz yanmayacak odaya resmen ateş topu düşecekti. Yatak bombalanacak duvarlar enkazın gürültüsüyle yıkılacaktı. Elindekileri bırakarak bana yürüyünce nefesimi tuttum. Son on yılın üstüne yarım kavanoz mesir macunu, arzusunu tavan yaptırmışa benziyordu. Ya Allah ya Bismillah diyerek yerimde dikilirken ayakucuma girdi. Gece gözlerini kısarak gözlerime öylece dalınca ellerimden tutmuştu.'' Nerde kalmıştık.''
Yutkundum. '' Bilmem. Nerde kalmıştık?''
Eğilerek saçlarımdan öptü. '' Benimle ilgilen de kalmıştık. Şimdi karışım bittiğine göre.'' Diyerek alev alan belimi tutarak ateşimi körükledi. '' Devam edebiliriz miyiz?''
''Bence devam etmeyelim.'' Dedim dudakları saçlarımdan inerek öpmüştü beni. Sonra yüzüme düşen saçları geri iterek gözlerimin içine bakınca, içim barut gibi yanıyordu. Bu öyle bir yangındı ki ne itfaiye söndürücüsünün suyu yeterdi, ne de helikopterin su takviyesi. Mesir macunu sorunu kökten çözmüş, şimdi körüklenen iki beden yan yana alev alevdi.
'' Sana dokunmamı istemiyor musun?'' Diye sordu dudaklarıma yönelirken.'' Gecelerdir düşünüp de hatırlayamadığım geceyi yeniden sana yaşatmamı istemiyor musun? Şu an seni öylesine çok istiyorum ki, içimdeki hissiyata bir türlü anlam veremiyorum. Kanıma öyle bir ateş bastı ki, seni delice öpmek, senin kokunu duymak senin bedeninde kaybolmak...!''
O içinde yanan ateş, mesir macunundan kocacığım, demeyi o kadar çok diledim ki, ama dudaklarıma kapanan tutkulu öpücüğe karşı koyamıyordum. Bir eliyle belimi sıkıca kavrayarak öpücüğe boğuyor, diğer boşta kalan eliyle saçlarımı okşayarak beni içine çekiyordu.
'' Bir dakika müsaade et!'' Dedim dudaklarından zorla çekilirken. '' Senin için hazırlanmak istiyorum. Beş dakika sonra buradayım.''
Son sözlerim hoşuna gitmişti. Beni son kez öperek bıraktığında, yatağa doğru yürümeye başlamış, kaslı vücudunu meydana salmıştı. Macundan mı yoksa içimi körükleyen arzudan mı bilinmez öptükçe beni öpmesini, sardıkça bana sokulmasını, sırasıyla dizilmiş baklavalara, balonlu incilere dokunmayı istiyordum. Serpil, bırakmaz demişti bence de bırakamazdı. Bıraktığı yerde bir kavanoz daha mesir macunu yedirir, yanımdan öteye göndermezdim.
Giyinme dolabına hızlıca geçerek, kuzenle aldığım siyah geceliği çekmeceden çıkardım. Üstümdekileri yere fırlatarak derin dekolteli ve bacak yırtmaçlı geceliği giydiğimde, aynadan kendimi süzdüm. Fena sayılmazdım. En az Banu Alkan kadar ateşli ve seksiydim. Elimde orkidelerle şövalyeme gidebilir, nere mi nere mi şarkısı söyleye bilirdim. Saçlarıma tarakla biraz şekil verip tenime güzel kokular sıktım. Halvetimiz bu gece hayırlısıyla gerçekleşecekti. Bu muhteşem halvetin sonunda şövalyeden yiyeceğim azarları şimdiden tahmin edebiliyordum.
'' Aman, '' dedim ''sanki halvet olmasa kızmayacak. Her şekil azarını yemeye mahkumdum en azından şimdi azar yerken, koynundan çıkmış bir dişi keklik olacaktım.
Ayağıma geçirdiğim siyah terliklerle odanın içine dalış yaptığımda çitos erkeğim yatağa uzanmış, bana gülümsüyordu. Nutelladan erkek olmuyorsa mesir macunundan hayli hayli bir erkek oluyordu. Hem de en acılı, en baharatlısı en yakışıklısı hem de en baklavalısından bir erkek. Adeta her yerinden ateş çıkıyor, bakışları bile bir başka ahenge bürünnüş beni yanına çağırıyordu.
O ister de ben gitmez miydim! Kollarını açmış bir ceylan yavrusu gibi kekliğime koşmaz mıydım! Elbette koşardım koşmak ne kelime uçardım bile. Ciğerleri mi yakan erkeksi kokusuna yönelerek, yatağa sürüklenirken ateş bürünen erkeğimin gözlerine baktım.'' Benim hatırlamadığım ve sonraki senin hatırlayamadığın geceyi yeniden yaşarsak ve sen bu gecenin sonunda yine pişman olursan o zaman ne yapacağız?''
Dudakları geri çekilerek sırıttı.'' O geceyi hatırlayamadığım için pişmanım ama şimdi seninle o geceyi yeniden tazelemek için sabırsızlanıyorum?'' Diyen şövalye mesir macununun etkisindeydi. Ellerimden tutarak adeta bir Şhrek gibi kucağına çekti. Ve şimdi derin dekolteli üstelik basenlerime kadar açılmış geceliğin içinde, bir ceylan gibi şövalyenin kucağında oturuyordum.
Ellerimle boynunu sararak, belimi tutan ateşli avuçlarını tenimde hissedince titredim. Biçimli kalın dudaklarıyla yüzüme yönelince bir elimle siper ettim dudaklarını. Beni öpmeden öncesini yaşamak için, boşta kalan elimi siyah saçlarından kaydırarak çenesine dokundum. ''Ya pişman olursan ya bu gecenin sonunda bana kızarsan...''
'' Asla pişman olmayacağım. Sana söz veriyorum asla yüzüne vurmayacağım.'' Dedi kulağıma doğru eğilerek.'' Seni istiyorum. Seni delice istiyorum. Sadece benim karım olmanı, sadece benim olmanı, beni öpmeni, beni sevmeni istiyorum!''
Allah'ım gerçek miydi bu sözler? Beni istiyor beni delice kıskanıyor? Hey Allah'ım mesir macunu nelere kadirmiş böyle de haberim yokmuş. Keşke daha evvel aklıma gelseydi! İmkan olsa da kadınlar her adama yedirse diye düşündüm şövalyenin beni arzulayan bakışlarında kaybolurken. '' Sana aidim,'' dedi içimdeki ses açığa çıkarak. '' Ama ya pişman olursan, ya beni Meleğin yerine koyarsan, ya bana dokunurken onu düşlersen .''
'' Ben sadece seni istiyorum.'' Dedi dudaklarımdan doyasıya öperken.'' Başımın ayaklı belası seni hayatımda istiyorum.''
'' Bir dakika!'' Dedim itiraz ederek dudaklarından çekilirken. '' Senin kadının olmayı, sana ait olmayı, bende istiyorum ama sanki aceleci gibisin. Ben öyle iki kelimeyle kandırılacak kızlardan değilim.''
İçimizden adeta başka şeyler çıkmıştı. Başka sözcükler. İkimizde birbirimize tutkuyla bakarken, şövalyem beni bir kez daha derinden öptü.'' Kadınım olacaksın!'' Dedi gece gözlerini kısarak. '' Sadece benim kadınım olarak, bana ait kalacaksın.''
'' Peki ya sen? Sen de benim erkeğim olarak bana ait olacak mısın?'' Diye sordum boynuna sarılarak saçlarına elimi götürdüm. Yumuşacıktı, acaba dalin bebek şampuanı mı kullanıyordu? Nefesi yüzüme tatlı tatlı vuruyor, çıplak kalan göğsü bir inip bir çıkıyordu. Saçlarından elim bir cesaretle kalbinin üstüne kaydırarak gözlerine baktım..'' Peki bir gün buranın sahibi olabilecek miyim?''
İçimi delen bakışlarla sustu. Cevap vermek yerine usul usul dudaklarımdan öperek ellerimden sıkıca tuttu. O kadar sıcak ve sahiplenici öpüyordu ki, o an bir gün kalbini kazanacağımı umut ettim. En başında benden nefret ederken, şimdi arzuyla öptüğüne görünce, arzuladığım o günlerinde bir gün gerçekleşeceğini düşündüm.
Şimdi sadece karısı olacaktım ve ilerde de hem kalbinin kadını, hem de ömrünün tek sahibi olmayı diledim. Tabi önce bu halvetin sonunda kapı dışarı edilmezsem!
********************
Yelkenlerini açan iki kalp ve tutkuyla yanan iki beden birbirlerine kendilerini isteyerek sundular. Fecra, gireceği girdabın sonunda şövalyesinden alacağı azarları bile bile onun kadını olmayı ve sadece sadık kalan kalbini arzulayarak kendini teslim etti.
Güzel sözcüklerle başlayan tatlı masal, tutkuyla verilen öpücükler ve incitmeyen özverili dokunuşlar bir yerde sona erdi. Yalçın, kızın üzerinden usulca çekilirken göreceği tabloyu hiç ama hiç tahmin edememiş ve gördüğü gerçekle öylece şaşırarak yorgun düşen gözlere bakmıştı. '' Sen sen Allah'ım sen bakiresin!''
Fecra, sessizce geri çekilerek kocasına gülümsedi. ''Evet.'' Dedi sakin sesle. '' Daha ne olmasını bekliyordun!''
'' Ama senle ben... Sen, yalan konuştun öyle mi?'' Diye sordu Yalçın pörtlek gözlerle.'' Beni aldattın! Beni kandırdın, beni bir aptal yerine koyup koynuma girdin öyle mi?''
'' Ben, seni kimseyle aldatmadım, ben seni sadece senle aldattım.'' Diyerek kocasının şaşkın gözlerine bakan Fecra'' Hatırla ilk oyun senden geldi eeee bende karşılık vermeseydim, gururuma yediremezdim.''
'' Hay Allah'ın cezası bunu nasıl yaparsın? Beni oyuna getirdin! Beni bir aptal yerine koyup duygularımla oynadın.'' Dedi Yalçın üzerine çarşafı çekerek.'' Sen belana mı susadın be kızım? Hay benim aptal kafam nasılda..''
'' Evet çok susadım.'' Dedi Fecra sinirle söylenerek.'' Yediğimiz o kadar mesir macunundan sonra valla ben çok susadım. Ya sen susadın mı kocacığım?''
'' Mesir macunu mu?''
'' Hıhıhıı..'' Diye onay verdi başıyla genç kız.'' Şu karışımdan bahsediyorum. Annen bizi çok düşünüyor. Eee haklı torun istiyorlar.''
'' Fecraaaaaa.'' Diye bağırdı Yalçın, öfkeyle.'' Sen sen hayatımda gördüğüm en sinir bozucu insansın. Beni resmen kullandın beni zorla yatağa attın öyle mi?...''
'' Evet seni yatağa attım şövalyem. Ama sende itiraf et, çok istekliydin ne yapayım acıdım bir yerde. Eğer seni yatağa atmasaydım içine buzdolabı sokmam gerekecekti'' Diye karşılık verdi Fecra, tatlı tatlı gülerek.'' Ve hala pişmanım demediğine göre hoşuna gitmiş gibiyim.''
'' Yanılıyorsun Pinokyo burun. Pişmanım hem de çok pişmanım.'' Diyerek kızı tersleyen Yalçın'' Seninle evlendiğim güne, seni öptüğüm ana kadar her şeyden pişmanım.'' Diyerek kükredi.'' Yeminle sana bir kez daha dokunursam, seni bir kez daha öpersem taş olayım.''
'' Zaten taş gibisin. Fazlasına gerek yok.'' Dedi Fecra burnunun dikine giderek. '' Bence kendini kasmana gerek yok. Ben artık senin karınım resmen, dinen ve bedenen sana aitim sevgili kocacığım.''
Yataktan öfkeyle fırlayan Yalçın, ters ters kıza bakarak üzerine tuttuğu çarşafla odadan çıktı. Tazı gibi kaçan kocanın ardından surat yapan genç kız biraz daha yatakta öylece kaldı. Zafer onundu. Artık doktoru nereye giderse gitsin, kaçmak için köşe bucak ararsa arasın, yine dönüp geleceği yer kürkçü dükkanı olacaktı.
Soğuk duşun altına öfkeyle giren genç adam başını duvara vuruyordu. Bu fazlaydı hem de çok fazla. Tecavüz denmezdi ama mesir macunu nerden çıkmıştı? Ondan mı karşı koyamamış, ondan mı gözüne vahşi bir kedi gibi görünmüştü. '' Ah anne ahhhhh!'' Diye inledi suyun içinde soğuk soğuk terlerken.
Nasılda arzuyla onu öpmüş, nasılda körüklenmiş bir aşkla ona sahip olmuştu? İçini delip geçen, güçlü iradesi bile yenik düşmüş, bu çıkılmaz girdabın içine sürüklenirken tek nedeni, yarım kavanoz mesir macunun olduğunu bilmek öfkesini körükledi. '' Offffff Fecra offffffff.'' Dedi bu seferde.'' Alacağın olsun senin. Seni öyle bir benzeteceğim ki aklın imanım şaşacak.''
Son pişmanlık fayda etmiyordu. Soğuk suların altından odasına sinirle geçtiğinde Meleğin, resmine bile bakamadı. Utanmak değildi bu! Belki bir kaçış, belki de bir korku!
Bornozun içinde sırtını duvarlara dönerek başını yorganın içine soktu. Saatler gecenin yarısından başka bir güne geçerken, Yalçın'da kanına saplanan yenilgiyle zorla uykuya daldı. Evet yenilmişti. Bir kez daha kıskançlığının kurbanı olmuş, sonrada mesir macunun verdiği ateşle Fecra'la karı koca olmuştu. Artık evlilikleri kağıt üzerinden çıkmış gerçeğe dökülmüştü. Tıpkı Fecra'nın ve de ailesinin istediği gibi!
Ertesi sabah yalının içinde bir başka hava hakimdi. Yalçın, giyinmiş şekilde odasından çıktığında, üzerinde ister istemez bir rahatlama vardı. Tam on yılın sonunda ilk defa bir kadına dokunmuş ve bu beraberlikten sonra bedenine yayılan sakinlikten nefret etmeye başladı. Merdivenlerden kendine kızarak indi ve direkt mutfağa yöneldiğinde babası erkenciydi.
Evin yaşlı reisi yerinde gerinerek, masayı oğluna işaret edince Yalçın, şaşkın gözlerle hazırlananlara baktı. Tabaklara konulan petekli, süzmeli ballar sıralanmış, kaymaklar dilimlenmiş, keçiboynuzundan tut, türlü çeşit pekmezler ve portakal suyuyla süt sürahisi baş köşede yerini almıştı.
'' Geç oğlum şuraya da biraz enerji topla.'' Diyen Erdem bey oğluna göz etti.'' Nasıl dün senin için özel alışveriş yaptım. Annen dün biraz durumundan bahsedince dedim, iş başa düşmüş bende gideyim oğluma destekleyici yiyecekler alayım.''
'' Ne durumu?'' Diye sordu Yalçın sinirle. '' Annem sana ne dedi?''
'' Ah oğlum dert etme sen bunları. Sen hele ye şunlardan evvel Allah, hiçbir şeyin kalmaz.'' Diyerek balla kaymağı oğlunun önüne süren Erdem bey koca kavanoz bir karışım çıkardı yerden.'' Bak bunu bir aktarcıya hazırlattım. Dün annende hazırlatmış ama bu daha faydalı. Çok işe yarıyor, bir zamanlar bende kullandım! ''
'' Ben hiçbir şey anlamıyorum. Tüm bunlar ne anlama geliyor baba.'' Diyerek kaşlarını çattı Yalçın.'' Siz ne demeye çalışıyorsunuz?''
'' Ah oğlum dur hemen sinirlenme her erkeğin başına gelir böyle şeyler. Söylemesi ayıptır dün sabah Fecra, annene biraz senden bahsetmiş sanırım şey yani ... Hay anla işte...'' Sıkıla utana oğluna durumu açıklayan yaşlı adam kıpkırmızı kesildi.'' Oğlum on yılın sonunda olur öyle şeyler takma kafana sen, hele ye şunları bak bakalım daha böyle oluyor musun?''
Önüne sürülen yiyecekleri öfkeyle geri iten Yalçın, içten içe kıza köpürmeye başladı. Yukarı çıkıp bunun hesabını sormayı, sonrada kimmiş iktidarsız ona bir kez daha göstermeyi öyle istedi ki, kanı delice aktı. Yok hayır hayır gidemezdi. Giderse ona bu hınçla yine dokunur, yine kuytularında kaybolurdu.
Korkusundan Fecra'ya değil hastaneye kaçtı. Mümkünse tüm gün ameliyathanede kafa yormayı, hastalarla baş göz olmayı yeğliyordu. Eğer bu gün asistanı olacak karısı, karşısına geçerse onu çiğ çiğ yer, etinden kıyma suyundan yahni yapardı.
'' Fecra, nerde kaldı adamım? Başhekim soruyor?'' Diye soran Levent, kapıdan girmiş Yalçın'a gülümseyerek yürümeye başlamıştı.'' Yoksa sende ki bu kinle karını da mı kaçırdın?''
'' Keşke kaçsa bir deliğe sıkışıp kalsa!'' Dedi Yalçın, eline bir rötgen alarak kaşlarını çattı.'' Bu gün karşıma çıkacak cesareti olmayacağı için eve pinekledi.''
'' Burnundan soluyorsun ne yaptın zavallı kıza?''
'' Zavallı mı?'' Diyerek şaşkınlıkla gözlerini arkadaşın dikti Yalçın, delirmeye başlamıştı.'' O zavallı öyle mi? O, hayatımda gördüğüm yalancıların en önde gideni baş vezir. O var ya o! Onun saçlarını bileğime dolayıp yerde sürüsem içimde ki öfke dinmez. Onun bacağını kırıp eve hapis etsem de burnunu kırıp kuşlara yem etsem de ...''
'' Hop hop ne oluyor ya! Ne oldu anlatsana bizde bilelim!'' Diyerek ciddi tavır takınan Levent güldü.'' Ne yaptı vahşi kaplanımız.''
'' Ne yapmadı ki.'' Dedi Yalçın, öfkeyle koltuğuna geçerek geriye yaslandı.'' Tuzağına düştüm. Dün gece bana yarım kavanoz mesir macunu yedirmiş.''
'' Ne? Ne dedin sen? Mesir macunu mu? Eee sonra.. Yoksa siz ikiniz...''
''Evet tahmin ettiğin şey oldu.'' Diyen Yalçın, yerinden fırlayarak pencereye geçince Levent'i kahkaha bastı.'' Vay be helal Fecra'ya! Sonunda seni yatağa attı desene. Ne deyim bravo valla afferim kıza. Son on yılın bombası patladı desene.''
Alkış tutarak kahkahaya boğulan arkadaşına köpürmüş gözlerini diken Yalçın'ın siniri tepesine çıktı .'' Sakın bana onun tarafını tutuyorum deme. Yeminle seni boğazlarım,''
Kahkahanın etkisinden çıkamayan Levent'e doğru yürüdü genç adam ve sırtına iki tane yumruk atarak kendine gelmesini bekledi.'' Eğer bir kez daha gülersen...''
Levent, aldığı tehditle bir daha kahkahaya boğuldu.'' Vay .. vay.. vay.. dün gece halvet varmış da benim... benim haberim yokmuş... hem de destekli bir halvet. Mesir macunlu.... Söyle de sana keçiboynuzu, çörek otu... bol bol arı poleni takviye edelim. Onca yılın sonunda güçlenmen şart...'' Diye kahkahayla devam ederken Yalçın'dan sırtına, koluna, başına yumruklar iniyor ama hiç o aldırış etmiyordu.'' Fecra'yı hayal kırıklığına uğratmaman için dostum. Valla bak yoksa hiç...''
İçerde kopan gırgır şamatayı kapı başında dinleyen Zeynep, olan biteni duymuş elinde tuttuğu evraklı dosyaları sıkıyordu. Sinirle arkasını döndüğü an Fecra'nın gözleriyle buluştu.
Birbirlerine şaşkınca bakan iki kadından biri olan Zeynep, kaşlarını kararttı. '' Günaydın Fecra hanım.'' Dedi dişlerini sıkarak. '' İçeride Yalçın bey sizi bekliyormuş. Bu gün son iş günün olabilir. O yüzden dikkat et istersen.''
Zeynep'in uyarısından dolayı morali bozulan Fecra, yanından kırıta kırıta giden kızdan sonra kocasının odasına girdiğinde Yalçın, arkadaşının boğazını sıkıyor ama Levent hala gülmeye devam ediyordu.
Birden kocasının gözleri üzerine dönünde genç kız yerinde sıçradı. Öfkeli bakışlar, birkaç adım uzağındaydı ve yüzü kıpkırmızı kesilmiş olan doktorun siyah kravatı dağılmış, beyaz gömleğin içinde çok cool duruyor ve her an üzerine atlayıp boğazına yapışabilecek kadar ağrasif bakıyordu.
'' Sen?' Dedi Yalçın, arkadaşından ellerini çekerek karısına yürüdü.'' Sen ölümüne susamış gibisin. Yoksa bu gün burada işin olmazdı öyle değil mi?'' Diye kükreyerek üzerine gelmeye devam edince Fecra, bir eliyle kapıyı tuttu. Sonrada olağan hızıyla koridorlara doğru koşmaya başladığı anda başı hiç olmadık birinin göğsüne Ömer'in omuzlarına çarpmıştı.
..
12 sayfalık bölümdü umarım sevdiğiniz bölüm olmuştur. Okuyan herkesten yorum ve beğeni bekliyor olacağım. Geçen bölümde ki eleştirileri göze alıp biraz daha az konuşturdum Fecra'yı.
Bu arada ben kardeşim için üzgün oldugumu söyledikten sonra bir süre hikayelerimi tam gününde veremeyeceğimi dedikten sonra sayfamdan çekilenlere bir kaç sözüm olacak. Ben robot değilim ben insanım duygularım var. Hayvanlar bile aralarında biri ölünce yasa giriyor. Benim burada canımdan can kanımdan kan kopmuş bu kimsenin umrunda değil. Bu son olayla, bu sayfadan bu acı duyurumdan sonra giidenlere tek sözüm şu! Allah size yaşatmasın eğer yaşasaydınız anlardınız zaten anlamadığınız için yaşatmasın. Yaşayan bilen anlar. ben çok kırıldım burada hep samimiyetimle kaldım ama bu samimiyet herkeste işlemiyormuş onu anladım.
Neyse kısa keseceğim ama cidden alındım başka zaman gitseydiniz bu kadar zoruma gitmezdi. Şunu da bilin ki bu bölümü rahatlamak için yazdım biraz kendimi toparlamak için herkese iyi geceler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AŞK MEVSİMİ
RomanceSakar, çılgın. deli, bir insanı çileden çıkaracak kadar konuşkan. zeki, obur, güzel bir kızdır Fecra Eroğlu. Bir kafe de çalışır ve babası araba tamircisidir. Yirmi yıllık çocukluk aşkı tarafından keklendiği gün hayatının dönüm noktasını yapar. Hiç...