...........BİR AŞK MEVSİMİ.....18 BÖLÜM............
.
"Utanılacak bir şey değildir ağlamak
Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer."
.....................18 bölüm...............................
Kulağıma hışırtılar geliyordu gözlerimi açtığımda. Gök mavisine bakarken buldum kendimi bir melodi gibi sakin. Daha sonra panikle yattığım sedirden doğrulduğumda geminin içinde tek başına bırakılmış kedi yavrusu gibi titremeye başlamıştım. Başım zonkluyor, beynim uyuşmuş gibi hiçbir şey hatırlamıyordum.
Yerimden sersem şekilde kalkarak dümene doğru yürüdüm. Sahil kenarına halatlarla bağlanmış geminin içinde yalnız olduğumu anladığımda, sabah mı yoksa akşam güneşi mi batıyordu bilmiyordum. Ellerimle üşümüş kollarımı sararak masaya başımı çevirdim. Biz en son Bilal'le burada balık yiyorduk peki ya sonrası.....
Kalbime ansızın kara bulutlar çökerek içimi üşüttü. '' Bilal.'' Diye seslendim içeriye doğru geçerken.'' Bilal neredesin?''
Ne kamaralarda ne de geminin diğer ucunda kimseyi göremeyince bacaklarım titremeye devam etti. Bana zarar vermiş olamazdı. Bunu yapmazdı. Yapmazdı değil mi? Kendime yediremediğim utançla üzerimi yokladım. Hiçbir yerim açılmamış sapasağlam ayaktaydım. '' Bilal! Korkuyorum burada mısın? Diye bağırdım son kez. '' Lütfen ses ver... Bilal, lütfen çık ortaya. Bana eşek şakası yaptığını söyle? ''
Denizin hışırtısından başka ses gelmeyince sahilden geçen yaşlı bir simitçiye takılı kaldım. '' Taze simitler var taze sıcak yeni çıktı. '' Diye bağırdığını duyunca gözlerim büyüdü. Tezgahlanmış bir komplonun içinde miydim yoksa daha fazlası mı..?
Sedirin kenarında duran çantamı aldığım anda gümüş bileklik üzerinden düştü. Yere eğilip düşmüş bilekliği avuçlarımın arasına aldığım an da ince halkayı tanıdım. Yıllar önce pazardan beğenip de aldığım üzerinde Ömer, yazılı bu bileklik eşek kafalı Ömer'e aitti. Peki onun burada ne işi vardı? Aklımda deli deli sorularla gemiden kendimi dışarı attığım anda göğsümü delip geçen korkuların içinde yolda koşarken, ara sokaktan gelen aracın altında kalıyordum.
'' Dikkat etsene sabah sabah ölümüne mi susadın be kızım? '' Diye bağıran taksicinin acı kornasıyla gözlerim pörtleyerek dolmuştu. '' Önüne bak önüne. ''
Taksiciden yarım yamalak özür diledim ama adam elini sinirle kaldırıp bana ters ters bakmaya devam edince '' amca beni evime götürür müsün?'' Diye ricada bulundum.'' Lütfen eşim eşim beni çok merak etmiştir.''
Bir müddet birbirimize öylece bakıştık sonra atla diyen el hareketiyle arka koltuğuna kuruldum. Taksi harekete geçmiş istikamet eve yol alırken Yalçın'a vereceğim hesabı düşünüyordum. Aceleyle çantamın dibini yokladım lanet olsun ki telin şarjı bitmiş tek çizgisi bile kalmamıştı. Beni arasa bile ulaşamamış olduğunu düşünmeye başlamıştım. Soğuk soğuk terlemeye dilim damağım kurumaya devam ederken beni kurtaracak süreleri hatırlamaya çalışıyordum.
Aradan geçen yarım saat içinde yalının kapısında buldum kendimi. Korkak bir tavuk gibi elimi zile götürdüm ve güler yüzle beni içeri alan hizmetlinin gözlerinde gördüğüm samimiyetin dünya üzerinde son bakış olduğunu düşünerek içeri süzüldüğümde, direk merdivenlere ardından da odama yönelmiştim.
Dolu dolu gözlerle odanın kapısını açtığımda Yalçın, arkasını dönmüş yatağın içinde mışıl mışıl uyuyordu. Durumdan istifade usul adımlarla ebeveyn banyosuna yürüdüm ve duşun altına soyunarak girdiğimde her yerim titriyordu. Başıma gelmiş gelecek hiçbir şeyi tahmin edemiyor oluşum, içimi korkular saplıyor ve banyodan dışarı çıktığımda şövalyeye her şeyiyle dürüstçe açıklamayı planlıyordum. Kesinlikle kızacak, kötü ithamlarda bulunacaktı. Anlatmazsam da içim içimi yiyecek bu kabustan kurtulamazsam gecelerim heba olacaktı.
Bornozla banyodan çıktım ve sabahın yedisinde uyumaya devam eden şövalyenin yanına çekinerek uzandım. Kirli sakalla kaplanmış yüzüne hayran hayran bakarak uzun kirpiklerinden öptüm. Hayatına girmiş olmanın verdiği sahiplik hissiyle '' Sevgilim.'' Dedim yanağını okşarken.. '' Uyanmayacak mısın?''
Küçük çocuklar gibi mızıkçılık yapan Yalçın, belimi kavrayarak göğsüne çekti.'' Geldin mi? Diye sordu saçlarımdan öperken.'' Koca bir geceden sonra nihayet Pinokyo burunluma kavuştum.''
'' Nerede olduğumu sormayacak mısın?'' Diye sordum göğsünden çekilip uykulu gözlerine korkakça bakarken.'' Şarjım bitmiş farkında değilim ve sana....''
Parmaklarıyla susturdu beni.'' Açıklama yapmak zorunda değilsin.'' Dedi çenemden tutarak gözlerimin içine baktı.'' Notunu gördüm küçük sevgilim. Ama bir daha ki gidişinde bana haber ver. Ona göre kendimi yokluğuna alıştırayım.''
'' Nasıl yani gerçekten kızmadın mı?''
'' Ailenin yanına istediğin zaman gidebilirsin. Bunun için sana kızacak değilim!''
'' Nasıl?'' Diye afalladım. Birileri tarafından uçurtmasız hava boşluğuna gönderiliyordum. '' Ya aileme gitmediysem, ya senin sevmediğin biri tarafından sabahladıysam! Ya...''
'' Yapmayacağını biliyorum.'' Dedi dudaklarımdan öperken.'' Beni demir parmaklıklar ardına attırmayacağını, tek koğuşlu hücrede çürümeme müsaade etmeyeceğini çok iyi bildiğim için sana güveniyorum. Çünkü tüm bunların yerine sen, beni yatağa bağlayacağını ve seni hamile bırakmam için yanından hiçbir yere göndermeyeceğine adım gibi emin olduğum için şimdi esirinim.''
'' Ama ya..''
'' Susstt.'' Dedi tekrar dudaklarımdan bir öpüp çekilirken.'' Seni özledim küçük sevgilim. Seni çok özledim.''
'Üçüncü dünya savaşının fermanları okunmuş, bomba topları kızgın ateşlere dökülerek kılıcın bıçağın çıkma zamanı nerdeyse gelmişti. Karda yürüyüp de izini belli etmeyen kurtların içinde şişe takılmış bonfile gibiydim. Alttan alta yanan ateşin ortasında kavrulup kül edilirken, kılıçlarını kuşanan şövalye beni öpüyor sevgisiyle sarıyordu. Aç kurtların içine karısını atacak kadar tımarhanelik olmadığına göre bu şövalyenin sonu kesin hapishaneydi.
Elini kana bularsa aramıza soğuk yataklar girer, koğuş ağasının elinde solup giderdi. Doktorumun cerrahi ellerine bulaşık yıkatırlar, yer süpürtürler, saatlerce koğuş ağasına omuz masajı yaptırırdılar. Artık bende Allah, kaç sayı verdiyse onca çocuğumla, elimde bohçayla, hafta sonları kocamı ziyaret eder, örgülü tellerin arasından parmaklarına dokunurdum.
Bu ihtimal tüm benliğimi sarstı hayır asla ona zarar gelmemeliydi. Ben kendi işimi kendim halletmeli, mutlaka bu olanların hesabını, gerekli kişilerden sormalıydım. Çok vakit kaybetmeden önce yazdığım gerçek notu bulmalıydım yoksa Yalçın ağa not diye beni dörde böler her karemi dörtle çarpar çıkan rakamla da toplardı.
**************
Saat dokuza doğru evden ayrılan ikili hastanedeki işlerin başına geçmiş dur durak bilmeden randevularla ilgilenmeye başlamıştılar. Vakit geçtikçe Fecra'nın içini delip geçen korku git gide büyümeye devam ediyor, canını yakıp kül ediyordu. İlk işi Bilal'i aramak oldu ama hastaneye bu gün gelmeyeceğini öğrenince kocasının odasına yöneldi.
Hızla kapıyı açtı ve masanın üzerinde bulunan dosyalara yöneldi. Küçük kağıt parçasını aramak için önce yığılı kağıtların arasına baktı, daha sonrada yerlere, çöp kutusuna ve gözlerinin iliştiği her yeri taradı.
'' Bir şey mi arıyorsun?'' Sesin sahibi ince beyaz elbisesinin içinde kurulan Zeynep'ti. Sarı saçlarını tepesinde toplamış, mini boy elbisesinin altına kemik rengi ince topuklu ayakkabı giymişti.'' Yardımcı olmamı ister misin? '' Diye sordu birkaç adımla masaya doğru yürüdü. '' Eğer bir şey kaybettiysen..''
'' Yok yok önemli bir şey değil.'' Dedi Fecra çekimser davranarak.'' Küçük bir nota bakıyordum. Küçük bir kağıt parçası fakat yok sanırım, hizmetliler çöpe atmış da olabilir.''
'' Olabilir geçen günde yeni aldığım kalemi çöp tenekesinde gördüm. Ay bir kızdım bir sinirlendim görmen lazımdı.'' Dedi Zeynep gülerek.'' Neyse önemli olmadığına göre....''
O anda Fecra'nın telefonu çaldı. Göz kaçamağıyla baktığı ekranda bilinmedik numara yazıyordu. '' Açsana.'' Dedi Zeynep, masaya kalçasını yaslayarak eline bir dosya aldı.'' Önemli olabilir.''
Eli ayağı birbirine dolanmış şekilde telefonu açan Fecra'' Alo buyurun.'' Dedi ürkekçe.
Kısa müddet teli kulağında tutan genç kızın yüzü duyduğu sesle birden düştü. Sessizlik içinde telefonu kulağından çekerken gözleri dolu dolu ona gülümseyen Zeynep'e bakıyordu. '' Şey ben ben...'' Yüreğini delip geçen korkuyla omuzları çökerek hıçkırık boğazına tıkalı kaldı. '' Ben....!
''Bir problem mi var?'' Diye sordu Zeynep, endişeli gözlerle. '' İyi misin?''
'' Hayır hiç iyi değilim. Ben ben hiç iyi degilim. Ama bu bu ..Nasıl oldu.'' Dedi Fecra, içli içli iç çekerek koltuğa gömüldü.'' Ben ne yapacağım? Ben şimdi ben ne yapacağım!''
Kızın ayak dibine endişeyle giren Zeynep, omuzlarından sarstı.'' İyi misin? Bak bir problem varsa benimle paylaşabilirsin?''
Fecra, başını salladı sonra göz pınarlarından taşan yaşlarla anlatmaya karar verdi. ''Dün Bilal'le öğle yemeğine çıktık. Hastaneden ayrılırken Yalçın'a not yazmıştım sanırım eline geçmedi. Ve..''
'' Bunun neresi kötü. ''Diye sordu Zeynep, duruşunu düzelterek.'' Altı üstü bir yemek işte.''
'' Ama çok farklı yöne gitti bu yemek. Dün yaşadığım hiçbir şeyi hatırlamıyorum.'' Diye hıçkırmaya devam eden genç kızın omuzları sararmış bir yaprak gibi düşmüştü.'' Arkadaşlarıyla yemeğe dedi ama arkadaşları son anda gemiye binmedi ve ben birkaç lokma yediğimi hatırlıyorum. Bilal'in samimiyetini hatırlıyorum ama daha sonra başım döndü, midem bulandı ve ilerisi yok. ''
'' Nasıl yani?''
'' Bilmiyorum bana zarar vermemiş olduğunu düşünüyorum çünkü sabahladığım yer dün oturduğum yerdi ve üstüm açılmamıştı ama bileklik....''
Kaşlarını kuşkuyla çattı Zeynep. '' Bileklik derken?''
Ağlayan gözlerle Zeynep'in karşısına geçen Fecra, diz üstünde çökerek elleriyle yüzünü kapadı.'' Yalvarırım yardım et!'' Diye yalvardı çaresizlik içinde. ''Ben kocamı seviyorum, onu kaybetmek istemiyorum. Biri bana oyun oynuyor, biri arkamdan iş çeviriyor. Bu hain oyunun içinde Bilal'de var belki başka birileri de vardır bilmiyorum. Bak Bilal, senin kuzenin ona ulaşmamı sağla. Lütfen bir şey yap. Bunu neden yaptı bilmek istiyorum, bana dokundu mu zarar verdimi bilmek istiyorum. Ben ben bu kabusla nefes alamıyorum. Yalvarırım sabahtan beri Yalçın'ın yüzüne doğru dürüst bakamıyorum bile. Onu kandırmaktan, üzmekten, incitmekten o kadar çok korkuyorum ki...!''
'' Tamam sakin ol önce.'' Dedi Zeynep sevimli görünmeye çalışarak yüzüne eğildi.'' Tüm bu anlattıklarına bakılırsa, söylediklerin büyük iddialar. Bilal'i adım gibi bilirim ki çıkıp yatmadığı, gezmediği hiç kimse yoktur bu hastane de. Ama sen evlisin yani evli bir kadına göz koyması bu affedilir gibi değil. Peki sadece ikiniz miydiniz gemide?'' Diye sordu kızın ellerinden tutarak.'' Bir başkası var mıydı?''
'' Hiçbir şey hatırlamıyorum.'' Dedi Fecra inanmasını diler gibi.'' Hiçbir yüz hatırlamıyorum. Sabah kalktığımda gemide yalnızdım. Çantamın üzerinde gümüş bileklikten başka hiçbir eşyayla karşılaşmadım.''
'' Peki o bilekliğin kime ait olduğunu biliyor musun?'' Diye soran Zeynep, yüzünü buruşturdu.'' Sana yardım olsun diye soruyorum.''
Yerden usulca doğruldu genç kız aklı karman çorman olmuş dost görünen Zeynep'in gözlerine inançla bakıyordu.'' Beni idare edebilir misin? Bir saate kadar dönerim. Lütfen Yalçın'a bir şey söyleme. Gerçeği öğrenir öğrenmez burada olacağım.'' Diyerek ricada bulundu.
Başını olumlu yönde sallayan Zeynep'in gözlerine minnet eden Fecra, hızlı adımlarla hastanenin koridorlarında kaybolurken Zeynep ise telefona sarıldı. Kısa müddet sonra erkek sesi gelen ahizeye '' Kız geliyor iş sende.'' Diyerek gülümsedi.
Eli, kolu bağlı kafesin içinde bir mahkum gibi yola koyulan genç kız taksinin içinde kendi kendini yiyip bitiriyordu. Geçmişte kalan masum bir aşkın ona zarar vermeye kalkışması korkunç bir gerçekti. Bir zamanlar hayat bulduğu özlemle beklediği o prens düşmana dönüşmüş şimdi intikam peşinde adım adım yol alıyordu. Pişmanlığın verdiği ızdırap ve derin üzüntüyle sahilde indi.
Hızlı adımlarla kafenin kapısından içeri girdiğinde Kemal'in, her zaman ki gibi elinde tepsisi gelen konuklara kahve ikram ettiğini gördü. Kararttığı gözlerle mutfak bölümünden ustasının odasına, hışımla giriş yaptığı anda koltuğuna kral edasıyla yaslanmış Ömer'e tiksinircesine baktı.'' Sen, kim oluyorsun da hayatıma burnunu sokuyorsun? Kimsin? Sen, kim olarak beni tehdit ediyorsun? Sen kimsin haaa söyle söylesene şerefsiz nankör herif.''
Kılını bile kıpırdatmayan Ömer, öfkeyle yüzüne bakan kıza gözlerini dikti. İki elini de önünde birleştirmiş ve koltuğuna iyice gömülmüştü.'' Hoş geldin sevgilim.''
'' Sen ve Bilal!'' Diye delirmeye devam eden genç kız topuğunu sertçe yere vurdu.'' Yalçın, tarafından ikinizin de kellesi mundar gidecek koyun olduğunuzu bilseydiniz yeminle benimle uğraşmazdınız.'' Diye cırladığında saat öğlene ilerliyordu.'' Hemen bu oyunu burada bitiriyorsun yoksa sonun ne dağların ayısı Hanzo'ya nede kocasız kalmış Kezban'a benzer.''
'' Sen şimdi akşama kadar konuşur başımı ütülersin.'' Dedi Ömer kin yüklü gözlere gülerek masanın altından şaka yollu bandı gösterdi.'' Susmazsan susturmasını bilirim. Ya bantla ya da...''
'' Tabii sen hem boğar hem de boğazlarsın.'' Diye karşılık veren Fecra, kibirle masa üzerinden yüzüne eğildi.'' Kaç kez cinayet kursuna gittin de adam öldürmesini öğrendin? Aldığın derslerin içinde evli barklı kadınlara bulaşılmayacağını öğretmediler mi sana kuzum. Söylesene notun kaç çekiyordu?''
'' Kesin yüz basıyordu.'' Diye ortaya atılan Ömer, kıza yan yan bakarak yerinden doğruldu.'' Bak güzelim seninle tek derdim, burada yanımda olman. Odun yutmuş yalı kazığını boşayıp başucumda oturman. Onun yanında seni görmeye katlanamıyorum.''
'' Hop firene bas.'' Diye geri adım atan Fecra, sinirle dudaklarını ısırdı. '' Dün gece ne yaptın bana? Diye sordu korkak gözlerle.'' Sabaha kadar lanet teknede ne yaptınız bana?''
Sadistçe gülerek karşısına dikilen Ömer,'' sen hırçın olunca pek bir güzelleşiyorsun. '' Diyerek sırıtmaya devam ederken ciddiyetle kızı baştan aşağı süzdü.'' İstersen bu gecede beraber olabiliriz. Sana daha fazlasını verebilirim. ''
Fecra'nın damarlarına sinsi bir öfke yayılarak gözlerine hüzün dolu bir acıma hissi oturdu ve hiç düşünmeden yüzüne tükürdü. '' Yatağına köpekler işesin pislik herif. Atlar tezeğini bıraksın domuz. Senin yüzünden Yalçın'dan azar yiyeceğim diye öyle çok korktum ki.'' Diye titrek sesle bağırdığında yanağına tokat indi. Ömer düşüncesizce vurmuştu.
Birden başını kaldıran genç kız yanağını tuttu. '' Senden nefret ediyorum! Senden öyle çok nefret ediyorum ki..... Ben ben seni nasıl sevebilmişim? Nasıl senin için gözyaşı dökmüşüm?'' Diye sızlanırken inatla ağlamamaya çalıştı. '' Çık hayatımdan anlıyor musun çık defol! Rahat bırak beni! Rahat bırak.!''
'' Özür dilerim.'' Dedi Ömer, üzgün gözlerle kızın kollarından kavradığı anda Fecra kendini geri çekti.'' Ne istiyorsun benden?'' Diye sordu yaşlı gözlerle.'' Görmüyor musun seni sevmiyorum! Sana aşık değilim.. Bitti! Her şey... anılarım... Sana ait hayallerim hepsi bitti! Ben bir tek Yalçın'ı seviyorum. Delice belki inanmayacaksın ama onun için her şeyi yapacak kadar çok seviyorum.'' Diyerek ağlamamak için caba verdi.'' Rahat bırak beni yalvarıyorum sana dokunma hayatıma, kirletme! Geçmişte geçirdiğimiz günlerimiz hatırına kırma beni.. !''
'' Seni unutamıyorum.'' Diyerek bir adım attı Ömer, hıçkırığın içinde iç çeken kızın kolundan tutarak.'' Seni unutmayı başaramadım. Sen öyle bir gittin ki hayatımdan geride yıkılmış bir enkaz bıraktın! Hem bizim aşkımız bir günlük, bir aylık, bir yıllık değildi ki!. Ben senin varlığınla ben senin gülüşünle nefes alıyor muşum! Senin olmadığın her gün ben biraz daha öldüm! Biraz daha yıkıldım.''
'' O zaman beni aldatmayacaktın Ömer bey.'' Diye diklenen Fecra kollarını adamdan kurtaramadı. '' Bıraksana pislik herif.. Bırak görmüyor musun seni bıraktım ben..''
'' Asla bırakmayacağım seni.'' D.ye devam etti Ömer, sanki kıskançlığa girmiş bir aşık gibi, kızın iki kolunu kavradığı gibi duvara tosladı.'' Şimdi beni iyi dinle! Seni burada bu kafede istiyorum. Gözümün önünde olacaksın. Sana aşkımı ispatlayacağım. Yeminle seni nasıl sevdiğimi gözlerinle göreceksin.''
'' İstemiyorum senin ne kalbini ne aşkını ne de sevgini hiçbir şeyini istemiyorum. Anlamıyor musun be adam bitti diyorum bitti. Bundan sonra Yalçın'a aitim onu seviyorum hem de ölümüne. ''Diye haykıran Fecra, kolunun acısını bile unutmuş kalbi korkudan delice çarpıyordu.'' Bırak beni! Gözlerin kör mü, gerçeği görmeyecek kadarda mı aptallaştın?''
'' Evet aptalım gözlerim sensizlikle körleşti.'' Diyerek nefesini kızın yüzüne soluyan Ömer, birden geri çekildiği gibi çalışma masasının çekmecesini açtı. Avuç dolusu aldığı fotoğraflarla tekrar Fecra'nın önünde dikilerek gözlerine sokar gibi yüzüne fırlattı.'' Bak bunlara.'' Dedi yere düşenleri işaret ederek.'' Hepsi dün geceye ait! Nasıl seviştiğimiz kareler, çok güzeller değil mi? Tıpkı ikimizi anlatıyor. Senle benim masum aşkımızı.''
İnanamıyormuş gibi ayakta dona kalan genç kız yere düşen Ömer'le samimi fotoğraflarına gözleri takıldı. '' Bunlar dün geceye mi ait?'' Diye sorduğu an sesi titremiş eli ayağı boşalmıştı. Yere yayılan onca resimde Ömer'in omzunda giyinik yatıyor, bazı karelerde samimi pozlarla elleri avuçlarında sevgili rolü kesiyordu. Ondan başka resme delirmiş gibi baktığında gözleri büyümüştü.'' Hayır bunlar yalan! Ben bunları isteyerek yapmadım.'' Dedi eline aldığı karede Ömer'le ramak kala öpüşüyordu..'' Bunlar gerçek değil. Bunların hiç biri gerçek değil. Hepsi yalan yanlış sahtekarca çekilmiş resimler..''
'' Eğer beni dinlemez, bu seferde sana aşık kalbimi görmezden gelirsen yeminle tek tek hepsini sevgili kocana gönderirim.'' Diyerek ciddiyetini koruyan Ömer, yerden geceye ait samimi bir resmi eline aldı.'' Biz birbirimize aitiz güzelim. Benden başkası sana ancak haram olur.''
'' Sen kafayı yemişsin.'' Diyerek siniri tepesine çıkan Fecra, yerden öfkeyle kalktı.'' Beni bunlarla mı tehdit ediyorsun? Önce kumpas kurdun şimdi de kocamın gözleri önünde beni küçük düşürmeye çalışıyorsun ama unuttuğun bir nokta var ki bu işin başı Bilal'den çıktı. Onu bir bulursam yeminle burnundan fitil fitil getirmezsem bana da Fecra demesinler. İkinize de bunların hesabını soracağım, kimsenin yüzüne bakacak yüzünüz kalmayacak....''
'' Bilal'lin geldiğine kim inanacak?'' Diye sordu Ömer sinsice.'' Söyle güzel kız sana benden başka kim inanacak?''
'' Zeynep!''
'' Zeynep mi?''
'' Evet Zeynep!'' Dedi Fecra kendine öz güvenle.'' Sabah ona bu konuyu açtım. O bana inandı. Çünkü Zeynep, Bilal'in nasıl bir sapık olduğunun farkında.''
'' Unuttuğun bir şey var ki tatlım Zeynep seni tanımıyor.'' Diye öne atılan Ömer '' kesin ve net diyorum. Yarın gelip burada işe başlamazsan, bana itaat etmeyi öğrenmezsen Yalçın'a anlatacağım çok şeyim olacak. İlk önce dün geceden başlar sonra resmiyete dökülmüş bu karelerden bahsetmemi istemiyorsan dediklerimi iyi düşün. ''
'' Sen pislik bir adamsın yeminle küflenmiş kokuşmuş çöpten daha berbatsın. Senden iğreniyorum. Seninle geçirdiğim onca günün ardından bunları yapman...''
Keyifle koltuğuna geçen adamla tepesi atan Fecra, sinirle yerdeki resimleri avuçlarına alıp çantasına atmayı düşündü. Bu hareketi kurnazca izleyen Ömer '' Bence o kareleri yok etmeye çalışma yazık yorulursun. Çünkü onların bir diğer kopyası hem bende hem de Bilal'de var.''
Topladığı resimleri eliyle bir bir yırtarak hıncını bunlardan çıkarmaya yeltendi ama geçmeyip daha da bir büyüyen öfkesine yenilerek kapıyı vurarak çıktı. Masa başında onca müşterinin içinden koşar adımlarla kendini sokağa atan genç kız şimdi nefes alamıyordu. Ne yapacaktı? Daha doğrusu ne yapmalıydı? Başını kaldırıp gökyüzüne baktı. O anda çareyi hastaneye değil de ona iyi gelecek, dostuna gitmeyi yada dostunu eve çağırmayı buldu. Yoldan çevirdiği taksiye atlayarak kocasına gelemeyeceğini, bir arkadaşıyla işi çıktığını mesaj yoluyla gönderip derin derin soludu.
Bir sağ bir sol odasında turlayan Fecra delirecek gibiydi. Serpil yatağın ucunda oturmuş ona anlamsız gözlerle bakıyor, bu dönmenin nerde duracağını merak ediyordu.
'' Ben ne yapacağım söylesene? O kafeye bir daha ayak basmam anlıyor musun basmam.'' Diyerek dur duraksız dönmeye devam eden kızla Serpil başını tuttu. '' Midem bulandı Fecra artık oturur musun?''
'' Ne oturması kızım adam beni tehdit ediyor. Bana kocasını aldatan Bihter muamelesi yaparken ben nasıl otururum.'' Diye dertlenen Fecra dudaklarını kemirdi.'' Ben bu Ömer'i elime alsam, bir güzel çamaşır suyuyla çitilesem, kaynayan kazana atsam, altına bol bol odun atsam sonra da çamaşır mandalıyla ipe asıp kırk derece güneşin altında çıtırdayana kadar kurutsam sonrada tarhana gibi un ufak edip çorbasını pişirsem, yeminle içim soğumaz.''
'' Daha beterini yapmalıyız.'' Dedi Serpil üzgün sesle.'' Bence şimdi geçici olarak kafeye dönmelisin. Diğer türlü diklenmem hata olur. Ömer efendi kararlı duruyor ve bir delilik yapması an meselesi.''
'' Hay benim salak kafam nasıl Bilal'e inandım. Nasıl da gülen gözlerine kandım. Adamın içinden resmen bir Nuri Alço çıktı. Ya da tecavüzcü Coşkun mu desem?''
'' Her iki ithamı da hak ediyor.'' Diyerek başını sallayan Serpil '' Bence iyi düşünmeliyiz. Bir çıkış yolu olmalı. Bunların mutlaka zayıf noktasını bulmalıyız. Diğer türlü Yalçın'a gerçeği anlatmak çok zor olacak. Öyle bir şey yapılmalı ki açtıkları çukura kendileri düşmeli.''
'' Ne yapacağız kuzen?'' Diye soran Fecra yatağa dertli dertli oturdu. '' Hadi kabul ettim diyelim, bir süre kafede de çalışıyım diyelim, bu çirkin iftiradan nasıl kurtulacağım? Nasıl alnıma sürülen kara lekeden sıyrılacağım!''
'' Benim aslında aklıma bir fikir geliyor ama.'' Dedi Serpil, sinirle gülerek.'' Şu Bilal seni nasıl kandırdıysa nasıl seni oyuna getirdiyse bizde aynısını iade etsek. Ama hiç tahmin etmediği şekilde..''
'' İyi de nasıl? Bu öküz kadın meraklısı aaaay buldum buldum hay yaşa sen!'' Diye sevinçle cıvıldayan Fecra'nın aklına fesatlık gelmişti.'' Bu Bilal, öküzü kadınlara karşı zaafı var. Yani sende fena kız sayılmazsın. Maşallah zeytin yeşili gözlerin, sütun gibi bacakların hele Jeniffer Lopez gibi bir şişme popon, Angelina Julia gibi dudakların olduktan sonra sen eleştiri bombaardımanı Armağan Çağları bile dize getirirsin. ''
'' Biraz ufak attan kuşlar yesin cicim. Beni görmeyenler karşılarında Victoria's Secret'in meleği sanacak. Tamam fena kız değilim ama sence bana göz koyar mı dersin?'' Diye soran Serpil kıkırdıyordu.'' Göz koyması şart.''
'' Dudağı uçuklar, dibi düşer de kimse toplamaz.''
'' Korkudan mı ?''
'' Yok yok güzelliğinden.'' Dedi Fecra, kuzenin omzuna elini atarak.'' Şu an Bilal meydanda yok, onun gideceği barları öğrenmek lazım. Ama önce seni geceye hazırlamalı hoş kıyafetler giydirip kokular sıkmalıyız.''
'' Tamam patron işe girişelim o zaman.'' Diyen Serpil kuzene kıs kıs gülerek ayağa kalktı. '' O zaman şunda anlaşalım. Ona kur yaparım ama asla öptürtmem. Hele elimden başka yerime dokunursa satırla elini keser çöp kovasına atarım. Ben sadece kıvama getireceğim. Bu arada sende bir müddet kafede çalışıyorsun aman dikkat fazla süslü püslü giyinme ne yapacağı belli olmaz öküzün.''
'' Ne süslenmesi kızım.'' Diye ayağa kalkan Fecra, rahatlamışa benziyordu. '' İşe giderken tahta bezi elbiselerimden giyerim. Saçımı başımı taramam hatta toplamam bile. Kapişonlu bir üst alta da bol bir pantolon ya da yeri süpüren, ayaklarıma dolanan bir etek giyerim. Hatta yıkanmam bile. Güzel koku sıkacağıma yanında bol bol gaz kaçırır ortama ahır kokusu salarım. Doğal gazın kimseye zararı olmaz yani.''
İki kız kahkaha atarak gülmeye başladılar. '' Aman dikkat et zehirlenirse gaz maskesini uzakta tut.'' Diyerek karnını tutan Serpil '' Hadi ben gideyim. Kocana sor o bilir. Bilal'in gittiği birkaç bar adresini öğrenince bana yazarsın. Birde resmini at. Malum karışıklık olmasın.''
'' Tamam canım.'' Dedi Fecra kuzenine sarılarak.'' Bu yaptığın iyiliği hiçbir zaman unutmayacağım.''
'' Ne demek lafı bile olmaz.'' Diyerek yalından ayrılan Serpil, akşam için hazırlık yapmaya evine yol aldı. Giden kızdan sonra tekrar yatak odasına çıkan Fecra, hemen kocasını aradı ve Bilal'in gideceği mekanların isimlerini, bir arkadaşım sevgilisine sürpriz parti yapacak bahanesiyle aldı ve değişiklik olsun diye bu gece dışarı çıkmak istediğini söyleyerek Serpil'i de yanına çağırmayı düşündü. İstekleri kocası tarafından bir bir kabul görünce neredeyse sevinç çığlığı atacaktı. Karşılıklı silahlar çekilmiş şimdi düşmanı ağa getirme vaktiydi.
Planı ince eleyip sık dokuyan kızlar akşam için birbirleriyle yazışıp detaylara açıkladılar ve Yalçın'ın eve geleceği anı iple çeken Fecra akşam yemeğinde kayınvalidesine yardımcı oldu. Ardından geniş büyük bir masada yemekler servis tabaklarına alınıp evin reisleri gelene kadar kendilerini de süslediler.
İlk eve evin yaşlı adamı Ekrem bey giriş yaptı daha sonra arkasından yorgun bakan Yalçın Akay. Fecra güler yüzle kocasını kapı başında karşılayarak kirli sakallı yüzünden öptüğü anda ellerini sıkı sıkı tuttu. ''Üzgünüm bu gün seni yalnız bıraktım ama malum Serpil'le önemli işim çıkmıştı.''
'' Sen sıkıldın galiba işten.'' Dedi Yalçın göz kırparak salona ilerliyor bir eliyle karısının ince belini kavramış masaya bakıyordu.'' Akşama kadar evde kalıp bana yemek pişirmek istiyorsan itiraz bile etmem.''
'' Aslında bir bakıma haklısın hastane bana göre değil. Evde tüm gün oturmaktan da canım sıkılır. Ben yine eskisi gibi ustamın kafesine dönsem tüm gün kek pasta börek çörek yapsam olmaz mı?''
Yalçın anne ve babasıyla masaya oturdukları anda karısına güldü.'' Olur.'' Dedi kibarca.'' Nasıl istersen ama akşam beş dedi mi evdesin.''
'' Tamam sevgilim.''
Keyifle geçen akşam yemeğinden sonra yaşlılar odasına genç çiftler ise farklılık olsun diye dışarı çıktılar. Sahil boyunca dizayn edilmiş lüks ama mütevazi bir bara gidiyorlar teline sık sık bakan Fecra ise kuzenden haber bekliyordu.
Işıltılı sokak lambalarını geçerek arabayı valeye teslim eden Yalçın karısının beline dolanarak badiğartların ortalarından geçtiler. Kulağa hoş gelen müziğe doğru ilerlerken içeriye göz attılar. Gençlerin doldurduğu masalardan boş kalana garson tarafından geçirildiklerinde bar sandalyesine oturmuş bir genç ikiliye el salladı. Bir elinde kadeh sırıtan dişlerle onlara adım atan kişi Bilal'in ta kendisiydi. Fecra, onu görür görmez midesi bulandı, öldürücü bakışlarını üzerine diktiği halde Bilal, içkinin verdiği nahoşlukla gülümsüyordu. '' Ovvv muhteşem ikili buralara gelir miymiş?''
'' Bizim senden neyimiz eksik.'' Diyen Yalçın arkadaşıyla tokalaştığı halde Fecra hiç oralı olmadan direkt cebini eline aldı ve Serpil'e mekanın adını, Bilal'in burada olduğunu bildirerek keyfini bozmadı. Saniyeler sonra mesajına - tamam yolumun üzerinde- yanıtıyla daha da bir rahatlayan genç kız Bilal'e bakmak yerine kapıya gözlerini dikti.
Büyük boy bardak portakal suyuyla iki kadeh içki getiren garson içecekleri nazikçe dağıtırken Yalçın, karısının şaşkın ve meraklı gözlerine bakıyordu. Piste çıkan gençler eğleniyor, doyasıya gülüp kahkaha atarlarken kızların giydikleri mini etekler dudak uçurtuyordu.
'' Dünden bu güne nasılsın Fecra?'' Diye soran Bilal kafasına kadehi dikti. '' Seni merak ettim doğrusu. Dün öğle yemeğinden....''
'' Çok iyiyim. Fazlasıyla iyiyim.'' Diye karşılık veren Fecra bozuntuya vermeden kapıya dikince gözlerini'' nihayet gecemizin assolisti de geldi.'' Dedi Serpil'e el sallayarak yerinden kalktı.
Her iki adamda onlara doğru gelen kıza dikkat kesildiler. Mavi renk, tek kol askılı ve diz üstünde hoş elbiseyle yürüyen afetin kırmızı renk ince topuklu ayakkabılar mekanın içine daldıkça tüm gözler ona çevrildi. Serpil'in sarı saçları omuzlarında dalgalanıyor ve yeşil gözlerine çektiği sürmeyle Bilal'in gözlerine bakıyor ve tatlı tatlı gülümsüyordu.
Bilal'in ayran gönlü birden kıza aktı ve elinde ki kadehi zor masaya bırakıp ayağa kalkınca Fecra içten içe göbek atıyordu. Tatlı farecik tuzağa adım adım çekilirken Serpil' in iddialı adımları masanın yanında bitti ''' Geç kalmadım umarım.''
'' Hayır tatlım.'' Dedi Fecra keyifle gülerek kuzenine sarıldı.'' Uzun soluklu gecemiz daha yeni başlıyor. Bak seni Bilal'le tanıştırayım. Hastanemizin bir yerde boyfrendi diyebiliriz. Diyerek hain dosta sinsice gülümsedi.
Arkadaşlar sonunda yetiştirebildim. Ava giden avlanır tuzak kuranın ayağına musibetler dolaşır. Ben bu bölümü sevdim inşallah sizlerde sevmişsinizidr. dileiğimle. Yorumlar düşüyor begeniler düşüyor. Okuyorsunuz görüyorum lütfen benden desteginizi çekmeyin. Ben tek başıma var olamam. Anlata biliyorumdur inşallah. Herkesten bol bol begeni ve yorum bekliyorum. hikaye hareketlendi ve daha fazlası olacak çünkü hikayem, yavaş yavaş raya oturttum ve bundan sonra toparlanarak yazılacak. Hadi güzel eller beğeni ve yoruma. En kıymetliye emanetsiniz.
Yazan Sunan Dilruba Çetinkaya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AŞK MEVSİMİ
RomanceSakar, çılgın. deli, bir insanı çileden çıkaracak kadar konuşkan. zeki, obur, güzel bir kızdır Fecra Eroğlu. Bir kafe de çalışır ve babası araba tamircisidir. Yirmi yıllık çocukluk aşkı tarafından keklendiği gün hayatının dönüm noktasını yapar. Hiç...