.BİR AŞK MEVSİMİ........3 BÖLÜM................
Fecra, son eylemini yaparken uçurum dibine çakılacağını bilseydi, yaptığı hatayı asla bir daha yapmazdı. Af dilemek, onun için geri dönüşü olmayan büyük bir hataydı. Hele yumurta kırdığı bir araca gül yerleştirmekle savaş bayrağını, bir kez daha çektiğinden habersizdi. Vicdan azabını bir nebze olsun dindirmişti ama velakin başına başka bir iş açtığının farkında bile değildi.
Aracın ön camına, kırmızı rujuyla özür kelimesini kazırken onu, izleyen gizli kameradan habersizdi. O kameranın Yalçın, tarafından izleneceğini düşünememiş olması, en büyük talihsizliğiydi. Avuçlarını sinirle sıkan Yalçın, küplere binmiş gözleri öfkeyle açılmıştı.
Aracı, gülle donatılıp üstüne birde özür kelimesini görünce, kafası darmadağın olmuş suratı kasılmıştı. Üstelik o gülü yerleştirenin Fecra, olduğunu öğrenmek oldukça kafa karıştırıcı ve sinir bozucuydu. Bu kız neden aracına yumurta kırmış, neden canını yakmak istemiş ve şimdi de neden özür dilemişti? Doğrusu bunları neden yapıyordu?
Güvenlik kamerasından izlediği kareleri, içinden defalarca sorgulamıştı. Gece karası saçlarını, avuçlarına doldurup geriye ittiğinde derin bir soluk verdi. Ardından cellat kadar yakıcı, ateş püsküren gözlerini Zeynep'e çevirdi. '' Bu gün önemli randevum var mı?''
Siyah eteği dizlerin üzerinde bitmiş ve beyaz gömleğin ön düğmelerinden ikisini açık bırakan Zeynep, istemsizce gülümsedi. ''Hayır Yalçın bey bu gün önemli randevunuz yok. Yarın öğlene kadar dolusunuz ondan sonra birkaç hasta gelecekti.''
'' İyi o zaman.'' Dedi Yalçın boğuk sesle. '' Önemli randevularımı ayarlarsın. Bu gün mühim bir işim olacak.''
Başını olumlu yönde salladı Zeynep. Sırma saçlarını geriye atıp koltuğunda oturan, adama hafifçe gülümsedi. Kulak ensesinde biten ve çenesinin ortasında ki çukura bakarak geniş omuzlarını, beğeniyle süzüyordu. Bu adamın yaşadığı acılara rağmen yere inmeyen dik omuzlarıyla, bir kale gibi yıkılmayan güçlü duruşuyla, övünüyordu resmen.
Bu adama hasretti bu adamı seviyordu. Onun yanında bir gölge olmak, her adımında, yanında var olabilmek, nefesini duymak bile ona yetiyor, hayatına renk getiriyordu. Yıllar boyunca içinde gizli büyüttüğü aşkı, günden güne onu özlemle bekletiyor, tekrar ve tekrar yeniden bağlanıyordu.
Genç adamın bakışları, bir kadife kadar yumuşak sesi bir bülbül gibi şefkatliydi. Bir zamanlar kendine yasaktı. Yasak olduğu yıllarda, arkadaşı Melek'le evliydi. Yıllanan aşkın içinden dirilip, tekrar yeniden sevmek, Zeynep'e işkence veriyordu. Bir müddet daha gizliden gizliye Yalçın'ı, süzerek odadan çıktı genç kadın ve koridorların arasında gözden kayboldu.
Çıkan Zeynep'in ardından Yalçın'da yerinden doğruldu ve zaman kaybetmeden hastaneden ayrıldı. Hastanenin parkından Chrysler 'i, tamire götürülmek için çilingirciye yüklendiğini görünce, bir kez daha antenleri attı. Bunun hesabını elbette soracaktı. Kırılan yumurtaların tek tek hesabını kesecek, kızın canına okuyacaktı. Yoldan çevirdiği bir taksiye atlayıp yönünü boğaza çevirtti. Cebinden çıkardığı telefonla şimdi de annesini arıyordu. '' Anneciğim bana, acil birinin adresini verir misin?
Ayşen, hanımın sesiyle yüzü yumuşamıştı Yalçın'ın ve kibarca ondan adresi aldığında, şu an annesi evde göbek atıyor olmalıydı. Boğazın buz kadar soğuk, gökyüzü kadar berrak mavi deryasını izleyerek, araçtan Kanlıca'da indi.
Dikkatle süzdüğü kafenin bahçesine girip direkt kapıya yürüdü. Ceketinin ön düğmeleri açık gayet rahat duruş sergiliyor ve çatılmış kaşları, bir yargıç gibi sorguluyordu. Çikolatanın kakaosu, kahvenin yumuşatıcı iksiri, burnundan beyin hücrelerine işlerken Yalçın, içeri giriş yapmıştı. Üzerinden ceketi çıkarıp güçlü gövdesiyle, ilk gördüğü boş masaya geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AŞK MEVSİMİ
RomanceSakar, çılgın. deli, bir insanı çileden çıkaracak kadar konuşkan. zeki, obur, güzel bir kızdır Fecra Eroğlu. Bir kafe de çalışır ve babası araba tamircisidir. Yirmi yıllık çocukluk aşkı tarafından keklendiği gün hayatının dönüm noktasını yapar. Hiç...