.BİR AŞK MEVSİMİ.... 24 BÖLÜM....Rüyamda aşk ile karşılaştım, insan arıyordu.
Uyandım, insan ile karşılaştım, aşk arıyordu...
Alnımda enayi yazıyordu da bir ben mi göremiyordum! Tamam çocukken anneannemin tereyağına karınca dadandı diye kutusuyla dışarı bıraktıklarında, sırf o karıncalar gitsin diye beş kiloluk kutunun içine çamaşır suyu dökerek gururlanan ve anneannem'' kim bu kutuya çamaşır suyu döktü'' diye kuzenlerle beni suale çektiğinde, gururlanarak omuzlarım bir kartal gibi kabarmış, yüreğim bir çınar gibi yüreklenerek -ben yaptım- diyerek parmak kaldıran kızdım. Sonunda koca merdaneyi popoma yiyen ve bir hafta tereyağlı ekmeğin yasağına uğrayan kişi de bendim ama şimdi bu kadar saf ve aptal olmamı bekleyemezdi şövalyem.
'' İnanıyorsun yani?'' Diye sordum gülen gözlerine alay ederek.'' Bu ne büyük bir cesaret! Acaba kafana taş mı düştü? Yok yok taş küçük gelir kesin manda yavrusu inmiş olmalı!''
'' Sevgilim böyle söyleme. Sadece zaman ver söz veriyorum her şeyi çözeceğim, şimdi evimize gidelim.'' Diye sırnaşmaya devam eden öküzle tepemdeki saçlar elektriğe çarpılmış gibi bonus kafası oldu.'' Hiçbir yere gelmiyorum, daha yarım saat önceye kadar tek sözüme bile kuşkuyla bakan, adamın hayatında ne değişti de, kimden ne duyup da karşıma çıkmış inanıyorum diyor? Sakın eve diyerek hastane diye tutturan oradan da DNA testi yaptırmaya çalışan bir cellada dönüşmeyesin.''
'' Offf Fecra, bırak da bunları evde tartışalım.'''
'' Şimdi ne değişti?'' diye tekrar sordum şüpheyle. '' Ne söylesene iki dakika da ne değişti? Kesin yine kandırma peşindesin, kusura bakma canım da tarlaya derken eve götürülen, kafeye derken bara yönlendirilen, evde kimse var mı diye sorarken kapı başında bekleyen adamlara kanan kızlardan değilim ben. '' diye bağırdığım sırada aklımdan türlü türlü senaryolar geçiyordu.
O esnada başını tutarak dışarı çıkan Ömer, yıkık dökük bir harabe gibi meydanda dikildiğini gördüm. Az önce Yalçın, bu kafeye girecek miydi yoksa çıkmış mıydı? Beynimde sorular kaynana kazanı gibi kaynayarak çalkalanırken ve altına da odunlar öküz tarafından atılırken araçtan bir hamlede dışarı fırladım.
Hızlı adımlarla kafeye doğru yöneldiğim sırada Ömer'in gözüyle yüzünde açılan mor salkımlar Yılmaz Morgül'ü anımsatıyordu.'' Çile bülbülüm, çile çile çile bülbülüm çileeeeeeeeee,'' diye ahlar çektiğini düşünürken yanında kaynanadili gibi bitmiştim.'' Siz ikiniz az önce kavga mı ettiniz? Yoksa Yalçın seni dövdü mü?''
Öfkenin verdiği şaşkınlıkla arkama döndüğümde Yalçın, tam omzumun hizasında duruyor ve Ömer'e düşmanca bakıyordu. Bir yanımda dağılmış Eyfel kulesi, diğer yanımda dipçik gibi ayakta kalmış tehditkar gözleriyle bombalayan Galata kulesi. Ben ise aldığım onca depremle, fırtınayla, yine de ayakta kalmış ve her şekilde gideri geliri eksik olmayan Boğaziçi köprüsüydüm. Ah öyle muhteşem insandım ki bu gidişle çölde kutup ayısını, evde yılan kuyusunu ancak bir ben görürdüm.
'' Sen Ömer'i dövdün mü?'' Diye sordum şövalyeye. '' Sen yoksa onu konuşturup bana mı koştun? Hayır bunu yapmış olmazsın ona inanıp bana geldiysen eğer...''
Cevap vermek yerine kolumdan çekiştiren adamla bir adım geriye bastım ve Ömer'e yoğrulan nefretimle döndüm. Ömer, hiç bizden taraflı değildi ve saniyeler içinde kaş, göz, yarılmış aracına gitmeye çalışırken '' Ömer,'' Diye seslendiğim halde başını bile çevirmedi.
'' Sakın Fecra,'' dedi sinir yüklü sesle yalpalayarak giderken.'' Bir daha sakın karşıma çıkma. Kocanı da, seni de bundan sonra görmek istemiyorum. Anladın mı, yok say beni!''
'' Sevgilim bir beni dinler misin? Her şeyi bırak evde tartışalım.'' Dedi Yalçın kollarımı kavrayarak araca sürüklüyordu.'' Sokak ortasında konuşamayız sevgilim. Herkes bize bakıyor.
'' Kim dedi sana sevgilim olduğunu?'' diyerek parladım şövalyeye.'' Sen bunu nasıl yaparsın? Bana değil Ömer'e inandın he? Sözlerim, yalvarıp yakarışlarım, senin için diz çökmelerim hiç değerli değil miydi? Seviyeyi bu kadar aşağı çekeceğini bilseydim, eline bir şemsiye verirdim, en azından üzerine yağan kibrimden kurtulurdun. ''
İki elini üzerimden çekip cebine sokmuş öyle masumane gözlerle yüzüme bakan şövalyeye iç geçirerek ah çektim. Bir adım yaklaşarak ellerini ceplerinden çıkardı.'' Fecra ona inanmış değilim, '' dedi sanki alay edermiş gibi. '' Bir anlık senin haklı olabileceğini düşündüm, evet hesap sordum, fakat kafam hala çok karışık. Olayları çözmem çok zor ve sende lanet olsun DNA yaptırmam diye tutturunca kime, neye inanacağımı şaşırdım. Bak ben düzgün biçimde, bir kanıt istiyorum anlıyor musun? Masumluğunu ispat etmem diğer türlü zor olacak. Her gün içimi yiyen dürtülerle, kafamdan çıkmayan şüphelerle bu evliliği devam ettiremem. Rüyasında karısını başka bir adamla gördüğü halde, sırf bunun rüya olduğunu bile bile karısını öldüren adamlar var ve sen beni şu durumda anlayamıyorsan... ''
Sinirle gülmek geliyordu içimden kahkaha atarak öfkemi dindirmek ve hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum.'' Demek bu kadar zor bana inanmak?'' diye feryat ettiğim anda kırgınlığım üst seviyeye çıktı.'' Sen benden aşağılık testi isteyerek onurumu kırdığının farkında değil misin?'' dedim gururumu bastırarak. Yalçın kafasını olumsuz yönde sallayınca ocakta pişerek taşan Türk kahvesi gibi peltelerim havalanmıştı. '' Madem şerefimi hiçe sayıyorsun, doğacak çocuğumuzun sağlığını önemsemeden test istiyorsun o zaman senin işini kolaylaştırabilirim.''
Şüpheci edayla tek kaşını kaldıran Yalçın '' Nasıl?'' diye sordu nefesi yüzüme rüzgar gibi vururken. '' Nasıl yardım edeceksin?'' diye sordu tekrar.
'' DNA testi yaptıracağım.'' Diyerek dişlerimi sıktım ve heykele dönüşmüş şövalye, hayretler içinde önümde dikilirken, canına Yasin indirmek istedim. Bir hoca tarafından canlı canlı mezara gömülmesini, acımadan üstüne toprak atılmasını ve kefenin içine binlerce kobra yılanı tıkmayı düşündüm avuçlarımı gevşetirken. '' Sırf lanet şüphelerin, beyin hücrelerinden silinip gözüne sokmak için yapmamı istiyorsan peki kabul! Bunca gün korktuğum için mi bu teste karşı koyduğumu sanıyorsun? Eğer böyleyse yeminle yanılıyorsun. Sadece onurumu ve doğacak çocuğumun tehlikeye atılmaması için bu gurur kırıcı teste karşı koydum, madem beynindekiler silinmiyor tamam kabul. Yalnız şunu bil ki asla şu an karşındaki kız, o gün yanında olmayacak. Kalbini öldürmüş, haysiyetini hiçe saymış biriyle boşanacağın günü göz önünde bulundur. Hadi şimdi gidelim hastaneye de lanet sonucu görmen için adım atayım.''
'' Neden bunu yapıyorsun ben sadece emin ve huzurlu olmak için istiyorum.'' Dedi şövalye ısrarcı tavırla. '' Bu tehditlerine anlam veremiyorum, seviyorsan beni kaybetmek istemezsin ve elindeki tüm kanıtları ortaya dökersin. Korkmuyorum diyorsun ya işte o zaman göster korkusuzluğunu ve evliliğimizi huzur içine yaşayalım.''
Yalçın'ın imali konuşmalarını hazmetmeye çalışırken, her öküzün içinden bir gül verecek prens çıkar diyen kuzeni bir güzel içten anıyordum. Ah bu öküz bırak gül vermeyi böğürtlen dikenini elime batırır, ısırgan otunu bal diye dudağıma çalardı. Karşılık vermeden direkt araca geçtim ve şövalyenin derin nefes verişlerini ensemde hissederek hastanenin yolunu tuttuğumuzda kalbim bıçakla kesiliyordu.
Bir bardak gibi kırılmış gururum, onurum, şahsiyetim, namusum, sorgulanmasına dakikalar kalmıştı. Lanet olsun ki Yalçın, DNA testini yoğun istek üzerine dile getirdikçe canımı yakmaktan vazgeçmeyecekti. Madem içinin rahata ermesini istiyordu bende isteklerine boyun eğecek ve eline aldığı sonuçla kalbini iğneleyecek, en sonunda hastaneden çıktığım gibi hayatından da ebediyen def olup gidecektim.
*************
Uzun ve sıkıntılı yolun sonu hastanenin beyaz ışıklı koridorları oldu. Fecra, yol boyunca tek kelime etmediği gibi oturduğu yeşil bankta da sessizce bekliyordu. Gözlerinde bir yıldız gibi parlayan neşesi gitmiş, titreyen elleriyle karnına sıkıca sarılmıştı. Tek endişesi bebeğiydi, ona zarar gelmemesi için doktorlardan ricada bulunacaktı. Ya örnek alırken bir şey olursa, ya bir organı hasarlanırsa, annelik hormonları devreye girmiş sessizce gözleri dolmuştu. Daha ilk tekmesini bile duyamamışken şimdi teste tabi tutulması hiç adil değildi.
Yalçın, kararından bir türlü vazgeçemeyen ve vesveselerin ağına gelmiş zavallı bir mahlukattı. Fecra'nın masum olduğunu düşünse bile içindeki tüm şüphelerin silinmesi ve geriye tek bir kurtçuk kalmaması için bu test şarttı. Diğer türlü eskisi gibi olmalarının imkanı bile yoktu. Fakat karısının dediği son cümleleri düşündükçe asla onu bırakacak hele boşayacak bir adam asla değildi. Bırakmazdı bırakmayacaktı. Yalçın Akay, bencil, şüpheci bir adam olmaktan vazgeçmedikçe belki de Fecra'yı hiç kazanamayacaktı.
İçerden doktor Fecra'nın ismini söylettiği an Yalçın, duvara yasladığı belini düzelterek karısının koluna girdi. Ruh gibi ayakta dikilen kıza eşlik ederken, yan gözle yüzüne baktığı an gördüğü tabloyu iyi ifade edebiliyordu. Fecra, ondan nefret edecek kadar sert bakıyor, ellerini tutmayacak kadar kin besliyordu. Tam kapıdan içeri girecekleri sırada Yalçın, karısının titreyen ellerini avuçlayarak,'' İçimdeki tüm şüpheleri bitirdiğin o sonuçla beraber, seni bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Nedenini en başında söyledim, çevirdiğin onca yalan dolanlardan sonra buna ihtiyacım var. Bu test sadece senin masumluğunu ortaya dökmeyecek, geçmişte ki hatalarını da silecek. Anla beni olur mu?'' dedi şefkatle yüzüne bakarak.
'' Ya tam tersi çıkarsa?'' diye sordu Fecra, yumruklarını sıkarak.'' O zamanda tekmeyi basarsın dimi? Garfıild'in nasıl evcil köpeği evden atmak için türlü türlü çektirdiği işkenceler gibi, beni de pencereden atar içeri bir daha girmemem için tüm delikleri tıkarsın. Gözün beni hiç görmez ve eminim ki boşanma davasını bu gün içinde açarsın.''
'' Bunu sonuçtan sonra konuşuruz.'' Dedi Yalçın, öfkesini yatıştırmaya çalışarak. '' Eğer hata yaptıysan zaten hiç hayatımda olmamış olarak gör kendini. ''
'' Seni asla affetmeyeceğim duydun mu asla!'' dedi Fecra, incinmiş gururla ellerini avuçlarından sertçe kopararak. '' Çok pişman olacaksın, öyle çok ızdırap çekeceksin ki bırak nefesimi, gölgeme bile muhtaç kalacaksın. Hııı kalacağını pek sanmam, nede olsa hala Meleği, sevdiğin gibi beni sevseydin ona inandığın gibi bana da inanırdın. ''
Melek mi? Yalçın, Meleği düşünmeyeli günler olmuştu. Ya onu unutalı? Aylardır Fecra'nın açtığı güvensizlik yaralarıyla dolanmış durmuş, nefessiz kalarak günlerini tüketmişti. İçten içe yiyen şüphe kanını kurutmuş bir türlü benliğini hapseden kıskançlıktan kurtulamamıştı. Fecra'yı sevmiyorum, ona aşık değilim, diye kendi kendine kaç kez kızsa bile önem veriyor onu başkasıyla yan yana düşünemiyordu. Silkelenerek kendine gelmeye çalışan genç adam kızın sinirle parlayan ela gözlerine baktıkça içi parçalandı ama buna karşı koyamazdı, verdiği şansın ne kadar kullanılıp ne kadarı çöpe atılmış görmeliydi.
Kadın doktor Fecra'ya gülümseyerek yatağa uzanmasını istediği an da Yalçın, yanında durmak istedi fakat genç kız yalnız olmak istediğini belirtince Yalçın'ın suratı çığ gibi düştü.
'' Bebeğinizin cinsiyetini öğrenelim ondan sonra örnek alalım mı?'' diye soran doktor Yalçın'a bakınca gözlerinde şaşkın ifade gördü. '' Normal bir şey sordum Yalçın bey. Ya siz Fecra hanım,'' diyerek başını kıza çeviren doktor olumlu işareti alınca eline eldiven geçirmişti.
Boylu boyuna muayene yatağına yatan Fecra, gergin ve bir hayli şaşkın karnına sürülen jelle küçük ekranlı bilgisayara bakıyordu. Siyah bir ekranın içindeki kurbağa kadar küçük şeyin kalp atışlarını duyuyor küçük hareketlerini görebiliyordu. O esnada Yalçın, bebeğin kalp atışlarıyla içine ılık bir rüzgar savruldu ve elinde olmadan gülümseyerek ekrana dikti gözlerini.
Küçük bir yaşam vardı ekranda, kendi etrafında aletle dönen yaratıktan kendini alamadığı sırada doktor '' Bir erkek evladınız geliyor Fecra hanım,'' diyerek gülümsedi. '' Yalçın Akay'ın bir oğlu oluyor. Tamı tamına dört ayını doldurmuş görünüyor şimdi alacağımız sonuç için dikkatli olmamız gerekli.''
İki genç önce ekrana sonra kaçamak gözlerle birbirlerine baktılar. Fecra'nın gözleri buğulanarak sulanmış, ekrandaki velede gülümsüyordu.'' Yalvarırım zarar gelmeyeceğine dair bana söz verin. Ona bir şey olursa, bir yerine zarar gelirse, işte o zaman vicdan azabına dayanamam.''
'' Endişeye kapılmanız normal,'' diyerek cevap veren doktor '' her şeyde risk vardır, en küçük ameliyat bile risklidir ama bunu sizler istediğiniz için bende saygıyla elimden gelen her şeyi yapacağımı belirttim. Bebeğe zarar vermemek içinde elimizden gelen her şeyi yapacağız.''
'' Kimselerin bilmeyeceğini de aklınızdan çıkarmıyorsunuzdur inşallah.'' Dedi Yalçın, imali bir tonda.'' Bu testin çıkışını kimse bilmeyecek. Hele laboratuvarda çalışan bir kişi bile bilirse sonuçları ağır olur.''
'' Merak etmeyin Yalçın bey. Örnekleri size vereceğim bilakis siz kendi elinizle araştıracaksınız ve doktor hasta mahremiyeti var bunu en iyi siz biliyorsunuz.'' Diyerek karşılık veren doktor Yalçın'ı kızın isteğiyle dışarı alacağı sırada Yalçın, karısına dikti gözlerini. Ağlıyordu. Ekrana baka baka gözyaşı döküyor elini karnına götürerek iç çeken kızla feci bir vicdan azabına girdi fakat elden başka bir şey gelmiyordu.
Şimdi test yapılmalı ve çıkan sonuç ne olursa olsun şüphesi son bulmalı ondan sonra da Zeynep'in karşısına dikilip mantıklı cevap almalıydı. Belki de Ömer yalan konuşmuş suçu ona atmıştı. Hem Zeynep, gerçekten bu kötülükleri yaptıysa Bilal, neden gerçeği demeyecekti? Yıllardır dost olarak boynuna sarılmış her şeyini paylaşmış biri neden Ömer'le hatta aynı şekil Zeynep iş birliği içine girecekti? Uçsuz bucaksız biri tarafından kuyuya bir taş atılmış ve o taşı gün yüzüne çıkaramıyordu işte. Derin bir iç çekerek sızlayan kalbiyle odadan çıktığında iyiliğiyle kötülüğüyle her şeye hazırdı artık.
Beklemeye başladığı sırada içeriye iki kadın doktor daha girdi ve aradan uzun zaman geçmesine rağmen kimse dışarı çıkmamıştı. Yalçın, oturduğu banktan ayakkabılarına bakmış durmuş karısının dışarı çıkacağı anı iple çekerken en sonunda kapı açıldı. Elinde sonuçla dışarı adım atan Fecra, kızarmış gözlerle elindeki zarfı kocasına uzatarak başını öne devirdi.
Uzatılan zarfı eline aldı Yalçın ve gözlerine bakmaya çalıştı fakat, bir sır gibi yüzünü ondan gizlemeye niyetlenmiş, usul adımlarla koridora doğru yürüyen kızla vicdanı sızlamaya devam etti.'' Bunu ikimiz için yaptım.'' Dedi giden kızın ardından seslenerek. '' Bir gün beni anlayacaksın küçüğüm, şu an bunları kavrayacak gibi değilsin, çok küçüksün ama ilerde hak vereceksin.''
Başı dik burnunu çeke çeke hastane koridorlarında kaybolmaya yüz tutmuş genç kız bebeğine üzülüyordu. Yanağına damlayan yaşları umursamadan eliyle karnını sarıyor '' Seni asla anlamayacağım ve hiçbir zamanda affetmeyeceğim,'' diyerek isyankar kalbine teslim oldu.
Yalçın, elinde zarfla ayakta öylece kalakaldı. Gerçek avuçlarının arasındaydı ve gözlerinin önünde bir sis gibi kaybolan kızsa kırgın ve kızgındı. Hayır vazgeçmemeli ve içini delip geçen bir fırtına gibi benliğini üşüten gerçeğe yaklaşmışken bu fırsatı kullanmalı, gerçeği öğrenmeliydi.
Elinde tuttuğu zarfın içindeki örnekle laboratuvara yöneldi ve kendi örneklerini de kendi odasından alarak işe el attığında kalbi sızlıyordu. Dikkatli bir şekilde hata yapmadan sonuçlara yönelmiş ve ona yardımcı görevliler teste ortak olmuştular. Kim için yapıldığını bilmeden saatlerce örnekleri mikroskoplardan ve değişik aletlerden geçirip örneğin yarın için hazır olacağını bildirdiklerinde Yalçın'ın beyni şişmişti.
Yarına kadar nasıl bekleyecekti? Karısı ona kin bağlamışken, affetmeyeceğini dile getirerek testi kabul etmişken, nasıl sabahı sabah edecekti. Şu an kim bilir nerede nasıl bir enkaza düştüğünü bile düşünemezken Serpil'i aramalıydı.
Akşama ilerleyen saatlerde hastaneden çıkan Yalçın, Serpil'i ve karısını aradığı halde numara açılmamıştı. Biraz daha beklemek için sabretmesi gerekliydi ve yarından sonra yıkıp kül ettiği karısına inanıp inanmamayı görecekti.
********
Zifiri karanlık geceyi, bir nur gibi parlayan yıldızlar sabahı vaat ediyor ve Yalçın, tüm gece boyunca uyku girmemiş gözlerle, şafağın söküşünü yalının demirle çevrili balkonundan izliyordu. Siyah saçları geceden kalma rüzgarla taranıyor, gür kirpiklerin arasında yorgun bakan gözler yeni bir güne başlamak için umut istiyordu. Fecra'ya dair bir umut, onu tamamen hayatına alarak sevmek, kalbinde dirhem kadar şüphe olmadan kollarına almayı diliyordu. Öperken, sararken tutkuyla aşkını arzularken, bir sır gibi örülmüş yasaklardan, ihanetlerden korkuyordu.
Buz tutmuş kalbini ısıtmasını ve yaşama dair küçük bir sevincin var olduğunu gösteren kızla nefes almak istiyordu. Evet en başından beri bu kızdan nefret etmiş, yaramaz bir çocuk gibi görüp acıyarak bakmıştı fakat şimdi öyle değildi. Ela gözlerin içinde yaşayan çocuğu istiyor, sağlam insanı bile delirtecek kadar konuşan, bir fareyi zehirleyecek sese sahip olan ve bir kargayı yuvasından edecek kadar kararlı bu kızı istiyordu. Bu delilikten çok farklı hazine gibiydi. Tek kendine hapsolmalı, başkasına değil sadece Yalçın'a oyun oynamalıydı.
Saatler saatleri kovaladı ve Yalçın heyecanın verdiği korkuyla hastaneye girdiğinde bir sır gibi sakladığı testi önce laboratuvardan aldı ve açmak için sabırsızca odasına geçtiğinde kapıyı kilitlemişti. Kalın siyah antosunu üzerinden koltuğa attı ve kırmızı kravatını boğazından çekiştirerek rahatlamaya çalıştığı sırada zarfı açtı.
Baştan aşağı yazıların sonuna doğru ilerlerken okuduğu her cümlede de kalbine iğneler saplandı. Sonuç pozitifti. Fecra'nın karnında taşıdığı minik eller onun canından, kanından bir parçaydı. Yalçın'ın oğluydu. Erdem bey ile Ayşen hanımın torunlarıydı. Kağıdı masanın üzerine sevinç içinde fırlattığı esnada gözleri gülümsüyor, kalbi muhteşem hızla atarak başı dönüyordu. Gerçekti, Fecra masum ve sadece ona aitti. İlk kez bir evlada sahip olmanın ve ikinci bahara göz açmanın sevinciyle dolup taşarken karısını çok kırdığını da biliyordu.
Hemen gitmeli ondan af dilemeli ve kaldıkları yerden devam etmeliydi, eğer kız gelmezse kolundan tutup evine kadar sürüklemeliydi. Böyle düşündü hastaneden bu gün için izin almayı planlarken içi bir kuş kadar özgürdü. Şüpheleri gitmiş şimdi tamamen rahata ermişti. Peki Fecra'yı nasıl ikna edecekti?
Vakit kaybetmeden odadan çıktı ve hızlı adımlarla başhekimin odasına girip hastane vekilinden bu güne mahsus izin koparmaya başardı. Her şey yolunda ilerliyor ve Yalçın kendi odasına dakikalar içinde girdiği sırada Zeynep, testin yapıldığı kâğıdı eline aldığını gördü. '' İzinsiz nasıl odama girersin?''
Zeynep, birden başını geriye attı ve arkasına kağıdı saklayarak doktora dikti gözlerini.'' Raporları bırakmaya gelmiştim. Neden bu kadar sinirlisin?''
Yalçın, şüpheci tavırla ve Ömer'den duyduklarının verdiği gazapla gözlerini düşmanına kıstı. '' Arkanda ne saklıyorsun?''
'' Hiç hiçbir şey.'' Dedi Zeynep, titrek sesle.'' Önemsiz belgeler.''
'' Önemsizse neden arkanda tutuyorsun, hem az önce burada bir test vardı?''
'' Görmedim.''
Kedinin fareyle oynadığı gibi kızın üzerine oyun oynayarak ilerleyen Yalçın, sadistçe güldü. '' Bana şimdi sakladığın testi veriyorsun.''
Geri geri adım atan Zeynep '' neden bahsettiğini bilmiyorum dediğim gibi elimdekiler önemsiz.'' diyerek kapana sıkıştı. '' Hem bu tavrın ne? Sanki senden bir saklıyormuşum gibi hissettiriyorsun? ''
'' Normal davranıyorum Zeynep, asıl senin bu tavrın şüpheci hallerin, madem arkanda bir rapor var korkmadan ver o zaman.''
Zeynep, inatla başını dikleştirip kağıdı arkasında buruşturdu.'' Korkmak mı? Ben mi korkacağım?''
'' Evet. Şu an elinde test kâğıdım var ve sen onu benden gizliyorsun!'' Diyerek dişlerini sıkan Yalçın, dost bildiği kıza acıyarak baktı.'' Bu odaya girince ne yapmayı planlıyordun? Gerçeği ört pas edip Fecra'yı benden uzaklaştırmayı mı?''
Zeynep, hayli şaşkın bir gülümsemeyle adamdan gözlerini çekemedi.'' Sen bunu nasıl iddia edersin? Ben senin arkadaşınım yani bunca yıl dostun oldum. Yoksa Fecra'nın aptalca kıskançlıklarıyla mı karşıma dikiliyorsan, biliyor musun daha geçen gün beni tehdit etti! Yanında olmamı istedi. O aptal kız seni aldatmayı bırak birde benden hesap soruyor. Allah, bilir karnında ki çocuk Ömer'den ve Ömer'in koynundan çıkıp sana gelebiliyorsa ondan her şey beklenir....''
'' Fecra hiçbir zaman senin hakkında kötü söz etmedi ve çocuğun kimden olduğu seni değil sadece beni ilgilendirir.'' diyerek siniri tepesine çıkan Yalçın, Zeynep, hakkında şüphesi bir bir çıkıyordu. '' Biliyor musun gözlerinden nefret akıyor. Fecra, dedikçe öfken büyüyor ve bu sesine bile yansıyor.''
'' Evet nefret ediyorum çünkü seni aldattı. Seni kandırdı elinde o kadar kanıt, resim, varken bile karşına çıkıp masumum diyor. Gör artık o seninle bir oyuncak gibi oynadı.'' diye devam eden Zeynep, sinirden titriyordu. '' Seni üzen her şeye düşman olurum.''
'' Neden?''
Yalçın, kızla aralarında bir adım mesafe bıraktı ve şaşkına dönmüş Zeynep'in gözlerine acımadan baktı.'' Neden seni bu kadar ilgilendiriyorum. Üzülen benim, aldatılan bir oyuncak gibi oynanılan bensem, neden bu seni ilgilendiriyor. Söyle Zeynep neden Fecra'ya bu kadar düşmanca bakıyorsun?''
'' Çünkü..''
'' Evet çünkü..''
Yalçın, kızdan akıllıca cevap beklediği anlarda delirmek üzereydi. '' Hadi söyle artık. Neden söyle neden?''
'' Çünkü sana deliler gibi aşığım.'' Diyerek öne atılan kızla şaşkınlık içinde bir adım geriledi Yalçın.'' Sen ne dediğinin farkında mısın? Bu bu olmaz olamamalı. ''
'' Neden olmasın? Bende bir kadınım.'' Dedi Zeynep, bir anda yüreklenerek.'' Üniversite sıralarında beraber derse girdiğimiz ilk andan beri seni seviyorum, seni istiyorum. Melek'le yaşadığın sevgili devrinde, onun elinden tutup göz göze diz dize olduğun anlarda bile seni seviyordum. Melek'le evlendiğinde, seni tebrik ettiğim en sancılı dönemimde, dostça vakit geçirdiğimiz çay sohbetlerinde, dans edişlerimizde, birbirimizin derdine ortak olduğumuz anlarda bile seni seviyordum. Delice aşkını kıskandığım Meleğin tedavi gördüğü günlerde bile Meleğin ölümünde, her şeyde, her nefeste, yatarken, yeni bir güne başlarken, her saat ve saniyede seni sevemez miyim?''
Yalçın buz tutmuş kardan adama dönüşmüş, şaşkınlıktan ziyade dehşet içinde Zeynep'in yüzüne bakıyor, renkten renge girerek anlattığı imkansız aşkı verdiği sancıyla kız sinirle gülüyordu. '' Seviyormuşum değil mi? Sen ise hiç bir zaman sevgimin farkında olmayan, aptal bir adam moduna girmekten ileri gitmedin.''
'' Zeynep sen dostumsun. Bunu nasıl hissedebilirsin? Biz dostuz arkadaşız, üstelik Meleğin bile arkadaşı can yoldaşıydın bunları nasıl düşünebilirsin? ''
'' Dostluktan arkadaşlıktan o kadar çok sıkıldım ki ben çok daha fazlasını istiyorum görmüyor musun?'' diye sordu Zeynep Yalçın'a yaklaşarak. '' Seni sevdiğimi seni istediğimi hala anlamıyor musun? Bak dile getirdim içimde ki sırrı yüzüstüne çıkardım ve sen hala dostuz arkadaşız diyorsun. Söyle bundan sonra bana dostum diyebilir misin?''
Geri çekildi genç adam dili tutulmuş hiç bir şey düşünemez taşa dönüşmüştü.'' İmkansız şeyler istiyorsun. Hem Fecra'yla bir başlangıca girdik ve onu hayatımda istiyorum. ''
'' O seni aldattı ve sen hala onu mu istiyorsun? Karnında taşıdığı bir piçe, babalık mı yapacaksın?''
'' Sen benim çocuğumun hakkında nasıl böyle konuşursun? Üstelik nereden biliyorsun onun bir erkek cinsiyeti taşıdığını ve bir piç olduğunu?''
'' Bundan.'' Diyerek elindeki kağıdı adama uzatan Zeynep'' dün test yaptırmışsın ve sonuçları bunda. İnanmıyorsan alda bak. ''dedi kendinden emin şekilde.
Kızın uzattığı kağıdı eline alan Yalçın, sonuçların değiştiğini gördüğü an ve gizli yaptırdığı bu teste, neler vaat edip doktordan aldığını düşününce artık gerçeği kavramıştı. İçten içe karısına inanmadığı için kendine kızarak hangi oyunun içinde olmaya çalıştı.'' Bu kadar ucuz numaralara girip hayatıma atılacağını sanıyorsun? Fecra'ya iftira atıp adını kirleteceğini ve karnındaki çocuğun benim kanımdan olduğunu bile bile piç damgası vurduruyorsun.'' Diyerek elindeki kâğıdı öfkeyle yırtan Yalçın, kızın bileğinden sertçe tutup yüzüne çekti.
Diğer boşta kalan eliyle sakladığı kağıdı kızın soktuğu belinden çıkararak yüzüne fırlattı.'' Oyuna güzel yerden giriş yapmışsın ama elinde joker tükenmiş. Bu odaya girmeden evvel sonuçları öğrendim ve lanet oyunlarınla aklımı çeleceğini sandıysan tam bir şapa oturdun. Yazık çok yazık. Keşke gerçekten dostum olarak görünseydin, eğer beni gerçekten sevseydin mutluluğumla gurur duyup böyle iğrenç oyunlarda bulunmazdın.''
'' Yanılıyorsun, seni kimselerin sevemeyeceği kadar çok sevdim Yalçın, senin için her şeyi yaparım.'' Dedi Zeynep, dehşete kapılmış doktorun yüzüne yaklaşarak.'' Seni seviyorum seni çok seviyorum.''
'' Ama ben sevmiyorum. Anlamıyorsun seni sevemem.' Diye devam ettiği anda Zeynep,'' benim sevgim ikimize de yeter, '' diyerek Yalçın'ın boynuna atıldı ve dudaklarına yapıştı. Şok içinde kızı üzerinden atmaya çalışan genç adam bir mıknatıs gibi kendinden ayırmaya çalıştığı sırada Fecra, elindeki evraklarla odaya dalış yapmıştı.
Put gibi kesilen genç adam Zeynep'ten koptuğu anda kapı eşiğinde gözleri dolu dolu ağlamaya yüz tutmuş karısını gördü.
Geldiği gibi topuk üstü dönen genç kızın ardından Zeynep'in eline yakalanan Yalçın, '' bırak beni lanet olsun, keşke seni hiç tanımasaydım hayatımda olmasaydın.'' Diyerek karısının peşine takıldı.
Zeynep, koşar adımlarla kapıdan çıkacak adamın kolundan tekrar yakalayarak'' seni seviyorum lütfen anla beni. Fecra seni duymuyor, sana devamlı acı veriyor ama ben bak buradayım. Gel de gelirim git de giderim. Bırak gitsin o, ama ben buradayım.'' Diyerek yalvarıyordu.
'' Aptal mısın görmüyor musun ben Fecra'yı seviyorum onu istiyorum seni değil.'' Diyerek dost bildiği düşmanını yüzüstü bırakan Yalçın, hastane koridorlarında kaybolan kızın peşinden giderken Zeynep ise tüm planlarını alt üst ettiğini, tahmin ettiği kişiye yöneldi.
YAZAN DİLRUBA ÇETİNKAYA.
Herkesten güzel güzel begeni ve bol bol yorum istiyorum. Diğer bölümü eleştiren arkadaşlarım dostlarım oldu biraz da onlar için yazdım gelecek bölümü kitaptan sonra yazacağım duyurumda oldugu gibi Aralığın onunda buradayım. o kadar çok ara verdim ki ben bile sıkıldım sayfamda olmak istiyorum. Okuyan göz yoran herkese çok teşekkür ederim iyi ki varsınız ve sevilen hikayem tam gaz devam dilszi cadı için aralığı bekleyeceksiniz ben düzenden sonra bölüm yazıp biriktireceğim soluksuz sayfada yayınlayacağım. inşallah hem sizler hem ben mutlu olacagım herkesi öptüm yorumlarda buluşmak dileğimle Dilruba
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AŞK MEVSİMİ
RomanceSakar, çılgın. deli, bir insanı çileden çıkaracak kadar konuşkan. zeki, obur, güzel bir kızdır Fecra Eroğlu. Bir kafe de çalışır ve babası araba tamircisidir. Yirmi yıllık çocukluk aşkı tarafından keklendiği gün hayatının dönüm noktasını yapar. Hiç...