...BİR AŞK MEVSİMİ.....17 BÖLÜM......

16K 620 19
                                    

......BİR AŞK MEVSİMİ.....17 BÖLÜM.............

Şehrin tam ortasıydı! Sağımda Avrupa, solumda Anadolu, yakası ve bu iki yakayı birbirine bağlayan denizin dibinden dikilerek, göğe yükselen muhteşem şah eser! Fatih Sultan Mehmet'in yegane aşkı sayılacak o köprünün dikildiği şehir bendim.

Üzerimden vızır vızır arabalar gelip geçerken, ayakta dimdik durmuş iki yakanın ortasında adeta heykel kesilmiştim. Yüklendiğim yalanlarla bacaklarım sarsılıyor kurduğum hayallerle ampullerim rengarenk yanarak İstanbul'un derin sularını aydınlatırken nefes kesici görünüyordum.

Ve bu şah eserin içinde yaşayan başka yiğitler gibiydi kara şövalyem. Bir Kadir İnanır bakışıyla kalbimi eriten, bir Cüneyt Arkın kadar heykel duran, bir Tarık Akan kadar uzun, bir Fatih Yürek kadar temiz kalpli Anadolu erkeği Yalçın, öyle güzel öpüyordu ki, adeta yerden bitme kaynanadilini anımsatıyordu.

'' Bir dakika seni affetmedim.'' Diyerek keskin dudaklarından ayrıldığımda kalbim üç buçuk atıyordu. ''Beni çok kırdın.''

Gözlerini bir şahin gibi kısarak burnuma öpücük kondurdu. '' Beni bağışlaman için ne yapmalıyım?''

'' Bağışlamak mı?'' Diye sordum afallamış kafayla. Nefesini ensemde hissediyor ve elleri belime giderek bedenine çekiyordu.

'' Bağışlanmak istiyorum.' Dedi bu seferde saçlarımda elini gezdiriyor, bir an evvel öpmek için dudaklarıma bakarak derin derin soluyordu.'' Evet seni bekliyorum.''

''Ayağımın altını öpeceksin.'' Dedim gülümseyerek. O saniyede kaşları çatarak anlamsız şekilde yüzüme uzun uzun baktıktan sonra sırıttı. '' Benim bildiğim bir tek annelerin ayağı öpülür.''

'' Hanımlarında ayağı öpülür.'' Diyerek bacağımı yukarı çektim sonra keyifle gülerek ağzına ayağımı dayadım.'' Öpersen seni affederim. Öpmezsen avucunu yalayarak odadan çıkarsın.''

Sözlerim hoşuna gitmemişti anlaşılan. Pedikürü eksik ayacıklarımı ellerine alarak inceler gibi bir sağ bir sola çevirdi.'' En son ne zaman yıkadın?'' Diye sordu incelemeye devam ederken. '' Boş ver yine de öpeceğimi sanmıyorum.''

Üzerimden kalkan odunum yontulmak için nerede baltan der gibi gözlerime bakarak yataktan doğruldu. Bende arkasından hızla yataktan doğrulup -kal- diye yalvaran gözlerle gözlerine baktım ama gururumu çiğnetmemeye karar vermiştim. '' Gidecek misin?''

'' Sence?''

'' Bilmem. Kalıcı değilsin gibi.'' Dudak büzerek dizlerimi alnımın altına dayadım.'' Gönlümü alsaydın sana bir sürü marifetimi gösterebilirdim. Senin için bir kez daha oynar üstelik gönüllü öğrencin olurdum. Tüm gece boyunca senden özel ders alır gıgımı bile çıkarmazdım. Madem sen kırılan kalbimi onarmayacaksın o zaman bu gece yatağımda yalnız uyurum.''

'' Çok şey istiyorsun.'' Dedi gömleğinden açılmış birkaç düğmeden kasları görünüyor, gözlerimin iliştiği baklavalar resmen içime öküz oturtuyordu. Yutkundum. '' Alt tarafı ayağımı öpeceksin. '' Dedim iç çeke çeke. ''Korkma hastalanmazsın. Günde en az beş defa ayağımı yıkıyorum. Hem düşün gaddar, üstelik katı kurallı babam bile anamın ayağını öpmüş. Senin gibi biri neden öpmesin ki?'

'' Kıyaslamayı kes.'' Dedi geriye kalan düğmelerini çözerek. '' Ben kimse değilim.''

Tülbentlerin arasından çıkan bacağımı ona doğru uzatarak sırtıma yastığı dayadım. '' O zaman kendini göster.'' Dedim hınzırca gülerek.'' Madem kimseye benzemiyorsun o zaman öp ayaklarımı.''

Üzerinden sinirle gömleğini atan çitoz erkeğim bu gidişle mesir macununa gerek duymayacağa benziyordu. Adım adım uzatılmış bacaklarıma ilerleyerek önce yatağın kenarına oturdu sonra da gözlerime bakarak elleriyle ayaklarıma vurdu.'' Sen kendini fazla önemsiyorsun küçük hanım. Bırak senin ayağını öpmeyi ben Meleğin ayağını bile öpmedim. Şayet Melek, benden böyle bir şey isteseydi belki seve seve yapardım ama senin isteğin bana ters geliyor.''

'' Az önce kıyaslama yapma diyen sendin.'' Diyerek bacaklarımı yorganın altına gizledim. '' Sen odunsun, yeminle yontulmaya muhtaç bin yaşında, yaprakları dökülmüş çalı çırpı kalmış yaşlı bir kütüksün. Benim gibi çıtır bir çıra seni neden yaksın ki? Kalaslık çam yarması, endirek kafası, söğüt dalı, ne olacak sen yeminle ottan daha tatsız deve dikenisin. Odunlar bile yeşerir ama senin yeşerecek bir filizin dahi yok. Birde geçmiş karşıma öpemem diyor. Başka adamla bırak ayağı akla gelmeyen...''

'' Hop yavaş gel.'' Diyen şövalyenin sesiyle durdum anlaşılan kafatası atmıştı ama benim kafatası çoktan hamam tasına dönmüş içine kaynar sular dolmuştu.

'' Kocanla doğru konuş.'' Dedi antenlerim sinir yüklüyken.'' Sözlerine dikkat etmezsen yeminle sonun kötü olur.''

''Etmezsem ne olur? ''

'' Ayağımı öpmek zorunda kalırsın.'' Dedi öfkeyle karışık gülerek üzerime geldi. '' Böyle giderse senin ayağını değil sen benim ayağımı öpmek zorunda kalırsın. Eeeee ne derler kime niyet kime kısmet.''

'' İlk istek benden gelmişti canım. Seni gidi üç kağıtçı hemen çek kopyaları.'' Diyerek yorganın altına sığındım.'' Uykum geldiydi zaten yaşlı odunum. Bir ara yanmak için çıra istersen haberin olsun o çıra çoktan suya düştü. Seni ateşleyecek enerjisi yok.''

'' Güneş gibi ısıtırım dertlenme sen.'' Diyerek yatağa ilişen şövalyeye karşı sırtımı döndüm.'' Hava yağmurlu gidiyor. Zaten sonbaharda geldi bence sen yat uyu. Hem kopyacılara kıyak geçmem.'' Diyerek yorganı başıma çektim.

İsteksiz davranışıma karşı nefesini ensemde hissettim. İnadına yorganın altından çıkmayınca odunum, ateşlenmiş sobayı terk edip kapısından dışarı çıkınca bende yorganın altından başımı tavana sabitledim. Odunlar ve çıralar. İşte bu iki varlık keşke zamanında kuru olmuş olsaydılar. Şimdi çıtır çıtır yanarak odayı ısıtacaklardı.

................

Ertesi günün sabahına gözlerini açan yalı sakinlerinden Yalçın Akay tüm geceyi zor geçirmişti. Bu kız onu tuhaf şekilde sinirlendiriyor bir anda hedef değiştirip ağına getiriyordu. Arzularına yenik düşürmesi, iradesini zorlayıp ona karşı koyamayışı bunlar neyin hikmetiydi.

Siyah gömleğini üzerine geçirdi ve gri renk kravatını bağlayarak çıkışa yürüyünce açacağı kapı karısın tarafından açıldı. Beyaz mini eteğin içinde siyah bluzuyla kombin tamamlamış atkuyruğu yaptığı saçlarıyla Fecra karşısında dikiliyordu. '' Günaydın kara şövalyem.'' Dedi karısı can alıcı şekilde gülerek bağlanmamış kravata eli gitti.'' Dur yardım edeyim yoksa toplantına geç kalacağız.''

Kıpırtısız şekilde ayakta dikildi Yalçın, kızın maharetli elleri üzerinden çekilinceye kadar yüzüne dik dik baktı.'' Bu gün neşelisin. Yoksa benimle alakalı başka planlar mı kurdun?''

'' Dün geceden bahsedeceksen hala kırgınım. Ve bu günden itibaren sana meydan okuyorum. Gün gelecek bırak ayaklarımı öpmeyi güllü suların içinde cerrahi ellerinle yıkayıp kurulayacaksın. ''

'' Çok beklersin.'' Dedi Yalçın, kızın omuzlarına vurarak.'' Dikkat et de hamur yoğuran ellerin benim ayaklarımı yıkamasın. Bu gidişle olacağı kesin oda.''

'' Ne demek şimdi bu?'' Diye sordu Fecra şaşkınlık içinde.'' Valla öleceğini bilsem bile yıkamam senin kıllı ayaklarını. Ama ağda yap dersen o başka! Büyük zevkle ağda bantlarını yapıştırıp çekerim.''

Siyah ceketini omuzlarına geçirerek odadan çıkan Yalçın, homurtu içinde mutfağa inince karısı da onu takibe alarak tam yanına oturdu. Her sabah olduğu gibi o sabah da baş köşeye yerleşen Erdem bey ile Ayşen hanım huzur içinde kahvaltılarımı yaptılar. Ardından Fecra ile Yalçın işe gitmek için evden ayrıldıklarında yaşlı çift ise evde oturup geçmişi yad etmeye niyetliydiler.

Ev ile hastane arası çatışma içinde geçen evli çift için hastane ortamında birbirlerine atışmaları devam ediyordu. Yalçın'ın öğle saatinde düzenlenen toplantısı için belgeler hazırlayan Fecra, oldukça sıkıcı emirlerin içinde boğulup duruyordu. Bu sadece bir güne özel bir konum değildi ve üstüne üstün o günden sonra geçirdikleri bir hafta boyunca hastanede gündelik işkenceler sürüp durdu.

Kocasının yeri geldi mi soğuk, yeri geldi mi kıskanç, yeri geldi mi ilgili hal ve hareketleri an be an değişiyor ve genç kızda buna ayak uydurmaya çalışıyordu. Bilal'in nefesinden dahi kıskançlığa bürünen Yalçın, Ömer'in adını bile duymak istemiyor, yüzme kursunda hocalık yapan Deniz'e kızgınlığı devam ediyordu.

Deniz'in cinsiyetini öğrendiği o günden sonra bir daha havuza göndermemiş ve baskın kararlar verip gerekirse kendim yüzmeyi öğretirim diyerek Fecra'yı kapı dışarı çıkarmamıştı.

Öte yandan Yalçın'da ki bu amansız değişikliği fark eden Zeynep ile Levent'te olaylar başka şekil yol alıyordu. Levent arkadaşının eskisi gibi canlanıp kanlanması, hırslı oldukça karısına karşı kıskanç tutumu ona yabancı gelmiyor, sanki bu tanıdık sahneleri on yıl öncesinde kalan mazileri anımsatıyordu. En son Melek için bu kadar tutucu ve sahiplenici davranmıştı. Yalçın'ın uyuşuk tavrı ortadan kalkmış karısına bakarken benimser davranışı, Fecra'nın dik başlılığı yüzünden onu çileden çıkarması oldukça tatlı geliyordu.

Zeynep'de isler çok farklı ilerliyordu. Günden güne sabır taşı çatılıyor içinde bir volkan gibi büyüyen öfkesi, onu perişan edip umutsuzluğa düşürüyordu. Hiçbir şey istediği gibi ilerlemiyor gün geçtikçe Fecra ile Yalçın birbirlerine daha çok yakınlaşıyor ve kabus gibi gerçek bir evlilik yolunda ilerliyordular.

Ömer, planı işe yaramamış tam bir fiyasko olmuştu. Boş yere kafeyi almış Ömer'i kızın etrafına boş bir umutla dolandırmıştı. Şimdi dikkatli davranmalı, kız nerede hata yapar neye zaafı var onu düşünmeliydi. Günlerce beyin maratonu yapmaya devam eden Zeynep korkunç üstelik kendine zarar veren düşüncelerin içinde en makul olanını seçmeye çalışıyordu. Kader Yalçın'ı ondan uzaklaştırdıkça daha da bir kıskançlığa gömülmüştü.

Hayatı boyunca sevdiği adamı hep karşıdan izlemek onun iyi kötü gününde yanında olup hep mesafeli adımla gülümsemek canını yakıyordu. Bu öyle bir sızıydı ki insanı zaman zaman umutsuzluğa düşürüp beynini uyuşturan, elini kolunu zincirleyip aciz bırakan histi. Ortası yoktu.

Kışın ortasında çıplak kalmışçasına üşütüyor, yazın ortasında kızgın çölde kavruluyordu. Meleği ömrü boyunca kıskanmıştı. Yalçın'a dokunan ellerini, onu öpen dudaklarını, onu ısıtan kalbini delice kıskanarak yüzüne dost gibi görünmüştü. Aslında dostuydu ama kocasına delice aşık biri olarak sırrını saklamıştı. Bu hisle yaşamaktan nefret ederek nefes almış, içinde bitmeyen günlerce canını yakan o aşkla ömrünü geçirmişti.

Şu an otuzunda bir kadın değil belki de daha fazlası bir girdaba bürünen o şansız kadının yaşındaydı. Eline aldığı kahveden bir yudum daha alarak ağrı kesicilere gözünü dikti. Sehpanın üstünde ki ıphoneye uzanarak bilindik bir numara aradı ve sonra da Yalçın'ın yüzünü ekranda görünce pencere kenarında duran koltuğa gömüldü.

'' Yeter artık.'' Diye haykırdı ekranda sessiz portreye bakarken boynuna yaşlar usul usul iniyor, dudakları bir ateşin kıvılcımı gibi titriyordu. '' Artık duy sesimi! Kurtar beni bu çıkmazlıktan. Senin için deliren ellerimi tut, sana özlemle bakan gözlerimi gör artık. Dayanamıyorum seni hep bir adım öteden izlemeye sabredemiyorum. Senin için delice çarpan yıllarca sönüp biteceğini yerde her gün biraz daha sana aşık olan kalbimin sesini duy.'' Diye ağlamaya devam etti.

'' Seni beklediğim günler o kadar acıydı ki, artık bu acıyla nefes alamıyorum. Her gün bitiyorum, ölüyorum, benim uğruna soluyacağın bir nefesin için neler vermezdim ki! Ama sen, beni bir gün bile görmedin! Bir gün bile kadın gözüyle bakamdın ki! Oysa Fecra'ya verdiğin şansın zerresini bana verseydin şu an dünyanın en mutlu kadını ben olurdum.''

Yaşlar yüzünü kaplayıp yağmur gibi yıkadı. Sevdiği adama aşık ona sadık ve alışmıştı. Umut etmeye hayalleriyle kendine bir hayat kurmaya alışmıştı. Bundan sonra ya Yalçın'ın çizdiği kaderine boyun eğmeli ya da kaderim diye ömrüne kattığı Fecra'yı ortadan kaldırmalıydı. Elleri yüzlerine kapanmış öylece hıçkırmaya devam ediyor ve çıkışı olmayan büyük derdin içinde biraz daha hapsolup bitiyordu.

Tüm bu tehlikeli tuzaklardan habersiz olan Fecra ise salonda kocasıyla yan yana oturmuş üstüne de Galatasaray forması geçirmiş ekranda ki Fenerbahçe Galatasaray maçını izliyordu. Ellerinde bir kase dolusu mısır ve önlerinde abur cubur dolu paketlerle ekrana dikkat kesilen ikili, birbirlerine meydan okurcasına tezahüratlarda bulunuyor yerlerinden hop kalkıp hop oturuyordular.

Karısına inat Fenerbahçe formasıyla yerinde zor duran Yalçın, kıs kıs gülerek kaleciye yağdırıyor sloganlar atıyordu. ' Hadi hadi oğlum bastırın be. Hadi Caner bastır be koçum. Öyle bir oynayın ki bu gece Galatasaraylıları utandırın. Sarı kanaryam, tarihi bir kez daha yazalım. Türkiye'min tek aşkı, yüreklerde yaşayan tek sevdam! Fenerbahçem, efsanem, damarımda akan sarı lacivertim. '' Diye devam ederken sesi tüm evi doldurmuştu.

Ondan aşağı yanı kalmayan karısı ise Selçuk inan orta sahada rakiplerini bastırırken mısırları dişliyor, '' Selçuk'um, siyah kıvırcık saçlı adamım, kara kaşına kara gözüne kurban olduğum yürü be.'' Diye haykırınca Yalçın, kaşlarını çattı. ''Hop hop dedik ne o karakaş, kara göz, doğru dürüst tezahürat yapsana. Gören seni maç izliyor değil de adamları kesiyor sanacak. ''Diyerek karısına gözdağı verdi.

Onu kay de bile almayan Fecra,'' Hadi aslanım benim yürü be Burak Yılmaz'ım. Bastır şu Caner'i ama dikkat et o güzel kafana top gelip de kahverengi gözlerini morartmasın.'' Diye kurnazca devam edince Yalçın, daha da bir köpürdü.

'' Bastırın adamlarım benim. Siz var ya siz siz benim göz bebeklerim, canım, kanım, cimbomun tek aşklarımsınız. Fernando Muslera kalecim, Olcan Adın sağ kanadım, Semih Kaya defanscım, mavi gözüne kurban olduğum yürüyün be kartallarım, gösterin şu kanat çırpışlarınızı. Sarı kanaryaların bacağını kanadını kırın. Ondan sonra çıkın meydana, size altın madalya takmazlarsa adım da Fecra değil Kezban olsun.''

Yalçın, şaşkın gözlerle maça bir türlü adapte olamıyor karısının yaptığı tezahüratlar ister istemez kıskançlık damarını kabartıyordu. '' Nerden biliyorsun isimlerini? Sanırsın ki maç değil defileye çıkan manken izler gibi ağzının suları akıyor.'' Diyerek kaşlarını çattı.'' Böyle demeye devam edersen tvyi kapatırım.''

O arada Mert Ünok kaleye bir top kaçırınca Fecra, yerinden fırladı.'' Oley oley oley.'' Diyerek yumruk yaptığı avuçlarıyla yukarı sıçrıyor sevincinden kocasının yanağına öpücük konduruyordu.'' Valla seninkiler bu gece çökecek . Engin bilgili Burak'ım olduktan sonra hele ela gözlü kalecim varken sizinkiler zor kazanır.'

'' Burak mı ela gözlü mü?''

'' Heee.'' Dedi Fecra sevinç içinde mısırları ağzına doldurarak.'' Durum 1- 0. Hadi bakalım maç kaç kaça bitecek? Ama bu akşam Selçuk, formunda yandı sizinkiler.''

'' Fecraaaaa!''

'' Efendim kocacığım.'' Diye karşılık veren Fecra'nın gözü ekranda ağzına habire mısır dolduruyor yandan yandan ona köpüren adamı takmıyordu bile.'' Ya şu Kadlec'de hiç fena değil, baksana nasılda tazı gibi koşuyor helal valla.''

'' Senin takım bitti de şimdi benim takımdakilere mi sarkıyorsun?'' Diye sesi yükselen Yalçın sinir küpü olmuştu. '' Bak son kez diyorum ya doğru dürüst maçını izlersin yada salondan yatak odasına koşarsın.''

Kahkaha kopartan Fecra o anda topu önüne katmış olan Kadlec'e bakıyor ayağından topu alacak olan Selçuk'a yağdırıyordu.'' Yürü be adamım ahhhh adamsın be bastır.''

Yalçın, başını sinirle tvye çevirip topun ilerlediği kaleye bakmaya başladı. Selçuk ile Kadlec kıyasıya topa odaklanmış şekilde kaleci Fernando Muslera'ya doğru koşarken araya Caner girdiği gibi topu kaleye gönderdi.'' Oleyyyyyyyyy be.'' Diye bağıran Yalçın sevincinden tvye yastık fırlattı ardından duyduğu sevinçle salonun camını açarak'' Gooooooooolll.'' Diye bağırmaya başladı.

Durum 1-1 olmuştu. Berabere ikinci yarıya geçen maçın gidişatı ciddiye binmiş ve koltuğa kıvrılan ikili pür dikkat kesilmişti. Futbolcuların ayağının altında dans eden top birinden diğerine geçerken Fecra'nın gözleri fıldır fıldırdı. '' Bastır cimbomum.'' Diye haykırdı takımdan biri fenerbahçenin kalesine topu uçururken.'' Hadi gayret be adamım. Çalıştır kaslı bacaklarına kurban olduğum. Üçgen gövdene helal!.''

'' Yavaş dedim değil mi?'' Diye siniri tepesine çıkan Yalçın, koltuktan doğrularak kızın koluna yapıştı.'' Odana çıkıyorsun, sana bu geceden itibaren maç izlemeyi yasaklıyorum. Nedir bu be? Elin mısırda, gözün oynaşta! Dizinin dibinde ben varım.''

Alayla dolu kahkaha patlattı Fecra ve kocasına bakmak yerine kaleye bakıyordu.'' Az az az kaldı koş koş Selçuk'um koooşşşş adamım.'' Diye feryat ettiği an Yalçın, '' Şu adamın adını ağzına bu şekilde alma.'' Diye bağırdı.'' Hepsinin adını tek tek sorsam sırasıyla sayacaksın.''

'' Ayıp ettin.'' Dedi Fecra diklenerek.'' Cimbom benim diğer yarım. Tüm kadrosunu biliyorum istersen tek tek sayar heykel niyetine nazar ederim.''

'' Yok artık.'' Diye karşılık veren Yalçın kıyasıya topa odaklanmış ve karşılarında kale bulunan futbolculara döndü. Galatasaray Fenere tüm gücüyle bastırırken karısı dişlerini kemiriyor kendini zor tutuyordu. '' Hadi hadi hadisene Burak....''

'' Sana kaç kez....''

'' Gooooooooooll..'' Diye bağırdı Fecra, bir kez daha koltuktan ayağa fırladığı gibi kocasına tirip atarak sevinç içinde çığlık attı.'' İşte bu ya aslanlarım benim. Yürüyün be kim tutar sizi cimbomum, aşksın sen, sevgilim, tek kanayan yürek yaram her şeyim oleyyyyyyyyyy yaaa oley oley oley.''

'' Heyy yeter be.'' Diye kükredi Yalçın, sevinçle göbek atan kıza bağırarak. Onu duymayan ve ekranda sevinç çığlığı koparan taraftarla cimbom şarkısı söylüyordu karısı. Ağız dolusu aşklı sevdalı cimboma tezahürat yapıyor adamlara bakarken gözlerinin içi gülüyordu.'' Biliyordum ya biliyordum. Ohhhhhhhhh ya öyle mutluyum ki durum 2- 1 bu bu mutluluktan başka ne olur ki ooooo oley oley oley..''

Çılgınca koltuğun tepesinde göbek atan kızın belinde tuttuğu gibi kollarına alan Yalçın'' Seni kaç kez uyarmam gerekiyor söyler misin lütfen! İnadına yapıyorsun değil mi inadına beni kudurtuyorsun.'' Diyerek sarıldı.

'' Bırak beni daha maç bitmedi.'' Dedi Fecra kollarından çıkmak için çabaladığı sırada.'' Bıraksana Burak Burak'a bakmam lazım gol mü atıyor. ''Diye kafasını tvye çeviriyordu.

'' Onun yerine ben sana gol atacağım.'' Diyerek kızı sırtına alan Yalçın sinirle merdivene yöneldi. '' Burak'mış Selçuk'muş yok Caner'miş yeter be senin yüzünden tüm kadroyu vuracağım.''

'' Sen kimi vuruyorsun onlar aşk aşk.'' Diye haykıran Fecra, merdivenlerden yukarı omuz üstünde çıkıyor kocasının sırtından inmek içim mücadele veriyordu.'' Bıraksana ya maç bitmedi. Maçın sonunu görmeden beni odaya tıkayamazsın.''

Omuzlarında tepinen kızı dinlemeden merdivenleri çıkan Yalçın, odanın içine ayak basıncaya kadar konuşmadı. Attığı çığlığın bir yararını göremeyen genç kız kocasının sırtına vurduğu yumruklarda etkisini göstermemişti. '' Bırak diyorum ya ayı mısın ne diye beni cimbomumdan ayırırsın:''

Hınçla kızı yatağa atan Yalçın'' Bundan sonra asla maç izleyemezsin. Eğer benden gizli izlemeye kalkışırsan yeminle dilini tutar keserim. Dudaklarını ocağa yapıştırır, tezahürat yapan ellerini kırar ayaklarının altına atarım yeminle.'' Diyerek kızdı.'' Anlaşıldı mı?''

'' Ama ya neden neden neden...'' Fecra, eline geçen yastığı kocasının kafasına fırlatarak yatağın gerisine çekildi.'' Ama ya bak onlar canlarım onlarsız ben...''

''' Neyin neyin.'' Diye üzerine giden Yalçın, yatağın köşesine sinmiş kıza sinirle bakarak yastığı yüzüne fırlattı.'' Onlar senin hiçbir şeyin anladın mı?. Ama ben senin kocanım.''

'' Hıı hııı kocamsın çakmamı gerçek mi hala anlaşılmış olmayan koca ayaklı danam mısın belli değil.''

'' Senin canın dayak istiyor galiba..'' Diye yandan aldığı yastıkla kızın bacaklarına vuran Yalçın, öfkeyle karışık dişlerini sıktı. '' Seni öyle bir yola getiririm ki aklın imanın şaşar. Uslu dur ve sakın bu odadan çıkayım deme.''

'' Zaten ya döversin ya da öpüp bırakırsın korkak ne olacak. Daha ayağımı öpmeye bile tenezzül etmeyen biri kocam dahi olamaz. Şuna bay ya boş yere karşıma geçmiş birde hava atıyor yaşlı kütük. '' Diye sinirle karşılık veren Fecra bacaklarına vuran yastığı tutunca kocası üzerine yöneldi.'' Söylesene sen benim neyim oluyorsun budaklı odunum.''

Usul usul kıza yaklaşan genç adam ela rengi vadilere bakarak gözlerini kıstı. Küstahça sırıtarak arada hiç mesafe bırakmadan öyleye siyah saçlarına dokunarak alnından öpünce Fecra, şaşırdı.

'' Sen.'' Dedi Yalçın, elleriyle çenesini kavradığı gibi günlerdir kendini geri çektiği dudaklara yaklaştı.'' Sen benim karımsın. Sahip olduğum son varlığımsın. O yüzden öptüğüm dudaklar başka adamların adını ne söyleyebilir ne de öpebilir. Kıskanç bir eşe sahipsin bu konuda anlayışlı olmanı istiyorum. ''

Fecra, şaşkınlık içinde gülünce kocası göz kapaklarından öptü. Sonra yumuşak dudakları kapaklarından çekilince Yalçın, uzun uzun öptüğü gözlerine baktı.'' Baktığım bu gözler benden başkasına bakamaz. Benden bir başkasına çapkınlık yapamaz.'' Dedi avuçlarına aldığı saçlarını okşarken.'' Gülüşüyle içimi ısıtan gözlerin benden başkasını mutlu edemez. Hayat veremez. Nokta.''

'' Peki ya kalbim?'' Diye sordu Fecra, durumdan istifade ederek.'' Kalbim delice çarparken senin kalbinde değer kazanacak mı? Hayalete bürünmüş onda aşık kalmış kalbin, bu yemini bozup benim kalbimde can bulacak mı?''

Hazırlıksız soruya yakalanan Yalçın, ellerini kızın göğsüne götürerek tam kalbine dokundu. Avuçların altında delice çarpan kalbin sesini duyabiliyor hayranlık içinde gözlerine bakan kızın küçük ellerini çenesinde hissediyordu.

'' Senin yanında mutluyum.'' Dedi Fecra, kirli sakallarında elleri gezinerek dudaklarına dokundu.'' Beni sevdiğini söyleyeceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum. Bu, bu gün, yarın ya da aylar sonra da olsa o günün doğması için umut ediyorum. Senin için umut ediyorum.'' Diyerek kolalı gömleğin altına gizlenmiş kalbim üstüne dokundu. '' Ben senin her şeyin olmak istiyorum. Acı çekmiş kalbine şifa, içeceğin kahvene eşlik edecek bir dost, iyi ve kötü gününde her daim yanında duran bir arkadaş, yalnızlığını gideren bir eş olmak için delirirken sen bana bir şans verecek misin?'' Diye sordu.

Yalçın, yanıt vermek yerine kalbine dokunan elleri dudaklarına götürerek öptü sonra nefesini hissettiği yüzüne eğilerek çenesine çenesini dayadı.'' Beni seviyor musun?'' Diye sordu çekimser şekilde sözlerinden etkilenerek.'' Umut besliyorsun. Benim için, bizim için bir gelecek düşünüyorsun. Tüm bunları beni sevdiğin için mi yoksa sana sahip oldum diye mi düşlüyorsun?''

Fecra'nın, beyin dalgalarından girerek tüm vücudunu ateşe veren adamın nefesiyle yere düşen buz gibi dağılarak gözlerini kapadı. Dudakları beklediği öpüşle bir açılıp bir kapanırken ellerini sıkıca tutmuştu. '' Seni istiyorum.'' Dedi heyecanla kül rengi kirpiklerini aralayarak. '' Sana karşı buz gibi olmak istiyorum, sana bakarken ne ısınayım ne de üşüyeyim. Sana ait parçan olarak kalbinde tek olmak istiyorum. Her şeyimle sadece senin olmak istiyorum.''

Işıldayarak yanan vadilere dalan genç adam uzun uzun öptü karısını. Saç tellerini şefkatle tarar gibi dokundu ve çenesine çenesini dayayarak nefesini soludu dudaklarına. '' Umut etmekten vazgeçme.'' Dedi tekrar öperek belinden kavradığı sırada dudaklarından koptu.'' Seni hayatımda istiyorum Fecra Eroğlu. Seni hayatımda Fecra Akay olarak istiyorum! Senin hayallerinde var olmak, senin dünyana göz açmak, doğacak olan çocuklarımın senden olmasını istiyorum. Lütfen bana zaman ver. Bir başkasına güvenip kalbimi emanet etmem için zamana ihtiyacım var.''

Fecra, başını olumlu yönde sallayarak siyah saçlarına elini götürüp okşadı. Sonra tutkuyla öpüşünü devam ettiren kocasına karşılık vererek nefes nefese kaldı. '' O günü bekleyeceğim.'' Dedi beline sıkıca sarılmış öpüşlerinde kaybolurken kalbi heyecandan çıkacak gibiydi. '' Dudaklarından sevgi sözcüğü döküleceği o günü bekleyeceğim.''

Genç kız heyecanla buluşan kalbi tir tir titrerken sevdiği adamdan aldığı her öpüşle eriyip bitiyor, kendini ona inançla teslim ediyordu. Umutsuz insan hayatta var olamazdı. Fecra, umutluydu. Umut dolu yüreğiyle kocasının atmayan kalbini canlandırmak, ona bir gelecek vermek için sabırsızdı. İstekleri bununla sınırlı değildi. Yalçın tarafından aşkla sevilip onun kadını olmak için tüm yelkenlerini suya indirmiş sadece saf bir duyguyla onu diliyordu. Dünyalık olsa bile ebediyen onu istiyordu.

Yalçın, ikinci kez kadınına sahip olacaktı ve bu birlikterliğin sonunda ciddi bir atılım yapacağının farkındaydı. Garip şekilde hücrelerine verdiği tatlı heyecanı duymak ve karısına sahip olurken hissettiği güveni tekrar ruhen tatmak için acelesiz davranıyor, adeta onu yaşayarak pamuk ipliğine sararak öpüyordu. Farkında olmayı beklediği şey her neyse belki de onu yaşıyordu.

********
Günün kutsal güneşi gökyüzüne yükselerek boğaz köprüsünün yamacından Fecra'nın kapanmış göz kapaklarına vurdu. Elleri çıplak bir tende öylece dururken gözlerini yastığa gömdü. Sonra birden gözlerini açtı. Kocasının kirli sakalları kollarına dokunuyor, bir eliyle belini kavrayarak öylece bacaklarının arasına çıplak bedenini almıştı.

Sıkışıp kaldığı yerden nasıl çıkarım diye düşündü genç kız usul usul adamın kollarını geriye iterken, nefesi kulağına çarpıyor ve buda onun içini gıdıklıyordu. '' Oyyyy anam nerelere gidem ben!
Offfffff yanıyorum.'' Diye iç geçirdi yorganı geriye iterken.

Dün gecenin verdiği hazla yüzü kızardı koynundan çıkarken ve çıplak kalan bedenine sabahlık giyerek banyoya girdi. Bir güzel suların altında yıkanarak keselendi sonra bornoza sarılarak tekrar odaya girince Yalçın'ın hala uyuduğunu gördü. Parmak uçlarında ilerleyerek yatağın başına kadar yürüdü ardından kapanmış gözlerine öpücük kondurarak.'' Uyanmayacak mısın? İşe geç kalacağız sevgilim.'' Diyerek saçlarında ellerini gezdirdi.'' Hadi uyan artık şövalyem.''

Mızıldanarak yorganın altından diğer tarafa dönen kocasına suratını buruşturarak bakan genç kız '' Ya uyansana yaşlı kütüğüm.'' Diyerek üzerinden yorganı çekti.

Yarı çıplak halde yatağın içinde hoplayan Yalçın'' Ne ne ne oluyor.'' Diye geriye çekilince karşısında bornozlu kızı gördü. Islak saçları omuzlarına dökülmüş ela gözleriyle gülümseyerek dolaba yönelmişti.'' Saat sekiz buçuğu geçiyor. Bence bir an önce banyoya uçsan iyi olacak.''

'' Sekiz buçuk mu? Nasıl beni kaldırmazsın sen?

Paldır küldür yataktan fırlayan Yalçın hışımla banyoya geçince Fecra'da üstüne giyinmeye başladı. Kısa zamanda odadan her ikisi giyinmiş olarak çıktıklarında kahvaltıya kalmadan hastaneye geçtiler. Biri ameliyat masasına diğeri dosyaların başında günü öğlen ederlerken saat on iki gibi Bilal, elinde belgelerle önüne dikildi. '' İşlerin bitmiş bulunuyor Fecra hanım. Bu gün seni hastaneden kaçırmak için kocandan izin aldım.''

'' Şaka mı bu? Yalçın izin mi verdi?''

'' Evet. Yani tam öyle değil de şöyle oldu.'' Dedi Bilal, hayli şaşkın bakan kıza gülerek.'' Öğlen yemeği için seni ve eşini yata davet etmiştim. Yalçın bey şu an ameliyatta ama haberi var. Ameliyata girmeden evvel bu konuyu hatırlattım olmaz dedi. Ama senin gibi asistan olan birkaç arkadaşımda bize eşlik edecek. Yani kocanın bunda kıskanacak durumu olacağını düşünmüyorum. Hem yetişebilirse oda gelecek.''

'' Ama biliyorsun Yalçın, biraz tutucu ben gelmesem...''

'' Ah canım yapma.'' Dedi Bilal kasılarak.'' Sadece ikimiz değil bir sürü arkadaşımız da bize eşlik edecek. Hem sadece bir saatliğine hastaneden ayrılıyoruz.''

Çekimser şekilde ne diyeceğini bilmeyen genç kız o anda koridordan toplu halde gelen kız erkek karışık topluluğa baktı. '' Hadi gitmiyor muyuz.'' Dedi içerinden iki tanesi.'' Saat on iki oldu bile bu gidişle yemeği gelirken yiyeceğiz.''

'' Fecra'yı bekliyorum.''' Dedi Bilal samimi görünerek.'' Ortada kıskanç bir eş olunca..''

Herkes bir ağızdan gülüştü. Küçük düşüren gülüş Fecra'yı zavallı kadın olarak hissettirdi. '' Tamam geliyorum bende.'' Dedi gençlere gülerek.'' Ama önce Yalçın'a not düşeyim.''

Öğle yemeğine çıkan gençlere eşlik etmek için kocasının masasına not bırakan Fecra, Bilal'le beraber araca bindi. Bilal hemen direksiyonu kavradı ve arkalarından ayrı araçta yolculuk yapan erkekli kızlı topluluğa korna çalarak yola koyuldu. Sahile kadar iki araç birbirini takip etti ve en sonunda on dakikada gemiye ulaşmışlar Fecra'da Bilal'ın sürdüğü araçtan çıkarak denizi seyre dalmıştı.

'' Hadi balıkları soğutmayalım.'' Dedi Bilal, iki katlı gemiye çıkarken.'' Kaptan balıktan çok iyi anlıyor. Bir balık yapıyor görsen parmaklarını yersin.''

'''Göreceğiz.'' Dedi Fecra, geminin içine ayakkabıları çıkarıp geçerken. '' Yalçın, gelmedi sanırım işi uzun sürdü.''

İki katlı yatın ortasına geniş bir masa kurulmuş ve İstanbul'un büyüleyici deniziyle bütünleşen manzarasına tabaklarda getirilen balıklar eşlik ediyordu. '' Gerçekten güzel görünüyorlar.'' Dedi Fecra masada yerini alırken.'' Arkadaşların binmedi mi gemiye? Valla ben dayanamayacağım!''

'' Binmediler. Balık yemezlermiş haspamlar. Kaptan o kadar uğraştı didindi yine de beğendiremedik'' Dedi Bilal büyük boy nar gibi kızartılmış balığa limon sıkarken.'' Hadi başla sen.''

'' Ama neden? Balıklar çok güzel görünüyorlar?'' Diye endişeye kapılan genç kız tedirgin davrandı.'' Yalçın bizi başbaşa olduğumuzu duyarsa ikimize de patlar. İstersen bende ineyim. Bak az çok biliyorsun huyunu.''

'' Bir günde kocanı düşünmeden geçirsen kötülük yapmış olmazsın. Bence önünde ki balığın keyfini çıkar.'' Diye karşılık veren Bilal tüm iyi niyetiyle bardaklara limonata doldurdu.'' Hem senin dostun sayılırım. Benle bir öğle yemeyi yiyemeyecek misin?''

Fecra, adamın gülen gözlerinde kötü niyet göremedi. Ve az önce ki endişesi için kendine kızarak sustu. Zaten kocasına not düşerek Bilal ve arkadaşlarıyla balığa çıkıyoruz diye yazmıştı. Bunun hiçbir yerinde yanlış bir hareket yoktu.

'' Haklısın.'' Dedi önündeki balığa gözlerini diken genç kız. '' Ama balığımız biter bitmez hemen dönelim.''

Adam başıyla onay verip balığına gömüldü. Fecra'da büyük iştahla balığını yemeye başladığı o anda çalışan motor sesini duydu. Gemi, limandan usul usul denizin ortasına çekilirken '' fazla açılmasın kaptan. Hastaneye geç kalmamak için diyorum.'' Diyerek limonatadan içti genç kız.

'' Geç kalmayacağız güven bana.'' Dedi Bilal denize doğru gözlerini çevirerek.'' Balığımız biter bitmez hastaneye döneceğiz. Lütfen şimdi huzurla keyfini çıkar.''

Fecra, balığını yiyerek arada İstanbul'un manzarasına bakıyor ve elinin altında duran limonatasını içiyordu. Zaman sonra ilaç etkisini gösterdi. İlk önce üzerine yorgunluk çöktü, gözkapakları ağırlaştı sonra da tabağında ki balıkları yiyemeyecek kadar kendini güçsüz hissetti.'' Ben ben iyi değilim. Zehirlen-miş gibiyim. Yediğim ba-lık ba-yat?'' Diye sorduğu an oturduğu sedire başı düştü.

Gemi denizin ortasında rotasını değiştirmiş başka yöne giderken Bilal baygın kızı özenle sedire yatırdı. Ardından balıkla donatılmış masanın örtüsüne tüm yiyecekleri toplayarak denize boşalttı. O anda içeriden çıkan sarı saçlı, mavi gözlü oldukça yapılı adama dönerek kaşlarını çattı.'' Eğer canını yakarsan yeminle seni gebertirim. Anlaştığımız gibi sadece bizimle bir gece geçirecek.''

........................YAZAN SUNAN DİLRUBA ÇETİNKAYA

tam on beş sayfalık bölümdü. İnşallah sevdiğiniz bir bölüm olmuştur. Herkes Zeynep'ten nefret ediyor ama böyle insanlar malesef çevremizde var. ve Fecra bu sefer habersiz bir planın içine düştü. Bakalım gelecek bölümler nasıl olacak? Ben artık ne sizi ne de kendimi bekletmek istemiyorum. İlham geldiği an hangisi olursa olsun yazacağım. Sizlerde değerli okurlarım ilginizi ve desteginizi gerek begenilerinizle gerek yorumlarla gösterin. sizden sadece bunu istiyorum . Ve bu sayfada sadece eğlenerek yazmak istiyorum bu istegim sadece bir hobi olsun sizlerde bende eğlenelim yeri geldi gülüğ ağlayalım. her duyguyu berabaer paylaşalım. ben samimiyetimle buradayım ya sizler.
Sevgilerimle Dilruba

BİR AŞK MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin