......BİR AŞK MEVSİMİ...
... 28 BÖLÜM ..Final.........
Gün içinde tüm yetkiyi eline alan Yalçın, kızı yasaklı bölgelerden uzak tutmuştu. Deyim yerindeyse Fecra hangi yiyecek ve içeceğe el atsa bir adım öteye gidememiş vitrin dışından bakan kediler gibi ağzı sulanmıştı. Gizli köşelere saklanarak buzdolabına yönlenmesi, mutfak tezgahından aşındırdığı meyvelerle kapı çıkışında yakalanması, bir yerden sonra yıldırmıştı.
Başarısızlığın verdiği kabullenişle kocasına boyun eğip dinlenmek için odasına çıktı ve yorganı üzerine çekip birkaç saat dinlenmeye geçtiğinde gün akşama ilerliyordu. Aradan geçen yarım saat sonra karnına giren sancıyla yataktan inleyerek kalktı. ''Yalçın,''diye bağırarak yere indi.'' Yalçın, koş ağrım var.''
Kasıklarından karnına vuran ağrı, şiddetle yükseliyor ve yürürken adımlarını yavaşlatan genç kadın kapıya uzanıyordu.'' Yalçın fenayım neredesin?''.
Dayanılmayacak ağrı git gide yükseldikçe dişini etine taktı ve ayakta kalmaya çalıştı, fakat aniden gözlerinin önü kararınca kapıya tutunarak yere eğildi.'' Nerede-siniz ahhh anne-ciğim. Dayanamıyorum, ''diyerek korkudan ağlamaya başladığında başı dönüyordu. ''Yal-çın nere-desin çok korkuyorum. H-hani yalnız b-bırakmayacaktın! Hani yanımda olacaktın! ''diye bağırdı.
Feryadını duymayan Yalçın, mutfakta kulaklıkla şarkı dinliyor, Ayşen hanımla Erdem bey yalının bahçesinde yürüyordu. Ağrıdan katılan Fecra, dişini sıkarak kapıyı açtı ve eli karnında koridora çıktığında fırıldak gibi dönen başıyla '' Yalçın neredesin! ''diye haykırdı son kez. ''Neredesiniz ölüyorum. Ah ah bebeklerim ahh ahh biri y-yardım etsin..''
Ayakta kalamayacağını anlayınca, katıldığı ağrıyla boylu boyuna yere uzandı genç kadın ve o sırada, elinde çamaşır sepetiyle merdivenleri çıkan hizmetli kız Fecra'yı gördü. '' Yalçın bey.' 'diye çığlık kopardı . '' Yalçın bey neredesiniz? '' Aşağı kata yönelirken yardım istemeye devam ediyor şaşkınlıktan her odaya dalıyordu.
Yalının içi, saniyeler içinde hizmetlinin çığlığıyla doldu ve mutfakta oturan Yalçın'a durumu bildirdiğinde koşar adımlarla merdivenlere yöneldi genç adam. Öte yandan ambulans çağırmasını istedi hizmetliden ve annesiyle babasına haber vermek akılının ucundan bile geçmiyordu. Üst kata çıktığında yerde kıvranan kızın acıyla yoğrulmuş yüzünü gördü.'' Geldim sevgilim korkma buradayım. ''dedi başına eğilerek. Belinden kavradığı sırada kızın kanamış dudakları dikkatini çekti.'' Birazdan hastaneye gideceğiz, korkma geldim yanındayım.''
'' Çok başım b-başım dönüyor. Ağrım var,''diyerek fısıldayan Fecra'nın gözleri kapalı inliyordu. ''Ölecek miyim? Çok ç-çok sancım v-var. D-dayanılacak gibi değil.''
'' Hayır, böyle konuşma şimdi gidiyoruz ve sen bebekleri doğurunca evimize döneceğiz.''diyerek paniğe kapılan Yalçın, hizmetliye seslendi.'' Çağırdın mı ambulansı?''
''Evet.''diyerek merdivenleri çıkan hizmetli heyecanla Fecra'nın yanına geldi.'' Ben bebekler için hazırlanmış kundakları çıkartıyorum. Başka bir şey ister misiniz?''
'' Tansiyon aletini getir. ''diyerek kızı yerden kaldırmaya niyetlenen Yalçın '' Hayatım merdivenlerden inebilecek misin? ''diye sordu üzüntülü gözlerle.'' Ambulans birazdan gelir. Dayanabilecek misin?''
'' A-ayağa kalkınca başım dönüyor. ''dedi Fecra, dudaklarını dişleyerek. '' Ç-çok ağ-rıyor dayanamıyorum. Ah ahhh.'
Kısa zaman içinde tansiyon aletiyle gelen hizmetli doktora uzattı. Vakit kaybetmeden tansiyonu ölçen genç adam tansiyonun küçüğü düşmüş, büyüğü ise yükseklerde görünce korkuyla elleri titredi.'' Ambulansı bekleyemeyiz. Bana yardım et, ''diyerek hizmetliye gözlerini dikti ve karnı burnunda karısını kucaklayarak yerden kaldırdı.
Hizmetli, kızın bacaklarını tutuyor Yalçın, başıyla belini kavramış merdivenlerden aşağı indirirken Fecra sancıyla kendinden geçmişti. Kısa zaman içinde yalının alt katına indiler ve sokak kapısına yöneldiklerinde Ayşen hanımla Erdem bey dış kapıdan içeri girmiştiler.
''Ne oldu güzel gelinime? ''diyerek oğluna koşan yaşlı kadın panikledi.'' Nesi var yoksa doğum mu başladı?''
'' Tansiyonu normal değil. Bir an evvel hastaneye yetiştirmeliyiz.' 'dedi Yalçın, açık sokak kapısından dışarı çıkarken.'' Yalvarırım dua edin bir şey olmasın.''
'' Durun bizde geliyoruz. ''diyerek oğlunun peşinden seslenen Erdem bey mantosunu sırtına geçirmeye başlamıştı. '' Hanım koşun kundak ne varsa alın. Hay Allah bir şey olmadan sağ salim bir kurtulsa.''
Hizmetli ile genç adam kızı arka koltuğa yatırdılar ve Fecra'nın inleyen başını kucağına alan hizmetli üzgün duruyordu. Öte yandan direksiyona geçtiği gibi aracı çalıştıran Yalçın, tam gaz yola koyuldu. Önüne çıkan her araca korna çalıyor ve trafik lambalarını sollarken eli kornadan çekilmiyordu.
İçine bir yangın düşmüştü. Ağzı susmayan kızın şimdi inleyerek koltukta yatması zoruna gitmişti. Heyecanın verdiği korkuyla eli ayağı birbirine dolanmış ecel terleri döküyor, kalbini delip geçen endişeler içinde aciz bir mahlukat gibi yüzüyordu.'' Çekilin be önümden. ''diyerek aracın camını açmış trafiğin içinden çıkmaya çalışıyordu.
Titrek ellerle hastaneyi aradı, uzman bir doktorun hazırlanmasını başhekimden istedi. Öte yandan önüne takılan trafikten çıkmak için dar sokakları seçti. Bir limoncunun ekmek teknesine çarpı ve limonlar yerlere saçıldığında özür diledi. Adam arkasından bağırıp küfrü basarken Yalçın, açtığı camdan cüzdanından bir miktar parayı havaya attı.'' Özür dilerim abi, hastaneye ulaşmam lazım. Karım doğuruyor.''
Deli gibi giden aracın ardından yere savrulmuş paraları toplayan limoncu, günlük kazancının on mislisini elinde görünce güldü. ''Allah yolunu açık etsin be evladım. Allah nur topu gibi bir evlat versin.''
Süratle sürdüğü araçla Acıbademe yönelen genç adam caddeye çıktığında trafiği atlatmıştı.'' Hayatım az kaldı. Biraz daha dayan .''diye seslendi dikiz aynasından arka koltuğa. Sesine cevap alamayınca,'' Fecra uyudun mu?'' diye sordu.
'' Sanırım uyudu. ''dedi hizmetli. Kızın yan düşmüş başını tutarak durumun normal olup olmadığından habersizdi.
'' Uyuduğundan emin misin?''diyerek paniğe kapılan Yalçın, kornaya basarak hastane arasındaki mesafeyi bitirmeye çalışıyor alnından akan terler boynuna iniyordu.'' Nefes alıyor mu kontrol et. Elini ağzına koy soluyor mu baksana.''
Adamın uyarısıyla kızın dudaklarına elini koyan hizmetli '' soluyor fakat çok yavaş soluyor. Bir de şey şey.''
''Şey ne?''diye bağırdı Yalçın elini direksiyona dayayarak. ''Söylesene be kızım.''
'' Şey efendim doğum suyu geldi ve kanaması başlamış. Yani bilmiyorum sanki normalden fazla! Bu normal mi? Sessiz doğum yapar mı kadınlar? Şu an Fecra hanım baygın bu bu ...''
'' Allah kahretsin. ''diyerek önündeki aracı sollayan Yalçın rüzgar gibi caddede uçuyor her gün gittiği hastanenin yolu gözünde yıl gibi büyüyordu.'' Dikkat et. Gerekirse şah damarını kontrol et. Dediğimi yap. Duydun mu beni?''
Başını korkuyla sallayan hizmetliden beter hale gelen Yalçın'ın gözleri dolmuştu. Bu sahneyi daha öncede yaşamıştı ama bu sefer kaybeden taraf olmak istemiyordu.'' Dayan.''diye hıçkırdı içinden. ''Dayan seni yetiştireceğim dayan meleğim.''
Gül rengi dudakları acıdan morarmış, iniltileri her saniyede azalmış hastanenin önüne geldiklerinde baygın bir beden olarak sedyeye alınan Fecra, ölü gibiydi. Belden aşağısı kanlar içinde kalan hizmetli, sedyenin yanında ilerliyor, kalbi üç buçuk atan Yalçın ise hiç düşünmediği bir şekilde doğuma giden kızla perişan oldu. Tanık olduğu bu anı başka şekil hayal etmişti.
Fecra, her zamanki gibi kendine has şekille sayacak ve doğum anında kocasını dokuz doğuracaktı. Hayalleri bir balon gibi sönmüştü, hele kızın suskun, yorgun acı çeken yüzüyle içi sızlıyordu. Doktorların müdahalesine alınan genç kadına serumlar takıldı ve vakit kaybetmeden Yalçın'la konuşmaya geçti başhekim. '' Sezeryan yapmalıyız. Fecra, hanımın tansiyonu yüksek ve çok kan kaybetmiş, bu şekilde normal doğum yapamaz, yaparsa hayatı riske girer. Şu an bile çok riskli. Açık olmam gerekirse.. ''
'' Elinizden ne gelirse yapın yeter ki Fecra'ya bir şey olmasın. ''diyerek panikleyen Yalçın yerinde duramıyordu. '' Bakın önceliğim karım, ondan sonra bebekler. Anladınız değil mi? Ne olursa olsun yeter ki Fecra yaşasın.''
''Anladım, ''dedi başhekim Yalçın'ın omzuna vurarak. ''Korkma bu sefer her şey farklı olacak. Sadece dua et. Şu an buna ihtiyacı var. Bebeklerinde.''
Eli ensesinde banklardan birine geçen Yalçın, dur duraksız bacaklarını sallıyor dilinden dökülen dualarla gözlerini acil kapısına dikmiş bekliyordu.'' Allah'ım,''dedi içten içe. ''Bağışla. Fecra'mı bana bağışla. Yangın yerine dönmüş kalbim buna dayanacak güce sahip değil. Melek gitti ama yalvarırım merhamet et ki sevdiğim kadını da alma benden. Şu kapıdan eli cebinde, yüzü yere dönmüş doktor görmeye dayanamam. Buna gücüm yetmez. Kaldıramam. Dayanamam. Merhamet et!''
Yanaklarına inmiş yaşlarla dualara sarılan Yalçın, kendini tutamıyordu. Üzerine dikilmiş gözleri umursamıyor adeta bir çocuk gibi inceden gözyaşı döküyordu. Sonra iki omzuna birer el dokundu. Başını yukarı kaldırıp yaşarmış gözlerle baktığında annesiyle babasını gördü.
'' Korkma.''dedi babası sıkıca oğluna sarılarak.'' Buradayız. Hiç bir şey olmayacak. Sakın korkma torunlarımla gelinim bu soğuk hastaneden çıkacak. ''
'' Baba, ''diyerek küçük bir çocuk gibi, yaşlı adamın boynuna sarılan Yalçın, kendini tutamıyordu. Melek, öldüğünden bu yana bir kere bile ailesinin gözü önünde ağlamamış her defasında güçlü durmayı başarmıştı. Fakat şimdi korkuları yeniden depreşince psikolojik olarak kendini durduramıyordu.''Bu seferde kaybetmekten aynı acıları yaşamaktan korkuyorum. Fecra'da giderse aramıza ölümün soğuğu işlerse buna dayanacak gücüm yok.''
Gözü yaşlı gülümseyen Ayşen hanım oğlunun sırtını şefkatle sıvadı.'' Fecra güçlü kız. ''dedi destek vererek. ''Seni bırakmaz. Şimdi kendini toparla ve varlığını hissettir ona. Hem torunlar seveceğiz biz. Gelinimle hep beraber aynı evin içinde olacağız. Hadi bırakın şu kasveti.''
'' Hanım doğru söylüyor. ''dedi Ekrem bey oğlunun omzuna şefkatle vurarak.''Yalnız değilsin biz her daim arkandayız. Sevin be evladım baba olacaksın. Bu gün senin mutlu günün, bayram diye ilan edilecek bir akşam yaşıyoruz. ''
Aldığı destekle bir yudum da olsa rahat nefes alan Yalçın'ın içi içini yiyordu. Acilin kapısı açılıp içeriden iyi haber duymadıkça da rahat etmeyecekti. Bir sağ bir sol koridorda sıkıntıyla mekik dokurken bir hemşire çıktı acilden'' kan gerekiyor acil kan lazım, ''diyerek doktora yaklaştı. '' Kan kaybını dindiremiyoruz bu yüzden kan gerekli.''
'' Tamam benden alın. Kan gruplarımız uyuyor. ''dedi Yalçın endişeyle.'' İyi mi karım?''
'' Kanınızı alayım sonra doktor sizi bilgilendirir. ''diye cevap veren hemşire, Yalçın'ı başka bir odaya aldı ve dakikalar içinde elinde bir torba kanla acilin kapısından girdiğinde, genç adam kan verdiği halde yerinde yatmıyordu.
Sancılı dakikalar bir ömür gibi uzadı. Sevincin, hüznün ve korkunun bir arada olduğu saniyelerde nefesler tutulmuştu. Yaşlı çiftte en az Yalçın, kadar endişe ve korku içindeydiler fakat bunu yansıtmamak için güçlük çekiyorlardı. Yalçın, ikincisinde de bir mağluba girerse, bu sefer hayata tamamen küserdi.
Aradan yarım saatten uzun zaman geçti ve acilin kapısında görülen doktor aileye doğru yürümeye başlayınca, arkasından gelen iki hemşire kundaklar içinde bebeklere sarılmış gülümsüyorlardı.
'' Eşim nasıl?'' diyerek yerinden fırlayan Yalçın heyecanla atıldı. Tam da bu esna da gözüne takılan bebeklerin minik elleriyle yerinde dona kaldı. Yıkanmak için yanlarından uzaklaşan ufaklıkların ardından ağlama seslerini duydu. Tuhaf bir gülümseme geçti dudaklarından ve iliklerinde hissettiği korkuyla gözlerini doktora çevirdi. '' Onlar şimdi bizim mi? Peki ya karım nasıl? Hayatı risk taşıyor mu? Sağlığı nasıl? ''
'' Sakin olun.''diyen doktor ciddi duruyor kaşlarını çatmış Yalçın'ın acıyla yoğrulmuş gözlerine bakıyordu. '' Sen çok şanslı bir herifsin. ''diye devam etti gülerek.'' Korkma karın yaşıyor ve maşallah nur topu gibi bir kız bir oğlun oldu.''
'' Eşimi görebilir miyim?''diye sordu genç adam.'' Onu görmeden içim rahat etmeyecek.''
'' Elbette şu an uyuşturulduğu için kendinde değil. Ama seni soracak kadar ayık. ''dedi doktor yaşlı çifte selam vererek.'' Bana müsaade artık torun sevmeye çağırırsınız. Bir lohusa şerbeti içmeye gelebilirim.''''
Bebekler kundak içinde yıkanmak için giderken heyecan dolu bir yürekle acilin kapısından giren Yalçın, beyaz çarşafların içinde yatan kadının başucuna yürüdü. Karısı gözlerini kapamış uyuyordu. Bir hemşire koluna serumla kan takmış etrafı topluyordu. Yastığa dökülmüş karısının siyah saçlarına dokunarak yüzüne yaklaşan genç adam dudaklarını alnına bastırdı. Sonra üşümüş ellerini tutarak çarşafın içine aldığı gibi bir eliyle yüzünü okşuyordu. Fecra o anda zorlukla gözlerini araladı ve'' B-bebekleri gördün mü?'' diye sordu fısıltıyla.'' Yaşıyorlar mı? Sağlıklılar mı?''
Başını sallayan Yalçın, bir kez daha karısının alından öpüp yüzünü okşadı.'' Gördüm hayatım tıpkı senin gibi çok tatlıydılar.''dedi gözleri dolarak.'' Sen nasılsın? Çok sancın var mı?''
'' Cinsiyeti neymiş?'' diye sordu Fecra, kocasının elini tutarak.'' Kız mı, erkek mi?''
''Biri kız biri erkek. Her ikisi de sağlıklı sen onları düşünme. Annemler dışarıda ve seni birazdan normal odaya alacaklar. Dinlen olur mu korkma bebekler iyi.''diyerek elini sıkıca tutan Yalçın, ne diyeceğini şaşırmıştı.
Kocasının sözleriyle rahatlayan Fecra '' Bebekleri ne zaman göreceğim?''diye sordu gözlerini kapatarak. ''Bir kez görsem sonra uyusam olmaz mı?''
'' Tabii olur, ''dedi Yalçın, başucundan doğrulup odanın kapısına yürüdüğü sırada kundaklanan bebekler hemşireler tarafından içeri alınmıştılar. '' İşte geldiler sevgilim.''
Biri sessiz diğer çığlık çığlığa ağlayan bebekler hemşireler tarafından anneye verilirken Yalçın sadece bakakaldı. Karısının gözleri önüne bırakılan, el kadar boyları bile olmayan küçük şeyler için mi onca yıl hasret çekmişti. Kendi kanlarından, canlarından kopup birer hayattılar. Savunmasız üstelik bir yudum sevgiye ve aşa muhtaç küçük kalpler.
Fecra, her ikisine de baktı ve gülümseyerek gözyaşı dökmeye başlayınca Yalçın gözlerini bebeklerden alamıyordu. O esnada kapıdan içeri giren yaşlı çift, bebeklerle gelinlerinin yanlarına geldiler. Her ikisinin yorgun gözlerinde tatlı bir tebessüm belirmişti ve bunun verdiği hisler artık her ikisi de bir dede ve babaanneydi.
*****
O gece hastanede kaldılar. Doktor kontrolünde ertesi güne kadar çıkış verilmedi. Tüm gece boyunca karısının başucundan ayrılmayan Yalçın'nın dünyası değişmişti. Şimdi kalbine davetsiz misafir gibi gelen iki konuk vardı ki geçmişte kalan kırgınlıkları ve yorgunluğu silip süpürüyordu.
Ertesi gün doktor muayenesinden geçen Fecra'ya bir hafta dinlenme verdiler ve bebekler sağlık testinden geçtiler. Her ikisi de sağlıklıydı. Hastaneden öğlene doğru çıktılar ve tez zamanda yalının kapısından girdiklerinde, ev pembe ve maviyle süslenmişti. Kapılara kurdelelerle yazılmış ( Hoş geldiniz melekler) tüllerle süslenmiş ve sepetler dolusu ayıcıklı şekerlemeler merdiven başlarına asılmıştı.
'' Aman Allah'ım bunlar bizim için mi?''diye soran Fecra'nın gözleri ışıl ışıldı. Saçında kırmızı bant tutuşturulmuş hayran gözlerle tavanlara uçmuş balonları izleyerek ilerliyor, kocası iki elinde bebek pusetiyle yatak odasına çıkıyordu.'' Her yer pembe ve mavi olmuş. Şunlara bak Yalçın,''diyerek mavi renge boyanmış güllerden birini yere uzanıp aldı.'' Düğün gibi.''
'' Bunlar az bile.''diyerek arkadan seslen Ayşen hanım yemek için mutfağa koşmuş Erdem bey ise keyif kahvesini salona istemişti. Öte yandan usul adımlarla ilerleyen Yalçın, kendi odasının kapısında bebeklerle durunca Fecra, çatı katına yöneldi.
'' Dur,''dedi genç adam pusetleri yere bırakıp kadının kolundan nazikçe tutarak. ''Lütfen benimle gel.''
Anlamsız gözlerle başını kocasına çeviren genç kadın '' Nereye?''diye sordu.
'' Gel meleğim.''dedi Yalçın güler yüzle. Sonra da Melek'le paylaştığı yatak odasının kapısını açtı. Fecra'nın elini tutup içeri bebeklerle geçtiklerinde, genç kadının gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.
Yerlere kadar inen eski perdelerin yerini şimdi mürdüm eriği moru almış, eski model ahşaptan yapılan yatağın yerine, beyaz renk başları oymayla işlenmiş yatak gelmişti. Ve yatağın baş duvarında (, HOŞ GELDİNİZ MELEKLERİM,) yazılıydı.
İran halısı yerden kaldırılmış onun yerine Afgan kırmızısı bir halı serilmişti. Komidin üzerinde duran evlilik resimlerini görünce eli ağzına gitti. Daha sonra giyinme bölümüne yerleştirilmiş, iki tane beşik dikkatini çekince başını kocasına çevirdi.'' Yalçın,''dedi gözleri dolarak.'' Tüm bunlar bizim için mi?''
'' Beğendin mi hayatım?'' diye soran Yalçın, kadının ellerinden öptü. '' Eğer renkleri sevmezsen değiştirirsin. Beşiklerin kendiliğinden sallanma ayarı var. Geceleri rahat etmek için odaya koydum. Zorlanırım dersen bir dadı da tutarız.''
Kocasının gözlerine hayranlıkla bakan Fecra.'' Çok çok teşekkür ederim. Ama neden bunu yaptığını söylemedin? Burası senin mazin ve ben senin mazine ömrümün sonuna kadar saygı duyardım. Geçmişini hiçbir zaman yok saymadım sayamam da.''diyerek ağlamaya başladı.'' Bununla yaşamayı öğrenmiştim. Böyle bir şeyi yapmak zorunda değildin.''
'' Sevgilim,''diyerek karısına nazikçe sarılan Yalçın, göğsüne hapsetti.'' Ben seninle var oldum. Geçmişimle değil geleceğimin kadınıyla nefes alıyorum. Sen bana aitsin ve dünya değerlisi iki evlat verdin. En önemlisi kalbini açtın, gülen gözlerini bahşettin. Bu oda artık benim için bir ifade etmiyor ama bu odada sen olursan burası bana cennet olur.''
Adamın göğsünden çekilen Fecra '' Peki eşyaları ne yaptın?''diye sordu sulu gözlerle. '' Bir vazoyu kırdım diye kızmıştın şimdi neredeler?''
'' Bir yardım kuruluşuna gönderdim. Eminim başka insanların daha çok ihtiyacı vardır. ''diye cevap veren Yalçın karısının dudaklarından sıcacık bir öpücük aldı.'' Yalnız bebeklere ne isim vereceğiz sevgilim? Babam her fırsatta oğlumuza babasının ismini, yani İhsan, koymak istiyor. Babamı kıramam ama sen ne dersen ona da razıyım. ''
Gülümseyerek yatağın üzerine bırakılan, ikisi de birbirinin kopyası olan, siyah saçlı zeytin gözlü bebeklere gözünü diken Fecra.'' Bence babanı kırmayalım fakat kızımın ismini ben koymak istiyorum.''dedi. '' Buna izin verirsin değil mi?''
'' Elbette,''dedi Yalçın, bebeklerin başına geçerek.'' Kızımıza hangi ismi vereceksin düşündün mü?''
'' Evet,''diyerek kızının eldivenli ellerinden tutan Fecra '' Melek olsun. ''dedi gülümseyerek.
Yalçın, karısının yüzüne uzun uzun baktıktan sonra şüpheyle sordu. '' Neden bu ismi koymak istiyorsun?''
'' Sence bir nedeni olmalı mı?''diye sordu Fecra gözlerini kapatarak kocasının omzuna yaslandı.'' Güzel ve masum bir isim ve bu ismin sahibi seni bana bıraktı. Ona bir teşekkür borçluyum.''
Ellerini uzun dalgalı saçlarda gezdiren Yalçın gözleriyle buluştuğu kadının yüzüne gıpda ederek bakıyordu.'' Hayatımdan bir Melek gitmiş olabilir ama yerine üç Melek geldi. İçlerinden birine öyle hayranım ki nefesini duyduğumda ısınıyorum. Gözlerine baktığımda yaşıyorum, dudaklarından öptüğümde sarhoş oluyorum.''
Nazlı bir edayla gülen Fecra'' Emin ol şövalyem kalbimde yerini görseydin böyle sözler etmezdin.''dedi yorgun gözlerle.
'' Kalbini gözlerinde görüyorum adeta bir kuş gibi çırpınıyor.''diye cevap veren Yalçın yatağın çarşafını çekip kadına yatacak yer açtı. '' Önemli olan senin de benim gözlerimde görüyor olman.''
''Görmesem burada, yanında olmazdım.''diyerek genç adamın açtığı yere uzanan Fecra yüzüne yaklaşan Yalçın'ın çenesine elini koydu.'' Seni seviyorum.''
'' Seni seviyorum meleğim, ''diyerek karşılık veren Yalçın kadının alnına öpücük kondurup üzerine yorganı çekti. Bebekler mışıl mışıl uyurken yatağın bir köşesine temkinli yer açıp oraya pusetleri bıraktı. Tam odadan çıkıyordu ki Fecra, uykuya dalmış ayakları açıkta kalmıştı.
Kapıdan geri döndü ve yorganla ayaklarını örterken dudaklarından silik bir gülüş geçti. O anda aklından geleni yaptı ve karısının ayaklarını iğrenmeden, adeta minnettarlık duyarak öptü.
SON
*********************Sayfa sayısı 395...kelime sayısı 109,783......bitmiştir
*******************************************************************************OKUYANLARIN DİKKATİNE HİKAYE HAKKINDA BİLGİLER...Lütfen okuyun.smile emoticon
Evet bir hikayenin daha sonuna geldik. Bitirmenin verdiği rahatlıkla artık başımı yastığa koyabilirim. Bu hikayemin Yalçın karakteri ile Fecra karakteri gerçek hayattandı. Yalçın ünlü bir doktor! İsmini veremiyorum ama onun hüzün dolu hikayesini öğrendiğimde günlerce aklımdan çıkmamıştı. İnsanların aklına yer eden, erkekler maymun iştahlıdır eşi toprağa verilirken gözü dışarı kayar derler ya Yalçın öyle değildi.
Doktorumu rahmetle anıyorum mevkisini ve uzmanlığını ismini versem hepiniz tanırsınız bu yüzden hayatını ifşa edemem. Saygım sonsuz. Bir eş ölünce arkasından ağlayan, gözyaşı döken, mazi dolu odasının kapısını temizletmek için bile kimseye açtırmayan, kendisi temizleyen, süpüren tüm gün devamlı hiç üşenmeden çiçekleri değiştiren, hayatına başka kadın almayan ve bir bebek uğruna ölen eşinin yerine kimseyi koymayan gerçekten aşık bir adam yazdım. Gizli saklı odaya teyzem genç kızken girmiş ve ölen eşin terliklerini, askıda asılı sabahlığını ve odanın panjurla örtüldüğünü öğrendiğimde neredeyse ağlayacaktım. Bu odaya gizliden girmişler. İyi ki bu riski göze almışlar.
Böyle adama ancak Fecra gibisi yakışırdı. Hikayeyi ben dram yüklü yazacaktım ama Hanife adında değerli okurum komedi olsun diye ısrar etti benden kıramadım iyi ki de sözünü dinlemişim. Huzurunuzda ona teşekkür ediyorum çünkü komediye ilk atılımım arkadaşım sayesinde oldu ve kendimi keşfetmiş oldum.
Bu hikayede çok sahne gerçektir. Sözler, anılar, yaşanmışlar . Çevremde sormadığım kimse kalmadı. Çocukluk anılarında tutun yaşlı dul kadınların hayatına kadar indim. Komediyi ilk kez yazmanın verdiği korkuyla iyi olmasını istedim elimden gelen her şeyi yaptım inşallah sevmişsinizdir dileğimle.
Fecra, benim canım kadar çok sevdiğim bir arkadaşımın ismi. Onunla bir keresinde sohbet ederken isminin herkes tarafından bilinmediğini ve ismini telaffuz ederlerken yanlış söylediklerini üzüntüyle söyleyince üzülmüştüm, sonra bu hikayeye ismini vermesini istedim oda sağ olsun sevinerek verdi ve sizlerde Fecra ismini okumuş oldunuz. Bu hikayede arkadaşımın çocukluk anılarını abisiyle olan diyaloğlarını annesiyle olan samimi kısımları yazdım. Gerçekti.. Sanki hikaye yaşanmışlıklar üzerine kurgulu oldu. smile emoticon
Bu uzun yolda yanımda olan destekleyen begenisini esirgemeyen yorumunu çekmeyen samimi okurlarıma teşekkür ediyorum. Bunun yanı sıra beğeni sunmayan ve yorumunu esirgeyenlere de hakkım helal olsun. Kimseye karşı borçlu olmak istemem ve kimsenin de bana borçlu kalmasını istemem. Gönlüm rahat bundan sonra Dilsiz Cadı ile devam ediyoruz. Sevgi ve saygılarımla... YAZAN SUNAN DİLRUBA ÇETİNKAYA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AŞK MEVSİMİ
RomanceSakar, çılgın. deli, bir insanı çileden çıkaracak kadar konuşkan. zeki, obur, güzel bir kızdır Fecra Eroğlu. Bir kafe de çalışır ve babası araba tamircisidir. Yirmi yıllık çocukluk aşkı tarafından keklendiği gün hayatının dönüm noktasını yapar. Hiç...