Medya : Audioslave - Like A Stone
| Satılmış bir ruhun geri kazanılması için oturulan masaya sindi kanım. |
~~~
Kulağından içeriye arsızca süzülen fısıltıların eşliğinde, parmak uçlarını bardağın ağzında gezdirmeye devam etti. Temasları hissetmiyor, gözleri ışıklandırmaya dikilmişken karanlıktan seçilen tek bir yüze karşın gülümsüyordu.
"Senin için ruhumu şeytana satabilirim."
Bardağı dudaklarına götürüp tek dikişte bitirdikten sonra yanında oturan kadına dönüp başını yana eğdi. Viskide ki turba aroması dilinden, genzine yayılmadan kafasında bir kaç şey şekillenmişti. Gürültülü müzik, kaybolmuş zihinlerin kontrolünde olan bedenler ve şeytanla dans eden bir kaç melek. Kadının yüzüne hafifçe eğilip biraz daha incelemek istedi, tüm acılarını anlatması için yüzündeki her çizgiye saatlerce bakmak istedi ama makyajın altında kalan o gerçekliği göremedi. Takılan tek bir maske ilişti gözlerine, o maskede saklanan tüm duygular birer birer gözlerine yansırken dudaklarının tek tarafı yukarı büküldü. Satılmış bir ruhun pazarlanması için oturduğu masadan kalkmadan önce fısıldadı.
"Eğer geri alabilirsen, neden olmasın?"
Barmene elinin ufak bir hareketiyle veda edip deri ceketini omzundan sallandırarak mekandan çıktı. Müziğin uzaklaşan sesine binaen temiz hava ile yanan ciğerlerine karşı gülümsedi. Gözleri hafifçe sulanmış, kalbine hafif bir sızı girmişti. Pisliğe o kadar batmıştı ki temiz olan her şey canını yakıyor onu fiziksel bir yıkıma sürüklüyordu. Böyle şeyler ruhunu zedelemeye yetmiyordu zira büyük bir acı ile yıllardır yaşamak diğer acıları yok saymakla başlıyordu.
Bir şehir ne kadar kalabalıksa ıssız sokaklarda o kadar çok artıyor, insanı içine çeken bir deliliği başlatıyordu. Sarhoş muydu yoksa ayık mı pek emin değildi. Ezberlediği yollarda adımları sabit bir şekilde ilerliyor, gözleri sokakları görmek yerine tek bir yüzü zihnine kazıyordu. Ölüme giden ayakları kanına karışan yoğun alkol yüzünden bir kaç kez tökezlese de durmak aklından bile geçmemişti.
Mezarlığa doğru giderken düşme fikri sebepsizce çok komik gelmişti, o kadar komik gelmişti ki adımlarını durdurup başını geriye atmıştı. Kahkahaları boş sokakta yankılanırken dudaklarından geceye kazınan dumana yüzünde donan gülümseme ile baktı. Soğuk hava nefesine renk verirken ihtiyaçla elini cebine atıp sigara paketini almış ve hızlıca yakarak dudaklarına yerleştirmişti.
Sigaranın acı tadı genzine yerleşip gözlerini kısa süreliğine kapamasına sebep olmuş ve tüm bedenini gevşetmişti. Parmakları arasında tuttuğu sigaralı elini kaşında ki piercinge götürüp yürümeye devam etti. Tökezlemesi artıyordu fakat o an için yemin edebilirdi bunun sarhoşluğu ile uzaktan yakından alakası yoktu. Mezarlığa yaklaştıkça tökezlemesinin sebebi özlemin ruhundan sızıp tenine yayılmasındandı.
3 yıldır her gece olduğu gibi aklının son damlasını bırakacak kadar içip, mezarlığa gidiyor ve gün doğana kadar orada kalıp saatlerce konuşuyordu. Bazen susup onun konuşmasını bekliyordu ama hiç bir zaman sesine cevap alamıyor, sessizliğinde saklanan özlemi sigarasına sığdırmaktan başka bir yol bulamıyordu.
Fakat o gece Kim Taehyung' un ritüelini ara sokaktan gelen bağırışlar kesmiş ve başını geriye atarak genzinde sakladığı dumanı geceye bırakmıştı. Pekala kavgaları ayıracak ve ölesiye dayak yiyeni kurtaracak kadar iyilik dolu bir yapısı yoktu. Bazen çok sıkılırsa gidip izler ya da fiziksel acıya odaklanmak isterse karışarak bir güzel dayak yerdi. Bu gece de kalbinde ki kanserli bölge çok fazla sızlıyorken birazcık fiziksel acıya ihtiyacı olduğuna karar verip yönünü değiştirmiş ve sigarasını bitirerek izmaritini yere atmıştı.
Kabul, birbirinin ağzını yüzünü dağıtan kavgacı tiplemeleri fazlasıyla görmüştü -ki az önce birisinin geçirdiği tekme yüzünden diğeri muhtemelen çocuk sahibi olamayacaktı- ama iki vahşiyi elinde koca bir paket cips ile oturup izleyen birine hiç tanık olmamıştı. Cipsleri büyük bir iştahla yediğini söylemeye bile gerek yoktu.
Ah adamın yanında oturan kediyi de unutmamak gerekirdi muhtemelen çünkü önünde bir yığın cips vardı. Taehyung' un kaşları kalkmış gözleri, sokak lambasının aydınlattığı alanda kavga eden ikiliyi büyük bir heyecanla izleyen adama takılı kalmıştı.
Paketten çıkardığı cipsi ağzına atıyor ardından tekrardan bir cips çıkararak yanında ki kediye veriyordu. Kedi bir kaç kez yaladıktan sonra burun kıvırsada adam her defasında ona cips vermeye devam ediyordu.
Taehyung' un ilk düşüncesi, hakkından feragat ettiği halde, hakkı olanı yine de veren şaşkın bir adam olduğuyla ilgiliydi. Kabul etmek gerekirse adamın adalet duygusu hakkında yanılmamıştı ama şaşkın kısmında büyük sıkıntılar vardı ki halledilemeyecek şeyler değildi.
"Vazgeç diyorum artık. Vazgeç!"
Tae, duyduğu cırtlak bağırtıya karşın suratını buruşturdu. Boyu diğerine oranla kısa olan sürekli yerinde zıplıyor, boş yumruklar savurup patlamak istercesine şişen boyun damarları ve kıpkırmızı suratı ile karşısında ki çocuğu gülme krizine sokuyordu. Eh herkes yüzü dağılmışken kahkahalar atamazdı bu yüzden Taehyung taktir edip bakışlarını tekrardan cips yiyen adama dikmişti. Karanlıkta yüzünü ayırt edemediği için biraz daha yaklaşmayı düşündüğünde adam ayağa kalkmış ve biten paketi avuç içlerinde ezmeye başlamıştı.
Kavga edenlere doğru ilerlerken Taehyung engel olamadığı merakıyla birlikte yapacaklarını izlemeye başlamış ve adamın yüzünü gördüğünde istemsizce yutkunmuştu. Kedinin yemediği halde cipsler için kaldığını düşünmüştü ama hayır kesinlikle bu yüzün sahibinden ayrılmak istememişti.
Jimin, üzerine atıldığı Jungkook' un kahkaha atan yüzünü parçalara ayırmaya başlayacaktı ki kapüşonlusundan geriye doğru çekilmiş ve nefesi kısa süreliğine kesilmişti. Kook' unda kendisi ile aynı durumda olduğunu görmek az buçuk onu rahatlatsa da boğazına dayanan kazağı onu deli etmeye yetiyordu. Ah Park Jimin' i bir çok konu deli ediyor, hayatını yaşanmaz kılıyordu.
İkisi de enselerinden kavranmış yavru kedi gibi duruyor ve birbirlerine ulaşmaya çalışarak hırlıyorlardı ki, onları tutan adam konuştu.
"Sıkıldım. Üstelik karnım hala aç. Eve gidiyoruz."
"Ama hyung bu-"
Jimin' in mızmızlanması adamın bakışları ile son bulduğunda Jungkook kıkırdayıp Jimin' e dil çıkardı.
"Jung dilini koparmamı ister misin?"
Adamın gülümseyen dudaklarından kaçan zarif kelimeler daha da ürkütücü oluyordu. Aldığı tehdit üzerine dışarda kalan dilini hızlıca düzeltip yutkunarak başını olumsuz anlamda salladı. İstediğini elde eden Jin büyük bir neşe ile kıkırdadı.
"Güzel. Hadi eve gidelim."
Taehyung arkasını dönüp nedenini bilmediği bir şekilde hızlı adımlarla sokaktan çıkarken, kalbi tuhaf bir ritimle kıpırdanıp adamı gülümsetmişti.
"Ah lanet olası!"
Duyduğu ses ile adımları bir süre kesildi.
"İzmaritleri neden yere atarlar ki? İzmaritin yeri buraysa senin de yerin çöp kutusu! Pis çevre düşmanı!"
Dudaklarında ki gülümseme büyümüş, dişleri dudaklarına sertçe geçerek kahkahasına engel olmak istemişti. Taehyung' un tekdüze hayatı o gece, kavga izlerken yanında ki kediye büyük bir şefkatle cips yediren adam yüzünden hareketlenmeye başlamıştı. Hayır hayır, asıl olay bu değildi. 3 yıldır zihninden gitmeyen o yüzün yanına kedi ile oturup kavga izleyen adamda eklenmişti.
Zihninde ki ölüm sessizliği yaşamın ilk kıpırtısına uyanmış ve kanlı gözlerini aralayarak ışık saçan o duyguyu tatmıştı. Ölüm yaşam için, o an savaşmaya başlamıştı.
Kalbinde ki kanserli bölgenin aldığı ilk neşter darbesi, ruhu üzerine kumar oynadığı masada ki kanlı ellerine bırakılan ilk kalp çarpıntısıydı bu.
###
Çok saçmalamadım umarım temalı bir bölüm notu açskd artık olduğu kadar 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cherish Me | TaeJin
Fiksi Penggemar[ tamamlandı ] Kral / Dram / Yaoi Taehyung, katilinin peşine düşer, ❝ Sana ölümü anlattım. Sense usulca ölü kalbime dudaklarını yasladın. ❞