10

899 117 291
                                    


Medya : Free Our Fallen

| Kan kokulu ellerindi bana cennet bahçesi.|

•••

Sızlayan bir duygu vardı içinde bu yüzden sürekli derin nefesler alıyor, elinde ki bezi daha da sert bastırıyordu masaya. Gecenin 1' inde tek başına kalmış Dreamland' ın üst katında ki masalarla cebelleşiyordu. Polis merkezini arayıp şikayette bulunduktan sonra gelişen olaylar yüzünden hala içinden kopup gelen bir hisle baş ediyordu. Vicdanı ona kendini hatırlatmaya çalışsada Kook kaşlarını çatıyor ve haklı olduğunu kendi kendine mırıldanıyordu. Taehyung bir gecesini hapishanede geçirerek ufak bir ceza almalıydı ona göre. Polis merkezinde ki çok samimi arkadaşlarından istediği ufak bir rica anında yerine getirilmiş ve polisler ruhsuzca etrafa bakan Taehyung' u karakola götürmüştü. Elbette peşinden giden Yoongi yüzünden sinirleri aşırı derece de zorlanmış, tüm vücudu öfkeyle kasılmıştı.

Bezi hırsla masaya fırlatıp sandalyeye titreyen alt çenesiyle çöktüğünde ellerini yüzüne kapamıştı. Anlamıyordu. Nerede hata yapıyordu? Neresi eksik ya da fazla geliyordu da bir türlü onu sevemiyordu? Nasıl bir zehirle dolmuştu kanı ki bir türlü ondan vazgeçemiyordu? Yumruk yaptığı ellerini dolan gözlerine bastırıp derin bir nefes aldı. Kendisi nasıl Yoongi' den vazgeçemiyorsa, o da Taehyung' dan vazgeçemiyordu. Anlıyordu, gerçekten tüm gerçekliği ile karşısına dikilen bu acıyı anlıyordu ama saygı duymak pek onluk değildi. Kaşına taktırdığı ve hissettiği acı yüzünden küfürler etmesine sebep olan piercinge hafifçe dokundurdu parmaklarını. Düşünmüştü ki, eğer ona benzerse eğer birazcıkta olsa Kim Taehyung' un tenine kazınan acıları paylaşırsa Yoongi onu da severdi. Cebinde duran dövme taslağını çıkarıp masaya koyduktan sonra dolu gözleriyle bakmaya başlamıştı. Bu canını çok yakacaktı biliyordu.

Ruhsal acıları kazımazdı vücuduna. Yok sayar hiç olmamış gibi devam ederdi. Yaşamak için duygularını öldürmesi gerekiyordu. Biliyordu ama Yoongi yüzünden duyguları ölmek yerine öldürüyordu. Zehirli sarmaşıklarla dolanan kelimeleri sarıyordu tenini. Onu seviyordu, kanayan yaralarından taşan haykırışlarla birlikte diz kapakları üzerine düşüyor ve nefesi kesilesiye adını sayıklıyordu. Hayır onu sadece sevmiyordu. Onda yaşam buluyordu. Katilinde nefes alıyordu Jungkook.

Gelen tıkırtılar yüzünden ayaklanıp kafenin mutfak kısmına doğru yöneldi. Tabaklardan bir kaçı düşerek kaşık ve çatallara çarpmış ürkütücü sessizliği bölmüştü. Derin bir nefes alıp mutfak önlüğünün önünde duran havluyu çıkardıktan sonra kafasını toplamak için sıcak ve sert bir kahve ihtiyacını karşılamaya karar verdi. Kahve çekirdeklerini ezip süzgeçe attıktan sonra parmağıyla ritim tutmaya başlamıştı. İçinde ki bitmek bilmeyen bu hüzne eşlik eden bir de kin vardı. Aşamıyordu. Ne yaparsa yapsın içinde ki öfkeyi kontrol edemiyordu.

"Jungkook!"

Yerinde sıçrayıp öfkeyle kendisine doğru gelen adama kocaman açtığı gözleriyle bakarken kendisini savunmak adına bir kaç yalan düşündü. Taehyung' u uyuşturucu bulunduruyor diye şikayet etmesine nasıl bir savunma getirecekti orası da karmaşaydı ama bir şekilde kurtarması gerekiyordu. Dudakları aralandığında Yoongi çoktan dibine kadar girmiş ve elinde buruşturduğu bir nebze de yırttığı kağıdı göğsüne doğru fırlatmıştı.

"Bu ne saçmalık?"

Jungkook sertçe yutkunup dudaklarını hızlıca yaladıktan sonra bir adım ileri atarak iki elini de kaldırmış ve temkinli bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Yani Min Yoongi yakasına yapışıp onu sarsmasaydı tam olarak böyle yapacaktı.

"Canını yakmayacaksın! Kuş beyninde neler geçiyorsa unut!"

Yoongi' yi öldürmek için sıraya geçen bir kaç ihtimal vardı ki onların başında, Kook' un canının kendisi yüzünden yanması geliyordu. Dayanamazdı, mühürlenen dudaklarını ardında ki kelimelere kadar acıdan kavrulur, göz yaşının tuzuyla yarası deşilirdi. Yapamazdı, sevdiği adama bunu yaşatamazdı.

Cherish Me | TaeJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin