2

2K 160 471
                                    

Medya : Taeyeon - Rain

| Avuçlarımda açan çiçekleri gözyaşlarımla suladım. Ölüm kokmasınlar diye hep adını fısıldadım. |

•••

"Gülümsediğinde gece çökerdi dudaklarına. Oradan saçlarına yıldızlar konar, göz bebeklerinde bir devrim başlardı. Ben bakardım uzaktan, avuç içlerimde biriktirdiğim şiirler ve gözlerimde taşmasından korktuğum sevgimle."

Jungkook' un şiirsel ruhu kafasına aldığı darbe ile dağılmış, yerlere çığlık çığlığa serilmişti. Parlayan bir yıldız daha kaymış ve hayat yine tüm bu olanlara münasip bir yeriyle gülmeye başlamıştı. Pardon o gülen Kim Seokjin' miş.

"Derdin ne lan?"

Jimin, kafasını öfeleyen çocuğa ' senden iğreniyorum' bakışlarını atıp içini çeke çeke tabureye oturmuş ve hala gülen hyunguna kısaca bakmıştı.

"Hyung, ben çok mu salağım?"

Jin anında gülmeyi keserek tüm ciddiyetiyle kısaca cevapladı.

"Evet."

Kook, defterini kapatıp 3 çocuğuyla sokakta kalmış ve kocasına hala deliler gibi aşık bir kadın gibi oturan Jimin' in omzunu dürtükledi.

"Yine mi Jiwon?"

İşte sihirli kelimeler bunlardı. Park Jimin' in tüm sinirini alan, kavga ortasında bile birden durup abal abal gülümsemesine neden olan tek isim. Jiwon. Her şey bu kadar basitken aşık olduğu beyinsiz herifin işleri bu kadar karmaşıklaştırmasını hazmedemiyordu.

"Ben ona yürüyorum uslu uslu ama beyfendi tutmuş, ablamamı yanıksın diyor? Nerede hata yapıyorum anlamadım ki?"

Danıştığı kişinin kendisinden daha dertli olduğu gerçeği o sırada Jin için kriz sebebiydi ve bu kesinlikle gülme krizi değildi. Kaostan, krizden ve karmaşadan hoşlanmayan yapısı yüzünden suratını asmış hemen olaya müdahale etmek için kolları sıvamıştı ki kafenin çanı çaldı.

İçeri el ele giren çifte el sallayıp kahvelerini hazırlamak için makinanın başına yönelirken Kook' un derin nefesi tüm kafeyi sarsmıştı. Burası Dreamland' dı. Kahveler her zaman yumuşak içimli, çalışanlar her daim güler yüzlü, içerisi hep tarçın kokardı. İnsanların yorgun ruhlarını dinlendiren bir kafede bile iç karartan fitne ve fesattan beslenen, hayatı sürekli melankoli ile yaşayan insanlar olabiliyordu.

"Şerefsizim ağlamamak için kendimi zor tutuyorum."

Jungkook' ta onlardan biriydi. Jimin kurabiyeyi tırtıklamayı kesip ağzı doluyken konuştu.

"Hasetliğindendir o."

Ayı kostümünün başını önünden itip tekrardan içini çekerek kafenin daimi müşterilerine büyük bir kıskançlıkla baktı. Ne vardı yani o da sevdiceğiyle böyle el ele dolaşabilse, insanlar ne der, ne yapar diye umursamadan elini tutabilse. Bir anda pembe hayallerine kara bulutlar dadandı. Tabi el ele tüm dünyaya meydan okuyabilmek için önce sevdiği adamında onu sevmesi gerekiyordu ki, Min Yoongi' nin sadece şiirlerinde ki dokunaklı satırlar olabileceğini kabul ediyordu. Kendisini aşık edebilmek için çevirdiği onca entrikadan, oyundan ve masum yalanlardan sonra evet, nihayet kabul edebilmişti. Etinden bir parça koparan düşünce ile bakışlarını Woseok ile Jinho' dan çekmiş ve üzerinde ki ayı kostümüne acıklı acıklı bakarak kendi kendine ' sen bu hallere düşecek adam mıydın be?' demekle meşgul olmaya başlamıştı.

Cherish Me | TaeJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin