Gerginlikten kasılan vücudumun hareket etmediğini fark eden Selen durdu ve bana döndü. Bu gerginliğin sebebi Selen'in abisi değildi. Yaşadığım kayıptan sonra bir anda kendimden uzaklaştırdığım, aynı yolda yürürken dönüp bakmadığım eski sınıf arkadaşlarımın üzerimdeki bakışlarıydı. Kimisi şaşkın, kimisi anlayışlı, kimisiyse acıyan bakışlardı bunlar.
Beni girdiğim transdan çıkaran şey Selen'in bileğime sarılan sıcak eliydi. Güç verircesine sıkmasıydı. Ben de ihtiyacım olan bu gücü geri çevirmeden onunla birlikte masaya doğru yürüdüm.
Selen masada kendi için ayrılan yere, en başa otururken sağ çaprazındaki boş sandalyeye yerleştim. Tam karşımda Doruk oturuyordu. Aslında onunla neredeyse hiç sohbetim olmamıştı. Ancak onu dokuzuncu sınıfta, ilk gördüğümde ne kadar çok hoşlandığımı dün gibi hatırlıyordum. Şimdiyse hiçbir şey hissetmiyordum. Ölen duygularımın mezar taşına saygı duymaktan başka birşey yapamıyordum. Hemen yanımda ise Yiğit oturuyordu. Onunla aramız hep iyi olmuştu. Bir ortamda her zaman beni korur ve yüceltirdi. Onun değişiyle kardeş gibiydik. Bir zamanlar... Evet, onunlada ilişkim kesilmişti. Çaprazımda ise Şuşu, yani Şeyma oturuyordu. Benim için, bir zamanlar sınıfımızın koca yürekli, kopya vermekten çekinmeyen zeki kızıydı. Ona az yağ çekmemiştim. Masadaki diğerleri kendi sohbetlerine dönmüşken bu üçlü beni gülümseyerek izliyordu. Birşey söylememi bekledikleri barizdi. Bense ne söyleceğimi bilmiyordum. Yiğit anlamış olacak ki, eskiden olduğu gibi, benim yerime dile geldi.
"Seni yeniden aramızda görmek, tahmin ettiğimden daha hoş." Dedi. Sesindeki gülümseme beni de güldürmüştü.
"Sizi görmekte öyle." Dediğimde sesimdeki düz tonu engelleyememiştim.
"Ah, belki sırası değil ama ben bu sıranın hiç gelmemesinden korktuğum için söyleyeceğim," diye devam etti sabırsızca Yiğit. "O günden sonra yanında olamadığım için çok üzgünüm. Seni o yıl bulamadım. Sonrasında ise beni istemezsin diye korktum. Arkadaşlığımız zedelenir diye-" Selen uyaran sesiyle durdu onu.
"Haklısın, Yiğit. Bunun hiç sırası değil."
Şeyma öne eğilerek dirseklerini masaya dayadığında uzun bir sohbetin başlayacağını anlamıştım.
"Cidden seni bu ortamlarda görmeyi çok özlemişim, biliyor musun? Sen gittikten sonra kimse Helin'e ağzının payını veremedi." Dediğinde Selen sohbete atıldı.
"Merak etme Şuşu, bu gün herkes ağzının payını alacak. Mihra'yı tanıyorsam bu gün kimseyi evine memnun göndermeyecek."
Ve evet, ben çirkef bir kızdım. Şimdi de öyle miyim bilmiyorum ama...
"Söyle de getirsinler artık şu pastayı, Selen." Geldiğimden beri ilk kez konuşan Doruk ile bakışlar ona döndü. Ancak sözlerini Selen'e değil bana bakarak söylemesi gibi ironik bir durum vardı. O da yeni fark etmiş gibi yutkunarak Selen'e döndü.
"Kendi doğum günümü, kendim organize ediyorum. Bu yalnızlığın kaçıncı seviyesi." Ses tonunda Doruk'u umursamayan garip bir ton vardı.
"Mumları üflerken hala kendin için birşeyler diliyorsan yalnız değilsindir, Selen." Kendimi tutamayıp söylediğim sözler üzerine herkes sustu. Kendi sohbetlerine daldıklarını sandığım, aslında bizi dinlediklerinin farkında olmadığım herkes susmuş bana bakıyordu. Ve ben bu bakışları çözmekten korkuyordum.
Tam karşıma, Doruk'a bakmayı seçtim. O da bana bakıyordu. Ancak diğerleri gibi değildi. Çözemediğim bir bakıştı.
Selen'in omuzlarıma doladığı kollarıyla gözlerimi ondan ayırdım.
"Ben hep, senin yanımda olmanı diliyorum Mihra. Ben seni dilediğim sürece yalnız olmam değil mi?"
"Olmazsın."
"Olmayız."
🌙🌙🌙🌙🌙Mumlar üflenmiş, pastalar yenilmiş, sıra hediyelere gelmişti. Ancak ben hediye almamıştım. Masadaki herkes hediyesini getirip Selen'e verirken ben oturmuş onu izliyordum. Bu kız neden takı takma törenine benzeyen bu hediye işinden haberdar etmemişti beni?
Helin, Selen'e hediyesini verip bana döndüğünde derin bir nefes aldım. Gardını al! Laf sokman için yalvaran birileri var!
"Sen hediye almadın mı, Mihra?" Bilerek yüksek volüm kullandığı ses tonu masadakilerin dikkatin çekmiş, gece boyunca olduğu gibi herkes bana dönmüştü. Cevap vereceğim sırada hayat kurtaran Selen olaya müdahale etti.
"Ah, onun hediyesi gece sonunda gelecek," dediğinde ona dönüp kaşlarımı kaldırdım. "O bana şarkı söyleyecek."
Benim neden bundan haberim yok? Sesli söylemeye bir yerimin yemediği soru buydu.
"Anlıyorum," diye mırıldandı ağzının payını alan Helin.
Yiğit kolunu omzuma atıp, "Bu kızı zamanında eğittiğin iyi oldu. Aksi halde buralar Helin'indi." dediğinde güldüm.
🍀🍀🍀🍀🍀Pasta eşliğinde sohbet aynı hızıyla devam ederken Selen Yiğit'in sözünü keserek ayağı kalktı.
"Madem sona yaklaşıyoruz, artık en anlamlı hediyemin sırası gelmeli." Gözleri bana döndüğünde neyden bahsettiğini anlamıştım. "Mihra, seni şöyle alalım." dedi beni sadece mikrofonun kurulu olduğu küçük sahneye yönlendirirken.
İtiraz etmedim, eğer bunun dışında verebileceğim bir hediye olsa ederdim. Mikrofonun önünde durup boyuma göre ayarlarken sessizlik çökmüş, üzerime dönmüştü.
Söyleyeceğim şarkının arka fonunu ayarladıktan sonra müziğin sesi ile gözlerimi kapattım ve müziğe eşlik etmeye başladım.
Şarkı bittiğinde gözlerimi aralayabilmiştim. Asla karşımda birileri beni izlerken gözlerim açık şarkı söyleyemezdim. Aynanın karşısında bile...
Büyük bir alkış tufanı tuttuğunda istemsizce güldüm. Geri masaya geçtiğimde ve herkesin ilgisi üzerimden dağıldığında telefonum mesaj sesi ile titredi.
053...: Şarkı söylerken karşında seni izleyenler var ise asla gözlerini açmayacağını biliyorum.
053...: Ancak
053...: Ben gözlerimin içine bakarak şarkı söylemeni çok hayal ettim.
053...: Senin için diğer herkesten farklı olmayı çok istedim.
053...: Hala da istiyorum
053...: Hem de deli gibi.
💫💫💫💫💫
Diğerlerine göre uzun bir bölüm oldu. Gün içinde bir bölüm daha atmayı planlıyorum. Sizi seviyorum❤️. Görüşmek üzere👋🏻👋🏻👋🏻.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE|texting
Короткий рассказ053...: Yine önlüğünü bağlamayı unuttun. Mihra: Beni mi izliyorsun? 053...: Biraz önce lattesini verdiğin sarışını kesiyorum. Mihra: Güzel kız. 053...: Hayır, değil. Mihra: Neden kesiyorsun öyleyse? 053...: Çünkü sadece onun arkasındaki camdan gör...