√ 28.BÖLÜM

31.9K 1.5K 208
                                    

Merhaba, keyifli okumalar.

Sema Moritz - Hasret

🌹

Zihnimin içinde bir ses, "Asla pes etme!"derken kalbimde, "Canavarların için asla pes etme! Sen çocuklarına pes etmemeyi öğretirken, sen pes edemezsin!" diyordu. Zihnimin ve kalbimin aynı şeyi istediği nadir anlardan birindeydim. Yıllar önce seçim yapan kalbim, şimdi Duhan ve canavarlarım için savaşmamı istiyordu. Elbette savaşacaktım. Ama seçimlerimle yüzleşmek zordu. Yine de sevdiğim insanlar için her şeyi yapmaya hazırdım.

Araba süratle yoluna devam ederken, ne Duhan'dan ne de benden çıt çıkmıyordu. Kısık  sesle arabanın içine dağılan  müziğin eşsiz tonu sessizliğimize eşlik ediyordu.

Şehrin kalabalığın uzaklaştıktan sonra göz ucuyla Duhan'a bakmak dışında yolda olduğumuz 1 saat boyunca Duhan'a odaklanmamaya çalıştım. Benim bakışlarımı hissetmiş gibi bana saniyelik odaklanan gözleri tekrar yola döndü.

"Neden bana hesap sormuyorsun?"

Müziğin ezgisine karışan uzun süreli konuşmadığı için hafif çatallı sesi ile derin bir nefes aldım.

"Yola çıkmadan önce biraz sordum."

"Dokuz gündür birbirimizi görmüyoruz sadece bu kadar mı hesap soracaksın? Oysa...ben sabahki mesajlardan sonra kesin daha çok sorarsın diye düşünüyordum."

Kollarımı göğsümde birleştirip, gözlerime alaylı bakışımı yerleştirdim. Muzip bir tonda, "Nasıl sormamı isterdiniz Duhan Bey?" diye sordum.

Yol ayrımından sağa dönerken arabanın hızını biraz azalttı. Elleri direksiyonun üzerinde biraz oyalanıp, sağ elinin başparmağını sakalına sürtüp düşünür gibi yaptı.

"Hım bir düşüneyim."

Lanet olsun! Duhan'ın seksi olduğunu düşünürken kulaklarıma bir perde indi sanki.Bakışlarım başparmağının üzerinde oyalanırken yüzünden geçen ifadeleri de takip ediyordu. Yola odaklanan gök mavileri, mavinin açık tonuna bürünüp berraklığı ile göz kamaştırıyordu. Yolun getirdiği dinginlik gözlerine de bulaşmıştı. Kulaklarımdaki uğultu yavaş yavaş yok oldu.

"Ha!" Ağzımdan kaçan nida ile bana bakan Duhan benim utangaç bakışlarımı görüp bir kahkaha attı.

Kahkahası sona erdikten sonra alaycı gülüşünü yüzüne yerleştirip, "Sabah ki gibi olabilir mesela. Ama daha vahşi," Vahşi dedikten sonra dudaklarını yaladı. "daha sert vurmalı kırmalı yani." dedi.

Kaşlarım dediklerini anlamaya çalışırken çatıldı. Bilincim hâlâ daha yerinde değildi. Gözlerindeki berraklık, onda boğulmaya itiyordu beni. "Ne diyorsun Duhan?"

Duhan araba kullanmaya devam ederken bakışlarını arada benimle buluşturuyordu. Ama dikkati yola odaklıydı. Yolun iki kenarı da yeşilliklerle doluydu. Çiçekler orman yolunda sanki bizi karşılıyorlardı.

"Diyorum ki, yola çıkmadan önceki gibi bana kızarken de, bana hesap sorarken de beni sahiplen. Gözlerini kaçırma mesela kavga ederken, bağır, küfret. Bunlar benim umurumda değil, sadece beni sahiplenmeni istiyorum. Kavgamız hep öpüşmeyle bitsin mesela." Son cümlesinde bana gözlerindeki ışıltı ile bakıp arabayı orman yolunda sürmeye devam etti. Araba orman yolunu bitirdikten sonra araçların git gel yaparak oluşturduğu izleri takip ederek sıra sıra dizilmiş garajlardan birine girdi.

Duhan arabayı park ettikten sonra ikimizde aynı anda kapıları açıp arabadan indik. Bakışlarımı yemyeşil ağaçların girişinde bulunan garajdan çekip etrafı incelemeye başladım.

Minik Kalpler Senfonisi  •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin