√ 27.BÖLÜM

32.5K 1.7K 193
                                    

Şahane bir bölümle merhaba.

Nükleer Başlıklı Kız - Pişman Değilim

🌹

Geceleyin sızıverir zihnime. Kalbime bir çarpıntı düşüverir onu düşününce. Olur, olmadık hayallerin dalgası yayılır usul, usul. İçime zincirlediğim aşk, kırar zincirlerini. Yavaş, yavaş, acıta, acıta yayılır damarlarıma. Kalbimden, parmak uçlarıma kadar durmaksızın dağılır. Uyuşturur vücudumu. Nefesimi keser. Ve ben her zerremle onu hissederim.

Ellerime bulaşan kelimelerimi bitirip, günlüğümün kapağını kapattım yavaşça. Fatma'nın duruşma tarihi belli olmuştu. Ben düşüncelerime kilit vurup davaya odaklanmıştım. Arada sırada zihnime bulaşan kelimelerimi, kısa bir ara verip günlüğüme not tutuyordum tabii.

Kupanın dibinde kalan son damlayı yudumlayıp, yeni bir kahve yapmak için mutfağa gitsem iyi olur diye düşündüm. Uzun süre sandalyede oturduğum için uyuşan ayaklarım yürümemde zorluk çıkarıyordu. Birkaç dakika sonra uyuşukluğu geçen ayaklarımla birlikte mutfağın kapısını araladım. Sıcak suyun altını açıp suyun kaynamasını beklerken mutfak penceresinden içeri sızan Ay'ın parlaklığını izledim. Duhan'ın canavarların, canavarlarımız olduğunu öğreneli 8 gün oldu. Sekiz gündür çaresizliğini hissettiğim anlardan başka aklıma dolmaması için yemek yiyip, canavarlarla ilgilenip, Fatma'nın davasıyla uğraşıyordum. Karşı tarafında ifadeleri alınmıştı. İşim zordu, çünkü olayın üstünden uzun zaman geçmişti. Ve Dinçer denen aşağılığın eli ayağı uzundu. Bu da işimi daha da zorlaştırıyordu.

Suyun kaynama sesi kulaklarıma sızarken, düşüncelerim şimdilik geride kalmayı tercih etmişti. Geceliğimin üzerine geçirdiğim ince hırkamın önünü ilikleyip kahvemi yapmaya başladım.

Kahvemi hazırladıktan sonra çalışmak için salona geri döndüm. Kahvemi masanın üzerine koyup ifadeleri tekrar gözden geçirmeye başladım.

**

Kulağıma ulaşan gürültü ile gözlerimdeki puslu görüntü aydınlığa kavuştu. Sabaha kadar davayla uğraştığım için masada uyuya kaldığımı fark ettim. Hareket ettikçe vücudumdaki bazı yerlerden çıtlamalar duyuldu. Sandalyeye yaslanıp, kollarımı havaya kaldırıp, ellerimi birbirine kilitleyerek, ters çevirip gerindim.

"En azından eski halime dönmeye başlıyorum." diye fısıldayıp gürültünün kaynağını bulmaya çalıştım.

Masanın üzerinde titreyen telefon ile tek elimle, esnerken açılan ağzımı kapatmaya çalışıp, diğer elimle telefonu masadan aldım.

2 yeni mesaj...

Bildirimin üstüne tıklamam ile mesajın Duhan'dan geldiğini gördüm.

İrkildim... Gözlerim hızla büyüdü, ellerim heyecandan titredi. Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldım. Kalp atışlarımı kontrol altına almaya çalıştım. Usul, usul kavuştu harelerime kelimeleri.

"Öğlen yemeğini bana ayırır mısın?"

" Konuşmamız lazım, biliyorsun..."

Kendimden geçen nefeslerim yerine gelirken, yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Telefonu öpücüklere boğup kalbimin üzerine bastırdım. Mesajlarına cevap vermek için ekranın üzerinde tireye titreye hareket etti parmaklarım. "Elbette ayırırım. Sen iste tüm ömrümü sana ayırırım. Konuşmamız gerektiğini ben biliyorum ama sen dokuz gündür nerdesin be adam!"

Kalp atışlarım heyecanla gelecek olan mesajı bekliyordu sanki. Aşkım parmak uçlarıma bile yayılmışken, hatırlatmak istercesine hızlanıyordu kalbim. Dosyaları belirli sırayla düzenleyip sol kolumun arasına sıkıştırdım. Merdivenlerden hızla çıkarken mesaj sesi geldi. "Bu cümlelerini buluştuğumuz zaman yüzüme söylemeni isterdim..."

Minik Kalpler Senfonisi  •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin