Herkese keyifli okumalar dilerim...**
Bir çocuğun annesine ya da babasına benzemesi ne kadar mükemmeldir değil mi?
İlk doğduklarında her zaman masum olurlar çocuklar. Büyüyünce kimi zaman bu masumluk kaybolur,aslında hep masum kalmalılar. Anne ve babalarına benzemek isterler çoğu zaman ama keşke çocuklar anne ve babalarına benzemeseler. Hep çocuk kalsalar.Ya da bir an önce büyümeliler ve biz ebeveynler ne kadar mükemmel evlat yetiştirdik diye düşünmeliyiz.
Unutmayın her çocuk mükemmeldir. Yaramaz da olsa, akıllı uslu da olsa onlar bizim çocuklarımız. Biz ne kadar mükemmel olursak olalım, çocuklarımız kadar mükemmel olamayız.
Ama bazı çocuklar var ki eksik. Annesiz, babasız, sımsıcak bir yuvasız.
Aslında eksik zannettiğimiz çocuklar hiç de eksik değiller. Onların bu koskaca çetrefilli dünyada dayanacak sebepleri var.
Umutları ve hayalleri...
Aslında benim canavarlarımın da bu kadar mükemmel olmalarının nedeni umutlarının ve hayallerinin olması. Canavarlarım babasız doğmuş olabilirler ama babasız büyümeyecekler.
**
Bir hafta sonra her hangi bir aksilik olmadan, ayarlamayı bir şekilde başardığım evimizdeyiz.
Bahçeye adım atar atmaz bizi küçük bir köpek kulübesi, solmuş çiçekler, eski bir salıncak karşıladı. Cebimden anahtarı çıkardım. Eskimiş kapıyı açmak için anahtarı deliğe sokup üç kez sola doğru çevirdim ve ileri doğru ittim. Canavarlarımın elindeki bavulları alırken neyse ki bahçeden daha beter bir durumda olmadığını düşündüğüm ev ile derin bir nefes aldım.
Evin holünden geçtikten sonra eskimiş, tozlanmış koltukların bulunduğu oturma odasına geçtim. Eski bir televizyon, sararmış ve toz içerisinde kalmış duvarlar ile evin iyi bir tadilata ihtiyacı olduğunu düşündüm.
Her şeye rağmen gülümsememi sağlayan canavarlarıma döndüm.
"Hadi bakalım! İpek teyzeniz gelmek üzeredir, ilk önce kahvaltımızı yapalım, sonra sizin odanızı seçeriz, siz üstünüzü çıkarın ben de kahvaltı hazırlayayım."
Arkamı dönüp mutfak olduğunu düşündüğüm yere doğru adım atarken bu evi adam etmenin hiç de kolay olmadığını söylemedim canavarlarıma.
Eskimiş ve tozlanmış kapının kulpunu indirirdim, odadaki toz bulutu mutfağın içindeki güneş ışınları sayesinde kendini belli ederken kapıyı açtığım için dışarı firar etmeye başladı. Sol tarafa dönüp buzdolabının arkasında olduğunu tahmin ettiğim düğmeye basmak için elimi uzatınca elime örümcek ağı geldi. Sarı ışık odayı doldururken badem gözlerimi kısarak ışığa alışmasını bekledim. Düşündüğümden daha berbat bir durumda olan mutfağa adım atarken bir taraftan da mutfağı inceledim. Dolap kapakları sallanıyor ve neredeyse düşmek üzere, mutfak dezgahı sararmış, pencereler pislik içerisinde kalmış. Duvarlar sararmış ve kararmış, masa ve sandalye eskimiş, masanın üstünde duran çiçek kurumuş.
Mutfaktan çıkarken ilk önce elimi uzatıp ışığı kapattım,sonra kapıyı kapatırken kapının kulpu elimde kaldı. Kapının kulpunu kapının önüne koydum. Telefonumu çıkardım ve İpek'i aradım.
"İpek! Ev düşündüğümden de berbat durumda, o yüzden sen gelme biz sana gelelim. Bir kaç gün sende kalalım, bu sürede evin baştan bir tadilata ihtiyacı var. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minik Kalpler Senfonisi •TAMAMLANDI•
Fiction générale"Hadi anneciğim bir dilek tutun." diyerek üçüzlerimin gözlerinden okunan heyecanlarına ortak oldum. Biliyorum geçen yıl olduğu gibi bu yılda ortak bir dilek dileyecekler. Ellerini birleştirip pastanın mumlarını üflerlerken beni pişman edecek bir di...