√ 29.BÖLÜM

29.7K 1.4K 116
                                    

Kocaman sevgi dolu okumalar diliyorum efendim.

Ayça Özefe - Esen

🌹

En çaresiz hissettiğin anlarda karşına öyle bir fırsat çıkar ki ne olduğunu anlamazsın. Umudun tekrar yükselişe geçer. İçine tekrar mutluluk dolar. Kaybettiklerini kazanmanın vaktinin geldiğini anlarsın. Çünkü aslında tamamen kaybetmemiştirsin. Çünkü sen onu kazanmak için çalışırken, o senden vazgeçmemek için çalışıyordur. Bizim hikayemiz buydu aslında. Ben canavarlarımın babalarını, sevdiğim adamı kazanmaya çalışıyordum. Sevdiğim adam ise benden, bizden vazgeçmemekte ısrar ediyordu.

Kalbimin çırpınış sesi ortamda yüksek sesle duyulurken, heyecandan ölmemek için Duhan'ın gözlerinin içine bakıp nefesimi alıyordum.

"N-Ne!" Titrek nefesimden, ilk başta bu kelimeyi kullanabildim.

Duhan'ın kurduğu cümleler bize dair inancını yitirmediğini gösteriyordu. Göz pınarlarıma yaşlar dolmaya başladıktan sonra hâlâ benden bir cevap bekleyen Duhan'ın mavilerinden harelerimi kaçırıp içimi umutla doldurmaya başladım.

"Bize olan inancımı tazeliyorsun ve böyle sorular sorma, aşkımı körüklüyorsun be adam!"

Sitemle söylediğim sözlerden sonra gülümseyerek bana bakan Duhan'ı ellerimle omuzlarından tutup iteledim.

"Aa tam da yapmak istediğim şey." İteklememle birlikte vücudunu benden birkaç adım uzaklaştırıp ellerini göğsünde birleştirdi.

Bir damla özgürlüğünü ilan etti. Ormanın kokusu rüzgârla birlikte burunlarımızda bayram estirdi. Baş parmağı hafifçe tenimde gezindi, yanağımın üzerine düşen damlayı sildi.

"Soruma cevap istiyorum." Gözlerini dikmiş cevap beklediğini söyleyen Duhan'a derin bir nefes alarak baktım.

"Konuşacak çok şeyimiz var. Şu an sence de bunu konuşmak için erken değil mi?"

Konuyu değiştirme çabalarım Duhan'ın bana alaycı bakışıyla birlikte son buldu.

"Dediğin gibi olsun. Konuşmamız bittikten sonra her şey benim istediğim gibi olacak. Şimdi, kahvelerimizi içelim."

Duhan bedenini benden tamamen uzaklaştırıp masanın önündeki sandalyeyi çekip bacak bacak üstüne atarak yerleşti. Hiçbir şey olmamışçasına kahvesini içmeye başladı. Ben hâlâ ayakta donmuş halde bekliyordum. Birkaç saniye sonra ben de yavaşça sandalyeyi çekip oturdum. Hareketlerim de düşüncelerim de yavaşladı. Kahveyi dudaklarıma yaklaştırıp derin bir nefesle kokusunu içime hapsedip bir yudum aldım.

"Her şey benim istediğim gibi olacak derken?" Ses tonumdan yansıyan titreşim bilinmezlikle doluydu.

"Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğimize ben karar versem daha iyi olur."

Dudaklarıma yaklaştırdığım fincan havada asılı kaldı. "Ne demek şimdi bu!"

"Her şey güzel olacak demek." Gülümsemesi ile dişleri ön plana çıkarken bakışlarımı dudaklarından alamadım.

Kahveden son bir yudum alıp sessizlikle geçen dakikaların ardından ormanın kokusunu soludum.

Duhan gözlerimin içine bakıp ayağa kalktı. Benim bakışlarımın altında küçük kitaplığın önündeki uzun kanepeye oturdu. Kollarımı göğsümün altında birleştirip, yavaşça kollarımı okşamaya başladım. Duhan'ın, "Konuşalım." diyen gözlerine itaat edip ben de yavaşça ayağa kalktım. Kanepenin önüne gelince bakışlarımı yerden kaldırmadan usulca oturdum. Omzum Duhan'ın koluna sürtünürken gözlerimi kapatıp başımı kanepenin üst kısmına yasladım.

Minik Kalpler Senfonisi  •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin