√ 30.BÖLÜM

27.4K 1.3K 80
                                    


Zakkum - Al Gece Yarılarımı Benden


Araba sabit hızla gökdelenlerin yanından geçtikten bir süre sonra sitenin garajına giriş yaptı. Kolonların arasından geçip boş park alanından birine arabayı yerleştirdi Duhan. Kısık sesli müziği kapatıp, arabanın anahtarını çıkardı. Arabada uyandıktan sonra ön koltuğa geçmeyip bir süre daha gözlerim kapalı hayal dünyama dalmıştım. Duman'a samimiyetimi nasıl aktarabilirim, canavarları üzmeden Duhan'ı nasıl açıklarım soruları düşüncelerimi işgal etmişti.

Yol boyunca bir nebze de olsa kendimi sakin olmam, sabırlı olmam konusunda uyarıp kendime bir yol çizdim.

Arabadan indikten sonra buluşan ellerimizle asansöre doğru ilerlemeye başladık. Asansörden inene kadar ellerim ellerinde kaldı. Duhan anahtarla kapıyı açıp evin içine girdi. Ben öylece durmuş Duhan'ın ayakkabılarını çıkarmasını izlerken çekingenliğimi atmaya çalışıyordum. Duhan ayakkabılarını çıkarıp kafasını kaldırınca benim kapıda beklediğimi gördükten sonra şaşkınlıkla bakmaya başladı.

"Esmerim girsene içeri."

"Duhan ben çocukları alıp gitsem mi?"

"Neden?"

Sanki herkes bizi dinliyormuş gibi hissederek fısıldamaya başladım.

"Yani, Elçin'in evi burası. Bize ait hiçbir şey yok. Duman'ın gözüne bakarak bu eve adım atmam doğru olmaz."

Kapının önünden ne bir adım ileri ne de bir adım geri gidebiliyordum.

Duhan bana doğru gelip beni tek hamlede belimden yakalayıp evin içerisine taşıdı. Kapanan kapıyla sırtım buluştuktan sonra vicdanım kalbime ağrı yapmaya başladı.

Saçlarımın Duhan tarafından hafifçe kulağımın arkasına iteklenmesiyle dolu gözlerimi Duhan'a odakladım.

"Meleğim, bu ev hiç Elçin'in olmadı. Bu ev hep benim ve oğlumun oldu. Aslında ben demek sen demek dolayısıyla bu evde bize ait çok fazla şey var. Her gün uyumadan önce kurduğum hayalimden beni mahrum etme. Hafifçe dolaş mutfağımızda, güzel gülüşün dolsun salonumuza, sıcacık ellerin değsin kıyafetlerimizin üzerine."

"Bilerek yapıyorsun!" Gök mavilerinin içinden haylaz bir parıltı geçerken gülümsemeye başladı.

"Neyi?" Hafif vücudunu geri çekip montumun fermuarını açtı.

"İşte bunu. Gözlerimin içine bakıp beni büyülüyorsun. Dikkatimi dağıtıyorsun. Senden başka bir şeyi görmememi sağlıyorsun."

"Başka bir yolu yok. Yoksa sabaha kadar o kapının dibinde ben dil dökerken sen inadından vazgeçmeyeceksin." Konuşmamızı dudaklarımın üzerine konan ufacık öpücük ile sonlandırdı.

"Şimdi içeri geçiyoruz." Dedikten sonra hafifçe yere çömeldi. Şaşkın bakışlarla ne yaptığını izlerken parmakları ayakkabımın fermuarını zarifçe indirip ayağımı kaldırmamı sağladı. Ayaklarımdaki boşluk hissi ile tekrar ayağa kalktı. Bana önden gitmem için bir işaret yaptı. Ben de bu sefer kararımdan dönmeden önce hızlı hızlı yürümeye başladım.

Duhan'ın arkamdaki varlığını hissederek içeri attığım adımla görüş açıma ilk önce Devran Hanım girdi. Daha sonra bakışlarım yerde gülerek bir şeyler çizen canavarları ve Duman'ı buldu. Adım seslerimizle koltukta oturan Devran Hanım'ın bakışları bizim olduğumuz tarafa döndü. Geceye rağmen ev ışıl ışıldı. Devran Hanım ayağa kalkıp, "Hoş geldiniz çocuklar." dedi. Canavarlar hep bir ağızdan sevinç çığlıkları atarken ben kollarımı açmış çocuklarımı bekliyordum. Onları çok özlemiştim.

Minik Kalpler Senfonisi  •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin