1

120K 10.3K 24.2K
                                    

1: Bir olta, Kim Taehyung.

Sırtımdaki çantanın üzerindeki Adventure Time karakterlerinin baskılarında göz gezdirirken, bu çantayı seçmemin tamamiyle yanlış olduğunda karar kılmıştım.

Telefonumu siyah kotumun ufak cebine sıkıştırmaya çalışırken diğer elim bavulumun kulpunu sıkıca kavramıştı. Bahçe kapısını aralayıp, kısa mesafeli taşlarla dolu yolu tamamladığımda, gözlerim yarıya kadar açık olan garaj kapısını turladı. Bir kez daha içeriye girmek gibi bir gaflete düşmek istemiyordum. O nedenle parmaklarım zile kaydı ve hafifçe bastırıp zil sesinin kulağıma dolmasına sebep oldum. Birkaç saniye sonra yarıya kadar açık olan kapı tamamen aralanmış ve elindeki kumandayla öylece dikilen bir Kim Taehyung görünmüştü. Üzerinde beyaz bir tişört vardı, tıpkı iki gün önce tanıştığımızdaki(?) gibi yine siyah bir eşofman bacaklarını sarıyordu ancak bu sefer kırmızı saçlarını toparlayan bir bandanası vardı. Gözleri daha net görünüyordu ve deli olacak gibi hissetttiriyordu.

"Sen miydin..." Sürekli sessiz konuştuğunu fark ettiğim ilk andı. Sanki çok lanet bir sese sahipmişcesine konuşmaktan çekiniyor; konuşurken de sesi azıcık çıkıyordu. "Sabahın köründe burada ne arıyorsun?"

Soğuk ses tonu ve bir gram duyguyu yansıtmayan mimikleri beni diken üzerinde hissettirirken, "Ben..." diye fısıldamıştım. Onun gibi sessiz olmaya çalışıyor ve açıkçası biraz sesli olursam kızar diye korkuyordum. "Ben, burada... Yani yanında-Sadece bir süreliğine... Bilirsin üvey annem bir kaltak ve ben de tek başıma yaşayamam, yani demem o ki..."

Cümlemi tamamlamama kalmadan  arkasını dönüp, pek de yumuşak görünmeyen koltuklardan birine doğru ilerledi. Oturmuş, bir bacağını diğerinin üzerine atarak devam etmemi beklemişti ama maalesef ona Belki yanında yaşarsam senden bir şeyler öğrenebilirim, lütfen buna izin ver zaten sokakta kaldım ve tek başıma yaşayamam da diyemiyordum!

"Yani demen o ki," derken yan tarafında ufak sehpadan aldığı çileği ağzına attı ve bir süre çiğnedikten sonra devam etti. "Burada, benimle yaşamak istiyorsun. Doğru mu anladım?"

Bavulumu çekiştirip köşedeki boşluklardan bir yere yasladıktan sonra, çantamın kulpuyla oynamaya başladım. Burada neden olduğumu bilmiyordum. Tek bildiğim, lanet bir kadın tarafından hayatımın mahvedildiğiydi. İlk defa canım yanıyor dediğimde, bu kadar acı çekiyordum. Bu tamamen bir ilkti benim için, ne yapacağımı bilemeyecek kadar yaralı hissediyordum. Annemi yıllar önce kaybetmiştim,  babam aşık olduğu kadın tarafından hiç acımadan öldürülmüştü ve ben, çareyi bir katilde arıyordum.

Çareyi bu katilin garajında yaşayarak nasıl bulurum bilmiyordum ama, bulmak istiyordum.  Tek yol bu gibiydi. Hayır hayır, tek yol zaten buydu.

"Evet," Sertçe yutkunurken, boğulacağıma emindim. Biliyordum ki o beni daldığım sudan çıkartacak ve boğulmamı zevkle izleyecekti.

Masumiyetim bir denizdi. Ben de, bu denizde gönlünce yaşayan ve her şeyden habersiz bir balık. Kim Taehyung ise, yalnızca bir oltaydı; onu benim masumiyetime daldırıp benimle tanıştıran kaderin cilvesi miydi, yoksa kaderin işte, balık; siki tuttun deyişi miydi... Bir tek onu bilmiyor ve karar veremiyordum. Bildiğim bir şey varsa o da bu oltanın beni karaya çekmekten hiç çekinmeyeceğiydi.

Dudaklarını birbirine bastırarak, büyük gözleriyle etrafa ve özellikle çantama bakınmaya başladı. Kaşlarımı çatmış, çantamı sırtımın arkasına gizlemeye çalışmıştım ve o da tepkisizce omzunu silkmişti. "Benden bir şeyler öğrenmek için mi?" Diye ortaya yeni bir soru attığında ise tekrar kafamı sallamakla yetinmiştim.

serial killer ▪ taekook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin