2

99.5K 10.2K 15.3K
                                    

2: Bir takıntılı, Kim Taehyung.

Parmaklarımın arasındaki vazoyu, diğer elimin kavradığı mor bir bezle temizlemeye devam ederken ortamdaki müzikle hafif hafif sallanıyordum.

Yaklaşık dört gündür burada, Taehyung'un ben biraz daha gelmesem bir pislik yumağına dönüşecek  garajında yaşıyordum. Ufak bir mutfağı, banyosu vardı şükür ki; ihtiyaçlarımızı kolayca giderebiliyorduk.

Çalmaya başlayan telefonun sesiyle yerimde hafifçe zıplasam da vazoyu sapasağlam bir biçimde masanın üzerine yerleştirdim ve ahizeyi çekip, kulağıma yasladım. "Buyrun, Kim Taehyung?"

"Jeongguk," karşı taraftan gelen kısık sesle yavaşça etrafıma bakındım ancak, Taehyung'tu. "İşinin dördüncü günün son saatlerine doğru senden bunu istemek istemezdim ama, benim için bir şey yapman gerek."

Heyecanla üst dişlerimi alt dudağıma doğru geçirmeden önce,  "E-evet, yaparım." demiştim. Dirseklerimi televizyon sehpasına yaslayarak gülümseyişimi engellemeye çalışıyordum. Karşımdaki ses birkaç saniyeliğine kesilmişse de, sonrasında  "Jeongguk," diye başlamıştı. "Oturduğun koltuk var ya, hani yeşil renkli olan. İşte onun altında, en soldaki mutfak dolabında, televizyonun arkasında birkaç şey bulacaksın, onları bir çantaya doldur ve kişisel telefonuna attığım konuma gel. Tamam mı?"

Dilim dudaklarımın üzerinde birkaç kez gezindikten sonra heyecanla tekrar "E-evet tamam, tamam bemen gelirim." dedim ve bir şey söylemeden arama sonlandı. Ahizeyi yerine bıraktığım gibi bahsettiği mekanlardaki birkaç silah ve şarjörü buraya gelmeden önce içine kıyafetlerimi tıkıştırdığım sarı çantamın içine doldurdum.  Açıkçası patlarlar diye biraz korkmuyor değildim ama bundan bile korkuyorsam, ileride hiçbir şey yapamazdım ki! Ve bunu Taehyung bilmemeliydi, kesinlikle.

Telefonuma gelen konuma gitme amacıyla bir taksiyi bulmak için caddeye dek yürümeden önce üzerimi değiştirmiştim. Daha sonra da ilk bulduğum taksiye atlayıp, gönderdiği konuma dek dizimi sallayarak camdan dışarısını seyretmiştim.

Yaklaşık geçen kırk beş dakikanın ardından arabadan cüzdanımdaki paranın yarısını harcayarak indim ve sırtımdaki çantayı tekrar düzeltip; gecenin bu saatine yakışır şekilde kapkaranlık olan sokağı loş bir şekilde aydınlatan sokak lambasına yaslanmış uzun suliete doğru ilerlemeye başladım. Yerde hafif su birikintileri olduğundan botlarımın iki parmak kalınlığındaki topuğu her adımımda damla damla su sıçratıyordu.

Kafasındaki kapüşonu ağır bir hareketle indirdikten sonra ellerini ceplerine yerleştirdi. Bulunduğu yerde yavaş yavaş sallanıyor, ona yaklaşana dek attığım adımları izliyordu.

Gözleri çantama kaydı, derin bir nefes alıp kafasını iki yana sallamış ve yanına yaklaştığım gibi fermuarı indirip içine bir bakmıştı. O, "Şu herifi geberttiğim için aldığım paranın yarısını sana yeni şeyler almak için kullanacağım, söz." Derken çoktan yürümeye başlamıştık bile. Muhtemelen dört beş katı olan, soluk renkli bir binanın kapısından içeriye şifreyi girip, girmiş; asansörü es geçip merdivenlere yönelmiştik. "İstemem ya," dedim. "Ben kıyafetlerimden çook memnunum bir kere!"

"Öyle mi?" Geçiştirmek ister gibi mırıldandığını anladığım için yalnızca kafamı sallamıştım. Buraya neden geldiğimizi biliyor ve anlıyordum ancak ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ayrıca gözünde lens olduğunu da fark etmiştim, böyle değişik geliyordu.

Üçüncü katta duraksadık. Taehyung, kulağını yavaşça üç kapıdan ortadaki olanına yasladı ve birkaç dakika boyunca sessizce dinledi. Ben bu arada tırnaklarımı yemek istiyor ancak kötü görünecek diye de kendimi durdurmaya çalışıyordum. Tişörtümün eteklerini sıkıp bırakıyorken, en sonunda  "İçeride bir kadın var," dediğini duydum. Girdiğim transtan kendimi sarsarak çıkmış, yutkunarak çantamı sırtımda kaydırmış ve ona dönmüştüm. Bunu pek umursamıyor gibi bir hali vardı. "Zili çal, şansın varsa kadın çıkar. Eğer onu oyalayıp buradan uzaklaştırırsan yalnızca bir kişiyi öldürmüş olacağım, boşuna kadına elimi sürmek istemiyorum."

serial killer ▪ taekook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin