Hyun-ah'tan,

52.6K 4.5K 5K
                                    

Vegası üç parta bölüyorum, hadi hayırlısı

parçaları tamamlamak adına gerekli bölüm

Hyun ah, hoseok, jin arasındaki ilişkiyi görünn:)

Sonraki bölüm yoongi ve kihyun ile

Ily, yorum bekliyorummuaaah

Plan değişmişti.

Başkanın oğlunu avlamaya, biz gidiyorduk.

Las Vegas'a adım attığımız andan itibaren dağıldığımız gruplara araba ve birkaç silah, gerektiğini düşündüğü kadar mermi tahsil eden Namjoon, yediği boku bir şekilde temizlemeye çalışırken bonkör davranıyordu çünkü, gerçekten çok parası vardı şerefsizin, adamları etrafında pervane; kadınlar, dizinde köle oluyordu ve onun bir şekilde hepsini domine edebilmesinin yanında bizi de kandırmayı becermesi tebrik edilesiydi.

Arabayı biraz hızlı kullanıyorken, müzik çalarında bulduğum ve açtığım ilk şarkı çalıyordu. Hoseok yanımda, Jin arka koltuktaydı ve ikisi sürekli atışıp, sürekli yiyişiyor; ne ara bu konuma geldiklerini çokça düşündürtüyordu. Evin, öpüşmedikleri bir köşesi kalmadığından, artık her şeyi normal karşılamaya başlamıştım çünkü önce bunu yapıyor ve sonra yalnızca arkadaşmışcasına tavırlar sergiliyorlardı.

"Ne kadar kaldı?"

Jin bıkkınca sorduğunda çantasındakileri karıştırıyordu. Üzerinde, geniş omuzlarını tamamen belli edecek bir atlet ve kot şortu vardı; biraz aktığı için dipleri koyulaşan sarı saçları kırık görünüyor ve yüzünün birçok yerini kaplayan piercinglerini çıkarmamaya and içmiş gibi duruyordu. Sağ kolunda yazan Camellia'nın barı mı, yoksa başka bir şey mi olduğunu düşünüp duruyordum ancak; ona sorular sorarak gerçek yanıtları, aklından geçenlerden toplamak, özel hayatına saygısızlık olacağından hiç sormamaya karar vermiştim.

"Neredeyse geldik."

Vegas'ı üç bölüme ayırdığımız konusunda emindim çünkü, peşinde olduğumuz üç kişi de bambaşka yerlere dağılmış gibiydi ama, bu önemli sayılmazdı çünkü Tanrı aşkına zaten kıç kadar yerdeydik, mutlaka bir yerlerde karşılaşacaktık işte.

Namjoon, biz buraya gelmeden önce, günlerce süren detaylı bir gözlem yapmıştı ve eğer yanılmıyorsak başkanın oğlu şu an, gideceğimiz otele 10 dakika uzaklıktaki bir casinoda gününü gün ediyor; kaçırdığı ve hala bitmeyen paraları çatır çutur yiyordu. Hoseok bunu, Vergileri kaçırıp yedirir miyim sana, orospu çocuğu? Diyerek özetlese de, uzun uzun anlatılabilecek bir meseleydi işte. Sürekli para kaçırıyor, harcıyor; geri dönüyor, evrakları satıyor ve sahte işlemlerle kamu malını şahsiyete geçiriyordu. Ne yazık ki, bunları bilem sadece bizlerdik.

Ve şu an, tüm kanıtlarımız da saatle birlikte kaybolmuştu.

Harika.

Vardığımızda Hoseok uyuyor gibiydi, Jin oyun oynuyor ve midesinin bulandığından sürekli şikayet ediyordu ve benim de beynim yanmaya başlamıştı. Neyse ki, arabayı park edip, garajdan çıkmış ve resepsiyondan aldığımız kartlarla, odamıza çıkmıştık.

Hepimiz ayrı kalamayacağımızı düşündüğümüzden bu şekilde yapmayı uygun görmüş ve içeriye girdiğimiz gibi de, kendimizi yataklara atmış; yorgunlukla gözlerimizi kapatıp, öğlene dek uyumuştuk.

Ve uyandığımda, Hoseok yemek yiyordu. Jin, bilgisayarlarını yatağın her yerine yaymış; kulaklarına taktığı kulaklığı bir çıkarıp bir takıyor; yüzünü buruşturuyor, bazen hafifçe gülüyor ve kısacası garip tavırlar sergiliyordu ama bu yeni değildi, her zaman böyle şeyler yaptığından, artık onu görmezden gelmeyi başarabiliyorduk.

serial killer ▪ taekook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin