23

83.9K 6.5K 11.7K
                                    

23: Gerçek Kim Taehyung ve gerçek Jeon Jeongguk'un ölümü.

Selam

Bölüm yine sakin ama kafamda bir dönemi bitirip diğerini başlatıyorum bu hikaye için

Öncelikle, gerçek benlikleri herkes tarafından ölü kabul edilse de, onlar kendi içlerinde yaşatacaklar emin olun

Sizi seviyorum, dikkatli okumanızı öneririm ve yorum yapmak isterseni hayır demem

Yeni hikayeme profilimden ulaşabilirsiniz, we found love

Sizi seviyorum,

İyi okumalar.

İçine gömüldüğüm koltukta, Taehyung'un yüzüncü cümlesine de kulak asmadan öylece oturuyordum. Kollarım iki yanıma düşmüştü, gözlerim cayır cayır yanıyordu ve evim yanarken çıkan o çatırtılar hala kulaklarımdaydı.

Yıkılmış hissediyordum.

Dün, Taehyung'un beni götürdüğü ev babamın miras bıraktığı evlerden, en özel olanıydı. Öz annem, ben on üç yaşlarındayken bir kalp krizi sonucunda vefat etmişti, çocukluğumun en kötü dönemini günlerce ağlayarak, annemin resimlerini çizerek, onun bıraktığı kıyafetleri her an koklamak isteyerek geçirmiştim fakat babam tekrar evlendiğinde, üvey annem, bu eve dayanamadığını; annemin eşyalarını görmek istemediğini, başka bir evde yaşamamız gerektiğini söyleyince ben her ne kadar sinir krizleri de geçirsem babam bir kez daha aşık olmuştu işte. O kadın ne isterse yapacak kadar gözü kördü, hemen yeni bir ev alıp oraya geçmemizi sağlamış, annemin eşyalarına da dokundurtmamıştı.

Ve bu, annem gibi kokmaya devam etmese de; annemin izlerini her yerinde taşıyan evi babam bana bırakmıştı ama dün gece yanıp kül oluşunu izlerken hiçbir şey yapamamıştım.

Yutkundum, defalarca kez, boğazımdaki o acının geçmesi için yutkundum ama asla geçmiyordu ki.

Burnumu yavaşça çekip, parmaklarımın arasındaki peçeteyi dudaklarımın üzerindeki boşluğa bastırdım ve titrek nefesimi dışarıya bırakırken kıpırdayıp duran dudaklarımı birbirine bastırmaya çalıştım.

Sabah olmuştu, her ne kadar, dün geceden sonra günler geçmiş gibi hissetsem de yalnızca saatler geçmiş ve sabah olmuştu. Kanım çekilmiş, nefesim her an kesilecekmiş gibi hissediyorken titreyen dizlerimi daha da kendime çektim ve alnıma dökülen ıslak saçlarımın orayı üşütmesine aldırmadan hareketsizce durmaya devam ettim.

"Jeongguk," Taehyung tekrar seslendi. Bana yaklaşmak istemiyor, hatta yaklaşmaya korkuyor gibi bir havası vardı. Asla yerinde duramıyordu, bir orayı, bir burayı arıyor; insanlara emirler yağdırıyor, çoğu zaman küfür edip telefonu fırlatıyor ama sonra gidip tekrar başkasını arıyordu. Ne yaptığından emin değildim, tek emin olduğum şey, içinde patlamaya hazır bir bomba bulunduğuydu. "Jeongguk," Dayanamıyormuş gibi hızla bana doğru yürüyüp, ifadesiz gözlerim yüzünde dolaşırken birden koltuğun önünde diz çöktüğünde, gözlerim aşağıya; yani yüzüne kaymış ve ayak bileklerime dokunan parmaklarıyla onu itip, huysuz bir ses çıkartmıştım. Huysuzdan çok, huzursuz gibiydi sanki. Sanki bana dokunmasından huzursuz olmuşum gibi bir tavırla koltukta en köşeye kaymış; kafamı dizlerime yaslarken yüzüne bakmaktan çekinmiştim.

"Ama... Jeongguk, ama yüzüme bak," İçten, yumuşak ve gerçekten yoğun bir acının nüksettiği sesi öyle bir titremişti ki, eğer o an başka bir durumda olsak bu beni mutlu ederdi. Yerde tekrar tam önüme kadar kaydı ve bir kez daha kaçmama izin vermek istemez gibi dizime tutundu. "Bakmayacak mısın?" Diye fısıldamıştı, dudaklarını bileğime bastırırken. "Jeongguk, bana bakmayacak mısın? Bak-Bak, yüzüme bak."

serial killer ▪ taekook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin