Hayatının rutinlerini bozmaktan hoşlanmıyordu. Bu durum kimilerine sıkıcı ve durağan gelebilirdi ancak Kaya onlarla aynı fikirde değildi. Sürprizleri sevmiyor, bilinmezliklerden nefret ediyor ve dağınıklığa tahammül edemiyordu. Asla aksamayan bir düzen onun için hem başarı hem de huzur demekti.
Ne var ki bu sabah o anlardan birini yaşamıyordu. Sıkıntıyla iç geçirip arkasına yaslandığında erkenden evden çıkmadığı için pişmandı. Hâlbuki o, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte uyanmış, sporunu yapmış, piyasalardaki düne ait gelişmeleri okumuş ve bugünün programını gözden geçirip işe gitmek için hazırlandıktan sonra da kahvaltı masasındaki yerini almıştı. Yani ilk bakışta oldukça sıradan ve önceki günlerin tekrarı bir sabahtı.
Ona her baktığında gururu ve sevgisini gözlerinden okuduğu babası "Günaydın," demiş ve ardından hemen susmuştu. Konuşmak, şirketteki gelişmelerden haberdar olmak için hevesli olan adamın sessizliğini fark ettiğinde aslında başının belada olduğunu anlamlıydı. Oysa Kaya iyi niyetli davranıp adamın sadece bu sabah, sessiz kalmak istediğini sanmıştı. Yanıldığını ise hemen karşısında oturan ve günün hangi saati olursa olsun bir davete katılacakmış gibi görünmeyi başaran annesinin gülümsemesini yakaladığında fark etmişti. Keza sezgilerini değil annesini iyi tanıyordu ve bu yüzden de yanılmayı beklemiyordu.
Servis yapan görevlinin, yanlarından ayrılıp onları bahçeye kurulmuş yemek masasında yalnız bırakmasının ardından, çeyrek dakika bekleyen annesi Meltem "Nasılsın oğlum?" diye sorduğunda ise kaçışının olmadığını ve devamını duymaktan başka çaresinin kalmadığını kabullenmişti.
Kaya yanılmaktan hoşlanmaz ve adımlarını hep bu yönde dikkatle atardı. Ancak on beş dakikadır devam eden tartışmalarında babası hala sessiz, annesi ise istediğini ona kabul ettirmek için diretirken yanılmayı haklı olmaya tercih ederdi.
Kaya itiraz hakkını sonuna kadar kullanacağını belli edercesine "Anne, biz şirketi hatır gönül işiyle yönetmiyoruz," dedi.
"Sana illaki onu işe al demiyorum ki!"
"Evet, demiyorsun ama ima ediyorsun."
"Yine beni yanlış anlıyorsun."
"Hadi ama anne, onu işe almazsam başıma gelecekleri bakışlarında görebiliyorum."
"Kız New York'ta okulunu en iyi dereceyle bitirdi. Ondan iyisini mi bulacaksın?"
Sanki kelimelerin üzerine basarak konuşursa annesi onu daha iyi anlayacakmış gibi sözlerini sürdüren Kaya, "İyi de benim strateji uzmanına ihtiyacım yok," dedi ve ekledi. "O kızın hep garip olduğunu düşünmüşümdür ki seçtiği meslekle de beni yanıltmadı."Meltem uzanıp Kaya'nın elini tuttu. "Kıza bir şans vermelisin."
"Ona bir şans vermem gerektiğini hiç sanmıyorum."
"Tamam, o zaman bana bir şans ver."
"Yönetim kurulunun hissedarlarından birisin, istediğinde işin başına geçebilirsin."
"İyi fikir," diyen Meltem dirseklerini masanın üzerine koyup birleştirdiği ellerine çenesinin altına dayadı. "Yaptığım ilk girişim de Nazenin'i işe almak olur."
Kaya annesini çok seven ve çok iyi tanıyan erkek çocuklarından biriydi. Eğer mecbur kalırsa söylediğini yapacağını da biliyordu. Fakat hemen teslim olmak genlerine aykırıydı ki Kaya'nın asıl amacı da annesini, ona danışmadan verdiği karardan dolayı biraz zorlamak ve panikletmekti.
"Bu da bir seçenek, tabii ki yapabilirsin hatta seni kimse durduramaz."
"Ama gereksiz zahmete girmek yerine sen benim için bunu yapabilirsin. Mali işler bölümünde illaki ona göre bir pozisyon vardır."
Annesinin gösterisine karşılık veren Kaya boşta kalan elini kadının elinin üzerine koydu. Annesi haklıydı. Aile dostlarının kızını illaki yerleştirebileceği bir iş bulabilirdi. Ancak Nazenin'in neden babasının hastanesinde çalışmadığını, merak etmekten kendini alamıyordu. Ne var ki zaten fazladan yarım saatine mal olan kız için daha çok zaman ve enerji de harcamak istemiyordu.
"Tamam, bugün gelsin. Kaçta demiştin?"
"Sekreterinden saat 12.00 de boş olduğunu öğrenip Nazenin'in randevusunu yazdırdım."
Kafasını sağa sola çeviren Kaya işini bilen annesiyle daha fazla inatlaşmadığı ve yenilgiyi kabul ettiğine memnundu.
"Lütfen bu son olsun," diyen Kaya masadan kalkıp annesini öptü. "Alt kadro için tabiî ki tanıdıklarına yardımcı olurum, ancak idari personel alımı bu şekilde gerçekleşmez."
"Sana yoldan geçen herhangi birini bulmadım ki."
Kadının daha fazla konuşmasına müsaade etmeyen Kaya, onu desteklemeyen babasına gönderdiği imalı bir bakışın ardından gittiği iki adımlık yolu geri döndü. Yeniden konuşmaya başlamadan önce annesinin gözlerine bakarak sözlerinin etkili olmasını sağladı.
"Lütfen, sadece hatanı kabul et ve bunun son olacağına dair söz ver."
"Peki!"
"Hem onu işe alacağım demedim, sadece ayarladığın görüşmeyi yapacağım. Sonrasına da sonra bakarız, anlaştık mı?"
Annesi çok inandırıcı olması da başını sallayarak onu onayladı. Bu da şimdilik yeterliydi. Çünkü Kaya endişelenmiyordu. O kız tam bir çatlaktı, tuhaftı ve görüntüsü de onun hakkındaki fikirlerini doğrular nitelikteydi. Bu nedenle Nazenin'e hayır demeyeceğini, çünkü kızın yeni bir tuhaflıkla karşısına gelip bunu, onun başaracağına inanıyordu.
Üstelik inandıklarının doğru olduğuna dair elinde geçmişte yaşanmış örnekler vardı. Annesi kızın değişmiş olduğundan bahsederken, 'Nazenin evrim geçirse bile asla normal olmayı başaramaz,' dememesinin tek sebebi ise sohbeti uzatmamaktı.
Ne olursa olsun Nazenin, Kaya için dolabında saklanan kızdı. Yaşanan son sahneyi ise hatırlamak dahi istemiyordu.
Olması gerektiğinden daha fazla aklını meşgul eden Nazenin'i düşüncelerinden öteleyen Kaya gerçek duygularını saklamakta sorun yaşamayacaktı. Fakat kıza on dakikadan fazla katlanamayacağını bildiği için asistanına bunu önlemesini için kesin talimat verecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞUNA SEVDALAR
Любовные романыBu bir masal değil, masal tadında bir aşk hikâyesidir...