Öfke mi, nefret mi? Hayır sadece AŞK

2.2K 242 21
                                    

Göz kapaklarının üzerine oturan fille verdiği savaşı nihayet kazanan Nazenin, bir de kafasının içindeki bando takımını susturmayı başarabilseydi hayat onun için daha güzel olabilirdi.

Koltukta uyuduğu ilk gece değildi, hatta alışkın olduğu bile söylenebilirdi, ama bu sabah farklı olarak uyumak yerine bütün gece sırtında taş taşımış gibi kemikleri sızlıyordu.

Bin bir gayretle sağ omzunun üzerine döndüğünde ise karşılaştığı manzara karşısında, kâbus görmediğinden emin olmak için kalçasından ufak bir et parçasını iki parmağının arasına alıp sıkıştırdı. Oldukça canı yandığına ve çığlık atmamak için ısırdığı dilinin acısına bakılırsa, uyumuyordu. Peki, o zaman şu anda gördüklerini neye yorması ve ne düşünmesi gerekiyordu? Çölde su arayan kutup ayısı gibi serap görüyor olduğu, mantıklı bir açıklamaydı.

Uzun bacaklarını öne doğru uzatan Kaya, başını arkaya yaslamış halde tavanı seyrederken, Nazenin bu görüntüyü başka neye yoracağını bilemiyordu. Hani gece hasta olmuş ve adamın onun başında bekliyor olma ihtimali sıfırken, sevinmek için acele etmemeliydi.

Genç adam ona baktığını fark etmiş olmalı ki yavaş ve sakin hareketlerle yerinde doğruldu. Kaya'nın ifadesiz yüzü ve kapkara bir perdeyle kapanmış gözleriyle karşı karşıya geldiğinde ise aceleci davranmadığı için kendini tebrik etti. Çünkü dağın ötekini yüzünü de görmüştü. Adamın niyeti hayra alamet değildi ve Nazenin gözlerini tekrar kapatmak için geç kalmıştı.

O uyuduktan sonra ne olduğuyla ilgili en ufak bir fikri yoktu, ancak ona yönelttiği bakışlarından Kaya'yı bu hale getirenin kendisinin olduğu şüphesizdi.

Dikkatli davranarak olduğu yerde oturur duruma geçip sevimli olmaya ve ortamı yumuşatmaya çalışarak 'günaydın,' diyecekti ki elini kaldıran Kaya "Sakın! Ben sana soru sormadan konuşma!" diyerek onu susturdu.

Normal şartlar altında asla bu tehdide boyun eğmeyecek olan Nazenin henüz canına susamadığı için ona söyleneni yaptı ve sessiz kaldı.

"Sorularıma kısa ve net cevaplar istiyorum," diye kükreyen Kaya heybetli bedeniyle ayaklandığından Nazenin'in kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. Birazcık beyni çalışan herkes o an kaçmanın en mantıklı şey olacağını bilirdi. Ne var ki adamın zaten var olan tehlikeli görüntüsüne eklenen öfkesiyle ondan bir adım bile uzaklaşamayacağının bilincindeydi.

Yine de her ne yaptıysa ki, bununla ilgili Nazenin'in en ufak bir fikri yoktu, hemen teslim olmayacak, inkâr hakkını sonuna kadar kullanacaktı.

Göz açıp kapayana kadar önüne gelen Kaya'nın yakından bakılınca perişanlığı ile birleşen keskin hiddetiyle burun buruna kaldı. İnkâr işleri daha da zorlaştırırdı, duruma göre üç maymun taklidi yapmak galiba en iyisi olacaktı.

"Yorum yok Nazenin, sadece cevap ve doğru cevaplar istiyorum!"

Fakat Kaya'nın sert çıkışları bam teline dokunuyor ve tüm sinir sitemini harekete geçiriyordu. Bu yüzden, susmak, duymamak ve konuşmamak Nazenin için imkânsıza yakındı.

"Bana bu şekilde davranmana izin vereceğimi hangi küçük beyninle düşündün acaba!"

"Bil diye söylüyorum, bana ait hiçbir şey küçük değildir, özellikle de öfkem."

"Bu bilgi hiçbir işime yaramaz," diyen Nazenin olduğu yeri değiştirerek adamın yanından uzaklaşırken yüzüne bıkkınlık ifadesi yerleştirdi. Kaçıyormuş gibi bir izlenim yaratmak istemiyordu, her ne kadar amacı bu olsa da. "Eğer sorularına cevap arıyorsan önce istemesini bilmek zorundasın."

BOŞUNA SEVDALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin