Off Anne!

2K 257 26
                                        

Zamanın ne kadar iyi bir ilaç olduğunu ancak yaşayarak öğreniyordun. Canının acısını asla unutmuyor olsan da onunla yaşamasını bir şekilde başarıyordun.

Nazenin ısrarla 'Görüşmeye gittim, ama Kaya yüzüme bile bakmadı," derken adam onu görmediğini ve görüşmeye gelmediğini savunuyordu. Fatma ve Meltem ikilisinin ise kime inandığını bilmiyordu, açıkçası merak da etmiyordu. Zaten annesi konuyu kapatmış ve ısrarlarına son vermişti. Bu denli kolay kurtulduğuna seviniyor olsa da kadının sessizliğini hayra yormaktan korkuyordu. Çünkü annesi iflah olmaz bir inatçıydı ve yeni saldırının ne zaman geleceğini Nazenin merakla bekliyordu.

Artık durumu kendi içinde şekillendirmiş ve bir sonuca varmıştı. Kaya'nın onu görmesini istemişti, ama ne yazık ki Nazenin onu görmeye hazır değildi. O yüzden kaçmıştı ve bunu bilmek de yaşananları biraz bile olsa katlanılabilir kılıyordu. Öte yandan yeterince üzülmüş ve kalbi kırılmış biri olarak acının onu uyuşturduğunu hissediyordu. Dolayısıyla her gün biraz daha boş vermeye ve daha az düşünmeye başlamıştı. Sonuçta idmanlıydı, ömrünün büyük çoğunluğunu, aynı acıyı yaşayarak geçirmişti.

Bir haftadır da hep anı şeyleri yapıyor, odasından sadece yemek için dışarıya çıkıyordu. Mutlu muydu? Kesinlikle hayır, ama kendini güvende hissediyordu ki bu da şu aralar ihtiyacı olan tek şeydi.

Onun için hazır bekletilen kahvaltı masasına oturduğunda saat aslında akşam yemeği vaktine çok daha uygundu. Fakat geceleri Amerika'daki arkadaşlarıyla görüşen ve izlenmedik film bırakmayan Nazenin için günler tersine dönmüştü. Tabii o halinden memnundu, ama Fatma için aynı şeyi söylemek mümkün değildi.

Keyifle ekmeğinin üzerine peynir süren Nazenin tam aç karnını doyurmak için bir ısırık alacaktı ki yanına gelen annesinin "Demek doğruymuş," diyen kinayeli sesini duyduğunda eli havada asılı, ağzı ise açık kaldı.

Annesinin ne demek istediği anlaşılmayan cümlesine devam edeceğini bekledi, ne var ki Fatma sadece başında dikilip kaşını havaya kaldırmakla yetindi.

"Hayır, sormayacağım," diyen Nazenin umursamaz edasıyla ekmeği ağzına götürüp sakince çiğnemeye başladı.

"Neyi sormayacaksın?"

Başını olumsuz anlamda sağa sola çeviren Nazenin "Beni tuzağa düşüremezsin," dedi.

"Neden böyle bir şey yaptığımı düşünüyorsun?"

"Hayır anne! Bu sabah seninle tartışmayacağım."

"Güzel kızım seni düzeltmeme izin ver, saat öğleden sonra üç ve bu demek oluyor ki, zaman senin sandığın gibi sabah diliminde değil."

Ah işte Nazenin'in hatası buydu, annesini hep hafife alıyordu.

"Yeni uyandığıma göre benim için sabah sayılır."

"Doğru," diyen Fatma kızının yanındaki sandalyeyi çekip ağır hareketlerle oturup genç kadına doğru eğildi. "Hala Amerika saatiyle yaşıyor olduğunu unutuyor ve söylenenlerin doğru olduğuna inanmayı bir türlü kabullenmiyorum."

Elindeki çatalı masaya bırakan Nazenin gardını almışçasına arkasına yaslanıp gözlerini kıstı. Kaçışı yoktu, belli ki o soruyu sormadan bu işkenceden kurtulamayacaktı.

Boşuna zaman ve kelime israfına girmeden "Neymiş o doğru olan şey?" diye sordu.

"Tabii ki Amerikalıların vampirlere inanması!" Bakışlarını ısırık izi ararcasına kızının boynuna çeviren Fatma aynı ciddiyetle devam etti. "Yoksa gün ışığına çıkmamanın başka bir nedeni mi var?"

BOŞUNA SEVDALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin