Nezaketini hiç bozmadan, "Hoş geldin Nazenin," diyen Kaya artık gülümsemiyordu.
"Teşekkür ederim." Nazenin sesi de en az bakışları kadar soğuktu.
İkili ayakta dikilmeye devam ederken Kaya onun ne yapmaya çalıştığını anlayana Kadar önce Nazenin'in konuşmasını beklemeye karar verdi. Evet, karşısındaki genç kadın kulüpteki kadındı. Ne var ki o tatlı kızdan eser yoktu. Düşmanıyla karşılaşmış gibi bakan Nazenin Kaya'nın kendini sorgulamasına sebep oluyordu.
Kaya "Otursana," diyerek misafirinin yerleşmesini sağladıktan sonra kendi de tam karşısına oturdu.
Hareketlerini zarafetle süsleyen kızı inceleyip onda tanıdığını sandığı Nazenin'e ait bir şeyler bulmaya çalıştı. Fakat boşuna uğraşıyordu, ikisi aynı kişi olmazdı. Eğer öyleyse de, Kaya artık evrim teorisinin en etkin savunucusuydu. Üstelik onu tanıyamadığı için kendini hiç de aptal gibi hissetmiyordu. On yıl önceki Nazenin'le yan yana konulduğunda onu kendi annesi bile tanıyamazdı.
'Hayır, hayır! Sakın bakma! İşini yap ve çık git,' diye kendine sessizce emir veren Nazenin "Size özgeçmişimi getirdim," dedi aceleyle ve odayı dolduran ağır sessizliği sonlandırdı. Aslında konuya 'Hoş buldum ve nasılsın' ile başlaması gerektiğini biliyordu. Ancak aklı ile eylemleri arasında temassızlık vardı. Üstelik yalan söylemek istemiyordu. Çünkü ne hoş bir durumdaydı ne de adamın nasıl olduğuyla ilgileniyordu. Ayrıca göz ucuyla gördüğü kadarıyla Kaya adıyla tam bir uyum içerisinde olarak taş gibiydi ve çok iyi olduğunu bilmek için ona bakmak yeterliydi.
Bir süre Kaya'nın "Sen o'sun," demesini beklemiş ama adam ona sadece memnuniyetsiz bir ifadeyle bakmanın dışında bir şey yapmamıştı.
Kaya'nın onu tanımamış olduğuna sevinmekle üzülmek arasında sıkışıp kalan Nazenin'in içindeki duygular önce köpürüyor sonra da duruluyordu. Hani onun dikkatini çekmeyi başarmıştı, hani Kaya onu hayranlıkla süzecek ve onu harika gülümsemesiyle ödüllendirecekti. Bunların bir tanesini bile yaşamaya razıyken şu anda Kaya bir an önce kalkıp gitmesini dilercesine ona bakıyordu. Kim bilir belki de Nazenin bunun için mutlu olmalıydı.
Bu kadar gözlemci bir adamın yanında olmak yerine başka bir yerde olmayı dilemesine neden olan sessizliğin odanın içini kaplamasına ve Kaya'nın onu baştan aşağı süzmesine daha fazla izin veremezdi. Adam onu henüz tanımamışken bu durumun değişmesini istemediğini fark etti. Gerçi buna üzülecekti, ama sırasını beklemek zorundaydı. Çünkü şu anda tüm organları yer değiştirmiş ve kalbi hızla vücudunun her noktasında atmaya başlamıştı. Az sonra bayılacaktı ve mümkünse bunun Kaya'nın gözünün önünde değil, tır geçmeden hemen önce ana caddenin orta yerinde olmasını tercih ederdi.
Özenle göz temasından kaçınan Nazenin "Özgeçmişimi incelemeyecek misin?" diye sorarken bir sesinin olduğunu hatırlaması uzun sürdü.
"Hal hatır kısmını atlayalım mı?"
"Aslında ikimizin de ilgilenmediği bu ayrıntılarla birimizin vaktini çalmayalım, öyle değil mi?" Arkasına yaslanarak konuşmasını sürdüren Nazenin'in kendinden emin tavrı Kaya'yı şaşırtmaya fazlasıyla yetti. "Ayrıca iş için buradayım, ahbaplık yapmak için değil."
Nazenin'in beklenmedik çıkışıyla afallayan Kaya'nın toparlanması bir saniye sürdü. Gelişimi hayranlık verici olsa da tabii ki genç kadının ona meydan okumasına izin vermeyecekti.
"Zaman konusunda kesinlikle haklısın," diyerek yerinden kalkan Kaya masasına doğru ilerlerken konuşmasına devam etti. "Madem iş ve senin deyiminle ahbaplığı aynı anda yürütemiyorsun, o zaman biz de sadece iş konuşuruz."