Hayal kurmak, umut etmenin bir diğer adıydı.
Nazenin işe başlayalı dün iki ay olmuştu ve hayatı düşlediğinden çok daha iyiydi. Holding binasının altıncı katındaki muhasebe bölümünde bir dolu insanla birbirlerine değmeden sevdiği işi yapıyordu. Aslında bu cümlenin altını çizerek, yolunda gidenin sadece iş hayatı olduğunu söylemesi gerekiyordu.
Onu hiç yalnız bırakmayan Murat verebileceği tüm desteği önüne sermişti ve Nazenin de karşılığını ödemeye çalışıyordu. Yoksa buraya asıl geliş amacı olan Kaya ile ilgili yolunda giden hiçbir şey yoktu.
İlk bir ay boyunca adamın karşısına çıkabilmek için fırsat kollayıp durmuştu. Asansörlerin önünde oyalanmış, bina içerisinde gittiği herhangi bir yere yolu uzatıp hatta neredeyse tüm katı dolaşarak varmıştı. Ancak adamı birkaç defa uzaktan görmenin dışında tüm çabaları sonuçsuz kalmıştı. Oysaki izlediği filmlerde hiç de öyle olmuyordu. Şimdiye kadar bir koridorun köşesini dönerken çarpışmaları, sadece ikisi varken asansörde rehin kalmaları, kahve alırken aynı bardağa uzanmaları ve onun saçları rüzgârda savrulurken Kaya'nın onun seyretmesi gerekiyordu. Ama anladığı kadarıyla bunlar sadece filmlerde oluyordu.
Tüm uğraşlarının sonucunda umudunu kaybetmeden az önce rotasını değiştirip başka çareler üretmeye çalışmıştı. Ne var ki yaptığı tek şey, önüne gelen masraf listelerini inceleyip bilgisayara girmekken ve dolaşabileceği alanlar sınırlıyken, bir çözüm bulamayacağını anlaması uzun sürmemişti.
İlk bir ayı bu şekilde tamamlamıştı. Hatta bir ara "Kaya'dan artık nefret etmiyor muyum, hani benim savaş boyalarım nerede?" diye kendini sorgulamıştı.
Neyse ki ikinci ayın ilk haftasında tam da umutlarını kaybetmeye hazırlanıyordu ki Murat yine dostluğunu kanıtlamış ve imdadına koşmuştu.
Artık muhasebe bölümünde etkisiz bir eleman değil, Tariç Holdingin strateji uzmanıydı. Yeni göreviyle birlikte tüm maliyet tablolarını o hazırlıyor, rakamlarla istediği gibi oynuyor ve onlarla dilediği kadar zaman geçiriyordu. Kısaca sevdiği işi aşkla yapıyordu.
Yeni işi sayesinde Kaya'ya bu denli yakın olmaksa onu heyecanlandırıyordu. Tabii henüz karşılaşmış değillerdi, lakin bu durum artık sona eriyordu. Murat'ın hakkını bu aşamada da yemeyecekti. Ondan bir toplantı talep ettiğinde adam hemen tamam demiş ve gününü bildirmesini istemişti.
Nihayetinde de on beş günlük uğraşın, iki aylık çabanın ve on yıllık bekleyişin ardından sabırsızlıkla gelmesini dilediği o gün, bugündü.
Hazırladığı şahane raporu sunacağı toplantıya tabii ki Kaya da katılacaktı. Böylece ettiği yemin için ilk adımına sadık kalacağını ve başaracağını az sonra kendine kanıtlayacaktı. Bu yüzden tüm gözlerin üzerinde olacağını bilerek hazırlanmıştı. Çünkü söyleyeceği şeyler çok etkili ve kolayca kabul edilebilir değildi.
Neyse ki Nazenin endişelenmiyordu. Bu, işin kolay kısmıydı, fakat Kaya'nın öngörülemeyen tepkilerini düşününce panikliyordu. Ve öyle bir durumda eline geçen ilk şeyi Kaya'nın kafasına fırlatmak zorunda kalırsa diye sürekli kendine, hanım bir kız olması gerektiğini tembihleyip duruyordu.
Giydiği kolsuz, dik yakalı, vişne rengi elbisesinin içinde kendini çok iyi hisseden Nazenin, saçlarını sıkıca tepesinde toplayıp atkuyruğu yapmış, yüzünü de birkaç dokunuşla renklendirmişti. İyi göründüğüne emindi. Ancak bunlar yeterli değildi. Silahlarının doğru çalıştığına emin olmalıydı. Görüntü tabii ki önemliydi, ne var ki beşinci dakikanın sonunda masadaki hiç kimsenin bunun farkına bile varmayacağını biliyordu.