Jungkook beni elimden sıkıca tutarak sınıftan çıkarttığında onu durdurmaya çalışıyordum dolan gözlerimle. Sınıftan iyice uzaklaştıktan sonra beni tuvalete sokup kapıyı kapatmış ve sırtımı yavaşça duvara yaslamıştı. Dolu gözlerimi fark etmesini istemezdim ama çoktan fark etmişti bile. İki elini de yanaklarıma yerleştirip eğdiğim başımı kaldırmış ve yüz yüze gelmemizi sağlamıştı.
"Taehyung, üzgünüm. Bilmiyordum onun da buraya geldiğini"
"S-sorun değil"
"Taehyung ağlama lütfen. Korkma. Sana bir şey yapamaz. Ben buradayım. Bana güven. Sözümü tutacağıma inanıyorsun değil mi?" Dediğinde başımı sallamıştım. Korkmak değildi bu aslında. Sadece yaşadıklarım gelmişti aklıma. Çektiğim acıları hatırlamıştım. Tamam tamam, biraz da korkmuştum.
"Taehyung.. lütfen ağlama. Cidden, ah.. bilmiyordum. Özür dilerim" diyerek gözlerimden istemsizce akan yaşları temizliyordu baş parmaklarıyla.
"Bir de güzel bir gün geçirelim demiştim. Nasıl güzel gün ama!" Demişti. Kendi kendine konuşuyor gibiydi. Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde susmuş ve üzgünce bana bakmaya devam etmişti.
"Senin hatan d-değildi" demiştim titreyen sesimle. Burnumu çekerek titrek bir nefes almıştım.
"Benim hatamdı. Çok özür dilerim Taehyung. Lütfen daha fazla ağlama" dediğinde iç çekmeye dönüşmüştü sessiz ağlayışım.
"Hayır, sorun değil. Ben.. b-bir an duygusallaştım. Önemli değil" demiştim ellerimi bileklerine yerleştirirken. Amacım ellerini çekmesini sağlamaktı ama o gücü bulamamıştım. Jungkook bana daha çok yaklaşmıştı. Titrek nefes almaya devam ediyordum.
"Ağlamana neden olduğum için özür dilerim" diye fısıldamıştı dudaklarıma doğru. Bu beni titretirken iç çekişlerim azalmıştı. Jungkook bana daha da yaklaştığında kalbim iyice hızlanırken dudaklarını aralık dudaklarımın arasına yerleştirmişti. Öpüşü bile farklıydı. Hissedebiliyordum özür dileyişlerini. İstemsizce tuttuğum bileklerini sıktığımda dudaklarımı son kez emmiş ve sesli bir şekilde ayırmıştı. Sıklaşan nefesini dudaklarımda hissetmiştim bir süre. Daha sonra dudakları kapalı gözlerimi bulmuş, ikisini de teker teker öpmüştü. Böyle yaparak beni daha çok kendine bağlandığının farkındaydı umarım.
"Hadi gidelim" diyerek elimi tuttuğunda gözlerimi açarak ona bakmıştım.
"Korkma Taehyung, ben yanındayım" diyerek alnımdan öpmüştü. Elimi daha sıkı tutarak tuvaletin kapısını açmış ve üniversiteden çıkmıştık. Hala peşimizden neden gelmediğini anlamamıştım açıkçası. Ve ister istemez tedirgindim, korkuyordum. Jungkookun arabasına bindiğimizde gibi Jungkook gaza yüklenmişti.
"Önce biraz sakinleşelim, olur mu?" Demişti saniyelik olarak bana bakarken.
"Olur" diye mırıldandığımda elini dizime yerleştirmişti.
"Taehyung, korkma lütfen. Junghwa'ya bahsetmeyecek" demişti kendinden emin bir şekilde.
"Nereden biliyorsun?" Demiştim çocuk gibi çıkan sesimle.
"Sen güven bana. Onu görmemiş gibi davran. Düşünme"
"Mümkün değil ki" demiştim mırıldanırcasına. Derin bir nefes vermişti. Sinirli ve gergin olduğunun farkındaydım. Siniri kendisine olduğu için saniyeler geçtikçe daha da çok sinirleniyordu. Direksiyonu tutan parmakları sıkmaktan bembeyaz olmuştu.
Bense ellerimle oynuyor ve acaba nasıl öleceğim diye düşünüyordum. Ölmek istemiyordum. Hayatı yeni yeni tadmaya başlamışken, hayalimdeki hayatı daha yeni yeni yaşamaya başlamışken kesinlikle ölmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dependent; taekook
FanfictionBağımlıydı o, evet. Ama uyuşturucudan çok Jungkook'a. 08.09.2018