11/ Bulurum seni Kyung Dae.

20.5K 1.8K 2.1K
                                    

---

"Yesinler Young Mi'yi" demişti alaycı bir tavırla. Ben bu sefer şaşkınca bakıyordum ona. Gözlerini silmiş, sinirle bana bakmıştı.

"Ne sikim saçmal-"

---

-Jungkook-

Iseul boşluğumdan yararlanarak beni kendine çektiği gibi dudaklarıma kapanırken şaşkınlıktan geri çekilememiştim bile. Gözlerim sonuna kadar açılırken o boşluğumdan yararlanarak beni daha sert öpmeye başlayınca bundan tiksinerek omuzlarından tutmuş ve onu sertçe ittirmiştim. Dağılan rujunun tadı dudaklarımdaydı ve bu kesinlikle iğrenç bir tattı.

"Siktir git Iseul. Bir daha karşıma çıkma" diyerek hızla odadan çıktığımda gözlerim yanıyordu. Diğerlerinin gözlerini üzerimde hissetsem de hiç durmadan askılıkta duran şapkalardan birini alıp hızla ve gürültülü bir şekilde evden çıkmıştım. Şapkayı yüzümü kapatacak şekilde takıp akmaya başlayan burnumu çektim ve sert hareketlerle dudaklarımı sildim. Şu an kesinlikle iğrenç hissediyordum kendimi.

Aslında kendisini iğrenç hissetmesi gereken kişi Iseul'dü. Bana karşı bir şeyler hissettiğini anlamalıydım. Bu da benim salaklığımdı. İnanmak istememiştim, fark etsemde kendimi çok güzel kandırmış, düşünmeyi reddetmiştim. Şimdi ise salaklığımın bedelini ödüyordum.

Adımlarım gideceği yeri bilirken gözlerimdeki yaşlar görüşümü bulanıklaştırıyordu. Hızlı adımlarımında etkisiyle nefesim kesilirken buraya oldukça uzak kalan mezarlığa gitmek için taksiye binmiştim. Şu an rahatça ağlayabileceğim tek yere gidiyordum, Young Mi'nin yanına.



-Taehyung-

Jungkookun odadan çıkmasının üzerinden dakikalar geçmişti ki Iseul yaşlı gözler ve dağılmış rujuyla birlikte tam depresyondaki kadınları andıracak bir şekilde yanımıza, daha doğrusu önüme gelmişti. Sinirli gözleri gözlerimi hedef alırken birden elleri boğazıma yapışınca büyüyen gözlerimle onu itmeye çalışmıştım. Bir kıza göre fazla güçlüydü.

Nefesim kesilmişti, ayrıca şaşkındım. Youngjae ve Jaebum onu üzerimden almaya çalışıyorlardı. Ellerini boğazımdan çekmek zorunda kaldığında ellerini çekerken tırnaklarını boğazıma batırmış, sürtmüştü. Sivri topuklularıyla tekme attığında iki tanesi bacağıma denk gelmişti. O kadar şaşkındım ki ne yapacağımı dahi şaşırmıştım. Öksürüğüm bile şaşkındı yemin ederim.

"Sende öleceksin!" Diye çığlık atarcasına bağırmıştı. "Sende girdiğin çöplükte öleceksin!" Dediğinde öksürüklerim azalmış yerini kesik nefeslere bırakmıştı.

"Ve Jungkookun yanında bir tek ben olacağım. Sadece ben" demişti. Çıldırmış gibiydi resmen.

"Her gece eve attığı kişilerden birisin. Üstüne titrediğine bakma, o asla Young Mi'yi unutamayacak. Ne Young Mi'ymiş değil mi!?" Diyerek Youngjae ve Jaebumun elinden kurtulmuştu. Üzerini düzeltip gözlerini silmiş ve tekrar bana dönmüştü.

"Young Mi'ye kardeşim diye katlandım. Ama.. sana katlanmayacağım. Beni unutma tamam mı Taehyung? Ah, gerçi zaten unutamadın, değil mi?" Diyip dalga geçercesine bana baktığında sertçe yutkunmuştum. Hepimiz ona şaşkınca bakarken o gürültülü bir şekilde evden çıkmıştı. Ne demek istediğini anlamamıştım. Hiçbir şeyi anlamamıştım. Tek anlayabildiğim Young Mi'nin Jungkookun unutamayacağı ilk sevgilisiydi.

"Taehyung.. iyi misin?" Demişti Youngjae yanıma gelerek. Yutkunarak ona baktığımda gözleri boynumdaydı.

"Resmen iz kaldı.. bekle kanayan yerleri temizleyelim" diyerek beni koltuğa oturmuştu. Hala kendime geldiğim söylenemezdi. Başım çatlarcasına ağrıyor, beynim beni uyarıyor; kızı daha önce gördüğüme eminim diyordu.

Dependent; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin