25/ Tabi önce.. yalnız kalmamız gerekiyor.

18.6K 1.5K 1.5K
                                    

--

Oyun diye başlamıştık biz bu ilişkiye. O yavaş yavaş kapılmıştı bana, bense yavaş yavaş değil, damdan düşercesine kapılmıştım mükemmelliğine. Aciz gibi hissetmiştim en başta, ilgi isteyen bir aciz gibi göründüğümü düşünmüştüm. Ama Jungkook teker teker kötü düşünceleri silmişti aklımdan. Ve teker teker silmeye de devam ediyordu.

Daha ne diyebilirim bilmiyorum, zaten söyleyebileceğim en fazla bir iki şey vardı.

Seni seviyorum Jungkook, seni her bir hücremle seviyorum.

--

Ondan ayrıldıktan sonra sessizce kahvelerimizi içmiştik. Susuyorduk ama bu sadece bedenlerimizin yaptığı bir şeydi. Beynim aşırı doluydu ve bu başımı ağrıtmıştı. Jungkookun benden daha kötü durumda olduğunu biliyordum, onu bu duruma sürükleyen kişinin ben, kendim olduğumu bilmek başımı ve kalbimi sızlatıyordu.

Gözlerini bitmek üzere olan kahvesine dikmiş, öylece bakıyordu. O kadar dalmıştı ki hareket edip, elimi omzuna yerleştirene kadar beni fark etmemişti. Önce elime ardından bana baktığında belli belirsiz bir şekilde gülümsemiş ve elimi kulağının arkasındaki saçlara yerleştirip başını omzuma yaslamasını sağlamıştım. İtiraz etmeden bana sokulduğunda yanağımı başına yaslamış ve parmaklarımı şakaklarına getirmiştim. Hafifçe bastırarak masaj yapmaya başladığımda boştaki elimi tutmuş ve dudaklarına götürmüştü.

"Kalkalım mı?" Demişti çok zaman geçmeden. Onaylayan mırıltılar çıkararak elimi çektiğimde geri çekilmeden hemen önce dudaklarıma ıslak bir öpücük bırakmıştı. Garsonun bize dönen bakışları beni utandırmıştı. Gözlerimi dışarıya çevirdiğimde güldüğünü ve hesabı istediğini duymuştum. Hesabı ödedikten sonra oradan çıkmış, hızlı bir şekilde arabaya binmiştik. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında başımı arkaya yaslayarak gözlerimi kapatmıştım. Kısa süren sessizliği Jungkookun telefonun melodisi bozmuştu. Telefonunu çıkarıp ekrana birkaç saniye bakmış ve arabayı sağa çekerek telefonu açmıştı.

"Alo?

"Oh, evet. Bir arkadaşım çağırınca hemen çıkmak zorunda kaldım"

"Hayır hayır, bir sorun yok"

"Şu an mı? Şu an pek müsait değilim..?"

"Arkadaşlarımlayım, uzun süred-"

"Anlıyorum" demişti derin bir nefes alıp kafasını arkasındaki başlığa vurarak. "Tamam, çok bekletmem"

"Tamam, görüşürüz" diyerek telefonu kapatmış ve sertçe arka koltuğa fırlatmıştı. Şu an bütün kasları gergindi ve aşırı sinirli görünüyordu. Nefes alışverişleri kesikleşmişti. Ellerini saçlarından geçirip yüzünü ovuşturduğunda yerimde dikleşerek ona dönmüştüm.

"Jungkook.." demiştim sessizce koluna dokunurken. Gözleri önce ellerimi sonra gözlerimi bulmuştu. Onun.. gözleri mi kızarıktı?

"İyi misin?" Dediğinde gözlerinin kızarıklığı artmıştı. Bu benim de boğazıma yumru oturturken hafifçe yutkunarak kuruyan dudaklarımı yalamıştım.

"Değilim" demişti gözlerimin en diplerine bakarken. "İyi değilim"

"Benim için savaşmana ger-"

"Beni.." demişti yutkunarak. "Beni iyileştirmen gerekiyor. Çünkü daha ne kadar kendimi tutabilirim bilmiyorum. Taehyung.. katil olmak istemiyorum" demişti sessizce, gözleri dolarken. Benimde gözlerim dolmuştu anında. Elimi yanağına yerleştirip dudaklarına, içimde kalan birkaç temiz duyguyu ona aktarmaya çalışmıştım dudaklarımla.

Dependent; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin