--
Sözleri ikimizi de güldürürken yürüyemeyecek olsam da bundan sonra sevişmelerimizin sert olmasını isteyecektim.
Cidden.. Jungkookla sevişmekten daha güzel bir şey varsa, o da Jungkookla sert bir şekilde sevişmektir. Nokta.
--
Günler çok yavaş geçiyordu.
Jungkook evde olmadığı için çok sıkılıyordum ve saat gerçekten inadıma ilerlemiyor gibiydi. Artık televizyon izlemekten içim dışıma çıkmıştı. Çok hareketsiz kalmıştım ve artık olmayan kaslarım bile erimişti.
Youngjae hala bana, bize bozuk atıyordu ama eskisi kadar da odasına çekilip muhattap olmamazlık yapmıyordu. Jaebumun bizimle konuşmasına izin veriyor, bazen iğneleme amaçlı da olsa konuşmalara katılıyordu. Hatta şu an yemek yapıyordu. Ki bizle küs olduğu süre boyunca yemek dahi yapmamıştı. Yeni yeni yapmaya başlamıştı işte.
Birden mideme giren acıyla birlikte yüzümü buruşturarak elimi midemin üzerine götürmüş ve hafifçe ovuşturmuştum orayı. Fakat geçmek yerine dokunduğum yere de sıçrıyordu acısı. Muhtemelen kramp girmiştir diye düşünerek nefesimi tuttuğumda hala acımaya devam edince gerilerek bakışlarımı mutfağa çevirmiştim.
"Youngjae" demiştim. Demiştim ama o kadar sessiz çıkmıştı ki sesim, ben bile duyamamıştım resmen. Kemiklerim sızlamaya başlarken kalbim bütün vücudumda geziniyordu sanki. Yutkunarak derin bir nefes aldığımda, pardon alamadığımda panikleyerek titreyen elimi masaya doğru uzatmıştım. Kalkmaya çalıştığımda karnıma giren sancı artarken acıyla inlediğimde Youngjaeden gelen kaşık sesinin durduğunu duymuştum.
"Y-youngjae" diye fısıldadığımda telaşlı adımlarını duymuştum. Nasıl duyduğunu bilmiyorum ama yanıma gelip omzumdan tuttuğunda kaymaya başlayan gözlerimi sabit tutmaya çalışarak ona bakmıştım.
"Neler oluyor?" Demişti şaşkınca. Hemen sonra bağırmıştı. "Sikeyim. Jaebum! Taehyunga bir şeyler oluyor!"
Jaebumun geldiğini fark etmiştim ama canım o kadar yanıyordu ki çığlık atmak istemiştim. Bunu yapmak için dudaklarımı araladığımda boğazımdan garip sesler dışında hiçbir şey çıkmamıştı.
"Jaebum! Gözleri kayıyor!" Diye telaşlanmış ve yanaklarımdan tutarak göz teması kurmaya çalışmıştı Youngjae. Titremelerim olağanüstü bir hal aldığında uğultu dışında hiçbir şey duymamaya başlamıştım. Renkler yok oluyordu ve sanki birisi teslim olmamı istercesine kalbimi alıp sıkıyor, damarlarımı parçalıyordu.
Sesler ve görüntü o kadar bulanıklaşmıştı ki, daha fazla tutamamıştım kendimi. Zaten nefes alamıyordum. Öleceğimi sanmıştım. Bu normal bir kriz değildi. Neden bilmiyorum ama gerçekten normal bir kriz değildi bu.
Ağzıma dolan iğrenç sıvıyı bilinçsizce tükürdüğümde havalandığımı hissetmiştim. Sarsılarak ilerlemişti beni kucağına alan kişi. Ondan sonra ise sadece saniyeler sürmüştü göz kapaklarımla olan savaşım. Gözlerim kapanmış, ardından da bilincimi kaybetmiştim. Yani gerisi tamamen karanlıktı.
-Jungkook-
"Sikeyim, biraz daha sessiz olsaydın böyle olmayacaktı" demiştim ellerimi dizlerime yaslayarak soluklanmaya çalışırken. Çok uzun süredir koşuyorduk ve bu cidden nefesimi kesmişti.
"Ne yapayım? Ayağımın altında cam varmış. Görmedim"
"Görmen gerekiyordu" diye mırıldanıp iç geçirdiğimde oflayarak yere oturmuştu.
"Üzgünüm" demişti birkaç dakika sonra. "Fark etmedim cidden"
"Tamam, oldu artık. Yapacak bir şey yok"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dependent; taekook
FanfictionBağımlıydı o, evet. Ama uyuşturucudan çok Jungkook'a. 08.09.2018