44/ FİNAL: I purple you.

24.4K 1.5K 1.4K
                                    

Gözlerimi zorla, acıyla inleyerek araladığımda görüş açım zar zor düzelmişti. Gözlerimi açtığımda görmek istediğim en son kişi bile olmayan Bay Max'i görmüştüm. Kolumdaki serumu çıkarıyordu.

Bay Max, benim geçici doktorumdu. Yalnız kaldığımızda oldukça kaba olan bu köpek isimli varlık, sevgilim yanımda olduğu zaman süt dökmüş şerefsize dönerek beni delirtiyordu.

Bay Max'ten nefret ediyordum. Ve bunu ona belli etmekten de çekinmiyordum.

En başta doktorum bu adam değildi. Düzgünce Korece konuşabilen -Bay Max'da konuşabiliyordu fakat düzgün değildi, kendince aksan yapmaya çalışıyor ve kesinlikle başarılı olamıyordu- bir doktorum vardı fakat eşini kaybettiği için uzunca bir tatile çıkmak istediğini söylemişti. O kadar iyi bir adamdı ki, tatile çıkmadan önce bana sormuştu. Benim için sorun olursa çıkmayabileceğini de söylemişti. O adamı seviyordum ve üzülmesini istemediğim için tabi ki tatile çıkmasına izin vermiştim.

Geçici bir süreliğine gitse de, şu an biraz pişmandım ama olsun.

Bay Max, sevgilimin yanında harika birine dönüştüğü için Jungkooka inandırmakta zorluk çekiyordum. Tedavi süreci boyunca odaya sokmuyordu kimseyi. Bu yüzden bana olan kaba davranışlarını göremiyordu. Direttiğimde ise yorgun ve zor bir dönemden geçtiğim için sadece ilgi istediğimi, bu yüzden böyle söyleyerek ona sokulduğumu düşünüyordu. Bu yüzden pek inanmıyordu bana. İnandığını söylese de pek inanmıyordu işte. Ama o da haklıydı. Çünkü onun tarafından baktığımda gerçekten öyle göründüğümü biliyordum.

"Biraz daha yavaş olamaz mısınız?" Dediğimde gözlerini devirerek koluma yara bandını yapıştırırken ağır çekimdeymiş gibi hareket etmişti.

"Böyle mi?" Dediğinde suratına temiz bir yumruk çakmak istesem de bunu yapacak halim yoktu. O yüzden iç geçirerek tekrar gözlerimi kapattım ve kaynayan kanımın ve midemin biraz durulmasını bekledim.

"İlaçlarını almaya devam ediyorsun, değil mi? Bir şikayetin var mı?"

"Evet. Ama beni yürümeye hal bırakmayacak kadar yoruyorlar. Ve de midem çok kötü oluyor."

"Bunlar biraz ağır olduğu için böyle etkiler yapması normal. Fakat çok kötü olursan hemşireleri çağırırsın. Ben onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyeceğim. Tamam mı?"

"Tamam" diye mırıldandığımda dosyadan çıkarttığı kağıtlara bakmaya başlamıştı yine. Tamam, kötü biri olabilirdi fakat işini iyi yaptığını biliyordum. Zaten ona katlanmamın tek nedeni buydu. Beni -nedensizce- sevmediği belli olsa da benim hastalığım ve durumum hakkında oldukça ilgili ve detaycıydı.

"Kan değerlerin tekrar düşmüş. Yine mi yemek yemiyorsun? Taehyung, tekrar kan takviyesi mi yapmamı istiyorsun?"

Bana sinirle sorduğunda hafifçe omuzlarımı silkmiştim.

"Niye böyle yapıyorsun? Sana yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama sen bir adım atmayı geç, yemek bile yemiyorsun. Biz seni ne kadar tedavilere de soksak, sen istemediğin sürece hiçbir halta yaramaz. Biliyorsun değil mi? Bugün burada neredeyse dördüncü ayın. Hala doğru düzgün bir ilerleme kaydedemedik. Tedavini uzattığının farkında mısın?"

"Bilerek yapmıyorum" demiştim kaşlarımı çatarak. "İlaçlar midemi alt üst ediyor. Bir şey yediğim gibi acıdan kıvranıyorum. Böyle olmasını ben de istemiyorum tamam mı?"

"İlaçlarının dozunu azaltacağım.." demişti tehditkar bir sesle. "Eğer yine yemek yemezsen, bu durumu Jungkook'a bildireceğim."

"Hayır" demiştim kesin bir dille. "Söylemeyeceksin. Hasta-doktor arasında her şey gizli kalmalı"

Dependent; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin