24/ Kaçınılmaz son, bu olacak.

20K 1.5K 622
                                    

--

İç geçirmiştim sadece. Ne yaptığını, kiminle buluştuğunu düşünerek kafayı sıyıracak oluşuma karşı sadece iç geçirmiştim.

Ah Jungkook.. beni hiç olmak istemediğim birine dönüştürmeyi başardın. Sayende tam bir umutsuz aşığım.

--

Akrep yelkovanı kovalamaktan sıkılmıştı artık. Ben Jungkooku sabırla beklemeye devam ederken o 'akşama doğru' yakında sabaha doğruya dönecekti. Jungkook yokken saatlerce uyumuş, uyanıp yemek yemiştim. Hatta sıkıntıdan birkaç bölüm anime izlemiştim ama gözlerim ve başım ağrıyınca kapatmıştım. Şu an ise öylece perdesini açtığım camdan dışarı bakıyordum. Bedenim biraz kendine gelmişti, en azından yürüyen ölüymüş gibi hissettirmiyordu. İçerdeki sesleri duyunca Jungkookun geldiğini anlayarak yataktan kalkmak için hareketlenmiştim ki kapının açılmasıyla birlikte olduğum yerde durarak nefes nefese kalmış olan Jungkooka bakmıştım. Kapıyı kapatıp direk üzerindekileri çıkarmış ve sadece eşofmanını giyinerek yatağa yatmıştı. Kolları belime sarılırken yüzünü boynuma gömmüştü.

"Üzgünüm, beklettim seni" diyerek boynumu öptüğünde elimi saçına çıkarmıştım.

"Sorun değil" diye mırıldandığımda birleşik bedenlerimizden hızla atan kalbini hissedebiliyordum. Ama bu onu heyecanlandırdığım zamanki gibi değildi. Daha çok.. korkmuş gibiydi?

"İyi misin?" Demiştim saçlarını okşamaya devam ederken.

"Şimdi daha iyiyim"

"Son zamanlarda.. garip davranıyorsun. Bir sorun mu var? Bana anlatabilirsin?" Dediğimde başını kaldırıp çeneme öpücükler bırakmıştı.

"Hayır bir sorun yok" dediğinde bunun bir nevi anlatmak istemiyorum demek olduğunu bildiğimden sessiz kalmıştım.

"Sen nasılsın? Daha iyisin değil mi?" Dediğinde başımla onaylamıştım. Elini yanağıma çıkararak yavaşça okşadığında gözlerimi kapatmıştım. Dudakları boynuma kelebek öpücükleri bırakıyor, sesli nefes alışverişleri kokumu içine çektiğini belli ediyordu.

"Benimle ne konuşmak istiyordun?" Demiştim sessizce.

"Anlatırken zorlanabileceğini düşündüğüm şeyleri" dediğinde gözlerim açılırken yutkunmuştum.

"Tamam, konuşalım" dediğimde boynuma uzun bir öpücük bırakmış ve geri çekilerek gözlerime bakmıştı. Dudaklarıma da bir öpücük bırakıp bir elini belime yerleştirmişti.

"Uzatmayıp hemen konuşup bitireceğim. Junghwa, senin haricindeki kişilere nasıl davranıyordu Taehyung?"

"Fazla bir bilgim yok, ben diğerlerinden ayrı yaşadım sürekli. Ama fazla sert, kuralcı ve acımasız olduğunu duyuyordum"

"Peki sana nasıl davranıyordu?" Dediğinde gözlerimin önüne gelen görüntüyle birlikte gözlerimi kaçırmış, göğsüne çevirmiştim. Belimdeki eli hareketlenmiş yanımda olduğunu söylercesine okşamaya başlamıştı.

"Bana bazen iyi bazen kötü davranıyordu. Ama genel olarak benimle temas kurmaya çalışıyordu. İyi davrandığı zamanlar bundan kaçabilsemde ters zamanına denk geldiğimde.. kaçmam mümkün olmuyordu" demiştim göğsüne bakmaya devam ederken. Gözlerine bakmaya utanıyordum. 'Benim bir suçum yok, bunları haketmedim' diyemediğim için utanıyordum. Benim suçum vardı. Yaşadıklarımı kendi ellerimle yazmıştım kaderime. Sikik eğlence anlayışım yüzünden yaşamadığım şey kalmamıştı. Ve bunların gerçekten tek sorumlusu, bendim.

"Temas derken benim gibi mi yoksa.. farklı şekillerde mi?"

"Her ikisi de. Dediğim gibi, iyi ya da kötü tarafına denk gelmemle ilgili hepsi" dediğimde başını salladığını görmüştüm.

Dependent; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin