--
"Jaebum? Ne oldu? Kötü görünüyorsun?"
"Youngjae.." demişti sessiz ve ağlamaklı çıkan sesiyle. "Youngjaeyi almışlar"
--
"Sikeyim seni. Bul şu konumu çabuk. Ona bir şey olursa hepsini sikerim."
"Jungkook.." demiştim elimi gergin kaslarının üzerine koyarak. Telefonunu cebine koyduktan sonra bakışları beni bulduğunda yumuşasa da hala gözlerindeki endişeyi, korkuyu ve nefreti net olarak görebiliyordum. Sonuçta yaklaşık bir buçuk gün geçmişti ve gittikleri yerler hep boş çıkmıştı. Sinirlenmekte ve korkmakta maalesef ki haklıydı.
"Onu bulacağız" diyerek gülümsediğimde beklemediğim bir şeyi yaparak herkesin -ilk zamanlarda gittiğimiz ormandaydık, ve o zaman gördüğüm ve görmediğim birçok kişi vardı- gözü üzerimizdeyken beni öpmüştü. Bunu kendini dizginlemeye çalıştığı için yaptığını bildiğimden sesimi çıkarmamıştım. Şaşıranlar ve gülenler olmuştu ama bu uzun süreli değildi. Çünkü ortam cidden gergindi.
"Jungkook!" Diye seslenmişti Jaebum biraz ileriden. Seslenmek diyemezdik aslında, çığlık atmıştı resmen.
"Ne?" Demişti Jungkook benden ayrıldıktan sonra sert ve yüksek bir sesle. Jaebum koşarcasına yanımıza gelmiş ve titreyen ellerinin arasında sıkı sıkı tuttuğu tableti Jungkooka uzatmıştı. Jungkook kaşlarını çatarak yazanları okumuş ve birden ayağa kalkmıştı. Jaebumla göz göze geldikten sonra hafifçe başını sallamıştı. Bu hareketiyle birlikte Jaebum muhtemelen arabaya doğru uçarken Jungkook bana dönüp elimden tuttuğu gibi kaldırmış ve belime sarılmıştı. Hızlı olduğu için dengemi kaybedecek gibi olsam da omuzlarına tutunarak sabit kalmıştım. Dudaklarını alnıma ve yanaklarıma bastırmış, ardından gözlerime bakmıştı.
"Sen burada kal" demişti. "Güvende olmalısın"
Kaşlarım çatılırken ona olumsuz bakışlarımı yollamıştım. Bu sefer de beni arkada bırakmasına izin veremezdim.
"Hayır. Ben de geleceğim"
"Güzelim, uzatmayalım istersen? Jaebum beni bekliyor" diyerek dudaklarıma uzandığında geri çekilmiştim. Bu hareketime karşı derin bir nefes vermişti.
"Ben de geleceğim dedim Jungkook. Sana bir şey olacak mı diye endişeden tırnaklarımı yiyerek beklemek istemiyorum. Ya beni de götürürsün, ya da gidemezsin" demiştim kollarımı sıkıca boynuna dolarken. O sırada Jaebum kornaya basmıştı. Jungkookun gözleri arabaya kaymış ve tekrar beni bulmuştu.
"Taehyung" demişti garip bir ses tonuyla. Ellerini belimden çekip kollarıma yerleştirmişti. Ona bunu yapmamasını gözlerimle anlatmaya çalışıyordum ama işe yaramamıştı. "Özür dilerim sevgilim" diyerek dudaklarıma ıslak bir öpücük bırakıp hiç zorlanmadan kollarımı çözmüş ve saniyeler içinde arabasına binmişti. Sinirlerim teker teker uyarılıyordu ama benim yaptığım şey düşüncelerime ters bir şeydi.
Düşüncelerim arabaya koşmamı söylese de ben hiç o tarafa bakmadan adımlarımı ormanın iç taraflarına yöneltmiştim. İlk değildi. İlk defa bırakmıyordu beni arkasında. Ama bilmiyorum, alınmıştım sanırım. Ayak bağı olacağımı düşünüyordu büyük ihtimalle. Ama o kadar da salak biri değildim. Saklanabilir, kaçabilirdim. Son dokuz-on aydır yaptığım gibi. Sadece dövüşemezdim.
Arabanın gittiğini duyunca duraksayarak büyük bir ağacın altına oturmuştum. Dizlerimi kendime çekerek alnımı yaslamış, kollarımı bacaklarımın etrafına sarmıştım. Sanki bütün enerjim çekilmiş gibi hissediyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dependent; taekook
FanfictionBağımlıydı o, evet. Ama uyuşturucudan çok Jungkook'a. 08.09.2018