--
Şu an, yemin ederim, tek bir şey istiyordum.
Sadece buralardan gidip, yeni bir hayata başlamak istiyordum. Zengin olmak, herkes tarafından sevilmek, saygın veya normal biri olmak falan değil.
Sadece gitmek ve her şeyi geride bırakarak hayatımın sonuna kadar onunla birlikte olmak istiyordum.
--
Yaklaşık on, on bir gün geçmişti o gecenin üzerinden.
Ona, sabah öpücüklerle uyandıracağımı söylediğim gecenin ardından on gün geçmişti. Şu on gündür onu öpücüklerle uyandırmaya devam ediyordum. Gün içerisinde çok fazla beraber olmasak da gecelerimizi hiçbir koşulda ayrı geçirmiyorduk. Hatta bir keresinde işim fazla uzamıştı ve beni beklemeyip uyumasını söylemiştim. Eve geldiğimde ise onu koltukta öylece uzanırken bulmuştum. Bensiz artık uyuyamadığını söyleyince onu doya doya öpmüştüm. Tabi ne kadar doyabilirsem artık.
Şimdi de klasik sabahlardan biriydi. O, birkaç santim ötemde tüm güzelliğiyle uyurken, artık sağlığını tehdit etmeye başlayan zayıflığına, solgunluğuna ve uyurken bile yüzünde olan yorgun ifadeyi izliyordum. Gözlerimin önünde gittikçe daha kötü duruma düşüyor olması ve benim elimden gelen bir şeyin olmaması beni çıldırtıyordu. Hatta o kadar çıldırtıyordu ki istemsizce bazen ona kızıyordum. Aşırı gergindim ve bu gerginliğim biz buradan gidene kadar da bitmeyecek gibiydi.
Zaten işler de karışmıştı. Junghwa'nın ölümü büyük ses getirmiş, yeraltı şehrimiz(!) ikiye bölünmüştü. Bir taraf beni desteklerken, diğer taraf Taehyungla benim ölmemi istiyordu. Gerçi bir şey yapamıyorlardı ama olsun, yine de tehdit ve baskı altındaydık.
Aslında işler bu raddeye gelmeden gideriz diye düşünmüştüm ama tabi ki istediğim gibi olmamıştı. Sandığımdan daha çok kişi Junghwanın tarafındaydı. Şu sıralar dışarıya çok çıkmıyordum mesela. Belirli yerlerde Yoongiyle, Jaebumla buluşuyor işlerimi halledip direkt eve dönüyordum. Günlerim bunlarla ve gitmek için bir fırsat yaratmaya çalışmakla geçiyordu.
İç geçirerek parmaklarımı Taehyungun yanaklarında gezdirmeye başlamıştım. İrkilse de uyanmamıştı. Saat oldukça geç olmuştu ve benim gitmem gerekiyordu. Bu yüzden dudaklarımı art arda yüzünün birçok noktasına bastırmıştım. Gözlerini açmasa da gülümsediğinde dudaklarını da öpmüştüm.
"Birazdan gideceğim. Eğer benimle kahvaltı yapmak istiyorsan uyanmalısın"
Söylediğim şeyle birlikte anında gözlerini açmıştı. Bu hareketi beni gülümsetirken bana iyice yaklaşıp elini göğsüme yerleştirmişti.
"Yine mi akşama kadar gelmeyeceksin?"
"Hayatım, biliyorsun. Buralardan gitmemiz için uğraşıyorum. Ve gerçekten çok az kaldı. İnan bana, ben de bütün günümü seninle geçirmeyi o kadar çok istiyorum ki.. Ama bunu yapmak, şöyle bir durumun içindeyken, biraz salaklık olur. Biraz sabredip buradan gittikten sonra bütün gün beraber olmak varken, bir gün beraber olalım diyip işleri aksatırsam ve gitmemiz gecikirse daha kötü olmaz mı?"
"Haklısın ama.. ben seni özlüyorum. Sen yokken hiçbir şey yapamıyorum. Biliyorsun Youngjaeyle olan durumu. Bütün gün odada oluyorum. Ve bu bizi düşünmeme neden oluyor. Düşündükçe de seni daha çok özlüyorum"
"Ben de seni özlüyorum" demiştim elimi göğsümdeki elinin üzerine yerleştirirken. "Ama biraz daha sabredelim olur mu? Hem Youngjaeyle konuşacağım. Artık konuşup anlaşın"
"Hayır sen konuşma. Öyle daha çok üzülür. Zaten gerçekleri öğrendiğinden beri ondan bir şeyler sakladığın için çok üzgün ve kızgın" dediğinde sessiz kalarak dudaklarına uzanmış ve ıslak bir öpücük bırakmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dependent; taekook
FanficBağımlıydı o, evet. Ama uyuşturucudan çok Jungkook'a. 08.09.2018